Alabalık deneyimlerimden yola çıkarak, bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istedim ....

Balık özveri ister..

Yedi sene boyunca Trabzon/Maçka da kalmıştık. Balıkçılıkla orada tanıştım. Sizlerle deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Genelde en iyi avlarımı sabah saatlerinde alırdım. Gün doğmadan balıkçı şortumu ve tişötümü giyer (hertarafı kan lekeleriyle dolu) yola çıkardım. Su çok soğuktur ve koyu yeşil yosunludur. Sabaleyin bu soğuk olan derede belime kadar ıslanır (sabahları daha soğuk olur) ve elimle suların sığ miktarda çağladığı taşları yoklardım. Amacım bunların altında bulunan ve akrebe benzeye siyah-kahverengi böcekleri toplamaktı. Bunlardan irilerini ve orta büyüklüklerdekini seçerdim ve bir film kutusuna (fotoğraf filmi) koyardım. Bu şekilde uğraştıktan sonra avlağa varırdım. Kamışımı açar ve ortaboy böceklerden takardım. Oltam kaliteli bile sayılmazdı. rus malıydı. ama burda iş oltada bitmiyor. fındık dalından yaptığım oltalarla bile çok iyi balıklar tutmuşumdur. Neyse yemi taktıktan sorna oltayı akıntının yukarısına atar aşağı doğru gezdirirdim. Ard arda bu hareketi yapardım. İşte tam o an hiç beklemediğiniz bir anda tak diye birşey oltayı kaptığı gibi kaçmaya başlar. Vuruşun sertliğinden alabalık olduğunu anlarsınız. Ama hırçın balıktır öyle hiç de kolay pes etmez. sudan çıkma anında bile son hamlesini yapmaya çalışır. Sonra alırsınız kıyıya, dikkatlice ağzından kancayı çıkarırsınız, biraz da eliniz soyulur dişlerinden. Sonra aynı taktiğe devam. Akıntı ortasında yada kıyısında ki bir taş arkası en ideal yerlerdendir. Zaten elinizdede bu böceklerden var ise eve boş dönmek büyük beceriksizlik gerektirir. Bu böceklere ırmaktaki tüm balıklar terddütsüz gelir. Asla ayırt etmezler. Yanlız büyük iri olanlara daha az geliyorlar. Herhalde ağızlarının tadlarını bildiklerindendir. Genelde hep böcek toplayarak başlardım ama bazen kaşar peyniriyle gittiğimde olurdu. Tabiiki hedefim alabalık değildi. Sazan avlamak için. Kaşarı atar atmazilk bir dakika içinde genelde yakalardım. Sazan çok sert vurmuyor ama böyle hareketli bir ırmaktaki sazan bile insana zevk verecek kadar uğraştırıyor. Oltamda makina olmadığından dolayı balık vurdumuydu, çok büyük değilse yavaşça kıyıya doğru yukarı kaldırır ve karaya alırdım. Asla sert bir şekilde balığı çekmemişimidir. Arkadaşlardan gördüğüm kadarıyla ya misina kopuyor, yada balık havadayken kancadan çıkıp geri düşüyordu. Bazende baya bi uçtuktan sonra bir kayaya vurup, kaya aralarına giriyordu.
Bir de burada palakize dediğimiz ufak balıklar vardı, durgun yere olta attığımızda tüm yemlerimizi kancadan alırlardı. Bunlar için en küçük kancaları kullanırdık ve yaptığımız hareket atıp 3 saniye sonra çekmeydi. Kesin bir tane çıkardı. Sular yağan yağmurlar bulandığından zaten bişey gözükmez. Kaşarı takıp atarsın biraz sonra tıktık.
En büyük balığımı(ben ayrılırken tutulmuş en büyük balıktı bu( belki benden sonra daha büyüğünü tututan olmuştur), maçkada yakaladım. Bu büyük bir dağ alasıydı. Üstü kırmızı beneklerle kaplı, kırmızı yüzgeçli bir alabalık. Ufakları bile çok az buluyordu. O gün kaşarla avlanıyordum ama hiç gelen yoktu, akşama doğruydu, taşların altına baktım böcek için bulamadım bu bölgede, en sonunda biraz uğraştıkta sonra bir tane büyük sayılabilecek buldum. Taktım ve oltayı akıntıyla gezdirmeye başladım. 1,2,3,4,5,6,7.. kaç olduğunu tam hatırlamıyorum ama bi anda olta takıldı, durdu. Ne olduğunu anlamadım,suyun üstüne çıkarmak istedim ama kamış kırılacak gibi oluyordu, bir çuvala falan taktığımı sandım. Ama balığı suyun yüzüne yaklaştırınca yüzgeçlerini farkettim. O an çok heyecanlandım, bir an önce onu kıyıya çıkarmak istiyordum ama bunu kamışla yapamazdım, misinayı gergin tutarak elime aldım ve balığı misinadan çekmeye başladım. Kıyıya çekince gördüğüme inanamadım. 55 -60 cm lik büyük bir dağ alasıydı bu. ağzındaki kancaya baktım ama yerinden çıkmıştı. Kancam küçüktü, çünkü tutacağım balıkların bunu yutabilmelerini istiyordum, yuttuktan sonra ise kurtulamıyorlardı. Oysaki bu balık yutmamıştı bile. Neresine takıldığınıda bilmiyorum. ama o küçük kanca ile bu balığı kıyıya kadar çektim. Çok kıpraşıyordu. İlk yaptığım şey iki yüzgecinden parmaklarımı sokarak şah damarını koparmak oldu. Bunu yaptıktan sonra sanki kurban kesmişceşine kanın aktığını gördüm her kalp atışından fışkırıyordu(üstümdeki kan izlerinin nedeni budur, balığın çok can çekişmemesi için bunu yaparım). Sonrasında ise iyice sakinleşene kadar tişörtümün içne sokup sıkıca tuttum. bulunduğum yer derenin tam ortasındaydı. Daha sonra ise nasıl dereden çıkıp eve gittiğimi anlamadım. Tüm ilçeyi gezerek gururumu gösterdim(çocuk aklı). Çok kişi güzel paralar teklif etti ama vermedim(verirmiyim hiç o kadar uğraşmışız). beni gören balıkçılar oltayı kapan dereye koştu, ama yer bilgisini yanlış verdim Maçkanın en büyük balığını yakalamıştım.....
Büyük ırmaklarda avlanan arkadaşlar belki balığın küçük olduğunu düşünebilirer ama bu ırmaklarda en büyüğü bunlar oluyor. Ayrıca bende kızılırmakta ve barajlarda büyük balıklar yakaladım ama hiçbiri bu kadar zevk vermedi.