Gectigimiz haftasonu, İstanbul'u ve Trakya'yi etkisi altina alan kar yagisinin ardindan, dere sulari bogazi yesile boyamisken yine Saros'da sansimi denemeye karar verdim. Aslinda pek keyifli bir av olmadi ve fotografim da yok ama bana komik gelen iki canli yakaladim ki aktarmak istedim. Cuma sabahi yola ciktim amacim aksam suyunu yakalamakti ve yakaladim ancak sadece aksam suyunu. Erken yatip sabah ne yapabilirim ona bakacaktim. Sabah icin karar verdigim mera cok hareketli oluyor, ortalik sessizken av veriyor fakat bir iki kisi geldiginde ne balik kaliyor ne de baska bir canli. Amacim kimse gelmeden sahteyi suya indirmek. 5 gibi uyandim, hemen yola koyuldum ama gec kalmisim. Benden once biri gelmis. Oltami acip yanina gidiyorum. Sessiz bir rastgelsin diyorum ki o da ne erken gelenin cani sikilmis bile muhabbet edecek adam ariyormus. Basliyor 5 dk. once bir tane kacirdim en az 3 kiloydu diye anlatmaya. İcimden eyvah diyorum o sapirti, bu abinin sesi bu merayi bozdu bile. Tahimn ettigim gibi cikiyor, zaten bu mera sabahlari bir balik ancak veriyor, o da sessiz sedasiz yaklasirsan. Neyse baska yere gidecek halim yok, hava lodosa cevirmis ancak bir hafta suren poyrazin sogugu hala suruyor. 15 dk.'da ellerim uyusuyor. Gunes cikana kadar burada kalmaya karar veriyorum. Gunes parladiginda sahtemi degistirip sardalya tadinda batarli bir model seciyorum. Kasik cizmelerine guvenerek ileride bildigim bir tasin uzerine yuruyorum. Kiyidan 8-10 m. kadar uzaklasmami saglayan bu tastan basliyorum uzak ve dipten gelen atislara. 15-20 atis derken oralarda bir Levrek olmadigi anliyorum ama, gunes biraz isittigi icin toplanip gitmek istemiyorum. Oylesine saga sola atmaya basliyorum sahtemi, kah uzak kah yakin atislar. Derken hafif bir vurus aldigimi sanip tasmalamaya calisiyorum, bir yokluyorum balik yok ama sahtenin de yuzusu bozulmus. Batan modellere alisik degilim, herhalde yosun veya dal gibi birsey takildi. Adetten yavas yavas cekmeye basliyorum, nasil olsa sahtenin kancalarinda bir yosun var artik av yapamaz bari ipimi yormayayim diye. Arada silkeleniyor olta ama ciliz bir hareket, dibe degdi herhalde diyorum. Yaklastikca balik oldugunu anliyorum. Buralarda ara sira trakonya atliyor sahtelere, herhalde kucuk bir trakonya diye geciriyorum icimden bir taraftan da korkuyorum, simdi onu sahteden kurtarmasi var. Daha once yasadim acisini, biliyorum ne menem birsey oldugunu, korkmak lazim elbette. Neyse ne bir yosun cikiyor ne bir trakonya. Gelen bir dil baligi, daha once hic yakalamdigim bir balik. Sirtima dayadigim kepceye aliyorum, karisimla olcuyorum 25-30 cm var. Konuskan abi seviniyor, ben ise biraz kucuk degil mi diyorum. Yok yok tam boyunda ne lezzetli olur flaan derken ben yine de kepceyi taslarin arasindan suya yatiriyorum. İcime sinmedi balik, bir iki daha atiyorum oltayi, gitmeye karar veriyorum, bunu birakacagim diyorum gurultucu abiye, yapma diyor en lezzetli zamani. O oyle dur yapma diye bagirirken ben kepceyi ters ceviriyorum. Dil'in kumda kendisini kaybetmesini gormek de lezzetli diyorum ve isinmaya gidiyorum. Aksama kadar degisik yerlede degisik sahtelerle sansimi denemeye devam ediyorum. Bu arada Aykut'un paylastigi mepps'li texas rig'li takimi da yapmistim, onu deniyorum. Yuzusu gercekten cezbedici. Sonuc alamiyorum ama simli slikonla yuzusunu izlemek bile keyifli. Aksam suyunda artik lodosun dalgasi iyice artmisken yine dipten gelen takimla bir vurus daha aliyorum. Bu seferki daha da ciliz. Ama vurus oldugundan eminim, dipten de gelse artik yosun ile baligi ayirdedebiliyorum ya yine bir dil diyorum. Bu kez sansimiza dil varmis. Basliyorum yine tatli tatli cekmeye, dil ayni kalkana, pisiye benziyor diye geciriyorum icimden, oltayi alinca sakinlesiyor. Hemen teslim oluyor. Bu sefer yakin mesafede aldi, cabuk geliyor yanima ama dil diye bekledigim bir yengec. Iki koluyla sarilmis sahteme, igneler bir yerine gecmemis, sadece sarilmis. Birakmiyor da inatci hayvan. Herhalde diyorum kandirici ile at-cek yaparak yengec yakalayan ilk kisiyim. Ama sessiz olacagim, suya girecegim diye yanima telefon, fotograf makinasi falan almiyorum. Keske sahteye sarilisini gosterebilsem. Oyle bir sarilmis ki saheteden kurtarirken bir bacagi elimde kaliyor maalesef. Ertesi sabah son gunum, amacim ilk avlaga gitmek ama tabi kimse gelmeden. Sansima bir gun oncenin verimsiz ve soguk gecmesi sebiyle kimse gelmemis. 05:30'da ben sahtemi suya yolluyorum. 3. atisimda bir levrek yapisiyor, her halinden belli ne bir dil baligi nede bir yengec. Biraz kalama aliyor, ama cok cirpinsin istemiyorum, zaten sahten 5-25 cm batarli bir model, bir de su ustune cikarirsam hassas olan mera hemen bozulur. Yere egilip basliyorum cekmeye, kalamayi biraz sikiyorum, o da inat etmiyor. Kepceye aldigim gibi yere siniyorum, soyle bir bakiyorum zayif ama boylu poslu. Cantaya aliyorum ve bir 5 dk bekliyorum. Mera toparlasin diye. 3. atista bir levrek daha yapisiyor, az daha kucuk bir levrek daha. Ama bu genc arkadas cok gurultu yapiyor gelirken. Yan yana koyuyorum bir 5 cm daha kucuk. İlk bunu alsaydim birakmazdim ama cantamda bir tane var diye hizlica suya iade ediyorum. Ama tabi cikan gunes ve bu gencin sipirtisi kuvvetli lodosa ragmen bozuyor merayi. Yola cikmanin da valti geldi diyorum, topluyorum takimlari. Eve varinca olcuyorum elimdekini 37 cm., yengecten iyidir diyerek kahvaltiya oturuyorum. Rastgelsin Mert
Güzel bir yazı olmuş mert abi gerçi pek verimli geçmemiş fakat doğaya saygını ve vicdani sirkülerini tebrik ediyorum keşke herkes sizin gibi olabilse, bu etkinliği gerçekleştiriyor olabilmek çok harika birşey alınan bir trofe bunun ancak ödülü olabilir başka ne bizi sabahın 5 inde kalkıp o kadar yol yürüyüp tabiri caizse elimizde bir çubuk orada saatlerce bizi beklemeye ikna edebilir dışardan bakıldığında bu gözüküyor fakat biz biliyoruz bunun nasıl bir tutku olduğunu.Yengeç yakalamak da herkese nasip olmaz güzel bi anı olmuş sizin için kısır geçen bir av olmasına rağmen bu yazı sizin sportmen bir avcı olduğunuzu gösterir inşallah daha büyüklerine rastgelmeniz dileğiyle iyi geceler
Tebrikler Mert, çok hoş bir rapor yazmışsın sanki bende oralarda at çek yaptım... Avlarının bereketi daim olsun, sağlıkla kal!
güzel olmuş abi rapor resim yokken bile senin anlatımınla nasıl bi av geçirdğini anlayabiliyorum abi , tebrikler abi
Mert herhalde güzel bir yazı olmuştur ama ben okuyamadım. Paragraflara ayırmadığın için okuyamıyorum gözüm çok yoruluyor emin ol paragraflara ayrılmayan uzun yazıların tümünü benim gibi okumadan geçen bir sürü insan var. Bundan sonra dikkat etmeni dilerim. Rastgele...
Niyazi bey, Paragraf ayrımınız icin tesekkur ederım. Bu kadar zor okunacagını bende tahmin etmemistim. Butun gun yazı yazdıktan sonra rapor yazarken paragraflara dikkat etmemisim. Ama bundan sonra edecegim. Rastgelsin Mert
Mert vallahi şimdi okuyabildim işte, harika bir rapor olmuş. Balıkları salıvermek konusundaki çok duyarlı davranışın için ayrıca tebrikler.. Niyazi Bey'in belirttiği gibi bende seninle olta sallamış kadar oldum. Niyazi Bey'e ayrıca teşekkürler paragraf ayrımı için, yoksa bu keyifli raporu okuyamayacaktım.
Faruk bey merhaba, Gercekten okunması zor olmus, halbuki isim neredeyse yazı yazmak ama buna dikkat etmemisim. Sanırım biraz da heyecandan oldu. Tek nefeste yazmışım, neredeyse soluk almadan. Bu da yazı tekniğine yansımış doğal olarak. O yengecin sahtemi yemek icin verdiği çaba ve gösterdiği azim beni de heyecanlandırmış olmalı. O yengeç gibi aceleci ve heyecanlı bir yazı yazmama sebep olmuş bu durum. Uyarınız için teşekkürler. Bu haftasonu için yazdığım raporda paragraflara ayırdım)) Rastgelsin Mert
Anlatımınız ve duyarlılığınız için teşekkürler.Meranız benim de arada şansımı denediğim ve çok enteresan avlar verebilen bir bölge.Orta sulardan gelen sahtelerin daha başarılı sonuçlar verdiğini gözlemledim.Birkaç ay önceki bir avımda ima sasuke ye faça atan ama iğneye takılmayan muhtemel sinarit hala aklımda.Trofe avlar dilerim.Rasgele.
Sevgili Mert, Keyifli bir paylaşım olmuş, ellerine sağlık. Mırmır, çupradan sonra dil balığı da at-çek literatürüne girdi. Gerçekten çok ilginç. Final mutlu son olmuş. Nicelerine. Sevgi ve selamlarımla...
Bahadır merhaba, Dil balıiğına şaşırdım elbette ama sahteme sarılan o yengeci gösterebilseydim eminim herkes daha çok şaşıracaktı. Yengeç benim için daha çarpıcı oldu. Bir bacağından, kenarından köşesinden yakalansaydı neyse de o sarılmış görüntü gerçekten daha ilginçti. Bundan sonraki spin denemelerim yengeç üzerine olacak ve hedef trofem mavi pavurya))) Sevgiler Mert
Sevgili Feo, Sana katiliyorum, bence de Saros ilginç bir yer olabiliyor bazen. Ancak 3 kg bir levrek dışında benim olta ucunda görebildiğim balıklar genelde orta boylu oluyor. Trofe avlar burada pek karşısına çıkmıyor insanın. Sen bu konuda ne düşünüyorsun merak ettim. Bir de bahsettiğin sinagrit kıyıdan atışlarda mı atladı sahtene yoksa sırtı çekerken mi? Bu da merak ettiğim bir diğer konu. Rastgelsin Mert
Mert kardeşim, Saros ile ilgili sana anlatabileceğim trofe hikayeleri denizler gibi uçsuz bucaksızdır.Gerek tekneden gerekse kıyıdan yapılan at-çek avlarında yakalanmış pek çok trofe balığın hikayelerini hem forumlarda okudum hem de tanıdıklarımızdan dinledim.Bazılarına da şahit oldum.Balıkavi.net olsun geliboluoltacilari.com olsun birçok paylaşım sitesinde bu avlara ait rapor ve görüntülere ulaşabilirsin.Özellikle kıyıdan yapılan avcılıkta mevsim, hava koşulları, av saati ve avlak bence en önemli konular.Kullanılan sahte de bir yere kadar av şansını artırır.Ama avlakta balık varsa bazen bir ayran bipeti bile iş yapabilir.Bu şekilde özellikle güney bölgelerimizde çok başarılı palamut ve avcı yakalandığını gördüm.Kısacası, Saros'da kıyıdan trofe balık yakalamak çok da zor değildir.Önemli olan doğru zamanda doğru yerde olmaktır.Özellikle levrek söz konusu olduğunda, geçtiğimiz yıllarda bazı abilerimizin yaptığı avlar kıskanılacak düzeydedir.Sadece levrek değil, lüfer, torik , palamut ve hatta sinarit , baraküda ve lampuka gibi diğer avcı balıklarda Saros'da olta sallayanların kısmeti olabilmektedir.Tabi ki tekneden yapılan avlarda verim daha yüksek olacaktır ama kıyıdan da alınmış pek çok trofe av vardır.Sahteme atlayan sinarite gelince; sonuçta balığı yakalayamadım ve sadece vuruşundan ve sahte üzerinde bıraktığı diş izinden sinarit olduğunu düşündüm.Söz konusu meranın en uç bölgesinin 3-5 metre solunda tulum çizmeyle ulaşılabilen, nispeten daha hızlı derinleşen bir bölümü vardır.Genelde levrek için bölgenin sağ kısmı tercih edilirken bu sol taraftaki kısım daha çok yemli avlar için idealdir. Ben de o gün bir sağ bir sol yaparken o hamle geldi.Öğlen saatleriydi ve o saatte bu vuruşu yapan balık lüfer olamazdı.Sahte üzerinde diş izi bırakacak başka şüpheli olmadığı için de bunun bir sinarit olabileceğini düşündüm. Saros her zaman sürprizlere açık bir yer. Bundan sonraki avlarında başarılar dilerim. Trofelere rasgele.
Tekrar merhaba, Duzeltmem gereken bir iki durum var, Saros ile ilgili fikrimi soylerken bunlari yazmamistim ve sanki Saros verimsiz bir avlak demişim gibi oldu. Son 7-8 yıldır işim gereği Haziran - Kasım arası ne Saros korfezinde ne de baska bir yerde av yapamıyorum. Ondan oncesi de zaten gençlik. Su sıcaklıklarına bağlı olarak balıkların metobolizmaları ve gelişimlerindeki hızlanma bahar ve yaz aylarına denk düştüğü için biliyorum ki bu aylarda balıklar daha fazla beslenme ihtiyacı duyuyor ve daha saldırgan oluyor. Hal boyle olunca takvimim gereği kendi deneyimlerim kendi saptamalarımı oluşturuyor ve aslında tam da durumu yansıtmıyor. Saros'u 12 ay boyunca deneyebilsem eminim farklı düşünüyor olacaktım. Genellikle kış aylarında gerçekleştirebildiğim avcılık, bende boyle bir izlenim bırakmış olmalı diye düşünüyorum. Bu nedenle oncelikle Saros'dan ozur diliyorum)) Gerçi kış aylarında dahi hemen her gittiğimde 1-2 kilo arası en az bir balık alıyorum. Balıkların orta boylu olduğunu söylerken bunu kastediyordum. Çetelemize baktığım zaman ise 3 kg. ve üzeri trofe sayılabilecek balıkları bahar aylarında aldığımızı görüyorum. Bir diğer konu ise mera farkı olmalı. Ben genellikle İbrice limanı ve Enez arasında avlanıyorum ve sanırım Saros'un diğer kıyılarını da denemeliyim. Son olarak verdiğiniz pipet örneği gibi bir avcılık tekniğinin Bodrum Güllük kıyılarında kullanıldığına bende şahit oldum. Tek iğineye sıkıştırılan Lolipop şekeri çubuğunun nasıl balıklar aldığını görmek gerçekten çok ilginçti. Rastgelsin Mert