Merhaba, Malum av yasağı kalktı ve "balık avı sezonu" açıldı. Bugün medyada çıkan haberlere göre palamut (hesapta) geçiş yapmaya başlamış. Fiyatlar ise: - Palamut 20 TL/adet (gördüğüm kadarıyla tanesi 500 gr bile etmiyor) - Sardalya 20 TL/kg - İstavrit 15 TL/kg Peki ya lüfer ? Konuştuğum profesyonel balıkçılar 1 ila 1,5 yıl doğru dürüst lüfer beklemeyin, çinekop bulursanız öpün başınıza koyun diyorlar. Sebep belli; büyümesine ve yavrulamasına izin verilmeden daha iri istavrit boyundayken, çinekop boyuna ulaşmadan kıyasıya avlanması... Bugün televizyonda izlediğim bir su ürünleri uzmanı ise veryansın ediyor; "Bizde yaygın olarak kıyı ve kıyı ötesi balıkçılık yapılıyor. Açık deniz balıkçılığı yok denecek kadar az. Buna yanlış avlanma da eklenince balık stoğumuz ciddi anlamda zarar görmektedir. Ayrıca çevresel faktörler de balıkların göç alışkanlıklarını değiştirmektedir." Kısaca; profesyoneller yerel balığı hedefliyor, açık denize çıkmıyorlar. Bu yaklaşım sanırım "ilk yatırım maliyeti" sayılan açık denize çıkmak yerine kısa mesafe "vur kaç" taktiğinin tercih edilmesi şeklinde açıklanırsa yanlış olmaz. Bu da göç eden balık değil, yerleşmeyi "tercih eden" balığın avlanması ve rezervlerin zarar görmesi demek. Tüm bu faktörlere baktığımda mevsim itibariyle yakalanmaya başlayan lüferin göçe başlayan değil de yerelleşen ve kıyılamaya çalışan sürülerin bireyleri olduğunu anlıyorum. Bu noktada herkese bir sorum olacak; Sizce Boğaz'ın tartışılmaz önemli değeri olan lüfere de geçtiğimiz yıllarda eşkinaya uygulanan koruma önlemi alınarak avının kısıtlanmasına nasıl bakarsınız ? Böyle bir kısıtlama için gerekli çalışmaların yapılmasına dikkat çekmek istiyor ve fikirlerinizi bekliyorum.
Bence de kısıtlanmalı. gittiğim bir kaç büyük alışveriş merkezinde gezerken balık reyonunda gördüğüm çinekop adı altında satılan istavrit büyüklüğündeki yapraklar çok canımı sıkmıştı. çinekop avı yasaklanmalı satılması da. buna bir limit getirilmeli. aynı şekilde palamutta. bende izlediğim bir programda balıkların göç alışkanlıklarını değiştirdiğini duymuştum. yakında zaten kıyılarımızda balık kalmayacağı için mecbur tekneler de açık deniz avcılığına başlayacaklardır ya da yurtdışından ithal balık alacağız. 3 tarafı denizle çevrili ülkeme bakın ya ne kadar yazık. geçen sene tekneyle geçerken beykoz tarafında 3 tane gırgır görmüştüm boğazın yarasını zaten kapatmışlardı bence boğaz da ve belli mesafelerde en azından yasaklanmalı. insanın aklına başka şeyler de geliyor. mesela ülkemizde akaryakıt çok pahalı. bu herşeye etken, hayvancılığa, tarıma ve balıkçılığa fiyatların yüksek olmasını da buna bağlıyorum bu farklı bir konu ama şuna bağlamak istedim tekneler acaba mazot fiyatlarından dolayı mı bizi kurtarmaz düşüncesiyle açık sularda avlanamıyorlar. gerçi böyle devam ederse artık hiç avlanamayacaklar ya neyse..
söylediğiniz herşeye sonuna kadar katılıyorum. bu konuda yapılacak her türlü çalışmada sonuna kadar destek vermeye hazırım..
Daha ufak balık yakalamak için çinekopun ufagına YAPRAK istavritin küçügüne KIRAÇA adı verilerek yapılan katliamı sadece seyrediyoruz.
çözümü çok basitte uygulanırmı bilmem mesela ticari amaçlı yapılan balıkçılığı 2 sene süreyle tamamen yasaklanacak 2 seneden sonrada rümeli feneri ile anadolu fenerinin karadenize bakan kısmıdan sonra 3 mil sınırlaması getirilise trol tamamen yasaklanırsa ve gırgırların ağlarına boy ve derinlik sınırlaması getirilise boğaz lüferine de kavuşur kalkanıda
Evet bu konuda , değişik forum ve bloğlarda çalışmalar mevcut ''Lüfer için . Tabik ki desteklenmesi gerekir , paylaşımınız için teşekkürler.
emre bey doğrudur ben sadece fikir yürüttüm . sizin dediğinize katılıyoum dedikleriniz uygulanırsa biraz rahatlama olabilir ama sanmam böyle bir yasa çıksa da bir şekilde yine aynı şekilde avlanılmaya devam edilecektir.
Balıkçıyı ürkütmeyecek, çok fazla kısıtlamayacak, "Türk usulü" yöntemlere yöneltmeyecek kısıtlamalar getirilmeli, balığın esasen yumurta döktüğü ve yumurta dökmek için geçiş yaptığı bölgelerde "bölgesel" yasaklamalar olmalı. Ayrıca boğaz içerisinde ve kuzeyde kilyos-şile, güneyde kartal-bakırköy methaline kadar olan bölgede ağcılık yasaklanmalı veya kısıtlı avcılığa izin verilmeli (1 er hafta arayla mesela). Bu sayede lüfer, palamut gibi balıkların boğazdan kanal suyuna girip marmara girişinden kanalı takiben denize telef olmadan yayılabilmesi ve yumurta dökebilmesi mümkün olur. Denizlerimize tarım işleri baktığı sürece de biz boş boş konuşuruz. Malesef Tebliğler için bilirkişilere (su ürünleri öğretim üyeleri vs) danışılsa da sanırım ki onların dediği tam olarak yapılmıyor, yapılamıyor... Dallı budaklı bir konu, içinde "rant"dan ötürü her daim siyaset de var, işimiz, daha doğrusu gariban hayvanların işi zor. Hiç öyle "lüferin kökü kurumadan elbet alırlar bir önlem caanııım" diye de düşünmeyin, hani nerede kırlangıç, nerede kalkan? Uskumruyu en son ne zaman gördünüz buralarda? Ya o haşmetli kılıç? Orkinos?? Ve hatta harharyas köpekbalığı?
selamlar, şanssız bir nesilmiyiz ne eskilerin anlattığı o lüfer, kofana öyküleri beni öyle etkilerki aklım almaz birtürlü ,hele eski istanbulun ve genelde galata köprünün göründüğü siyah beyaz filmlerde hemen gözüm kıyıda ve köprü korkuluklarından olta sallayanları arar bazen görürüm kısada olsa ,işte o efsane kofana avcıları derim ,bir an o devirde yaşasaydım dediğimde olmuştur,acaba bu pomatamus saltador familyası bende takıntımı oldu.ilk lüferimi yakaladığımda amerikayı yeniden keşfetmişim hissine kapılmıştım,bizden sonra gelen lerde görecekmi acaba bu muhteşem yaratığı .yoksa lüferde artık orkinos,uskumru gibi efsanemi olacak ?
Amatör balıkçılığın en önemli konularından birisi ve sadece 9 cevap. Pes doğrusu... Tabi ki rapor incelemekten bu sayfalara göz atmıyoruz bile, maşallah, bilirkişi heyeti bile bu kadar rapor incelemiyor.
Herhangi bir yazi ile katilim cok olsa bu konuya,sence durum degisirmi Kaan kardesim,kendi bindikleri dali kesiyorlar aslinda,balik azalinca tekneler 100den 10 veya 5 düser,kiyi balikcilari binlerden 20lere,10 lara düser ve sorun ortadan kalkar,olan kime olur biliyormusun,O 100 tekneden 5 e düsen balikcilarin 95 inin satmis olduklari tekneleri ve issizlikleri ile kalir,ayrica binlerden 10 lara düsen kiyi balikcilar sayesinde malzeme satanlara olur olan,onlar aslinda kafa yormalilar bu konuya,bizler ne kadar katilirsak katilalim böyle konulara bir seyin degisdigi yok...
Olaya sadece lüfer balığın korunması üzerinden ele almak yerine, yapılan avcılığın şekli üzerinden alırsak, daha isabetli olacağı kanaatindeyim. Katılım konusunda ise STK laşma sürecine gidilmedikçe birşeylerin değişmesi zor. STK boyutuna gelinirse umut vadeden bir düzen oluşabilir. İşin bu kısmı sosyal sorumluluk içerdiği için konuyu fazla dağıtmayayım. Öncelikle Denetleme konusunda ciddi zaafiyetlerin bulunduğu gözönüne alındığında, belli noktalarda rezerv alanları oluşturma çalışmalarının yapay resif/ilişkenler kullanılarak yapılmasına ihtiyaç vardır. . İstanbul ve Çanakkale Boğazı gibi dar geçiş alanlarında gırgırlarla yapılan avcılığın balıkların Boğazlar'dan Marmara'ya geçişlerine engel olması, Marmara Denizinde atıksuların oluşturduğu kirlilikle deniz ekosistemlerinde oluşan fitoplankterlerin aşırı çoğalması Bu fitoplankterlerin yığılması sonucu oluşan lez, salya gibi müsilaj malzemelerin kısmi ölçüde absorbe edilebilmesi için Boğazlar'dan Marmara'ya rahat bir balık akınının gerçekleşmesine ihtiyaç vardır. Bu yüzden Boğazlar'dan balık geçişinin sağlanabilmesi için gırgırların Boğazlar'da yasaklanmasına ya da kısıtlamasına ihtiyaç vardır. Gırgırların Boğazlar'da faaliyet alanını durdurmak için yapılması gereken en etkili çözüm; gemi, vagon, otobüs hurdalarının Boğazlar'a batırılması uygun olacaktır. Marmara Denizinde dip yaşamın tükenmek üzere olması bu bölgedeki balıkçılığı engelleyen en ciddi hadise olduğu için derin deşarj denilen yönteminin bütünüyle ortadan kaldırılarak bunun yerine biyolojik arıtma tesislerinin sayısının artırılmasının zorunlu olduğunu çeşitli medya organlarının da desteğini alarak beyanat verilmesine ihtiyaç vardır.
Siz böyle düşündüğünüz müddetçe uskumru gibi, kırlangıç gibi, kılıç gibi, orkinos gibi lüfere de elveda deriz, palamuta da, zaten sonrasında avcı balık kalmayacağı için de sürü balıklarının yaşam kalitesii düşer, avla bitirmesek de kendilerini bitirirler gen havuzları zayıfı da ekleyeceği için. Böyle böyle bindiğimiz dalı kesiyoruz, bunun ticari zihniyetle onla bunla alakası yok, bu bariz bir HAYATTA KALMA SAVAŞI. Destek olan ne ala, olmayan ağlamasın 5 sene sonra... Ben hala uskumruya ağlarım,anlayın. Almanya'dan davulun hoş gelmediğini biliyorum abi, görüştük senle, ama anla ki olay boğaz'da bitiyor, burayı düzeltirsek komple düzelir...
Boğaziçi avlanmaya kapatılmadığı sürece (trol,gırgır) boğazdan balık güzel geçiş akış yapamadığı sürece ne söylesek az sonuna geliyoruz yazık .. Bu bölgeyi rahat bırakacaklar marmara diğer denizlere kiler görevi görecektir. Balık boğazda yatak yapsa kötümü olur uskumru bile tutabiliriz belki, Boğaz 113 balık türünü kaybetti şimdide baş tacını kaybetmek üzere. Yapılan marmaray'ı geçtik, bazı koylar voli ağlarına açıldı 15 eylül de troller devreye girecekler şuan dağınık kanalda olan balığı kıracaklar. Allah balıkların sonunu hayır etsin..
Benim demek istedigim,bir kac kisinin buraya yazi yazmasi ile bir seyelerin degismeyecegi,yada diyelimki bin üye buraya yazi yazdi ne degisecek sence,senelerce forumlarda bu tür yazilar yazilir,degisen ne olduki,yaptirimi olmayan hic bir yazinin önemi yok bence. Bütün forum üyeleri bir olup,tüm malzemeciler bir olup ve tüm tekne avcilari bir olup dernekleride yanlarina alip ankarada veya istanbulda bir yürüyüs düzenleyerek sesimizi duyurabilirmiyiz,hayir yapamayiz yapmayiz,burada gaye üzüm yemek degil,bagi talan etmek malesef. Ah be Kann kardesim ben duyarli degil degilim ama forumlardaki yazilar düzeltemiyor bu konuyu malesef,daha baska tür seylerle konunun üzerine gidilmesi gerekiyor,bizlerin yazilari,cigliklari yetersiz kaliyor,benim icin aslinda fazla sorun yok ben balikciyim,baligi et icin degil zevk icin avlar,yemek istedigim miktarini tutar gerisini iyade ederim elementine ama elimden gelen bir sey olursa hic tereddüt etmeden destekleyecegimden emin olabilirsin sizleri. Evet seninle görüstük,cokta memnun oldum acikcasi Kaan,daha cok forum arkadasimida tanimak isterdim,malesef bu sene fazla vakit ayiramadim kendime,gelecek senelerdeki izinlerimde tanirim artik onlarida...
Bu konuda etkinlik sağlamak için bazı uçuk düşünceler de aklımdan geçmiştir. Mesela Çağlayan'da içlerinde Doğal ve Ekolojik Yaşamı Destekleyen Sivil Toplum Kuruluşları temsilkcilerinin de bulunduğu 10.000 kişiyi toplayarak bir etkinlik düzenlense nasıl bir etki olurdu diye düşünmüyor da değil insan Amatörü, Profesyoneli, malzeme satıcısı, balık tüketicisi sivil toplum kuruluşlarının da katkısıyla böyle büyük bir kalabalık toplayarak Boğazlar'da belli boyun üzerindeki teknelerin avlanmasının Marmara ekosistemine ve balık populasyonuna olan etkisi ifade edilse, bu konuda gerekli yerlere çıkışlar yapılabilse, bu tür etkinliklerin tek sefer değil de yılda en az bir kez yapılsa nasıl bir etki oluştururdu diye düşünmüyor değil insan.
Kaan aynen katılıyorum dediklerine. Ne yazık ki bu konuyu geçen sene de konuşmuştuk, bu sene de konuşuyoruz. Lüferi koruma kampanyasına katıldım, bu sene ilk baharda geçiş döneminde olta atmadım, atanlara da mani olmaya çalıştım. Ancak bütün donanımları açık denizlerde okyanuslarda av yapmak için olan büyük balıkçı tekneleri kıyılarımızın 50-100-200m açıklarında avlandığı sürece ne yazık ki balıkların nesli tükenecektir. Karadeniz'de diğer devletlerin (Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Rusya) keza Akdeniz'de Yunanistan'ın ticari avlanma limitleri sayesinde biraz balık bulabiliyoruz veyaz bulabileceğiz ama boğaz çok çok önemli. Boğazlar ve Marmara denizi tamamen av yasağı kapsamına alınsa balık popülasyonu ciddi ölçüde artar. Bu arada geçen sene internetten telefon numarasını bulup İ.Ü Su ürünleri fakültesinden profesör bir hanım ile konuştum, duyduklarıma inanamadım. Türkiye'de balık popülasyonu araştırması yapılmıyormuş. Mesela Lüfer stokları için tahminler belirli bir araştırma olmadan yapılıyormuş. Araştırma yapılmak istendiğinde büyük tepki almışlar vs vs... Bu iş biraz ticari, biraz siyasi ve biraz da milletimize ait olan boşvermişlik vurdumduymazlıkla alakalı....
Bu balıkçılık namına çok önemli bir konu. Eğer elimizden gelecek birşey olursa ben Tekirdağ dayım ve varım. Marmara gibi kendine ait içdenizi olan bir ülkede böyle büyük balık kıtlığı yaşamak nasıl bir vurdum duymazlığın, kuralsızlığın , bilinçsizliğin, açgözlülüğün, hayvanlığın mahsülüdür acaba. Bizim Marmara sayesinde balıok altında kalmamız gerekirken yukarıda saydığım sebeplerden ötürü yurtdışından balık ithal edecek hale geldik. İstavrit botundaki yaprağı çinekop, sarıkanat diye tutanında, satanında Allah bildiği gibi yapsın... ve trol çekenide gözyumanıda...
Fikir sahibi damakların konuyla ilgili bir kampanyası vardı. http://www.fikirsahibidamaklar.org/lufer/mailing/2/ Bu gibi kampanya broşürlerini İstanbulla sınırlı kalmaksızın genelleyip olabildiğince çoğaltıp dağıtmakta yarar var. Diyorlar ki : "1 derece eksik olsa yine olmaz. Su 99 derecede kaynamaz. 24 santimden küçük avlanırsa Lüfer, denize yumurta bırakamaz. Çinekop sarıkanat olacak, sarıkanat Lüfer... Tüm aile yasayla korunana dek, iş başa düşer. İyi bak, tabağındaki Lüfer 24 santimden küçük olmasın. İstanbul Lüfer'e Hasret Kalmasın!"