arkadaşlar şu an aldığım bilgilere göre (dün galatada avlanan bir arkadaşım söyledi) oltacılar (yani bizler) el kadar limit altı çinekopları yakalayıp bırakmıyorlarmış banghead . sorsan hepsi çevreciyiz der... bin tane bahane bulurlar bu yaptıklarına... gerçekten üzülüyorum cyrr . şu an süresiz haliç ve çevresine gitmeme kararı aldım. yarın bu konuda çok duyarlı olduğunu bildiğim bir arkadaşla marmara kıyılarında deneyeceğiz şansımızı. balık az olsun 1 tane olsun ama limitlere uygun olsun yeterki. balık bolken düşünmeyenler azalınca çevreci olup yavru balık satan pazarcılara tezgahlara posta koyarlar. bence onların bahaneleri bizim bahanelerimizden daha geçerli EKMEK PARASI derler. konu başlığını bilerek bu şekilde yazdım. bu konuda herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum.
haklısın, burada çok duyarlı arkadaşlar olduğunu biliyorum fakat, iğneyi kendimize batıralım ki çuvaldıza yüzümüz olsun diye bu şekilde bir tabir kullandım.
Maalesef... Dün gece köprüden geçerken arkadaşımın yazdıklarına gözlerimle tanık oldum. Tüm kovalar, leğenler, strafor kaplar orta boy istavritten daha büyük olmayan yapraklarla doluydu. Köprü ahalisi uyarıyı hoşgörüyle karşılayacak gibi görünmediği için sessizce uzaklaştım. Avladıkları balıkları sergileme biçimlerinden anladığım kadarıyla bu arkadaşların bir kısmı bu işin ticaretini yapıyor.
Uyarı yapanı karga tulumba denize atacaklarımış gibi bi halleri var genelde, ve genellikle bu gibi tipler kalabalık şekilde (en az 2-3 kişi) avlanıyorlar, o nedenle ben de pek ilişmiyorum bu tiplere, hele gece asla.. insanın başı durduk yerde derde girer..
az önce pazardan geldim ve utandım bütün pazarı gezdim toplam 4-5 balık tezgahında yaprakları dizmişler utanmadan satıyorlar.Hele birinin yanından geçerken adam sarıkanat sarıkanat diye bağırmaya başladı dedim bi bakayım belki gerçekten sarı kanat vardırda içim burkulmaz.En fazla 12-13 cm olan balıkları satıyorlar.Utanç bir durum.
Bu işe devletin el atacağı yok.. Bence biz toplanıp gidelim oraya çıkartma yapalım elimizde sopalar.. Bakalım kovalara tutulan balık sayısı kadar falaka atalım tutanlara.. canlı balıkları suya iade edelim itiraz edenlerin çantalarını takımlarını suya atalım.. gene carcur edenleride atalım suya olmadı benzin döküp yakalım köprüyü.. belki ozaman devlet el atar bu işe..
Sizin bu yazdıklarınızı okuyup "hade len oradan, oltayla balık bitmez" diye düşünen o kadar çok bohçacı var ki sitemizde malesef..
Evet arkadaşlar, malesef toplumumuzda şöyle bir hastalık var; "sadece benim tuttuğum limit altı balıkla balık bitmez".... "sadece ben denize çöp atsam çevre kirlenmez"..." sadece ben limit altı balık satsam birşey olmaz".. liste uzayıp gider ama totale baktığında durum ciddileşiyor. köprü ahalisine gelince bende çok kez şahit oluyorum tuttuğum kraçaları geri salarken napıyorsun kardeş alınan balık bırakılırmı diyen ve hatta yüzsüzlük edip isteyenler bile oluyor.
Hah şöyle işte!!! Limit altı veya b.kunu çıkarıp aşırıya kaçıp çok tutmuş olanların av raporlarına kızıyorum ama asıl bunların altına "vay be güzel abim ne güzel tutmuşsun" vs. vs. yazanları boğasım geliyor!!!!!! Bende daha bilinçlenmeden önce 2001-2005 arası çok fazla çinekop/sarıkanat avladım ama o zaman bile avlarken mümkün olduğu kadar sarıkanatları alıkoyup çinoları salıyordum, çinoları salarken görenler "yaa boşver salma, bize ver biz yiyelim" diyorlardı. Sayın "ulan bey" bir sen mi akıllısın? Ben sığırmıyım kendime bile almayıpta sana vereyim ulan teres!!!!! Neyse yaa gece gece hatırlayınca sinirlerim zıpladı!!!
Geçen gün avlanırken aynı şeye tanık oldum bende. Kandilli'de rapalaya gitmiştim. Herkes çapari atıyordu. Balık da rapalaya gelmiyordu. Çapari sevmediğimi beni tanıyanlar bilir. Ancak 3 saat boşa at-çek yapınca malzemeciden büyük iğneli bir çapari aldım. Ona rağmen gelen balık hep küçüktü. Geldikçe geri yolladım. Yollarken de "Bu balığı ayıklamaya değmez, yazık vs" gibilerinden yüksek sesle kendi kendime söylendim durdum. Baktım olacak gibi değil. Topladım malzemeyi eve döndüm. Ama o süre zarfında, abartmıyorum kovalar kilolarca minikle dolmuştu bile. En son adamın biri yemin ediyorum serçe parmağı büyüklüğündeki bir balığı kovasına atınca "Amca yazık ya, o balığı nasıl yiyeceksin. Bırak ebatını, kılçıktan geçilmez!" deyince pişkin herif "Olsun, ben ufakları ayırıp kedilere veriyorum," demez mi! Bu cehalet, bu vurdum duymazlık, bu kendini bilmezlik bitiriyor bu her taşı altın değerinde güzel ülkemizi. Bunu bütün dünya biliyor, elimizden almaya çalışıyorken bizim göremememiz çok acı, çok!