Sınavlarım, av takımlarımın yanımda olmaması... Kısacası balık tutamamak... E arkadaşlardan gelen avları gördükçe de hasetimden çatlıyorum Ne yapayım, ne edeyim buna bir çare olmalı diye düşündüm ve buldum Geçmişe sığınmak Geçmişe mazi derler diyeceksiniz ama ne yapalım, eldeki avuçtaki bu İyiden iyiye internet balıkçısı olduk çıktık, artık harekete geçmem lazım biliyorum. Ben harekete geçene kadar kahrımı çekeceksiniz, ne yapalım Arkadaşlar fırsat buldukça, geçmiş avlarımın fotograflarını aklımda kalan kısa hikayeleriyle buraya aktarmaya çalışacağım. Umarım hoşunuza gider. 9 Eylül 2005 Herhalde bir av gününden bu kadar zevk aldığımı az hatırlarım. Sabahın 5inden öğleden sonra 1'e kadar denizdeydik. Uzunca bir süre palamuta gezmemize rağmen hiç balık alamamıştık. Tam ümidi kesip istavrite çapari sallamak için oltayı toplayacaktık ki bir anda balık yüklendi. Orta boy 7 palamut livardaydı. Bunun üzerine biraz daha palamuta dönmüştük ama gelen giden olmayınca istavrite bakmaya karar verdik. Yaklaşık 1,5 saat istavrit çinekop karışık bir av yapmış ve 2 kiloya yakın balık almıştık.Akşama zokaya da yemlik çıkmıştı. Akşam babamın işi çıkınca zokaya kendim çıkmıştım. Akşamın hasılatında ise 1 lüfer,5-6 tane çinekop ve 1 kalkan vardı. Kalkanı ufak olduğu için geri salmıştım. Umarım bir trole denk gelmemiştir de Karadeniz sularında baba bir kalkan olarak yüzüyordur şu anda.
o nasıl güzel insanın aklını başından alıcak cinsten birmanzaradır öyle hele o kofana vari lüfer nede yakışıklıydı,daha iyisini yapman dileğiyle
Kardeş eline koluna sağlık güzel anlar paylaşmışsın ben de epey zamandır doğru dürüst balığa çıkamıyorum iyiki bu forumu bulmuşum.
Ah Emre ah sen orada hayıflanıyorsun ben burada 15 gündür denize çıkamıyorum şimdi bir de ev aldık herhalde onun işleri ve taşınma falan derken sezonu bitirdik gibi oldu galiba. Artık nasip seneye. Zaten burayı hamsi bastı sanırım aralık ayı 2.pazar hamsi festivali olacak arkadaşlarına da ilet belki gelmek isteyen olur. Tabi bu aynı zamanda site sakinlerine de açık davettir.
Bubalıkları gözüm bir yerden ısırıyor ama nerden? Hatırlattığın için teşekkürler Emre. Sen internet balıkçısı olduk çıktık diyorsun kış geldi benim de -Akın'ın deyimiyle- apartman balıkçılığı günlerim başladı. Ama sizin tayfada biraz eskimolukD ) var. Havalar iyice soğuyunca sanırım başlarsınız avlanmaya.
Emre Cide'den potboriler... Kardeş bu güzel fotoğrafları koymakla anılarımızı bir kez daha tazelemiş oldun, seni yeni fotoğraflarınla tekrar görmek isteriz...Daha iyilerini tutman dileğiyle.
Hoşgeldin Semih abi Ev hayırlı olsun, güle güle oturmak nasip olur inşallah. Benim de durumum senle aynı. En son bayram tatilinin sonunda çıktım denize. Onun dışında İstanbul'a geldiğimden beri balığa çıkamadım desem yeridir(Arkadaşların oltasıyla birkaç deneme dışında) Ereğli'den haberler geliyor bana babamdan doğru. Çok birşey kaçırdığın söylenemez. Bolca yaprak varmış denizde, ince balık anlayacağın, keyifsiz. Aralık ortasına kadar ümidi kesmemekte fayda var diyorum. Bu sene balık geç indi, havalar da hala iyi gidiyor. Benim için hemen hemen kapandı gibi sezon gerçi, bayramda dahi Ereğli'ye gelebileceğim şüpheli. Festival inşallah güzel geçer bu sene. Her sene güzel havalara denk geliyor, nazar değmez umarım.
Abi sorma, tayfa bu sene yalan oldu, kayıplardayız. Hadi birisi içişleri bakanından izin alamıyor (gerçi onunla daha fazla görüşüyoruz), ismi lazım değil diğerinin öyle bir mazereti yok. Bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek, yoksa bize soğuk vız gelir
Sevgili Emre güzel paylaşım için teşekkürler. "Geçmiş zaman olur ki" si fazla bence. Çünkü gelecekte de daha güzellerini avlayabileceğini biliyorum. Bu yaz burnunun dibinden geçen akyaları sadece deklanşöre basarak avlayan senin gibi dostlar oldukça, bu deniz bize daha çok uzun süre balık verecektir.
Tam tarihi hatırlamamakla beraber 2004 Ekim sonları... Havalar güzel... Tam pastırma yazı havası. Haftasonu da yaklaşmış. Hava raporlarına baktım, haftasonu da değişen birşey yok. Cuma gecesi valizlerimi hazırladım ve ver elini Ereğli... Cumartesi öğleden sonra tekneyi denize indirdik. İlk olarak yem bulmak için istavrite baktık. 2şer 3er geliyor. Yemliğimizi 1 saat içinde çıkardık. 2 kilo kadar istavrit olmuş, daha fazla da yakalamanın bir anlamı yok. Güneş de yaklaşıyor yavaş yavaş ufuk çizgisine. Biz de zoka kerterizimizde yerimizi aldık. Saat daha erken olunca izmaritle biraz oyalanmaya karar verdim. İstavritlerden birisini ufak parçalara ayırdım ve yem yaptım. Dibe indirir indirmez 1er 2şer pabuç izmaritleri, eşek istavritlerini çekmeye başladım. Babam bu sırada zokasını hazırlayıp atmıştı ve çok geçmeden bir anda oltasını alelacele çekmeye başladı, yüzündeki heyecandan bunun iskorpit olmadığı belliydi. Nitekim iri bir lüferi küpeşteden aşırıp içeri aldı. Hayda, aşağısı izmarit, istavrit doluydu, lüferin orada işi neydi. Şans diye geçiştirip izmarit yakalamaya devam ettim. Babam zokasını yemleyip tekrar atmıştı ki daha dibi bulmadan yine çekmeye başladı ve ikinci lüferini aldı. Bu kadar yeter diyip ben de zokamı yemleyip denize saldım. Öyle bir akıntı vardı ki zoka nerdeyse tamamen yüzeye paralel gidiyordu. Çok geçmedi ki oltanın ucundan bir kütleme geldi, balığa boşluk verdirmeden hemen içeri aldım. Derhal oltayı yemleyip geri saldım, yine dibi bulmadan balık yapıştı. Sürü tam bizim altımızdaydı. Yan tekneler tek bir balık alamadan çaresiz ve biraz da kıskanç gözlerle bizi izliyordu. Balık belli ki altımızdan akıyordu ve acele etmeliydik. Öyle bir akıntı vardı ki zokaları küpeşteden atacağımıza sırtı misali teknenin kıçından salıyorduk, balık yapışınca da topluyorduk. Biz babamla teknenin kıçında çalışırken, annem de bu sırada küpeşteden sessiz sedasız topluyordu lüferleri. Tahmin ettiğim gibi 20 dakika içinde lüfer seyreldi ve sarıkanata döndü. Bu sefer de sarıkanata hemen hemen aynı hızla çalışıyorduk, yemimiz de boldu. İnanılmaz güzel bir av oluyordu. Saatler iyice ilerleyince, hava da soğuyunca saat 10 gibi avı bıraktık. Balıkları o akşamın yorgunluğuyla hemen dolaba kaldırdım. Ertesi gün balıkları fotograflamak için çıkardığımda 17 lüfer (en küçüğü 350 gram, en büyüğü 900 gram) saydım. Çinekop, izmarit ve istavritleri ise saymadım. O sıralar dijital makinem yoktu, flaşsız bir Canon AL 5'im vardı. Bu pozu tek denemede o makineyle yakalamak benim için büyük başarıydı o bakımdan. Flaşım olmadığı için balıkları ertesi sabah çekebildim. Ancak balıkları buzdolabında yer bulamayıp üst üste koyduğumdan, özellikle küçük balıklar, fazlaca ezilmişti. Balıkları ilk andaki güzellikleriyle fotograflayabilseydim keşke