Dün zaman geçmek bilmedi, akşam olsun da balığa gideyim diye saate baktım durdum, çocuklar gibi heyecanlıydım ve dayanamadım beklemeye. saat 19:00 da avlaktaydım kefal olmadığını bile bile bir kaç deneme yaptım ama tık demedi. Dün alel acele beyaz tüy kullanarak hazırladığım çapariyi daldırdım denize sardalyalar sağolsun pas geçmediler zaman zaman 5 iğneninde dolduğu oldu. Karanlık çökmeye başlayınca sardalyalar çapariye vurmaz oldu. saat 21:00 gibi kefal için hazırladığım düzeni bıraktım suya ama ne gelen vaar nede giden. İlk kefali saat 22:00 de aldım ve 3 tane daha aldım arka arkaya, oo balık gelmişti kıyıya ve babam ben yakaladıkça dahada iştahlanıyordu :p Bir ara balık oltaya dokunmaz oldu o sıradada babam nasıl becerdi ise çapari ile kendi oltasını bi güzel karıştırmış. Oltamı yemleyerek denize attım. Bir yandan balık tutuyor bir yandanda babama oltaları açma konusunda yardım ediyorum ama tek elle ne mümkün. Oltayı ağzıma aldım ve karışıklığı çözmeye başladık, bir anda oltad bir kıpırdı olduğunu fark ettim ve müthiş bir refleksle başıma sağa doğru hızla çevirdim. Aaaaaah ağzımda bir acı ve olta zınk diye gerildi. Oltayı elime aldığım anda o koca kefal kendini suyun üstüne attı, sanki bir levrek gibi sağa sola çekiyor oltayı. Bu güne kadar ayak baş parmağımla çok balık yakalamıştım ama ağzımla ilk defa oluyor. Kefal tam 827 gr geldi ve günün en büyüğü oldu. eve saat 01:00 civari döndük yine çok bereketli geçen avın ardından balıkları saydım 16 adet kefal, 2 lidaki 1 gopez ve sayılamayacak kadar da sardalya yakalamıştım, kefal avına pek alışık olmayan babam sadece 1 kefal ve 1 lidaki çekebilmişti. Bu akşam maçlar dolayısıyla balığa çıkmıyoruz perşembe akşamı yine kafal için avda olucaz şimdiden sabırsızlanıyorum desem yalan olmaz. 1. Balıkların genel görüntüsü [img] [img] 2. Lidakiler tezgahta [img] 3. Kardeşiniz korhan ve tutku haline gelen kefalleri [img]