Sürdürülebilir balıkçılık hakkında ne düşünüyoruz?

Konu, 'Makaleler' kısmında focaiano tarafından paylaşıldı.

  1. focaiano

    focaiano Selahattin

    Yaş:
    40
    Mesajlar:
    87
    Şehir:
    Ankara&İstanbul
    Sevgili Üyeler,



    Bugüne kadar malumunuz çok şey yazılıp çizildi.Küçük balık salınmalı diyenlerle ben tutarım arkadaş gırgır trol vs. asıl zararı veriyor diyenlerin tartışmalarını okuduk kimine hak verdik kimini kınadık.. Peki aslında bu işin mantığı nedir? Küçük balığı koruyalım kollayalım büyüklerini alalım sonra küçükler büyüsün yumurtlasın onları da büyüyünce tutarız bu böyle devam eder gider..

    Bu şimdilik kabul edelim ki bizim ülkemiz için bir hayal olur.. Küçüklerin büyümesini beklicez de onlar büyüyecek yumurtalayacak da balık artacak.. Bunu gerçekleştirebilmemiz için enaz 2 yıl av yasağı konulmalıdır sanırım bu konuda hemfikirdir herkes.. Bu yasağı uygulayacak güçte bir mekanizma,denizlerden tek sorumlu mercii tarım bakanlığı olan bu ülkede kabul etmek gerekir ki bulunmuyor. Böyle bi yasağı aklımızın alamayacağı rantların sağlandığı ülkemizde uygulayabilmek çok uzak görünüyor.. Balıkçı filolarını az ama idare edecek bir aylıkla 2 yıl boyunca bekletmek bir hayal.. Hele ki lobileri bu kadar güçlüyken bir utopya bence bu fikir..

    Şimdiye kadar alınabilecek önlemler konusunda oldukça kafa yordum ve bu işin mantığını düşündüm durdum.. Başka ülkeler genelde nasıl bir uygulama yapıyor bunlara baktım..

    Benim fikrime göre sürdürülebilir balıkçılık kabaca baktığımızda denizleri bir tarla balıkları da yetişen ürünler olarak görebilmektir.. Bunu da ancak fikirlerimizi mantıklı temeller üzerine oturtarak gerçekleştirebiliriz.. Yasakla cezayla bu konunun halledilemeyeceği aşikar.. Kafa yapımızı değiştirmemiz şart..

    Bakınız bir kere yumurtlamış orta boydaki balıklar işin bonusudur.. Asıl önemli olan anaç balıklardır.. Aslında bizim yapmamız gereken şey anaç ve trofe boydaki balıkları salmaktır!!.. Bu anlayış batılı dünyaya çok geç egemen olmuştur.. Bu anlayışın aslında temeli kızılderililere dayanır.. Amerika'da yaşayan yerli halkların çoğu uyguladıkları avlanma politikası ile binlerce yıl sürdürülebilir bir ortam sağlamış hemen hemen hiç tarıma gerek duymadan yaşayıp gitmişlerdir.. Beyaz adam gelene kadar da bu böyle sürmüştür..

    Uyguladıkları politika nedir peki? Anaç hayvanların korunmasıdır... Evet cevap bu kadar basittir.. Genç ama yavru olmayan hayvanları seçip büyük ve güçlü anaç hayvanlara dokunmamışlardır.. Böylece anaç hayvanlar her sene yavrulamış o yavrular büyüdüklerinde avlanılmıştır..Tabi ki bütün genç hayvanlar avlanılmadığından aralarından bazıları da anaç hayvan olma şansına erişmiştirler ve böylece sürekli bir hayvan nüfusu sağlanmıştır..Tıpkı bizim mandıralarımızda yaptığımız gibi onlar da doğayı böyle kullanmışlardır yani saygı duyarak onun sesine kulak vererek.. Beyaz adam ise hep en iri hayvanları seçmiştir.. İri hayvanlar tükendiğinde gençleri, onlar da tükendiğinde yavruları avlamış sonunda aç kalmamak için hayvanlarını kendi yetiştirmeye başlamıştır.. Ne kadar da tanıdık geliyor değil mi? Tıpkı onlarca balık soyu gibi lüferin de tükenmesi hemen hemen aynı şekilde olmuştur.. Önce kofanalar bitirilmiş sonra lüferler sonra da sarıkanatlar..

    Denizlere gelecek olursak en başarılı yöntemlerden birisi üreme bölgeleri yaratma fikridir.. Yine anaç balıklar o bölgelere yerleşecek devamlı orta boy tabir ettiğimiz balıklar avlanarak bir süreklilik yaratılacaktır.. Esas mantık budur.. Denizlerdeki balıkların tükenişinin ana sebebi anaç diye tabir ettiğimiz, o orta boydaki balıkların belki 100 katı daha fazla yumurta üreten bu balıkların tükenmesidir.. Gıpta ile baktığımız ülkeler balıklarını üç gruba ayırırlar.. Küçük orta ve büyük.. Sadece orta boyun avlanması halinde devamlı bir sirkülasyon olacağı ve sürdürülebilir balıkçılığın ancak bu şekilde sağlanacağı verilerle tespit edilmiştir..

    Balıkların enaz birkere üreyip öyle avlanması fikrinin esas nedeni balık populasyonunun artırılmak istenmesindendir.. Siz zaten anaç balıkları koruyorsanız devamlı bir balık nufusunuz vardır.. Ayrıyeten de genc balıkların da üremesine izin vererek bu populasyonu sayısal bakımdan katlamış olursunuz.. Yani bu işin bonus kısmıdır.. Sizin ilk önce anaç balık nufusunu korumanız kollamanız gerekmektedir ki sürdürülebilir bir avcılık sağlayabilesiniz..

    Yani yavru balıktan önce biz amatörlerin bence ilk dikkat etmesi gereken anaç balıkları korumanın önemini kavramaktır.. Devletin politikası da bu yönde olmalıdır.. Sanırım bu şekilde yasaklar konulsa balıkçılar da daha az direneceklerdir.. Balık nufusunun genç ama yavru olmayan bireyleri avlanmalı ve yavru ile anaç balık nufusu korunmalıdır..

    Benim nacizane fikirlerim bunlardır değerli üyeler.. Orta boyları almalı büyük ve küçükleri salmalıyız.. Allah bile bizi yönlendirmek için orta boydaki hayvanları herzaman daha lezzetli yaratmıştır.. Mesela küçük bir levrek yağsızdır ve kılçıklıdır.. Büyük olanların eti ise serttir ve kokar.. Orta boydaki bir levreğin tadına ise doyum olmz değil mi? Lüferde de bu böyledir.. Çinekopu sarıkanatı yağlı da olsa kılçıklıdır ve asla lüferin tadına erişemez.. Kofananın ise eti çok sert ve yavandır.. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.. Önce bizim orta boy balık ölçülerimizi belirleyip bu boydan büyük ve küçükleri korumamız en doğru ve en mantıklı yoldur diye düşünüyorum. Okuyup vakit ayırdığınız için teşekkür ederim hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum..
     
  2. eLaLeMBiaLeM

    eLaLeMBiaLeM Ercan

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    243
    Şehir:
    BuRSa
    Favori Kamış:
    Lineaeffe S-FLEX / Okuma PL 865
    En İyi Avı:
    Yakaladığımda yazacağım:)
    Selahattin kardeşim yazını dikkatle okudum,bunları bu derece düşünüp ilgilendiğin için kafa yorduğun içinde takdir ettim ayrıca.
    "Söylediklerin çok doğru" - "Kesinlkle katılıyorum" .... gibi laflar etmiycem,çünkü çok boş ve anlamsız laflar. zaten hepimiz aynı fikirde değilmiyiz?

    Ama aynı fikirde olmamız bişeyi malesef değiştirmiyor.ve DEĞİŞTİRMEYECEKTE..
    Devlet düşünmüyor ,balıkçı düşünmüyor,tezgahçı pazarcı düşünmüyor,yiyen vatandaş düşünmüyor, kim düşünüyor? sen,ben ve azınlıktaşlarımız düşünüyor.
    İstanbulu boğazı bilemem,ben Bursa'lıyım. burda bile öyle yerlere ağ atıyorlar ,öyle yerlerde trolmüdür gırgırmıdır ne zıkkımsa geçiyorki,öyle pis insanlarımız öyle pislikler döküyorlar ki, HANGİSİNİ KİM DURDURACAK?
    YEMİN EDİYORUM Kİ işaret parmağım kadar ÇİNEKOP gördüm tezgahlarda,
    balıkçı bulmuş ucuza..satıp kar'ına bakıyor! vatandaş ucuz balık buldum diye hücum edip ekonomisine bakıyor..benim gibi gariplerde üzülerek olan bitene bakıyor..
    E hadi durduralım? Kime şikayet edelim?

    Acı ama gerçek sevgili arkadaşım,denizlerimiz ölüyor,ölecek kuruyacak.
    Bizde acıyla buruk bi şekilde izleyeceğiz!
    Varsa bu düzeni değiştirecek biri-birileri çıksında elini öpelim artık.
     
  3. teco

    teco Bülent

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    73
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Lineaffe
    Favori Makine:
    Okuma
    En İyi Avı:
    amatörlük yaşantımda lüferdir sanırım
    Ülkemizde maalesef sadece askeri bölgelerin sayesinde şu an birçok balık türü üreme alanı bulabiliyor. Sanırım hemen herkes hemfikirdir bu konuda.Taş balıkları için üreme bölgeleri tahsis edilmesi çok mantıklı bir fikir. Ama İstanbul Zeytinburnu-Yeşilköy kıyılarında kaçak trol çekilebiliniyorsa (pek kaçaklığı da kalmamış, basbaya göz önünde oluyor), sorumlu davranıp sahil güvenliğe ihbar eden balıkçı limanda darp ediliyorsa, bu yöntemin ne kadar işleyebileceğini siz düşünün. Neyse kötüden örnek olmaz, yine de yapılamalı.
    Lüfer gibi göç balıklarını üreme alanları kurtaramaz. Ancak Marmara'nın toptan avcılığa kapanması belki çözüm olabilir, zira göç balıklarının bir kısmı Ege'ye çıkmadan Marmara'da yatak yaparlar.Nesillerinin devamını bunlar sağlayabilir.Tabi Marmara'daki kirlilikten kurtulabilirlerse.
    Bir de şu yapay resif çalışmalarının mantıklı olduğunu düşünüyorum.
     
  4. levrekcan

    levrekcan Kürşat

    Yaş:
    49
    Mesajlar:
    271
    Şehir:
    kayseri
    Favori Kamış:
    Savagear Troutizimo 6,3 1,90 cm 0-5 gr Spin
    Favori Makine:
    shimano technium 2500 fc
    En İyi Avı:
    levrek 2,5 kg 67 cm 3 kg+ domuz balığı
    Degerli dostumun düşünceleine sonuna kadar katılıyorum.ben balığın küçüğünüde büyüğünüde salıyorum.yasal boy limitlerinin daha üstünde limitlerim var.levrek(sudak ) için 45-55 cm turna için 50-60 cm sazan hepsini salıyorum.ne kadar yakalarsam yakalayım 1 yada2 balıktan fazlasını almam.bu benim kedimce koruma tarzım.yetkililerden kimse onlar hiç bişey beklemiyorum.onlar işkembelerini doldurma telaşında.birey birey aydınlanmak gerektiğine inanıyorum.eğitim şart..
     
  5. orkfey

    orkfey Orkun

    Mesajlar:
    157
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Levrek 3,5 kilo
    Kusura bakmayın ama siz sürdürülebilir balıkçılığı yanlış anlıyorsunuz.
    Sürdürülebilir balıkçılık aslında denizlerimizdeki balıkların soyunun tamamen bitirilerek çiftliklerde yetiştirilen balıkların alınmasıdır.
    Çiftliklerdeki levrek çupra vs balıkların yetiştirilmesini sürdürebilmemiz çok önemlidir.
    Ne gerek var boğazlarda balık olmasına.
    Denizler denizanalarınındır.Denizanalarının dışında hiçbir canlıya burada yer yoktur.
     
  6. dayzın

    dayzın taner

    Yaş:
    42
    Mesajlar:
    91
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    linafee
    Favori Makine:
    okuma
    En İyi Avı:
    Tv de izliyoruz :)
    Güzel bir uygulama uygulanabilirliği var mantıklıda ayrıca balıkların bir tesisler üzerinde yetiştirilip doğaya salınması sadece balık avcılığı ilede değil keklik bıldırcın sülün vs hayvanlarında sürdürebilirlik açısından salınması mükemmel bir uygulama olur. Fakat balıkların için biraz daha durum vahimdir. Çünkü; balık yumurtalama yerlerini koylara yapacaktır midye çıkarmak isteyen midyecilerde suyun dibini yok edecek ve olan yumurtaları öldürüceklerdir.
     
  7. SpinnerPro

    SpinnerPro Doğan

    Mesajlar:
    136
    Şehir:
    Istanbul
    Sürdürülebilir balıkçılık doğru şartlarda, çoğu zaman yanlış bilindiği gibi yapay çiftlikler değil Selahattinin belirttiği gibi tamamen doğal alanlarında/çiftliklerle, gereken özen gösterilerek nesli kaybolmaya yüz tutmuş balıkları tekrar denizlere, ve iç sulara kavuşturmanın tek yoludur. Ve yine katılıyorum, balık yasaklarıyla, denetimleriyle veya ülkemizdeki söz konusu olan yanlış tebliğler/sirküler düzenlemeleriyle ve mevcut çiftlik sistemiyle olacak iş değil. Bu değerli konuyu açan arkadaşımız ve onun gibi düşünen insanların sayesinde bu sistem Türkiyede de oturacaktır elbet birgün.O zamana dek elimizdekileri korumamız gerekiyor. Kac bin tekne, gırgıra karşı olsakta bizim denize bırakacağımız bir balığın bile geleceğe bırakacağımız bir şans olduğunu unutmayalım.



    Bu linkte sürdürülebilir balılçılığı konu alan çok güzel bir anlatımı var. Vaktiniz olursa mutlaka izleyin derim.

    http://www.ted.com/talks/lang/eng/dan_barber_how_i_fell_in_love_with_a_fish.html

    Video penceresinin hemen altında Substitles Available in: kısmından Turkish seçerek türkce alt yazıyı açabilirsiniz. Videonun sağında ise Interactive Transcript kısmınıda Turkishi seçerek tüm konuşmayı sağ pencerede Türkçeye çevirebilirsiniz.
     
    Son düzenleme: 20 Kasım 2010
  8. modena

    modena

    Mesajlar:
    1.911
    selahattin ellerine sağlık...makale çok güze olmuş...bilhassa anaç balıklarla ilgili tespit çok yerinde olmuş...avlak alanlarında meralarda bulunan anaçların korunması populasyonun devamlılığı açısından son derece önemli...sana katılmamak mümkün değil...

    unutmadan belirtmek isterim kofananın tadı yavan değil bir kere...:)

    gelecek kuşak için oldukça ümitliyim...gereken şekilde doğa ve doğa korumacılığı ile ilgili eğitimler fazlaca önemsenmeye başlandı...artık ilk öğretim çağında ki çocuklarımız aktif şekilde doğa programlarına katılmakta ve bu konunun gelecek için ne denli hassas ve önemli olduğunu daha en taze oldukları dönemde öğrenmekte ve uygulamaktalar...yani şimdi durum biraz iç karartıcı olabilir ama sonrası mutlu...
     
  9. focaiano

    focaiano Selahattin

    Yaş:
    40
    Mesajlar:
    87
    Şehir:
    Ankara&İstanbul
    Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bu şekilde düşünenlerin sayıları arttıkça gelecek için şansımız da artacaktır. Malumunuz yabancı ülkelerde uygulanan başarılı yöntemler genelde bize ortalama bir 20 yıl sonra geldiğine göre bu sürede balıkların kökünü tamamen kazımadan dayanabilirsek elbette bizim sularımıza da bu yöntemler gelecek ve herkes rahat edecektir.. Benim tahminlerime göre şuanda bir dönüşüm süreci yaşamaktayız.. Büyük trol ve gırgır teknelerinin az bir zamanı kaldı bunların büyük kısmı masraflarını karşılayamayacak ve elden çıkacaktır.. Boğazlarda sadece olta balıkçılığının serbest olması gerektiği gerçeğini de herkes anlayacaktır.. Güzel günler mutlaka gelecek ama bunu çabuklaştırmak da bireysel olarak her birimizin anlayış tarzını geliştirmekle mümkün.. Bu sene mesela lüfer gözle görülür şekilde az ve bu durum denizlerin bereketini en amansızca savunanları bile düşündürmeye başladı. Ben bu duruma mutlaka kalıcı önlemler alınacağına inanıyorum ki alınmalı da.. Geçici yasaklarla sadece günü kurtarırız, bunu da gördük zamanında..
     
  10. wildyaban

    wildyaban Erdem Karaca

    Mesajlar:
    170
    Şehir:
    Amasya
    Favori Kamış:
    Dam Sumo Royal 240 Tele 10-30
    Favori Makine:
    Shimano Seido 3000 SRA
    En İyi Avı:
    63.700 gr Yayın - Hasanuğurlu
    Hepimiz hem fikir değiliz. Ruh okşayan yaklaşımlar fakat tüm saptamalarınız yanlış.
    Avlama boyu/av yasakları konusuna sonra değiniriz, şimdi şu videou ele alalım.

    Videonun 10. dk sına kadar dayanabildim. Tipik bir kapitalist yada globalist veya küreselci reklam filmi.
    Taktik: Sırtını okşa, gönlünü okşa... sırtına bin.

    Kendi ülkelerinde tek bir doğal göl bırakmayan İspanyolların kendi haline bırakılarak tekrar göl haline getirilen bir bataklığı, çevreci balıkçılık ayağıyla nasıl sömürdüklerinin süslü hikayesi.

    Balık ister denizde, ister gölde, ister akarsuda, ister havuzda, ister kafeste, isterse akvaryumda olsun. Besin pramiti asla değişmez. Kimisi buna doğanın kanunu der, kimisi Taktir-i İlahi...

    Logaritma hayatın, hayat sisteminin önemli bir formülüdür.

    Katsayı ve türlere göre sıra değişken olmakla birlikte, (Planktonla beslenen dev balıklar, larval evre hariç hiç planktona bulaşmadan otla beslenen otçullar, 100 e bire kadar çıkan verim basamaklarını bir kenara bırakırsak) teşbihte hata olmaz diyerek;

    10 birim besin elementi ve güneş enerjisi 1 birim fitoplaktona dönüşür.
    10 birim fitoplankton 1 birim zooplanktona
    10 birim zooplankton 1 birim süzücü balığa
    10 birim süzücü balık 1 birim ufak predatöre
    10 birim ufak predatör 1 birim iri predatöre dönüşür.

    Yani insanın bir kilo lüfer yiyebilmesi için; 10^4 kg =10 ton fitoplankton tüketilmesi gerekir

    Tüm beslenme aşamaları sindirim veya ölümle biter. Sonuçta ara kademelerde tüketilen yem karşılığında doğaya besin tuzları, sıvıları , gazları, elementleri ortaya çıkar ve döngünün başından yeniden çevrime girer.
    Canlı dokularının %60-98 arasında su içerdiği de dikkate alınır.

    Sonuçta; ha çiftlikte ha Arjantindeki gölde değişen bir şey olmaz. Değişen; yem maddesi üretilirken doğaya verilen zarardır. Buğday üretimi bile doğayı yüksek oranda tahrip ediyorsa, masum yöntemler konusunda çok kafa yormak gerek. Ekstantif yetiştiricilik o şirketin icadı değildir. İnsanları 5 -10 bin yıl önce entansif yetiştiriciliğe yönelten şartlar bugün ortadan kalktı mı?

    ========-

    Balıklar avlanmadan önce en az bir kez üremelerine fırsat verilir. Bunun tek istisnası zaten dengesi yıkık populasyonlar ve tahrip edilmiş yada baskı altındaki yaşam alanlarıdır. Örneğin doğal alabalık stokları.

    Bu konu düz mantıkla anlaşılabilecek kadar basit de değildir.
    Mesela; Hermafrotizim görülen türlerde avlama büyüklüğü çok daha farklı bakış açısı gerektirir. Genel kuralları burada kullanırsak ya o türü hiç avlayamaz ya da amiane tabirle kökünü kurutabiliriz.
    ========

    Ülkemizde yetişmiş insan gücü bakımından en güçlü dallardan birisi biyolojidir. Alt dallardan Ekoloji ve Hidrobiyoloji ile onların ekonomiye uygulaması olan Su Ürünleri Mühendisliği konusunda sorunlara kafa yoran, analiz eden, raporlayan ve ilgili birimlere sunan pek çok bilim adamı vardır.

    ====
    Dikkate alınır alınmaz, ne kadarı alınır, ne kadarı alınmaz onu bilmem (bilirim de söylemem :) )

    Bir şeyi net olarak söyleyebilirim; siz küçük balıkları salmaya devam edin.
     
    Son düzenleme: 22 Kasım 2010
  11. focaiano

    focaiano Selahattin

    Yaş:
    40
    Mesajlar:
    87
    Şehir:
    Ankara&İstanbul
    Ben sanırım bazı noktalarda yanlış anlaşıldım. Benim bu yazımda belirtmek istediğim fikir balıkların çiftliklerde üretilmesi değildi.. Doğal üreme alanları olmalı derken zaten balıkların doğal üreme alanı olan bölgelerin avcılığa yasaklanmasını kastettim.. Çiftlik herzaman çiftliktir doğalı veya yapayı olamaz.. Ne kadar lezzetli olursa olsun vahşi bir balıkla çiftlik balığı farklıdır.. Beslendikleri yem aynı olsa bile farklıdır. Çünkü çiftlik balığının genleriyle oynanmıştır daha çabuk büyüyebilmesi için.. Çünkü işin içinde ekonomik nedenler vardır..

    Anaç balıkların salınması küçük balıkların salınmasından devamlı bir populasyon olması açısından çok daha önemlidir diye düşünüyorum.. Küçük balığı salarken en iri boyda balıkları almak demek bir süre sonra hiç büyük balığın kalmaması demektir.. Benim burda bakış açım doğal olarak bir avcı gözüyle olduğu için benim fikrim budur.. Çünkü ben bir avcı olarak 1 kg değil 5 kgluk balık tutmak isterim.. Amatörlerle profesyonel balıkçılar arasındaki sorunların hallolması için doğal üreme alanlarının kurulmasını içeren sistem mutlaka uygulamaya geçmelidir. Profesyoneller önceden belirlenmiş belli boylarda balıkları avlarlarken amatörler böylece trofeler peşinde koşabilme imkanı sağlarlar.. Bu sistemde üreme bölgeleri sınırlı sayıda balık barındırabildiği için fazla balık denize yayılacak ve profesyoneller tarafından avlanılacak. Bu alanlarda barınan balıklar doğal olarak anaç boyda trofe balıklar olacaktır ve gençleri o bölgeden kovalayacaklardır.. Genç balıkların avlanması çok aşırıya kaçılmadığı sürece zararsız olacaktır çünkü zaten üreme bölgelerinde devamlı bir yavru üretimi sağlanacaktır.. Bu sistemin kilit noktası da profesyonellere trofe boyları ve yavru boyları avlama yasağı getirilmesidir..Tabi ki amatörlere de belli kısıtlamalar konulmalıdır.

    Ben de bu anlayışın zamanla olacağının farkındayım ancak umudum var.. Şimdilik durum karamsar bi tablodan ibaret olsa da er geç yetkililer yumurta kapıya dayandığı zaman olaya el atacaklardır ve değerli bilimadamlarımızın önerilerine karşı daha duyarlı olacaklardır..
     
  12. SahEmre

    SahEmre Emre

    Mesajlar:
    2.481
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Okuma Salina 4.20 Salina 100-200 - Lineaeffe Extreme Cast 4.40 180gr. - Okuma V-System 240 10-40g
    Favori Makine:
    Ryobi Proskyer Nose Power - Shakespeare Mach 1 XT
    En İyi Avı:
    Küçük beyaz; 7 cm. Kuzey batı Antartika Sığlıkları..
    İlk defa bu tür mantıklı düşünceyi dile getiren biringörüyorum.
    Doğru olan budur. Yavru olmayan genç bireyler alıkonulup, yumurtası daha iri daha güçlü ve daha fazla sayıda olan anaç balıkların alıkonulmaması sürdürülebilirlik açısından çok daha mantıklı bir düşünce tarzıdır.

    Örenğin turna avı yapan usta avcılar 40-50 cm arası balıkları alıkoyup 55-60 cm ve üstü torfeleri geri salmakadırlar.
     
  13. enginson

    enginson engin

    Yaş:
    43
    Mesajlar:
    2.161
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    daiwa crossfire(spin) okuma salina
    Favori Makine:
    shimano catana 400 fb, ryobı ecusima 6000vi, okuma avanger 65
    en mantıklısı :) damızlıklar bırakılsın .
     
  14. SpinnerPro

    SpinnerPro Doğan

    Mesajlar:
    136
    Şehir:
    Istanbul
    bu arada bende postumda yanlış ifade etmişim "doğal alanları/çiftlikler" derken o anda aklıma gelmedi bir türlü ama milli park gibi özel alanları kastedmek istemiştim.
     
  15. focaiano

    focaiano Selahattin

    Yaş:
    40
    Mesajlar:
    87
    Şehir:
    Ankara&İstanbul
    Ayrıca lüfer de her nekadar göçmen bir balık olsa da belli yerlerde yatak yaptığını bu işe merak sarmış olanlarımız biliyorlar. Lüferin nerelerde yatak yapıp ürediğini tespit etmek çok zor olmasa gerek diye düşünüyorum. Üreme yerlerinin tespit edilip hertürlü balıkçılık faaliyetine yasak bölgeler oluşturulabilir , enazından sayıları artana kadar amatörlere de yasak olabilir.. Şimdi bazılarımız soracaktır bunlar için para lazım çok maliyetli diye.. Evet haklısınız maliyetli ama imkansız değil. Devletimiz vergileri fazla fazla topluyor zaten şayet böyle bir uygulama için hepimiz hakkımızı helal etmeye razıyızdır sanırım:)
     
  16. wildyaban

    wildyaban Erdem Karaca

    Mesajlar:
    170
    Şehir:
    Amasya
    Favori Kamış:
    Dam Sumo Royal 240 Tele 10-30
    Favori Makine:
    Shimano Seido 3000 SRA
    En İyi Avı:
    63.700 gr Yayın - Hasanuğurlu
    :)
    Logaritma hayat sisteminin formülüdür dedim.

    Devamı vardı tabi, hiç bir bilgiye sahip olmadan hayal kurmak kolay.

    istavriti ele alalım
    Denizde ağırlıkça;

    5 yaşlı balıkların oranı %1-2 dir.................1 adet
    4 yaşındaki balıkların oranı %5-7 civarı.......10 adet
    3 yaşında balık miktarı %7-10...................100 adet
    2 yaşındaki balık oranı %10-15.................1000 adet
    1 yaşındakiler %35-40............................10 bin adet
    0 yaşındakiler %40-60............................100 bin adet

    en yaşlı balık avlandığında onun yerini almaya hazır 10 kat balık vardır yani...

    avlamasan ne olur...

    eceliyle ölür :)
     
  17. Max_izm

    Max_izm Mehmet

    Mesajlar:
    43
    Şehir:
    İZMİR
    Favori Kamış:
    Okuma salina Seaspin 240cm
    Favori Makine:
    Okuma Flame 20
    sen 5 yaşındaki bir balığı avlarsan tek başına sevinirsin avlamazsanda onun doğaya kattı yavrular kadar balıkçı sevinir
    Düşünsene 10 tane balığı 2 kişi tutabilir ama onlardan gelecek yavrular büyüdüğünde binlerce balıkçı tutabilir...
     
  18. karayel

    karayel Yakup ERDEM

    Yaş:
    59
    Mesajlar:
    2.068
    Şehir:
    Sinop
    Favori Kamış:
    şeytan otası
    En İyi Avı:
    kaya balığı (1.5 gram) :)
    Emin misin?
     
  19. alpargun35

    alpargun35 c.alp argun

    Mesajlar:
    388
    Şehir:
    İZMİR
    Açıkçası , sürdürülebilir balıkçılık için , şu , AB Komisyonunun deniz ve balıkçılıktan sorumlu bakanı , Maria Damanaki' nin yaptıklarına bakıyor ve yapacaklarını merakla takip ediyorum.!!!.
     
  20. sea_basser

    sea_basser ahmet

    Mesajlar:
    43
    Şehir:
    Antalya
    Favori Kamış:
    alba star 2.4 m olta
    En İyi Avı:
    75 cm barakuda
    çok düzgün, net bir yazı olmuş..Selahattin kardeş gönülden tebrik ederim.