Kuşadası soğuk bir geceye hazırlanıyordu.Sokaklar boşalmış kedilere ve köpeklere kalmıştı.Bu hayvanlarda, yazları adım atacak yer bulamadığınız çarşıda, yazlar sizin kışlar bizim edasıyla devirmedik çöp tenekesi bırakmıyorlar, istedikleri gibi bağırıp çağırıyorlardı.İnsanlar soğuk geçeceği her halinden belli olan geceye hazırlanıyor,gece için sobanın kovaları tazeleniyordu.İyice ıssızlaşan karanlık sokaklarda 4 delikanlı ellerinde poşetler birbirlerine bağıra bağıra gecenin sezsizliğini bozmuşlardı.Gençler orada üniversitede okuyan turizm işl.öğrencileriydi.İçlerinden balıkçıktan biraz anlayan Murat arkadaşlarını sakinleştirmeye çalışıyor ama kulaklarına kadar kızartan bu soğukta bunu yapamıyordu.Olay ise şuydu; genç öğrenci Murat okulun popüler hocalarından Sabiha Hoca'yı nasıl olsa gelmez deyip yemeğe çağırmış, hoca da bu teklifi kabül etmiş üstelik yanına okulun popüler asistanlarından Abdullah Hoca'yı da getirmek istemişti.Olay işte burada kopmuştu.Genç öğrenciler evlerinde her gece gazete kağıdını yerlere sererler üstünede Allah ne verdiyse ki bu genelde zeytin peynir bazen patates kızartması,makarna bazende menemen ya da yağda yumurta yerlerdi.Şimdi nasıl olurda hocalarını bu fakirhanede ağırlayabilirlerdi.Zaten hepsi de meteliğe kurşun atıyorlardı.Murat okul arasında bu çok sevdiği hocaya haftasonu tuttuğu balıkları anlatırken laf balık yemeğe gelmiş ve nasıl olduysa hocasını yarın akşama davet etmişti.Aslında bu hocayı evlerinde ağırlamak bu genç öğrenciler için mükemmel bir olaydı.Akşam okul dönüşü ev halkı evi tepeden tırnağa iyice temizlemiş ve ne yemeği yapıcaz diye düşünmeye başlamışlardı.Balıkçılığı okulda meşhur olan Murat daha önce denize hiç olta sallamamış bu arkadaşlarını gece yarısı balık tutmaya ikna etmiş, herkese birer dip takımı hazırlayıp limanın yolunu tutmuşlardı.Ama Hava da hiç olmadığı kadar soğuk ve ürperticiydi.Genç Öğrenciler aralarında tartışa tartışa limana varmışlardı.Hay Allah ! limanda rüzgar soğuğu daha bir arttırmış, gençler parkelerine daha bir sıkı sarılmışlardı.Çarşıdaki köpekler bile kıyıda soğuktan dolaşmıyorlardı.Kaybedecek zaman yoktu, Murat bir yandan kendisine kızıyor bir yandan arkadaşlarına yemi nasıl taktığını,sardalyeyi nasıl yemlik parçaladığını anlatıyor bir yandan da içten içe hem arkadaşlarına hem de hocasına mahçup olmamak için Allah'ına dua ediyordu.Bundan daha soğuk havalarda da balık avlamıştı ama nedense bugün hava ona da soğuk geliyor,yemlik sardalyeleri titreyen elleriyle zor parçalıyordu.Murat arkadaşlarının oltalarını suya atmış sıra kendi oltasına gelmişti.Avlandıkları liman yazın büyük yolcu gemilerinin geldiği suyun derin olduğu bir yerdi.Tam kendi oltasını atacaktı ki Denizli li Hasan'dan bir çığlık koptu.. - Murat koşşşş benim oltada bişey var..! Murat heyecanla elindeki oltayı bırakıp Hasan'ın oltasını tasmaladığında hakikatten oltanın ucunda sağlam bir parça olduğunu hissetmişti, şimdi bütün ekip heyecanla Murat'ın cektiği oltayı izliyor ve Murat'ı soru yağmuruna tutuyorlardı.Ne balığı abi bu?Köpekbalığımı yoksa ? Murat balığın attığı kafalardan bunun Çıpra ya da Mercan olabileceğini tahmin ediyordu.Gecenin karanlığını tam bu anda Ankara'lı Fatih'in çığlığı yardı. -Muratttttttttttt Abi koş bende de bişey var. -Abi o zaman hiç durma hemen boşluk bırakmadan çekkkk, -Ama abi bu çok ağır beeee Haydaa şimdi ne olacaktı.Murat çektiği misinanın ucundaki parıltıyı gördüğü için bu yavruyu bırakmak istemedi.Hem ellerinde kepçede yoktu ve liman suyun en az 2 metre üstündeydi.Şimdi bu acemilere misinayı bıraksa bu yavruyu alamazlar balığı suda bırakırlardı.Fazla düşünmedi Murat -Abi sen devam et ben geliyorum. Murat balığı suya yaklaştırdığında bunun en az yarım kiloluk bir mırmır olduğunu anlamıştı.Ani bir hareketle balığı limana aldı.Balığı öylece bırakıp Fatih'in elindeki misinayı alan Murat bunun da en az diğeri gibi bir parça olduğunu anladı.İşte bu anda bu sefer İstanbul'lu Tolga'nın sesi geceyi yardı. -Abi koşun koşun benim oltada bişey varrrrrrr. Murat balığı fazla yoramadan almak zorunda olduğunu biliyordu.Ya Allah diyerek ikinci balığıda limana aldı.O da diğeri kadar olmasada Güzel bir mırmırdı.Onuda öylece bırakan Murat Tolgâ'nın elinden misinayı alıp tasmaladığında kulaklarına kadar zonkladığını hissetti.Aman Allah'ım.Bu en az kiloluk ve çok sert kafa atan bir balıktı.Heyecanla oltayı ceken Murat Fazla beklemeden balığı limanın taşları üstüne attı.Atmasıyla bir çığlık koptu.Aldığı balık en az kiloluk kocabir mığrıydı.Arkadaşları yılan zannederek soluğu limanın ucunda almışlardı.Murat aslında mığrıyı daha almadan anlamış ama bu acemilere belli etmemişti.Tutulan 2 mırmırın ve bir Mığrının çırpınışları Limanın ışıklarının altında raks ediyordu.Murat çok geceler balık yakalamış belkide onlarca kez çırpınan balık görmüştü ama hiçbiri ona bu kadar keyif vermemişti.Murat balıkları poşete atıp yemleri tazelediğinde alnında o soğuğa rağmen biriken terleri eliyle silip artık üşümediğini hissetmişti.Arkadaşlarınında ondan aşağı kalır hali yoktu,Hatta Fatih Montunu yere bırakmış kazakla balığa devam ediyordu.O gece Murat ve arkadaşları Karagöz,Mırmır,Mıgrı,İstavrit hatta bir tane dülger (Peygamber balığı'da denir) yakaladılar.Gerçi Murat arkadaşlarına yardım etmekten yemlerini tazelemekten pek oltasını sallayamamıştı ama inanılmaz keyif almıştı.Ertesi gün heyecanla gece Murat'a söylemediklerini bırakmayan bu üç acemi balıkçı okulda yakaladıkları balıkları herkese anlatmışlardı.Akşam olduğunda fakirhanelerinde gönüllerine göre hocalarını ağırlayan bu 4 kafadar daha sonraları sıcak soğuk,yaz kış demeden çok balık yakaladılar ve dostluklarını okuldan sonrada devam ettirdiler ve ediyorlar... Yaşadığım bir anımı sizlerle paylaşmak istedim.Umarım beğenirsiniz. Herkese Rastgele..
Murat kardeşim çok güzel ada anıların yazdığın gibi okuyorum. İnan o soğuk havayı hissettim nede olsa bende kışın adanın soğuğunu biliyorum, böbrek taşına sebep oldular bende ama neyse aklıma getirmeyeyim 2 senedir çekmiyorum Allahtan. Teşekkürler paylaşımın için.
Teşekkür ederim geçti galiba 2 senedir ses seda yok umuyorum yani, sağolasın düşmanıma vermesin Allah.