ŞİİRSEL ANLATIMLA iyot kokan bir şiirim. Eşgel'li balıkçı RÜSTEM...

Konu, 'Genel Konular' kısmında bursa tarafından paylaşıldı.

  1. bursa

    bursa Nilgün

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    7
    Şehir:
    Bursa
    ŞİİRSEL ANLATIMLA iyot kokan bir tasfirim. Eşgel'li balıkçı RÜSTEM...

    BU ŞİİRİ 12*11*2005'DE
    Eşgel'de kaldığımız o bir aylık dönemdeki sabah 05 gün doğumu,
    akşam 18 gün batımlarındaki alaca karanlıklardaki portreleri bir araya getirerek duygu yüklü bir sentez yakalamaya çalıştım.

    UMARIM BEĞENİLİR...

    Bu şiirim ESENCE İLKÖĞRETİM OKULU'nun resmi sitesinde sembolik olarak yer almıştır...

    http://74.125.77.132/search?q=cache...ELLİ+BALIKÇI+RÜSTEM&hl=tr&ct=clnk&cd=11&gl=tr

    Bu sitede de şık duracağını düşünerek naklediyorum.
    _______________________________________________

    Oralarda, Rüstem diye bir balıkçı var mıdır diye Eşgel'de aramayın diye yazıyorum!:)

    Kimbilir şiirimden çıkıp sandalına binerek ekmek kavgasına başlamış olabilir, öylesine canlı yazmışım ki!


    EŞGEL'Lİ BALIKÇI RÜSTEM


    Bir adam vardı,
    deniz bakışlarında, çakmak ,çakmak
    isyan parlardı.
    İnce ve keskin bir yoldu her sabah adımladığı,
    Eşgel'deki rengi solmuş kaldırım taşları...

    Dev seslerde yankılandıkça,
    balıkçı teknelerinin motör sesleri,
    benzin kokardı
    yosunla karışık,
    siyahlaşmış elleri.

    İstavritleri ağlardan ayıklayarak koyarken leğene,
    keyifle dolardı,
    biraz da derin bakan, hovarda gülüşleri...

    Bir elinde tütün, bir elinde çakı,
    temizlerdi tavadaki taze midyeleri.

    Sahilde yaktığı ateşin,
    kızıl ötesi alevi,sarardı yorgun bedenini.

    Çakırkeyif bir akşam karanlığında,
    sabırsızdı kadehindeki masmavi gözleri...

    EŞGEL'DE dalgalarla savaştığı sahili seyrederek,
    ak düşen,
    biraz da seyrelmeye yüz tutmuş saçlarını düzeltti.

    Teybinde Karadeniz türküleri,
    bağırarak söylerdi dilinden hiç düşmeyen Asiye'yi.
    Çınlatırdı gür sesiyle,
    o muhteşem sahilleri...

    Derin bir iç geçirdi,
    belki de,
    otuz yıl öncesine gülümsedi
    ve aklına düşen
    o hırçın gençliğine kahretti...

    Nasıl da kumsaldaki kumlara resmederdi,
    içindeki narin sevgiliyi.

    AŞKA DAİRDİ ÖZLEMLERİ...

    O yıllar,
    nasıl da pır pır ederdi,
    deli fişek yüreği,
    aynı şu ilerde,
    dalgalarla oynaşan martılar gibi...

    O yıllarına ve de
    dalgaların izlerini acımasızca silip geçtiği duygularına iç çekerek,
    uzaklara,
    çok uzaklara daldı gözleri...

    O masmavi ufuklara,
    o masmavi gözlerine ışığı düşen ufuklara...

    ve yetmişli yıllarına iç çekerek,
    gömüldü yalnızlığın rıhtımına.


    Ayağında,
    diz boyu babadan kalma sarı çizmeleri,
    yolunu beklerdi ,
    her adımında,
    ayak seslerini sayan,
    mahallenin eşkiya bakışlı tekir kedileri...

    Bir de eline bakardı,
    Ayşe ninesi,
    iki sokak ötesi.

    Çok önceleri,
    çorbasını yapan bir de Nazife'si vardı,
    asırlar olmuştu sanki yüzünü görmeyeli...

    Evlenmiş miydi,
    yoksa bekar mıydı bu aralar,
    aynı kendisi gibi,
    kimbilir,
    kimbilir,
    kim bilebilir ki diye geçmişine usulca seslendi...

    Artık,
    artık perdeleri açılmaz oldu üst kattaki çerçevelerin,
    her şey ama herşey,
    aynı sabah bıraktığı gibi,
    kasvetli mi kasvetli...

    Bu eşyaların tümünde ve bu evdeki sessizlikte,
    geçmişin umut dolu esrarı gizli...

    Anası her sabah,
    evin burcu burcu demli çay kokan üst odasında,
    çizmelerini parlatırdı rahmetli babasının.

    O lacivert pazen perdelerde bile,
    ne anılar vardı besbelli...


    Ya duvardaki ipek halı!
    İsparta'lı Nuri ağa getirmişti Urfa dönüşü babasına,
    sabaha kadar balkonda nargile tüttürüp

    rakı içmişlerdi sonrasında sandal sefasında
    hoyrat dalgalara düşmüştü,
    nakış nakış işlenen askerlik anıları...

    Hey gidi günler hey,
    o zamanlar dostluk ve muhabbetler bile bir başka mıydı ne!

    Hâla daha mutfaktaki pirinç semaverde,
    sanki annesinin sımsıcak parmak izleri gizli...

    Usulca sarılıp öperdi her akşam,
    yerdeki sırma işlemeli,
    saten seccadeyi...


    Bu,
    bu,
    bu,

    EŞGEL'Lİ BALIKÇI RÜSTEM'İN HİKAYESİ...

    İSTAVRİT KOKARDI O NASIRLI ELLERİ,
    ve artık denizde yakamoz gibi ışıl ışıl parlardı,
    hiç tükenmeyecek olan,
    toz pembe düşleri,
    asfalta düşen yaşlı gözleri,
    sanki artık ona ait değilmiş gibi,
    geleceğe hüzünle gülümsedi,

    bu,
    bu,
    bu,
    EŞGEL'Lİ BALIKÇI RÜSTEMİN,
    HİÇ YAŞANAMAMIŞ ÖMRÜNÜN ,
    HAZİN
    HİKAYESİ...

    6/AĞUSTOS 2005/

    Eşgel'den izlenimler...



    NİLGÜN Ç.[/B][/B]
     
    Son düzenleme: 6 Ocak 2009
  2. diapozitif

    diapozitif Bülent Özdemir

    Yaş:
    50
    Mesajlar:
    5
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    D.A.M. BANAX ve Alba'nın birçok makina ve kamışı
    En İyi Avı:
    Deniz ve tatlısularda hemen her tür balık
    Yalnız balıkçı

    Yüreğinize sağlık.
    Çok etkileyici bir şiir olmuş.
     
  3. bursa

    bursa Nilgün

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    7
    Şehir:
    Bursa
    Teşekkür ediyorum,

    beğenilmesine sevindim.

    Güzellikler BURSA'DAN...
     
  4. seckinacar

    seckinacar

    Yaş:
    38
    Mesajlar:
    308
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    surf kamış,cormoran big ben 6000 pi makina
    Nilgün Ablacım sizi öncelikle haddim olmayarak tebrik ediyorum böyle güzel satırları bir araya getirdiğiniz için , sitemizde sadece balık avı konusunda uzman olmuş insanlarla birlikte böyle farklı alanlardada başarılı olmuş insanların olması bize gurur veriyor teşekkürler paylaşımınız için :)
     
  5. tarcan

    tarcan ...

    Mesajlar:
    6.700
    Şehir:
    Hatay
    Favori Kamış:
    .
    Favori Makine:
    .
    En İyi Avı:
    Kefal 325 gram
    Ablam

    Şahsen çok hislendim.
    Buram buram hasret koktum bir an.


    Sağolasın.


    .
     
  6. ufukkula

    ufukkula ufuk

    Yaş:
    40
    Mesajlar:
    1.537
    Şehir:
    İzmir
    En İyi Avı:
    Henüz yakalamamış olduğum
    Ne güzel anlatmışsınız...Yüreğinize sağlık.Sadece bu şiirle kalmaz umarım,inanıyorum ki vardır daha niceleri,paylaşırsınız bizle.Teşekkürler..
     
  7. bursa

    bursa Nilgün

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    7
    Şehir:
    Bursa
    2/ ölümün Gölgesinde Sabahlar...

    Papatyalardan taç yaptığım saçlarıma,
    mermiler değmekte artık şimşek hızıyla.
    Gökyüzü kurşuni,
    bulutlarda barut, kin ve öfke kokusu var
    ve bu hiç bitmeyecek sandığım işkencenin dakikalarında,
    yarından emin olmadığın bir sabaha uyanmak nedir
    bilir misiniz?

    Nereden bileceksiniz ki?

    Siz hiç okul yolunda kurşunlanmadınız ki,
    parkta oynarken duvara mıhlanmadınız,

    ya da sorgusuz sualsiz kırılmadı hiç,
    gecenin karanlık bir vaktinde sokak kapınız.

    Adı konulamayan bir demokrasinin,
    sefil terazisi altında.

    Dengeleri altüst eden bir ölüm
    kol gezer artık, ülkemin ara sokaklarında.

    Tarihi belirsiz hürrüyetlerin
    vahşice çığlıkları altında.
    Cesetler toplanır naylon torbalara.

    Camınıza kurşunlar isabet etmedi ki sizin hiç
    böyle ulu orta.
    Bunun içindir ki papatyadan taçlarımız yoktur.
    Kırlarda çiçeklerimiz
    ve de yaşama sevincimiz,
    kalmamıştır artık bizim.

    Kah bir caminin avlusunda,
    kah annemizin karnında,
    belki de yarısı yıkılmış bir hastahanenin ara karidorunda,
    hayatla tek bağı da,
    bir yudum su ve bir tas sıcak çorba olduğu,
    soframızda

    -yarını-ümid etmek nedir -

    bilir misiniz?
    Nereden bileceksiniz ki!

    Siz hiç ölüme bu kadar yakın olmadınız ki.
    Bulutlar maviden ölüm siyahına bürünmüş,
    topraksa cehennem alevinden çimenlerle kaplı şimdi.
    Yeşili unuttuk,
    pembeyse epeyce bir zamandır yok yüreğimizde.

    Bugünden bile emin değiliz,
    değiliz ki yarınımız olabilsin bizim.
    Siz hiç can çekiştiniz mi,
    ölmüş annenizin sol kolunda,

    babanızı esir aldılar mı hiç,
    gecenin en ortasında ,
    tedirgin uykuların ıssızlığında yaka paça...

    Yabancı bir dünyanın,
    yalancı koynunda sabahladınız mı?
    Nereden bileceksiniz ki
    yaşarken diri diri gömülmeyi,
    siz hiç,
    siz hiç,
    siz hiç,

    ateşin küllerinde serilmediniz ki...

    NİLGÜN Ç.
    ==================
    Basralı ömer'e ve
    Irak'da Filistin'de Beyrut'da

    ve savaşın kol gezdiği topraklardaki
    bütün savunmasız çocuklara
    hediyemdir bu şiir..
     
    Son düzenleme: 8 Ocak 2009
  8. bursa

    bursa Nilgün

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    7
    Şehir:
    Bursa
    2/özellikle çocuklar ağlamasın diye gülen yüz kullandım...

    Ben Basralı Ömer,

    Belki haberin yoktur diye yazıyorum Mr. Franks.
    Önce demokrasi yağdı göklerimizden,
    Sonra özgürlük geçti üstümüzden
    Palet palet.
    Ve insan hakları Namlularından
    Saniyede bilmem kaç adet.

    Demokrasi bizim eve de isabet etti
    Bir gün sonra anladım koptuğunu ayaklarımın.
    Tam onsekiz adet insan hakları saymışlar
    Vücudunda babamın.

    Annem yoktu zaten
    Ben doğarken ilaç yokluğundan ölmüş
    Ambargo falan dediler ya Anlamadım
    çocukluk akli işte
    Oluşmadan
    sökülmüş.


    Sizde de barış böyle midir Mr. Franks?
    insan hakları çocukları yetim
    Ve ayaksız bırakır mı orda da?
    Düşer mi ayın kan gölüne aksi
    Güpegündüz düşer mi Pazar yerine demokrasi?


    Zenginlik
    insanları korkudan uykusuz bırakır
    Kuşlar gökyüzünü terk eder mi orda da?
    Babamla mırıldandığım son dua dilimde
    ayaklarımın hastanede Ve giymeye
    kıyamadığım pabuçlar Kaldı elimde.

    Çocukların var mı Mr. Franks?
    Al, oğluna götür onları Bari işe yarasın
    Kim bilir belki baktıkça
    Bazen beni hatırlarsın.


    Bu nasıl demokrasi Mr. Franks?
    Düştüğü
    yeri yaktı
    Merhamet hür Dünyaya
    Bu kadar mi IRA K ' tı?


    Basralı Ömer




    (IRAK savaşında babası ve annesi ölen ve
    kendisinin de bacakları kopan Müslüman bir çocuğun
    IRAK savaşını yöneten Tommy FRANKS a yazdığı şiir.)

    :)