Dün Sarayburnu’ndaydım amacım biraz gezinmek ve çıtır çıtır istavrit yakalayıp eve götürmekti. Ama kısmet değilmiş. Bu arada, Sarayburnu’nda en büyük balığı tutma şampiyonu olan bir balıkçı dostumuzun tuttuğu bu güzel palamudun yanağında 11.802.341 rakamı yazıyordu! Birden suların içinden Tsunami etkisi yaparak, okyanusların tanrısı, deniz tanrılarının tanrısı Poseidon çıktı! Elinde bir fatura koçanı. Hemen üzerine bir şeyler karaladı ve uzattı. Balığın bedeli 20 Yunan sikke’si. Yahu... Poseidon, tanrı kardeş; biz amatör olta balıkçısıyız... Balığın faturası mı olur? Hem sonra bize serbest! Poseidon: Yok yahu amatörü vermez, profesyoneli vermez iyi alıştınız vallahi bizim balıklarımızı tutmaya? Siz kendi sularınızdaki balıkları çoktan bitirdiniz biz bu balıkları daha Çingene palamuduyken tutup numaralandırdık; bunlar Karadeniz’i dolaşıp bize torik olarak gelecekler. Bu balıkların havyarları da gelecek neslimizin haklarıdır. Siz çocuklarınızın ve hatta torunlarınızın bile istihkakını çoktan yediniz, bitirdiniz kardeeeeşşş! Allahtan imdadımıza deniz yaratıklarının çobanı Proteus geldi. Bizim adımıza Poseidon’a yalvarmaya başladı. Yüce Poseidon: “Balıkları bitirenler bu arkadaşlar değil. Bu arkadaşlar kendileri bile doğru düzgün balık yemiyor ki torunları yesin! Hem bu amatör balıkçılar, balıkları ve diğer canlıları tutup öpüyor ve geri salıyorlar” deyip balığı tutan Rıdvan kardeşimize sordu. “Sen de öyle yapacaktın değil mi balıkçı kardeş” dedi. (Balığı tutan emekli Rıdvan abimizin korkusu Poseidon’dan değil, 20 sikkeyi ödeyememekten (!) kendisi emeklidir de! ) "tabi ya ben bu balığı öpüp geri salacaktım zaten. Simit çarpsın pardon ekmek çarpsın bak!" Poseidon: İyi o zaman bende faturayı şimdilik iptal ediyorum sen balığı öp birde resim çekil ve sonra sal. Sakın ha hayvana bir zarar verme. Proteus sende bu barbar Türklerin avukatlığını yapmaktan vaz geç, git hayvanlarının başına, bak başka birileri ile kırıştırmasınlar pardon öpüşmesinler! Poseidon yavaş yavaş boğazın derin sularına gömülürken “gözüm üzerinizde bir dahaki sefere balıkla nikâh kıysanız bile faturayı size ödetirim” dedi. Ben eve gelir gelmez bütün olta takımlarını rafa kaldırdım. Bir daha balık mı? Yahu kafama takıldı şimdi; gerçekten boğazdan geçen palamutlar Yunanlıların mı? Aaa pardon söylemeyi unuttum; Proteus’un büyük babası Türk’müş, bu yakınlık ondan yani! &&& Not: Bu yazı Poyrazköy Koop. Bşk. Sayın Mustafa Kokoş Beyefendiye atıftır! Kendisi 14 cm lik çinakopa getirilen yasağı protesto etmiş ve yanılmıyorsam “Bu balığı biz tutmazsak Yunanlılar tutar” demişti. Demek ki biz Türkler küçük balıkları tutmalıyız, tutmalıyız ki Yunanlılar tutmasın! Bu nasıl bir mantık anlamış değilim! 6 Ekim perşembe 2011 saat 11.00 de ulusal kanal da canlı yayında Sürkoop, bşk, Ramazan Özkaya, İstanbul birlik bşk, Erdoğan Kartal ve Poyrazköy Kop Bşk. Mustafa Kokoş ile balıkçılığımızın ve balıkçıların sorunları adlı 45 dakikalık bir program, Halit KONANÇ Bey tarafından yapılacaktır. Programı izlemenizi öneriyorum. Bu arada resimde palamudu tutan balıkçı dostumuz Rıdvan Beyi de tebrik ediyoruz...
Talip ağabey tebrik ederim. Çok güzel bir eleştiri olmuş. Aslında daha devamına bir çok şey yazabilirim ama beni tanımayanlar yağ çektiğimi düşünebilirler. O yüzden tek diyebileceğim örnek aldığım yazarlardansın ağabey. Diğeri de facebook profilimde.
Kokoş'un düşünce kapasitesi bu kadar işte. Evet bizim yakalamadığımız çinekop, çingene palamudu, Yunanistan'a gider Torik olur, Kofana olur. Onların yakalamadığı Torik, Kofana bize gelir yumurtlar tekrar yavru balık olur. Biz ona kalmasın diye avlarsak, o bize yar olmasın diye avlarsa 2 sene sonra denizlerde balık kalmaz.
Teşekkür ederim Önder kardeşim ben sizi beş yıldır tanıyorum ve Şilede ki (Riva) organizasyonda ailece görüştük. Bizler, hep birlikte doğru bildiğimiz yolda devam etmeliyiz. Bu camianın insanları mutlaka bir yerlerde bir şekilde karşılaşır. Önemli olan o karşılaşmada kucaklaşabilmektir! Zira beş yıldır bu camianın içindeyim ve karşılaştığımda kucaklaşamadığım insan sayısı beşi geçmez. Bazen "balıklar" insan ilişkilerinin önüne geçmeye çalışır ama ben buna her zaman müsade etmem. Ta ki çok büyük bir haksızlık oluncaya kadar. Yine de hepimiz insanız aklın yolu birdir. Allah hepimizi sağduyu'dan eksik etmesin. Sevgi ve selamlar...
Evet bu şekilde düşünerek hareket etmeliyiz. Yani yakalanmaması gereken balığı Ne Yunanlılar ne İtalyanlar ne Türkler yakalamamalı. Bakın Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna da adamlar yavru kalkanları avlamıyor ve bizim balıkçılarımız onların sularını sürekli taciz ediyor ve bu tacizler bazen ölümle sonuçlanıyor. Bu etik olarak, vicdan olarak çok yanlış... Doğrusu, balıkçı Rıdvan dostumuzun yakaladığı palamudu görünce çok sevindim... Sularımızda bu tür balıkları görmek herkes için memnun edici. Selamlar...
