benim av hikayem değil, umarım da olmaz ama bir şekilde içine dahilim. bir gece hadımköyde fabrikada mesai yaparken babamla sazlıbosna deresine (o zaman baraj yoktu dere vardı) ördek avlamaya gittik (ben seyirciyim o zamanlar yaş sebebiyle). yine kıyı kısmından tüfek sesleri geliyordu, havada ay olduğu için 50-60 metre ileride 1-2 kişinin daha avlandığını gördük, avlağımızı bozuyorlar diye (bizde beton çatılı siperlik vardı, o yüzden yerimizi değiştirmiyorduk) o elemanlarla konuşmaya gittik, bir de ne görelim, adamlar diz boyu suda çiftleşmeye çalışan (ya da yumurta döken, bilemiyorum) kol boyundan büyük turnaları tüfekle vuruyor, katliam yapıyor, ses etmeden geri çekildik, çünkü herkes tüfekli, sakat bir durum olur gerginlik olur vs... neyse biz hemen fabrikaya dönüp jandarmayı aradık, 15-20 dakikaya geldiler biz avı bıraktığımız için sadece arabanın gidip geldiğini gördük, dönüşte araba doluydu ne oldu bilemiyorum ama içimin yağları erimişti. her zaman adalet, her zaman mantık, her zaman kanun, her zaman vicdan...
Tebrıkler en ıyısını yapmısınız cok kısı jandarmayı aramaz bıle usengeclıkmıdır duyarsızlıkmıdır nedır anlamıs degılım doga tutkunları olarak boyle kısılere aman verdırmeyelım sızı tekrar tebrık ederım.
Eeee ne diyelim buda bize has bir avcılık heralde kimi tüfekle balık vurur kimi ipe dizilmiş mısır taneleriyle kuş tutmaya çalışır ne diyelim inşallah tüfekleri ellerinde patlar.
kolluk kuvvetlerimiz ateşli silahlar konusunda cidden çok ciddi bir tutum sergiliyor, özellikle jandarma acımıyor, bahane dinlemiyor. ben de askerliğimi geçen yıl jandarma olarak yaptığım için yakından biliyorum ancak tüm birimlerimiz ateşli silahlar dışındaki kaçak avcılık durumlarında da aynı sert tutumu göstermeli bence. istemeyerek yaptığımız hatalar varsa da ben şahsen bedelini ödemeye razıyım, yeter ki doğa dengesi korunsun. çocuklarımıza "ayda bir ördek vururdum" veya "bir çekişte 10 lu çapariyi istavrit doldururdum" gibi anılar anlattığımda "onlar ne baba" demesini istemiyorum "bir zamanlar buralar hep yeşildi"... günde 500 hektar orman yanarken oturup tv başından izlemek çok zor. babalarımızın anlattığı doğa anılarını hayretler içinde dinlemek de aynı şekilde...
body senle aynı fikirdeyim ama çok acıdır ki dün akşam benden sadece 16 yaş küçük yeğenime -bak oglum biz dedenle yaklaşık 25 yıl önce buralarda çekerken kolumun ağırdığı kara mezgitler tutardık dedim. hatta kolum ağırırdı da cekemeyip oltayı dedene verirdim. diye de ekleyince aldığım yanıt daha da dramatik oldu -amca amma da attın be! eyvahlar olsun ki aramızda 1 kuşak bile olmayan bir nesile bir zamanlar denizden 3-4 kiloluk balıklar yakalamış olmak fantastik bir hikayeymiş gibi geliyor.
kesinlikle! düşünsene marmara adasında fosforlu kurt ile bileklerine kadar fangriye gömülmüş babamlar teknede ki bu da çok eski değil 18 sene falan! ben o tatile gitmemiştim mesela sonra pişman oldum tabi o zaman ne sirkülerden haber var ne birşeyden balık bol, çek gitsin hesabı...