Burada paylaşıma açtığım yazı aşağıdaki Linkde bulunan kuruma/kişiye aittir.Her türlü tasarruf sahibi kendileridir.Bu ALINTI sadece bilgi vermek maksadı ile konulmuştur Alıntı yapılan Link : http://www.milliyet.com.tr/size-som...omi/yazardetay/11.07.2010/1261926/default.htm Alıntı Yapılan Yazar : Güngör URAS Alıntı yapılan Medya : Milliyet gazetesi / 11 Temmuz 2010 11 Temmuz 2010 Satılan balıkların, özellikle lokantalarda yenilen balıkların büyük bölümünün ithal balık olduğunu biliyor musunuz? - Yaz aylarında balıkseverlerin en makbul balık olarak tercih ettikleri lahoz (lagos balığının “resmi” adı lahoz imiş!) artık Akdeniz lahozu değil. Somali’den uçakla getiriliyor. - Dil balığı, mercan, mezgit, sinarit gibi balıklar Afrika’dan taaaa Gana’dan getiriliyor. - Barbunya, tekir ithal. - Hatta karides bile ithal ediliyor. - Norveç’ten sadece somon balığı gelmiyor. Barbunya, kalkan, uskumru balığı geliyor. - Istakozlar Amerika’dan ithal. Yurtdışından balık 2 türlü getiriliyor: (1) Dondurulmuş olarak (2) Buzlanarak, dondurulmadan. Dondurulmuş balığın raf ömrü uzun. Buzlanarak dondurulmadan getirilen balıklardan (1) Deniz ürünü olanların raf ömürleri kısa. 2-5 gün içinde tüketilmeleri gerekiyor. (2) Somon ile çiftlik balıklarının raf ömürleri 3 haftaya kadar çıkabiliyor. Balıkçı tezgâhlarının çevresinde, balık lokantalarının kapısının yanında duran kutulara bakınız. Beyaz karton kutular görürseniz, onlar donmuş balık kutularıdır. Beyaz strafor (köpük) kutular görürseniz, onlar buzlanarak ithal edilen balıkların kutularıdır. İthal balık kötü balık değil Bir balığın ithal balık olması illa da kötü olmasını gerektirmez. Dünyanın her ülkesinde balık ithalatı var. Bizim deniz ve çiftlik balıkçılarımız da az-çok balık ihraç ediyor. Metro mağazalarının Balık Satın Alma Müdürü Fatih Şengün diyor ki, ”Önemli olan, gıda denetiminden sorumlu birimlerin satışa sunulan balıkların menşeini tüketiciye açıklama zorunluluğunun getirilmesidir. Satışa sunulan balığın üzerindeki etikete deniz balığı mı, ithal balık mı, çiftlik balığı mı olduğu mutlaka yazılmalıdır. Lokantalarda müşteri, yediği balığın menşeini bilmelidir. Yanlış olan tüketicinin aydınlatılmamasıdır. Hele hele yanıltılması çok daha kötüdür. Tüketiciye deniz balığı yerine, çiftlik balığı veya ithal balık vermek çok yanlış bir davranıştır.” Metro mağazalarının balık bölümleri, benzer büyük mağazaların balık bölümlerine göre en zengin olanı. Bana anlatıldığına göre Metro mağazalarının balık bölümlerinde 50 tür dolayında deniz ürünü satışa sunuluyormuş. Fatih Şengün, sadece ithal balıklarda değil, çiftlik balıklarında ve deniz balıklarında da balığın tazeliği konusunda satıcılara büyük sorumluluk düştüğünü anlattı. Kendi mağazalarında yapılanlar hakkında bilgi verdi. Neyin ne olduğunu bilelim Fatih Şengün diyor ki, “Balık, birçok gıda maddesi ile kıyaslandığında bozulması daha hızlı olan bir üründür. Bu nedenle depolanması ve tutulması konusunda çok daha fazla özen gösterilmesi gerekmektedir. Tezgâhtaki ürünlerin düzenli olarak tazelik kontrolünden geçmesi zorunluluğu vardır. Tazeliğini kaybeden ürünler tezgâhlardan toplanır ve imha edilir. Çünkü, balık bozulma açısından riskli bir üründür. Tazeliği bitmek üzere olan bir ürün daha düşük fiyatla satılamaz.” Yaz aylarında deniz kıyısında bir lokantaya gidebilen, bir yazlıkta kalabilen halkımızın en büyük keyfi balık yemektir. Bizim her denizimizin kendine özgü balıkları vardır. (Veya vardı!) Deniz balığı bitti, bulunmuyor diye balık yemeyecek değiliz... Ama ne yediğimizi bilelim... Boğaz balığı, Akdeniz balığı, Ege balığı, Karadeniz balığı diyerek Somali ve Gana balığını yemeyelim. Norveç’ten donmuş gelen uskumruları Marmara’da avlandı diyerek bize yedirmesinler. Yutturmasınlar. “Yok mudur bu işin sorumlusu?” diyeceksiniz. Bu işin sorunlusu Tarım Bakanlığı... Ne yapalım ki bu bakanlık bizim temel gıda maddelerimiz ile ilgili konularda gerekeni yapamıyor... O zaman bizim halk olarak bilinçlenmemiz gerekiyor. Halk olarak neyin ne olduğunu öğreneceğiz, bileceğiz. Bir gıda maddesini satın alırken, tüketirken “menşeini” soracağız. Başka çaresi yok
market ve satış değerli arkadaşım yazınızı bir çırpıda soluksuz okudum verilen bilgi ve almanak çok güzel sitede didaktik nitelikte yazıların olması sadece balıkçılığın basit bir av olmadığını bu hobiyle uğraşanların nekadar fikir sahibi olduğunu gösteriyor zaten balıkçılık ta benim gözümde matematik ilmi gibidir,küçük yaşlarda ilgi duyduğum bu sporun yüksek lisansını yapmak gelecek kaygım yüzünden iptal edip denize yakın olan gemi inşaatı ve makina mühendisi olmama kadar uzandı. zira o yıllarda yavaş yavaş sualtı popülasyonunun öldüğünü çeşitli incelemelerle saptamıştım ,işte o uzantı bu makalenize kadar uzanmıştır.1999 yılında japonyada mesleki sebeplerden dolayı hatırı sayılacak derecede kaldım inanırmısınız balıkmarketlerin önünden geçmek olanaksızdı.zira eşimle çok sevdiğimiz balık tezgahlarından adeta kaçarcasına uzaklaştık ancak son yıllarda en meşhur marketlerin türkiyede balık reyonları tabiri caizse dayanılacak nitelikte değil.aynı japonya manzarası tabi bu buzhane ve şoklanmış balığın bir göstergesi. ailemle 1982 senesinde kasım ayında aldığımız lüferlerin kürekle torbalara doldurduğumuz dün gibi ortada,işte nereden nereye saygılarımı sunarım
Üç tarafı denizlerle çevrili olan bu cennet vatana ithal balık girmesi kendi kanaatıma göre bugüne kadar gelmiş bütün hükümetlerin ayıbıdır. ( bu ayıp da şudur; denizleri, kıyıları önemseyen bir politikalarının olmaması ve sahip oldukları cevheri önemsememesi) Üç tarafı denizlerle çevrili bu cennet vatanın bir denizcilik bakanlığı yok!!! Geçende (10 gün önce) başımdan geçen bir olayı anlatacağım. Annem Ankara Oran'da bulunan KİPA hipermarketten Antalya palamutu diye satılan norveç uskumrusu almış. Kadıncağız ' oğlum bu palamutmu' diye sormuş.. balık tezgahındaki çalışan 'evet teyzem palamut' demiş.. nerenin palamutu diye sorunca 'karadenizin palamutu' demişler... o da satın almış... akşam üzeri balıklarla bize geldi.... oğlum sana palamut getirdim diye av sezonu değil nerden geldi bu palamut diye merakımdan mutfağa gidip baktım.. balık palamut değil bir kere, uskumru.. donu çözülmüş ve etler liğme liğme...ben ne kadar 'anne bu palamut değil ithal uskumru' desemde inandıramadım... bana palamut dediler diyor başka bişey demiyor... artık balığın poşetindeki barkotu çöpten çıkartıp anneme gösterdimde bana inandı.. bu seferde beni kandırdılar, ben onlara bunu sorarım diye tutturdu Allahdan hanımın yaptığı hardal soslu uskumru annemin hoşuna gittide gidip KİPA'yı adamların başına yıkmadı.
İşte aynen bu durumdayız Sevgili Dostlar. - Lahoz Somali'den - Dil balığı, mercan, mezgit, sinarit Afrika’dan,Gana’dan - Barbunya, tekir ithal. - Karides ithal ediliyor. - Somon Norveç - Barbunya Norveç - Kalkan Norveç - Uskumru Norveç - Istakozlar Amerika’dan ithal. Bizlerde hala elimizde takımlar Eylül ayında başlayacak olan Sezonumuzu bekliyoruz... ....