Marmara’da trol endişesi 15 Eylül itibariyle yasakları biten ve kıyıdan en az 3 mil açıkta avlanmaları gereken trolcülerin Haliç’te bile ağ attığı iddia edildi 02:30 | 19 Eylül 2011 GÖKHAN KARAKAŞ İstanbul Trol avı yasağının 15 Eylül itibariyle sona ermesinin ardından Marmara’da trol endişesi yaşanmaya başlandı. Trol avının yasak olduğu Marmara Denizi’nde deniz polisi ve sahil güvenlik ihbar bekliyor. Balık avı sezonunun 1 Eylül’de açılmasına rağmen, dip balıklarına yumurtlamak için zaman kazandırmak kıyıya yakın avlanmalarına ancak 15 Eylül’de izin verilen troller denize açılmaya başladı. Denizin dibindeki tüm yumurtlama alanlarını tahrip etmeleri nedeniyle eleştirilen trollere 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu sınırlamalar getiriyor. ‘Dipteki üreme alanlarını yok ediyor’ Kıyıdan en az 3 mil açıkta yapılabilen trol avının, kıyıya daha yakın alanlarda yasak olmasına rağmen İstanbul açıklarında bile yapıldığı belirtiliyor. Trolün Marmara Denizi’nde halen yaygın olduğunu savunan Türkiye Denizcilik Araştırmaları Vakfı(TÜDAV) Başkanı Prof. Bayram Öztürk şu bilgileri verdi: “Trol avının çok iyi denetlenmesi gerekiyor. Dipteki tüm yuvaları ve üreme alanlarını yok ettiği için doğanın dengesini bozuyorlar. Evet trol Marmara’da yasak ama tüm trol tekneleri boğazdaki balıkçı barınaklarında bulunuyor. Marmara’dan tamamen uzaklaştırılmaları gerekli. Fakat, Haliç önlerinde bile trol ağı atıldığını biliyoruz. Trollerin uluslararası sulara götürülmesi yani kıyıdan çok uzaklarda avlanmalarını sağlamak gerekir. Hale gelen trol balığının kontrolünü yapan su ürünleri mühendisi de denizde avlanan balıkçılarımız da duyarlı olmalıdır.” 4 bin 354 lira para cezası var Özellikle geceleri güvertelerinde hiçbir ışık bulundurmadan ağlarını derinlere salan trol tekneleriyle mücadele etmek için 24 saat hizmet veren Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Deniz Polisi yapılan ihbarları anında değerlendiriyor. Sahile 3 milden yakın mesafedeki bir teknede trol mekanizmasının bulunması halinde 2 bin 169 TL para ceza uygulanıyor. Avlanmanın yapılması halindeyse ceza 4 bin 354 TL’ye çıkıyor. Ruhsat iptali de uygulanabilen cezalar arasında.
Yasak var zaten. Onlar kaçak avlanıyorlar. Haliç'te avlandıkları da doğrudur Yalnız trol değil ufak gırgırlar da var. Haliç'te ilişken oluşturmak bu durumda tek çıkar yol gözüküyor (gibi)
yasak var; bende biliyorum. benim dediğim, trol teknelerini hiç sokmayacaksın Marmaraya. Kapaklar takılmamış olsada yada mühürlü olsada sokmayacaksın. marmara da yakaladığın trol teknesine de el koyup derhal satışa cıkaracaksın; ormanda yakalanan kaçak emval kamyonlarına uygulandığı gibi.
yasak olsa ne olacak ki adamlar yakalanıncaya kadar avlanıyor.cezalar çok komik ne olacak ki adam 4 bin lira ceaz verse dünyanın parasını kazanıyor.ilk cezayı göze alıyorlar.yanlız bu trol avcılarının anlamdığı bir şey var bu balık popilasyonu tükenirse onlar aç kalacaklar.kendi ayaklarına sıkıyorlar.bizim kazancımız balıktan değil.bizimki tutku.herkese saygılar.
Şimdi düşünüyorum da Haliç zaten ticari avcılığa yasak. ahbap çavuş ilişkisiydi filan adamlar gene bildiklerini okuyorlar. En güzeli batıklardan ilişken oluşturmak gibi duruyor. Ama sadece Haliç'te.......
Buralarda bir yerde bir anım vardı,,, aktarmıştım,, 30 sene öncelerine ait.. (sabaha karşı haliç önlerinde gırgır teknesi) demekki aynı tas aynı hamam...Cehalet - Egoizm -Boşvermişlik -Bananecilik - Arkadaşlar Bu işler bu şekilde çözülmez..yazıp çizmekle.. hesap kitapla.. daha çok bekleriz .. torunlarımız da devam eder yazıp çizmeye.. Bu işlere dikkat eden Avrupalıdan bahsedelim, Elin Avrupalısı ile aramızdaki farkları buraya yazın .. İnsan dan başlıyarak , onun kafa yapısından başlıyarak , en son yasaması ve yürütmesi nedir? nasıldır? 30 senedir ciddi anlamda bir yol alamadık.. sucul alemi korumada..gerek denizlerde olsun gerekse iç sularda..30 senedir abuk subuk haberler dinliyoruz, görüyoruz.. cehaletin - boşvermişliğin - ışıgında.. bari adamları kopye edelim.. bakarsın işe yarar..
Evet,kesinlikle katılıyorum. Eğer şehir efsanesi değilse Yunanistanda buna benzer bir uygulama varmış.
Abi ben hemen bir örnek vereyim: Münih'de Olimpiyat Stadyumu'nun (Alianz Arena'dan önce Bayern Münih'in maçlarını oynadığı, hani 70'lerde Yahudi Sporculara suikast düzenlenmiş olan meşhur stat) bulunduğu, Olimpiyat Parkında yürüyorum. Daha doğrusu havayı güneşli görünce, güneş almaya gittiğim günlerden biri. Münih düz bir şehir. Koca şehirde yokuş diyebileceğiniz sadece bir yer var, orası da bize göre yokuş sayılmaz. O yüzden, 1 buçuk milyonluk şehirde 1.2 milyon bisiklet vardır. Neyse, bu Olimpiyat Parkında ise yürüyüş yolları tepelere çıkar, tepelerden iner. Bu tepeler, İkinci Dünya Savaşında yerler bir olan kentin molozlarından meydana getirilmiş tepelerdir. Parkın ortasında da yine doğal olmayan, Almanlar tarafından yapılmış yapay bir göl bulunmaktadır. Bu göl içinde balıkları, üstünde de kuğular, ördekler, kazlar gibi kuşlara ev sahipliği yapar. İşte böylesine güneşli günlerde, insanlar parklara doluşur (hiç bizdeki parklar aklınıza gelmesin), çocuklarıyla, eşleriyle, dostlarıyla hem güneşin hem de doğanın tadını çıkarırlar. O gün de öyleydi. Cıvıl cıvıl insanlar, sıcacık güneş, güzel bir gündü. Alman çocukları ellerinde ekmekler kuğuları beslerken dikkatimi bir Türk Aile çekti. Türk aile diyorum çünkü genelde hemen ayırt edebilirsiniz. Nedenini söylemek istemiyorum. Tahmin yürütürsünüz. Alman çocuklar kuğuları beslerken, bizim ailenin ufak erkek çocuğu hiç oralı değildi ve birşeyler arar gibiydi. Ne aradığını anlamadım önce. Yerlerde sürünüyor, sanki birşey kaybetmiş de onu arıyordu. Babası ne yaptığını sordu. Ve işte beni şok eden cevap geldi: "Taş arıyom buba!" Taş belki de Almanya'da şehir içinde bulmakta en çok zorlanacağınız ikinci şeydir. Birincisi tozdur. Neyse, ben durumu anlamaya başlamışken ikinci şok: "Gel lan buraya. Taşı ne yapacan köroğlusu?" dedi bubası. Çocuk "Guşları vurucam, guşları!" deyince oradan koşar adımlarla uzaklaştım. Hani olur ya o velet taş falan bulur gider Kuğu'nun bir tanesine isabet ettirir. Velhasıl bir anı işte. Herkes başka anlayacaktır kesin ama yine de aktarmak istedim.
doğrudur.. belki genelleme değildir...çocuktur vs , ama ailenin başta babanın yaşam anlayışıdır, o genç neslin .. nasıl yetiştirildiğinin kanıtıdır.
Yıllar önce yapılması gereken bu idi.. karada yapılan tank barikatları benzeri yapılar her yıl atılmış olsaydı.. çok işe yaradı..
Bazı toplumlarda ve bazı zamanlarda uygulanması gereken dikta uygulamadır..zira bazı toplumlara demokrasi hak-özgürlük vs gibi anlamlar fazla gelir..