11-12 yaşlarındaydım. babam dalmaya gittiğinde yanından ayrılmazdım. bir gün babamı kıyıda beklerken önümden ahtapot geçiyordu çocuk aklımda aniden kafasından tuttum. kıyıya götürdüm. ufak bir ahtapottu hayatımdaki ilk avımdı. çevredeki abilerden gördüğüm gibi kafasından tutup kayalara vurmaya başladım öldü. denizden çıkan babam üzgün gözlerle bana baktı ve konuşmadı. eve gittik. bir kaç gün sonra babam elinde bir leğen ve bir ahtapotla çıka geldi yazlık denize epeyce yakındı ahtapodu su dolu leğene bıraktı ve bir hikaye anlattı bana. dediki ; denizin bence en duygusal ve en neşeli canlısı ahtapotlardır. sen onu seversen ve güvenirsen oda sana zarar vermez bir ahtapot öldürdün. ve o neşeli canlılardan birisi daha denizde değil artık. leğendeki ahtapota bak dedi. buda ufak, birisi senin kafanı kayalara vurarak öldürse onu yaşatmamdedi ya onun babası varsa yada dostları bir daha bunu yapma dedi. o kadar dokunaklı anlattıki aklımda kalan öz bu hikayemsi bir dille anlatmıştı. ve bir ahtapot denk geldiğinde dokunmam bu duygusal canlıyı zevkle izlerim. ve her ahtapot gördüğümde babam aklıma gelir.
Ne mutlu size böyle bir babanız olduğu için. Doğayı ve her türlü canlıyı sevebilen koruyabilen, insanlarıda sever ve onları incitmez. Bravo babanıza.
Sevgili Görkem ,bütün babalar seninki gibi olsaydı, bu gün üzüldüğümüz haberleri duymaz ve yaşamazdık Ders verici güzel bir hikaye paylaşımın için çok teşekkürler