Cumartesi günü yaptığımız ve tam bir sükutu hayal olan Unkapanı ve Galata köprüsü seferinden sonra, oradan artan kurtlarla neleri besleyebiliriz diye bakınmak için, Yunus (benim oğlan, 8 yaşında) ile birlikte Eskihisar'a gittik.. Manzara aynı.. Millet elinde çapari kova doldurma telaşında.. Ama kıraça diyemem, istavritler nispeten irice.. Dibe indirirseniz mezgit alıyorsunuz.. Yemli takımda aynı şekilde. Ara sıra, tek tük ama bir hayli iri sardalyalar denk geliyor.. Ben çaparilerden kaçmak için, mendireğin fener arkasına yerleştim. Oradan kurtla uğraştım biraz. Mezgitten başka bir şey yok. Fakat bir takım kefaller ayağımızın dibinde gezinip duruyor.. Millet iyice ifrti olmuş bunlara, zıpkınla filan gelmişler.. Neyse, köprüde kullandığımız uzun ve seyrek takımlardan birinin bir ucuna 50gr kurşun diğer ucuna bir şamandıra bağladım. Kurtları iri iri takarak önüme doğru attım.. Tahmin edilebileceği gibi ilk davranan bir kaya balığı oldu.. Neyse, bir daha denedim.. Bu defa şamandıra daldı çıktı hopladı bir.. Hah, lapin işte.. Çek çek, kocaman pabuç kadar filan bir şey.. Aynen suya iade.. Bir daha attım takımı yemleyip. Biraz sonra şamandıra ok gibi içeri gitti. Bu Lapin değil.. Nedir acaba filan diyerek çektim, ispari, yani isparoz.. Boyu filanda gayet makul.. Arkasından bir kaç deneme daha.. Genelde lapinler. Renk renk, kikla vs. karışık.. Ortak özellik koca koca olmaları.. Arada bir kaç isparoz daha.. Bir ara şamandıra dalıp çıkmaya başladı ki lapin değil, isparoz hiç değil, kefalim ben diyor ama, kefaller daha yakında geziyor.. Hımm diyerek çektim. İrice bir kefal çıktı.. Alayım, bakayım filan diye arkaya, düzlüğe uzattım, ama iğneden kurtuldu taşların arasına düştü, orada kaldı.. Denize düşse üzülmezdim, belki geri bile salardım (havyarlı olabilir, dahası evden talimat netti: Balık filan getirme...) ama taşların arasında kalıp pisi pisine ölüp gitmesi beni üzdü doğrusu.. Ardında bir iki lapin vs. devam etti. Birden gitti şamandıra titreyerek indi aşşağıya, kalamadan cızzt sesleri.. Çek, asıl, boşluk ver filan derken, dipte görüyorum, sanırım kefal, kocaman bir şey. Debeleniyor filan.. Ama takıldı takım, asıl, sağa, sola filan derken koptu, kaldı öyle.. Kayalıkta avlanınca böyle oluyor işte :( Yeni bir takım taktım.. Devam ederken gözüm ilişiyor, neydiyse, orada dipten çamur kaldırıyor boyuna.. Onun velvelesine balık filan kalmadı.. O vakitten sonra da hiç bir şey vurmadı.. Biraz açığa doğru gittim. Gene lapinler.. Akşam da oldu zaten, döndüm eve.. Av olarak hikayenin herhangi bir esprisi yok.. Tek esprisi şu.. Benden önce ispari vs. yakalamaya çalışanlar oldu.. Kefallerle de uğraşanlar oldu. Ama bir netice vermedi bu girişimler. Bu sanırım hayvanların havyar kasması halinde olduğuna işaret. Bu, balıkların hormonsal dürtüleri nedeniyle çoook nazlı oldukları bir dönem.. Fakat, şunlar belli: Balıklar kıyıya yürümüş, derinden çekiliyor. Demekki havyar bırakma zamanı bitmiş.. Bu alışık olduğumuza göre biraz erken, en az bir ay kadar.. Ve maalesef, büyük ihtimalle gırgırlar tam havyar döken balıkların üzerine karabasan gibi çöktüler bir ay önce :( Soğuk rüzgarlarında kesilmesi ile birlikte, önümüzdeki haftadan itibaren zargana, izmarit gibi balıkların boy göstereceklerini sanıyorum, yavaş yavaş...