“Silivri Belediyesi’nin sportif balıkçılığı kamuoyuna tanıtmak, amatörlük ruhunu geliştirmek, çevreye ve yaban hayatına karşı sorumlu bir şekilde yürürlükteki kanun tüzük ve yönetmeliklere uyulmasını sağlamak, yarışma heyecanı ile amatör olta balıkçılarını bir araya getirerek onları kaynaştırmak ve doğaya saygı amacıyla düzenlemiş olduğu ödüllü balık tutma yarışmasından haberdar olunca; hemen ilgili web sayfasından kayıt oldum.” Daha önce liman da avlandığım için buranın yapısına uygun olta takımları hazırlıyordum. Tabi sağda ki fenerin dış kısmından, Tekirdağ yönüne doğru olta sallamış ve oradan birkaç çeşit balık tutmuşluğum vardır. Hatta daha önce yazdığım “ AB Bİİİ… Kaç Tana Balık Tuttun?” Hikâyem burada yaşanmıştır. Şimdi, avlağımız kumluk bir alana sahip olduğu için yapacağım takımlar dipten gelmesi muhtemel olan kalkan, vatoz, pisi, rina gibi ağır dip balıklarının yanı sıra mırmır, levrek, karagöz, ispari, ispendek, izmarit ve kıyıladıkça trakunya, iskorpit, lapın, kırlangıç veya şaşırmış bir işkine balığını avlayacak nitelikte bir takım olmalıydı. Burasının derinliği az olduğu için izin verilen beş iğneli bir çapari ile 20–25 gr. İstavrit peşinde koşmak tam bir hayalcilik olurdu. Diğer taraftan zaten çok uyanık olan kefal balığının, onlarca insanın gürültü yapacağı yerde av vermesi ise; ancak liman içinde büyümüş tecrübesiz küçük ilaryalar ile sınırlı olabilirdi. Yarışmaya yaklaşık bir hafta vardı ve ben o heyecanı şimdiden yaşamaya başlamıştım. Yaklaşık 12 adet çeşitli marka ve model kamış ve makinelerimin en sağlam ve en yenilerini bu yarışma için hazırlıyordum. Gündüz avlanacağımız için tüm takımlarda görünmemesi ve hedeflenen balıkları çekebilmesi için takımın sağlam olması gerekiyordu. Takımlarımı en uzaktaki balığın dikkatini çekecek parlak 75 ve 100 gr mavruka kurşun üzerine hazırlıyordum. Mavrukanın alt gözüne bağladığım 30–40 cm örme ip, 0.50 Fluorocarbon veya çelik telli kösteklere 0–3 Mustad iğne bağlamıştım. Mavrukanın diğer ucundaki beden içinde 0.50 Fluorocarbon misine kullandım. Köstekler ise 0.30 Fluorocarbon kullandım. Burada maksat, balığın misinayı görmemesini sağlamaktı. Mavrukanın üst kısmına bağladığım iki iğnenin boyutları da farklıydı. OWNER 6 numara mırmır iğnesi başta olmak üzere yine Mustad 2 ile 7 numara arasında kısa ve uzun palalı olmak kaydıyla çeşitli takımlar yaptım. Yarışma için hem tatlı suda hem denizde kullandığım on kilo kaldırmalı üç parçalı 3.60 surf LİNEA EFFE kamışlarımı, makine olarak ta Penn ve Daiwa marka makinelerimi kullanmaya karar verdim. Makine üzerinde ki misineler ise 0.33 mavi, 0,35 yeşil, 0.40 yedek sarı sağlam ağır çekerli misinalardı. Yarışma için İzmir’den, kurt ve sülünes siparişi vermiştim ama miktar yetersiz olduğu için gönderemeyeceklerini söylediler. Sağlık olsun belki erken gidebilirsem Dayko ile Silivri’de dere ağızlarından kurt çıkarabilirdik. Tabi ben yarışmadan bir gün önce Silivri’ye geldim. yağmur vardı ve geç kalmıştım. Kurt işi olmadı yem olarak istavrit, sardalye ve teke kullanmaya karar verdik. Dayko’dan, balık tutma yarışmasının liman içinde yapılacağını öğrenince hayal kırıklığı yaşadım. Oysa benim tüm hazırlıklarım liman dışı içindi. Liman içinde bu takımlarla ben hiçbir iş yapamazdım ve o gece alelacele iki mantarlı iki de klasik üç iğneli ince kefal takımı yaptım. &&&&&&&&& Yarınki yarışma için yemlik istavrit almak için Dayko ile balıkçıların bulunduğu yere limana gittik. Önce dikkatimi 40 cm altındaki kalkan balıkları çekti; Balıkçıya sordum: — Reis bu keyifsiz kalkanların cezası nedir? —Yetmiş papel, Bey ağabey… —Kasası mı? —Yok, Bey ağabey kilosu… (Oha, yuh be! Hem sirküler dışında, hem asgari ücretlinin maaşının 8,1 fiyatına! Tabi alacağımdan değil, yazacağımdan sordum maktulün fiyatını! Sirküler dışında hiçbir balığı almam kardeşim ben.) —İstavritler de çok canlıymış ne kadar bunlar? —Bey ağabey, tezgâhtakiler (mevtalar) 12 lira leğendekiler (canlı) 15 lira — Yahu neden bunlar bu kadar pahalı? —Pahalı olur mu ağabey, istavrit deyip geçme bunları yakalamak için tekneler taa fay hattına kadar gidiyor borumu bu? Bu tekneler su yakmıyor ya! Maşallah dil pabuç kadar laf yetişir mi? Aldık yarım kilo, sardalyemiz de var nasıl olsa. &&&&&&&& Sabah erkenden kalktık ve gelirken teke süzdük, elimizde sırtımızda omzumuzdaki yüklerle yarışma alanına gidiyoruz. 06.30 da yarışma alanında olmamız söylenmişti. 06.15 te yarışmanın yapılacağı liman içindeydik. Tüm görevlilerin gelmesi ve yarışmanın başlaması 07.30 da olmuştu. Daha önceden belirlenen yerlere ve numaralara insanlar takımlarını açtı ve ya bismillah yarışma başladı. İlk gelen 220 gr, gelin gibi süslü bir kırlangıç balığı oldu. Daha sonra peşi sıra bir tane 13, 1 tane 15, bir tane 17, bir tane 20 ve 28 cm (ilarya) kefal aldım. Yarışma heyecanı sürerken tüm yerel gazeteci arkadaşlarımız oradaki insanların ne tuttuklarını kontrol ediyorlardı. Bir kişinin 650 gr vatoz tuttuğu haberi gelmişti. Onun dışında hatırı sayılan balık tutanın ben olduğumu söylüyorlardı. Altı balık ile baştan sona benim birinci olduğumu söyleyenlere “yapmayan bu kadar balık ile birinci mi olunur” dediğim de; Galata köprüsünde 340 gr ile birinci olan kişiyi bana hatırlatıyorlardı. Bir ara 60 yaşlarında bir kişi yanıma gelip kovamdaki balıkları kontrol etti ve sessizce gitti. 65–70 yaşlarında fakat oldukça dinç başka bir yurdum insanı, yanıma geldi ve kulağıma eğildi “şuradaki adamlar (üç kişi) aynı kovaya balıklarını atıyorlar ama senden fazla tutmuş değiller, yine de sen işi sıkı tut bir iki tane daha yakalamaya bak o üç kişi senin rakibin” dedi. Bu üç kişiden biri az önce yanıma gelen mavi rüzgârlıklı beyaz şapkalı adamdı! Ve benden 30 metre ileride karada ki, iki teknenin arasında bi başlarına avlanıyorlardı Son ana kadar benim birinci olduğuma inanan sadece gazeteciler değildi tabi, orada bulunan görevli zabıtalar ve diğer yarışmacılar da vardı. Yarışma bitmeden sonucuna inanan kişiler gelip benimle defalarca resim çekildiler. Balıkları en son sanırım biz tarttırdık. Dayko da üç tane balık tutmuştu biri 20 cm diğer ikisi daha küçük. Önce kırlangıç balığını tarttılar sonra kefalleri. Üç tane ilaryayı sirküler dışında olduğu için tartmadılar! Tabi o arada ben ne kantara baktım balıklar kaç gr geldi diye ne de balıkların hangilerinin tartıldığına; orada görevli üç arkadaşımız vardı ve ben bu üç arkadaşımıza güveniyordum! Bu arada arkadaşımız da resim çekiyordu! Devamı altta...
Henüz sonuçlar açıklanmamıştı yanıma biri yaklaştı ve bana “sen ne kadar balık tuttun” dedi. Ben de bilmiyorum dedim. Ya sen yarışmacı mısın dedim. “Evet” dedi. Peki, ne kadar balık tuttun dedim 1520 gr dedi. Peki, ne tuttun? Diye sordum bana “kefal” dedi! Tabi biz en arka geldiğimiz için bu kişinin ne tür balık tuttuğunu görmediğim için aklıma herhangi bir şüphe düşmedi. “Sen balıkçı mısın” dedim. “Evet” dedi. İçimden tabi balıkçıysa, liman tecrübesi ile benden fazla kefal yakalaması normal diye düşündüm. En azından bu yarışmadan bir tabela yapacağımı düşünüyordum. Bir süre sonra dereceler açıklanmak üzere jüri üyeleri toplandı ve millet pür dikkat dinliyor. Yarışmada birinciliği 1,520 Kg İstavrit ve kefal balığı yakalayan Kerim Karagöz, ikinciliği 650 Gr balıkla Gündüz Sarımehmetoğlu, üçüncülüğü 240 Gr balıkla Erol Akkaya, dördüncülüğü (mansiyon) ise Elif Topçu kazandı. O anda Dayko şaşkınlığını üzerinden atıp Talip Girginin derecesine bakabilir miyim dedi. Hemen bende Ali Beyin elinde ki deftere baktım. Talip girgin karşısında kırlangıç 220 gr yazıyordu ve hemen altında yine Talip Girgin kefal 180 gr yazıyordu. Nasuhi Bey’e bakın bunda bir yanlışlık var iki balığın toplamı zaten 400gr yapıyor dediysem de dinletemedim! Şaşkındım ve büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordum. Bütün hevesim kırılmıştı. Verilen ödülleri toplasan benim buraya getirdiğim takımlar kadar maddi değere sahip değildi ama önemli olan ödül değildi ki! Önemli olan burada alınacak bir derece idi. Yazdığım bütün sitelerde bu işin ne kadar heyecanlı olduğunu anlatarak bu tür organizasyonlara daha çok katılımı sağlanması, sosyal ve sportif aktivitelerin önemini belirtmekti. Ödül törenin ardından Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar tarafından yarışmaya katılanlara plaket verildi. Tören devam ederken ben oradan dayak yemiş boksör gibi uzaklaşırken yolda beni durdurup tebrik edenler vardı! Onlara derece yapamadığımı söylediğimde yemin billâh beni çevirip itiraz etmeye zorlayanlar biz şahidiz diyen yarışmacılar vardı. Hele o zabıtaların hayal kırıklığına uğraması ve üzülmeleri benden fazlaydı! Birkaç gün sonra Silivri Haber Ajansı sayfasında bir vatandaş şöyle diyordu; Şike vardı Çocukların demesine göre sabah erken saatte yanaşan balıkçı teknesi birinci olan arkadaşa livar içinde canlı olarak verdi balıkları. Kontrol sıfırdı. Kuralsızlık diz boyuydu. Rezaletti tek kelimeyle. Bir daha olmasın, Ona cevap veren şahıs ise şöyle diyordu; Olsun da şike olsun Bir takım aktiviteler yeter ki olsun. Tabi başlangıçta şike de olacak. Olacak ki burada sizden sesler olacak. birşey olmasa idi siz bu cümleleri yazma zahmetinde bile olmayacaktınız. Emeği geçenleri kutluyorum. Vay vay vay. Yurdum insanına bakın. Hemen kolları sıvadım ve araştırmaya başladım bakın ne buldum? Meğer akşam balıkçıdan kilosunu 12 tl den balık alırken bu balıkların neden bu kadar pahalı olduğunu sorduğumda. Balıkçı bana bu balıkların taa fay hattından yakalandığını söylemişti. Oysa o FAY HATTI limanın içindeymiş. Tabi ki bir tek o FAY HATTININ yerini birinci gelen Kerim karagöz biliyormuş! 1520 gr istavrit en az 60 tane balık yapar beşli bir çapari ile en az 12 kere ful balık çekmiş olur en azından o sevinci yanındakilerle nara atarak paylaşması gerekir ki millet kuşkulanmasın. 63 yarışmacının 62 sinin hiçbirinde bir tane ilaçlık istavrit yok ama maşallah Kerim kardeşimizde 1,5 kilo istavrit ve kefal vardı. Bir tane oltada çekilmiş istavrit resmi yok. Kerim kardeşin bir tane balık tutarken resmi yok. Birde bakın neyi buldum. Yarışma bitmeden önce, benim tuttuğum balıkları kontrol etmeye gelen o 60 yaşlarındaki mavi yağmurluklu beyaz şapkalı vatandaş, derece yapanların içinde yoktu ama birincinin ödülü olan botun peşinden, botun küreklerini taşırken ortaya çıkması nedense beni hiç şaşırtmadı! Aşağıda ki linkte ki video hem bu ihtiyarı hem liman içindeki FAY HATTINDAN çıkan balıklar her şeyi açıklıyor. Silivri Belediyesi Balık Tutma Yarışması Özcan başkanım sizi kutlarım güzel bir organizasyondu ama fay hattı işi bozdu! Bir daha ki yarışmada lütfen buna dikkat edin. Ama önce Sezar’ın hakkını Sezar’a verin! Bu arada tuttuğum balıkların toplamı 63o gr. Bana göre sonuç şöyle olmalıydı. 1)- Gündüz Sarımehmetoğlu (650) 2)- Talip Girgin (630) 3)- Erol Akkaya (240) 4)- (mansiyon) Elif Topçu Diskalifiye: Birinciler!!! Not: Resimler sonra eklenecektir.
En basit, şenlik olsun diye yapılan bir yarışmayı bile fırsat bilenler var. Sahtecilik maalesef ruhumuza işlemiş.Siz yine doğrusunu yapmışsınız, dönüp arkanızı gitmekle.. Paylaşım için teşekkürler.
Öncelikle "abbii kaç tana balık tuttun" çok güzeldi iyiki okuma fırsatım oldu. Yarışmada yapılanlar ise kabul edilemez çirkinlikte, bence haksızlığa uğramak duygusu insan için en sinir bozucu durumlardandır.
Evet Erdinç Bey benim hemen sağımda ki balıkçı limandan uzaklaşırken koluma girdi "gel ağbi ben şahidim itiraz edelim" dedi. Ama ben "hayır bu organizeyi düzenleyenler benim dostlarım bu camianın insanları bir yanlışlık oldu ve bu saatten sonra huzursuzluk olmasın" dedim. Dedim ama o günden beri de kendimi yiyorum bu haksızlığı bir türlü içime sindiremedim. Yemişim oltasını botunu. Burada ki şenlik Silivrinin tanıtımı için yapılıyordu ve bizler davet edilmiştik! İnsan evine gelen misafiri kandırmaya kalkar mı yahu Şimdi bu ayıp bizim içimizde mi kalsın? Tabi ki gelecekteki yarışmalarda herkes liman içindeki Fay hattına müracaat etmesin diye bunu sorumlularına iade etmek zorundaydım. Üstelik birde mağdurdum ben! Bakın belediye başkanı çok iyi niyetli "siz bize yardımcı olun, ben size istediğiniz alt zemini hazırlayayım" diyor. Tabi sosyallikler güzel bir şey. İnsanların panayır bir karnaval havası içinde geçen güzel bir ortamına gölge düşürmeye değer mi? Arkadaşlar botu kaptı gitti ama bakın hiçbir şey gizli kalıyor mu? Saygılar selamlar...
Evet Faruk kardeşim, orada güzel bir ortam vardı ve bu ortamı germek bana yakışmazdı ama sessiz kalmakta bana yakışmazdı. Şimdi ben gördüğüm haksızlığı anlatırken muhataplarında cevap verme hakkı var. Hem silivri haber ajansına da yazabilirler. Ben bu çirkinliği ortaya çıkarmakla rahatladım. Silivri'de yaşanan bu olay memleketin diğer taraflarında yapılacak organizasyonların sağlıklı olmasına yardımcı olacaktır! Sadece üç beş jüri üyesi değil yarışmaya katılan herkesin aynı sorumluluğu üstlenmesine sebep olacaktır. Hiç kimse vaktini ve parasını başkasını eğlendirmek için harcamaz. Selamlar...
Evet, hile yapanlara yuh olsun ama hileye göz yumanlar bizim ortamdan olduğu için biraz yumuşak olmak kaydıyla yuhçuk diyelim. Eminim bir daha kimseye güvenmemeyi ve kantarı doğru kullanmayı öğrenirler. Bu sahtekarlığa rağmen üçüncülüğümü yediler. Afiyet olsun sevgili dostlarım Selamlar... Bir şey daha, zaman zaman takım değiştirdiğimde; dört iğneli dip oltalarımı yemlerken, üç iğne sınırlaması olduğu için iğnelerimin üçünü yemleyip atıyordum! Bazıları bana yahu onu da yemlesene dediklerinde ben bunun yasak olduğunu söylüyordum ne garip değil mi? Ben fazladan bir iğneyi kullanmanın yasak olduğunu söylüyorum adam yem için aldığı balıkları, ben tuttum diye tarttırıyordu. Biz de aldığımız sardalya ve istavritleri tarttırsaydık kim itiraz edecek ti? Bakmışın bu mezat işine dönmüş araya bir kaçta norveç balığı sıkıştırıyorlar ha ha ha. vallahi aslında bundan güzel bir parodi, mizah çıkar. Köpek balığı filan...
Aman canım abim sen sen ol bu fay hattından uzak dur, neyine gerek , bakarsın ufaktan bir sallanır , sende etkilenebilirsin.Şaka bir yanada, senin yerinde olmayı istemezdim be abi, insanın böyle dostları varken düşmana hiç ihtiyacı olmaz,yalanlar ve düzenbazlıklar üzerine yapılan hiç bir düzen yerinde kalmaz kalamaz, hadi olayı organize edenler dostlarına kıyak yaptılar, bu zatımuhterem dostların hiçmi kişilikleri onurları yada ne bileyim gururları yoktu ki böylesi acayipten öte tuhaf münasebetlerin içerisinde bulunmaya cesaret ettiler, bravooooo. Belkide bazen susmak ve sırtını dönüp gitmek bu türden insanlara verilebilecek en ağır cezadır. Ne Fay Hattıymış be. Saygılar Canım Abim.
Teşekkür ederim İsmail kardeşim ancak benim dostlarım da (!) benim balıklarımı doğru tarttamadılar altını çizeyim. Konuyla ilgili resimler belki yarın burada yayınlanır. Daha dikkatli olacağız bundan böyle. Selamlar...
Talip bey, öncelikle bu güzel yazınız için teşekkürler. Biraz geç okudum ama olsun, gayet keyif aldım okurken. Geç okumamdan sebep, yorumum da biraz geç gelmiş oluyor elbette. Enteresandır ki, henüz içine şaibe karışmamış hiçbir yarışmaya rast gelmedim. Balıkçılık mevzu eski ama böyle platformlarda arkadaşlar edinip bir araya gelmek, balıkçılık anlamında daha fazla bilinçlenmek ve sosyalleşmek, yaş itibari ile benim için henüz yeni sayılır. Bu paylaşımlara yeni başladığımız bir dönemde, biz de bir ekiple böyle bir yarışmaya katılmıştık. Yarışma anlamında çömez durumdaydık ve etrafa bakınca herşey adil görünüyordu. Fakat adaletsizlik daha yarışmanın başında yaşanmış, sonunda da perçinlenmişti (Detaya girmiyorum, zira geçmiş zaman ve uzun hikaye. Vakti zamanında ziyadesiyle konuşulmuştu.) O gün bugündür takip ederim. Ne zaman yarışma yapılsa, önünden ardından, derece ile ilgili olarak mutlaka bir şaibeli durum çıkar. Ya önceden balık avlanıp saklanmıştır yarışma günü ortaya çıkar, ya birileri sırf birincilik alınsın diye birbirine destek çıkar, ya yarışma kurallarına uyulmadığı halde insanlar göre göre diskalifiye edilmez... Uzar gider. Biz de her sene, yeni yarışmalarla, yeni şaibelere yelken açarız. Hatta bazen yarışmadan çok, ardından gelecek şaibe haberlerini bekler insanlar. Böyledir, üzücüdür. Benimse anlayamadığım nokta şudur; bu yarışmalar, insanlar amatör balıkçılık kavramını benimsesin, yarışma başlangıcıyla birlikte amatör balıkçılığın içine girerek bilinçlensin, geliştirmek için çaba göstersin, teşvik edilsinler diye yapılır. Ama her defasında, bu organizasyonlara gerçekten iyi niyetli ve bilinçli olarak katılan insanların şevkleri kırılır, incitilirler. Sizin deyiminizle, dayak yemiş boksöre dönerler. Nedendir ki? Bu kadar mı önemlidir böyle bir yarışmada birinci olmak? Bu nasıl bir ego tatminidir? Egolarını tatmin etmek isteyen, alkış meraklısı insanlara, "amatör balıkçı" denilebilir mi? Peki ya yarışmayı düzenleyenler için, "biz yarışmayı düzenledik, üstümüze düşeni yaptık, insanların şevki kırılmış bize ne? Bizden sonrası tufan" tavrı nasıl bir tavırdır? Yarışma düzenlenir, sponsorlar reklamını yapmış olur, gerisi çok önemli değildir. Hile yapanlar, birinci olmuştur ama artık kendisi bilmese bile bir "amatör balıkçı değildir" (zira böyle hırsları olanlar ne doğa sevgisi, ne de insan sevgisi taşımaz. Oysa amatör balıkçılık, ikisini de gerektirir), gerisi de çok önemli değildir. Doyumsuz zihniyet böyledir... Size geçmiş olsun diyor, kendi adıma, olan biteni çok büyük üzüntüyle izlediğimi söylemek istiyorum. Dilerim bundan sonrakilerde daha dikkatli ve kontrollü olunur.