Terkos Gölü Şaka Gibi

Sevgili arkadaşlar dün bir arkadaşım ve eşlerimizle birlikte Terkos Gölü çevresinde hem kahvaltı yapmak, hem de kıyıdan turna avı için günübirlik bir gezi yaptık. Balık henüz kıyıya yaklaşmadığı için hiç balık yakalayamadık.Ancak botlarla açılan arkadaşların 4-5 adet turnayla döndüklerini gördük.

İlk defa bir göl havzası yakınında bulundum ve Allah'ın buraları da harikulade denizlerimiz gibi ince ince, oya oya, nakış nakış işlediğini gördüm.Hem Allah'a hem cennet yurdumuza hayranlığım bir kat daha arttı.

Ancaaak inanmakta güçlük çektiğim bazı olayları sizlerle paylaşmak istedim.Ben İstanbul'a yıllardır su sağladığını bildiğim Terkos gölünün böylesine hoyratça katledilişine inanmak istemiyorum.

Bildiğim kadarı ile göl çevresine kirliliği engellemek adına belirlenmiş metreler dışında ev yapmak bile yasakken ilk şoku yaklaşık 100 büyükbaş hayvan otlatan bir çobanın susamış bütün hayvanlarının suya girerek,belgesellerde görmeye alışık olduğumuz mandalar ve su aygırları gibi suyun içinde cirit atmaları oldu.Sabahın 10 unda mangal yaktıklarından göl çevresinin müdavimi oldukları belli olan belki 50 aileden kimse müdahale etmediği için demek ki böyle oluyormuş deyip biz de bu şovu izledik.

Ben koca denizlere atık yağım karışmasın diye 2 zamanlı yerine 4 zamanlı motor almaya çalışırken, su içtiğimiz Terkos gölünde yüzlerce 2 zamanlı motorların,pancar motorların görüntü, ses ve çevre kirliliği yaratmaları ve hiç bir görevlinin onlara müdahale etmemeleri içimi çokça acıttı.Hatta bazı balıkçıların içten takma hurda pancar motorlarını tamir etmeleri,suya sintine basmaları,o sudan ekmek yiyen insanlar adına inanılır gibi değildi.Yasal kurallara uyan ,gölde 4 zamanlı ve elektrikli motorlarıyla avlanan da pek çok vatandaşımız vardı,ancak 2 zamanlı ve içten takma dizel motorlu tekneler çok daha fazlaydı.

Bunlardan daha acı olan da İSKİ logolu araçlardan kahkahalarla inen bir grup insanın (bazılarının sırtlarında İSKİ yazan montlar da vardı) bİzimle aynı şeyleri görüp müdahale etmeden göle açılmaları oldu.

En sonunda da 4 tane arabayla patinaj çekerek göl kenarına gelen 8-10 tane zibidi genç göl kıyısında park ettikleri arabalarına önce gölden kovalarla su atıp ıslattılar,ardındanda fırça ve deterjanlı sularla yıkadılar,deterjanlı kovalarını göle daldırdılar,ve kovalarca suyu köpüklü araçlarının üzerine döktüler.Göle eğimli kenarlardan da bu köpüklü pis sular hepimizin içtiği suların içine karıştı gitti.

Ne yazık ki kebapçı motosikletlerinin kaldırımda bebeği ile yürüyen annelere kenara çekilmesi için korna çaldıkları ülkemizde, soba borusu gibi egzozlu motorsiklet ve otomobilleriyle caddelerimizi,sokaklarımızı yarış pistine çevirerek masum vatandaşlarımızı çiğneyenlerin cirit attığı mahallerde polisimizin çoğu zaman olmadığı gibi, denizlerimizin dibini talan eden tırıvırıcıların ve trolcülerin ,hepimizin,ülkemizin,evlatlarımızın geleceğini çalanların cirit attığı sularımızda çoğu zaman orada olmayıp,bottaki can yelekleriniz TSE siz ise, ya da botunuzdaki isim harflerinizden biri düşmüş ise atmaca gibi orada bitiveren sahil güvenlikçilerimizin (görevlerini hakkıyla yapan tüm güvenlik güçlerimizi tenzih ederek ) biraz daha öncelikli ve vatan yararına işlere eğilmeleri gerekmez mi diye düşünmekten kendimi alamadım.

Acaba Terkos Gölümüz gözden çıkartıldı veya suyu çeşmelerimize artık verilmiyor da (öyle bile olsa o güzelim doğa parçamız böyle katledilmeli mi)benim mi haberim olmadı.Selam ve sevgilerimle.

 

Elinize saglik Erol bey. Cevremizde sikayet ve mucadele edilecek daha oyle cok sey var ki insan bir noktada yorulup oldugu yere cokuyor, caresiz kaliyor.

Daha az once trafikte insan musveddesi, iki ayakli hayvanlarin, sozde soforlerin yuzunden sinir harbi yasayip eve zor attim kendimi. Simdi bunlari okuyunca dedim ki "hic degilse bu memlekette tum bunlari gorup de aci ceken tek kisi ben degilmisim".

Bitirdik Turkiye'yi ..

 

İbrahim bey.Şu an itibari ile dün yazdığım mesaj 352 kere okunmuş veya gözden geçirilmiş.İlk defa haklılığımı teyit eden iki satır yazı sizden geldi.İnanın hiç cevap gelmeseydi acaba farkında olmadan doğru yapılan şeyleri ben mi yanlış algıladım,haftaya gidince ben de İstanbul'a su verilen gölde arabamı yıkayayım ,demek ki doğrusu buymuş,göllerde adet böyleymiş diye düşünmeye başlayacaktım.Bunun için size ayrıca teşekkür ederim.

Konumuz bot veya motor seçimi ya da rapala renk ve ebatları olsaydı eminim yüzlerce cevap gelirdi.Yazımı okuyup haklı bulanlar olduğu kadar; Sana mı kaldı ulan bunları yazmak diyenler de olduğunu duyar gibiyim.Ayrıca menfi veya müspet başka fikirler beyan edilmemesi yazıyı okuyan herkesin iki satır görüş bildirmelerini de gerektirir bir şey değil.Bu bağlamda yazımın haklılığını vicdanen de tasdik eden tüm dostlara da teşekkür ederim.

Ama yazım şunun için.Göllerde kullanımı yasak motorlarıyla kıyıya yanaşırken; Geçen sene her sefer 15 tane turna alıyorduk,bu sene 3 tane zor aldık,her geçen gün balık daha da azalıyor diyen sevgili arkadaşlara ve onlara seyirci kalıp,vergilerimizden maaşlarını alıp görevlerini hakkıyla ifa etmeyen sayın görevlilere.

Sizler böyle yapmaya devam ettikçe ne yazık ki o balıkları ve güzelim doğamızı sadece eski belgesellerden izleyebileceğiz.Sebep olan da şikayet eden de sizsiniz.Ne kadar acı.Selam ve sevgilerimle.

 

Sabır ile, sevgi ile ve zaman ile düzelecek.
"Böylelerini sallandırmalı taksim meydanında" ya varacak söylemlerle, nefret içerikli tepkilerle yol alınmıyor.
Usanmadan ve güler yüzle uyarıp, tepkimizi ortaya koyacağız.
Düşünen insan doğruyu bulacaktır, düşündüreceğiz.

Bize düşen budur sanıyorum.

 

Biz ögrenciyken ' yeni nesil bilinçli egitimli yetisiyor. Gelecegimiz aydinlik ' denirdi.
Zaman su gibi akti 30 yasin üzerine çiktik. Iddia edildigi gibi olmasi gereken neslimiz nerede?
Cehalet degil bu...
Benim neslim vurdumduymaz oldu.
Büyügüne saygisi, küçügüne sevgisi bir önceki kusaka göre inanilmaz azaldi.
Alicengiz oyunlarini marifet sayan, menfaat pesinde kosan, dürüstlügü ve dogrulugu pasiflik-beceriksizlik-is bilmezlik ile ayni kefeye koyan bir kusak oldu.
Ne bekliyoruz ki?
Dünyaya verebilecegimiz en az zararla rahmete kavussak bari !

 

Erol bey, 352'nin ikisi siz ve ben oldugumuza gore, karamsar bir tahminle, cevreye duyarsiz ve bencilce davranan en az 350 forum uyesi olmasi bir ihtimal.

Memleketin sosyal, ekonomik, kulturel, ahlaki ve siyasi gidisati belli. Denizlerin, gollerin ve baligin durumu da ortada. Zamanla herseyin kendi seyri icinde duzelmesini beklemek herhalde en buyuk saflik olur. Bu kosullar altinda sabretmeyi ogutlemek de "uyumaya devam edin" demek oluyor korkarim ki.

Aynen katiliyorum. Bazi dusunceli, durust, sorumluluk sahibi kardeslerimizi tenzih ederim, simdinin 20'li yaslardaki gencleri korkunc vahsi davraniyorlar. Bencillik, sorumsuzluk, vurdumduymazlik ve baskasinin hakkina tecavuzde dunya sampiyonu bir kusak malesef.

Bu kusak durduk yerde, kendi kendine boyle olmadi tabi ki. Siyasete, sosyal hayata dair ciddi sebepleri var kuskusuz. Detaya girmeyelim, herkes herseyi biliyor nasil olsa. Balik avi forumunda bundan ote yorum yapmak da dogru olmaz zaten.

Sonumuz hayir olsun demekten baska care yok gibi...

 

Uyumayalım elbette. Sabredelim derken birşey yapmadan bekleyelim demek istemedim ki. Saf saf, sabırla hiddetlenmeden mücadeleye devam edelim. Ha, daha etkili olacağını düşünüyorsanız kestirmeden dövün adamları sorun çözülsün.

 

Kimseyi dovelim filan diyen yok... etki etmenin yollari var elbette..

 

Erol bey merhaba,

sanırım yazınızı ilk okuyanlardan biri benim. Ancak haklısınız, cevap yazmadım. Çünkü, sizinle aynı gün başka bir göle giden arkadaşlarım, bana aynı manzarayı sizden bir gün önce gittikleri göl için anlatmışlardı. Yazınızı okuyunca çok sinirlendim ve yazmak istemedim. Zira yazarsam gerçekten o siniri atmak için 2-3 sayfa yazmam gerek. Belki benim gibi pek çok arkadaş da aynı sebeple yazmamış olabilir. Ve tabi buna benzer konular sürekli olarak gündeme geldiği ve forumda tartışıldığı için de yazmamış olabilirler. O nedenle paylaşımınızın önemsiz bulunduğu ya da insanların doğal alanlardaki bu çarpıklığı önemsemediklerini düşünmeyin lütfen. İnanın şu anda sakin sakin size bunları yazıyorken bile, konunun içeriği hasebiyle ciddi bir stres yükleniyorum. Bir de konu ile ilgili cevap yazarsam, tüm sinirlerim alt üst olacak. Kendi adıma yazmama sebebim budur.

 

Bizim ülkemizde yürütmenin düzenli olması için baştakilerden birinin canının yanması gerekiyor ancak ozaman kafalarına dank ediyor.. Atıyorum o sudan biri zehirlendi bişey oldu geçici çözüm bulunur, çukura birinin çocuğu düşer sadece o çukur kapatılır, ama ne zaman baştaki insanların bi yakınına benzer bi olay gelse hemen faydalı çözümler bulunur ve denetim sıkılaştırılır vs.. Forumda anlattıklarımız bu gibi doğa kaynaklı dertlerimizin de çözülebilmesi için o insanların o acıyı paylaşması gerekiyor fakat hiç bir yerde bu konularda layığıyla temsil edilemiyoruz bizim acımız onların acısı değil.. kimsenin canı acımadan en kısa sürede çözülmesini temenni ederek başka söyleyecek bir söz bulamıyorum Erol abi..
Saygılar.

 

Değerli ve çok akılcı fikirlerini,saygı çerçevesinde burada paylaşan tüm dostlara teşekkür ederim.Yanlız olmadığımı biliyorum ve bunu bilmek güzel.

Denizin tuzu belki bir nebze de olsa bizlerin zararlarını yok edebiliyor veya dev dalgaları zaman zaman bu çöpleri üzerimde unutmuşsunuz buyrun alın diyerek onları suratımıza çarpar gibi karaya vuruyor ama su içtiğimiz göllerimiz çok daha savunmasız.

Benim ilk göl deneyimim olduğu için kendimi engelleme gereği duymadan yaşananları aktardım.Sanki her şey hususi olarak bize yapılan bir kamera şakası gibiydi.Akşam dönerken;Gülümseyin,hepsi şakaydı diyecekler gibiydi her şey.Şaka bile olsa,o göle yapılanlar bir film bantını geriye sarar gibi ilk haline döndürülebilirmiydi? Kirletilen üzerine çamur sıçramış bir gömlekmiydi ki yıkayıp temizlenebilseydi?

Dünya harikası ve mirası Pamukkale'mizin bembeyaz travertenleri gri bir renk alınca,üzerinde ayakkabıyla gezmenin yasaklandığı gibi,o göllerdeki son balık ölünce mi olması gerekenler uygulanmaya başlanacak?Hindistan'da ki Ganj nehrinde çamaşırını yıkayan,üzerine ölüsünü veya ölüsünün küllerini bırakan,ardından da o suyu içen,ineğe tapan o zavallı insancıklardan yurdumuzun ve yurdumuz insanının farkı olsun diyerek çok mu şey istiyoruz?


Ama yazılanlardan anlaşıldığı üzere ne yazık ki cennet yurdumuzun her köşesinde böyle doğa katliamları yapılmakta,görevliler de izlemekte. Denizlerde,ormanlarda,göllerde. Artık kanıksanmış bir şeyi yeniymiş gibi yazmak aslında burada görüş belirten tüm güzel arkadaşların dediği gibi sanırım abesle iştigal ve bir dokun bin ah işit boyutuna gelmiş.

40 sene evvel Belgrat Ormanında yaptığımız bir piknikte yakınımızda Avrupalı bir turist ailesi de piknik yapmaktaydı.Yerlerde ağaçlardan dökülmüş trilyonlarca yaprak varken yukarıdaki ağaçtan kafasına bir yaprak düşen turist kadın kafasından o yaprağı aldı,üşenmedi,50 metre yürüdü ve o yaprağı çöp kutusuna atarak geri döndü.Arabasının küllüğünü yola dökenlere,çiğnediği sakızı kaldırıma atanlara selam olsun.Allah'tan dünyadaki tüm insanlara bu turist hanımın yüzde birine yakın bir bilinç vermesini dileyebilirim.

Yıllar evvel bir arkadaşım terkos gölünü bir görsen,bırak suyunu içmeyi,o suyla dişini fırçalamazsın demişti.Yazık ki haklıymış.Ben de ilave edeyim artık duş almak istemezsiniz.Günün birinde çiçeğinizi sulamazsınız denilmemesi dileğiyle selam ve sevgiler.

 

Sevgili Erol

Anlatımlarımda,belkide hepinizden çok benzer durumlarla karşılaşmış biri olmama rağmen,pekde serzenişlerde bulunmam.

Aksine kişilerde gittikce hasıl olan bu menfi görüşün yanıısıra,işte doğa sevgisi,balık avlama tutkusu gibi hislerinde yardımıyla,kişilerin halende en azından balık avlamadan keyf ve netice alabileceklerini savunur,bilinen bu acı gerçeği ikidebir vurgulanmasının,mazallah insanlaradaki bu hobiyi azaltmasından,daha beteri tamamen kaybolmasından ödüm koptuğunu belirtirim.

Zira net bilirimki,yurdumuzda vazifeli birimlerin neredeyse külliyen koruma,kollama hislerinden mahrum,ilgisiz vede bilgisiz kişilerden müteşekkildir.

Ancak şu duruma inancım tamdır.

İşte hakiki doğa sevgisine erişebilmiş,balık ve avı olgusunu sportmence yapılan bir uğraş hobi olduğuna inanmış,illaki yemek yanındada içmek gibi görmeyip, layıkıyla hisseden ve gerçekleştiren kişilerin,ileride korumacı ve kollamacı hüviyete ererek, zaman içersinde hakikaten müspet bir anlayışın yerleşmesine yardımcı ve önder olacaklarına inanıırım.

Böylecede,bu yaşıma rağmen nerdeyse tüm taşların altına elimi sokar,kiminden olmadık hakaretlere uğrar ancak yolumdanda dönmem.

Terkos için daha fazla üzülmeyiniz.

Elbette çok daha iyi olabilirdi.Ancak burasının müdavimleri gittikce artmakta,yöre köylülerin tahripkar davranışlarına bir nebzede olsa set çekme çabaları artmakta,onların bilinçlenmesine yardımcı olunmaktadır.

Mesela devamlı ve sabit duran ağ sayısında azalmalar olmuştur.Köylü tekne kiralamaya gittikce alışmış para kazanmaya başlamış,dolayısıyla Turna nüfusunun tatminkar kalmasının yararına inanmaya başlamıştır.

Ayrıca bu baraj çok eski olması sebebiyle,üstelik yasak askeri bölgelere,şahıslara ait bölgelere sahip olması sayesinde,çok uygun yumurtlama sahalarına sahiptir.

Bu durum turna popülasyonunu desteklemektedir.

Huzur içinde balık avlayacağınız bölümleri daha çoktur.

Konuyu gündeme getirmeniz yararlı olmuştur.

Sevgimle kalınız.

 

Evrim sürecini normal tamamlıyamamış , muhtemelen ana toplumdan izole kalmış ve değişime ugramış bir tür veya alt tür.. tarifine benziyor...

 

Sevgili Vedat abiciğim.Bir kaç ay evvel bir bot ve motor almam gündeme gelince bu platformdan haberdar oldum.Bu süreçte de eski yazıları da okuma imkanım oldu ve balık avı ile ilgili çok değerli önerilerinizden çokça bilgilendim.Bu vesile ile bu alanda bir duayen kabul edilen şahsınıza ve sizin gibi deneyimlerini paylaştıkça mutlu olan bir elin parmakları kadar az bir kaç ağabeyime de teşekkür etme fırsatım oldu.

En azından konunun şu an itibari ile artık beklediğimden fazla ilgi çekmesi,çok değerli katılımcı arkadaşlarımın ve sizin gibi bir üstadında cevap yazmaya değer bulup,kıymetli bilgilerini paylaşıp aktarması, bizim gibi düşünenlerin de çığ gibi büyüdüğünü görmek beni de ayrıca mutlu etti ve durumun sizin tarafınızdan yapılan analizi yüreğime bir miktar su serpti.

Nasıl ki bir koca bir küp suyun içine bir damla mürekkep veya bir damla idrar düşse ve onu görsek o suyu içmekten tiksiniriz,ben de naçizane buna dikkat çekmek istedim.Kaldı ki insan mecbur kalınca susuzluktan ölmemek için kendi idrarını bile içebilmektedir.Marmara depreminde enkaz altında mahsur kalanlardan bunları duyduk.Allah'tan gelene amenna ama sevgili Muvaffak abinin dediği gibi tariflere sığmayan,mutasyona uğramış bu alt türlerin cehalet ve vurdum duymazlığının ceremesini neden bizler,çocuklarımız ve torunlarımız çeksinler. Gücümüz yettiği kadar devletimiz ve bizler ,olmazsa Allah ıslah etsin demekten kendimi alamıyorum.

Bahse konu olan ve sürdürülebilir sportif avcılığın devamı ve doğa sevgisi için arzu ettiğimiz ve sizin de gözlemlediğiniz bilinç düzeyinin tüm dünyamızı kapsaması dileğimle selam ve sevgilerimi sunuyorum ağabeyciğim.