Bu olay geçen hafta olmuş aradan 1 hafta geçmiş. Balıklar çoktan mideye inmiş, sindirilmiş. Bütün haber siteleri ve TV'lerde haberi yapılmış. Bunu gören bir tane bile görevli tehlikeli bir durum bildirmemiş. Hala ön yargılı diyorsun. Bu işin haberini yapan kişi ve kişiler zehirli balıkları, insanlara soğuktan şoka girmiş balıklar diye haber yapabilir mi? Böyle bir şey olmuş olsaydı ve yüzlerce insan zehirlenseydi bunun hesabını Vali, kaymakam, haberci nasıl vereceklerdi. Daha önce böyle vakalar olmuş halk balıkların yenmemesi konusunda uyarılmıştı. Karadenizde yüzey su sıcaklığı 20 dereceyken derin sularda sıcaklık 9 dereceymiş. Şiddetli rüzgarlar akıntının şiddetlenerek dip sularının su üstüne çıkmasını sağlamış ani sıcaklık diğişimide balıkları şoka sokmuş baygın hale getirmiş. Bu gayet mantıklı.
Mantıksız olan şu, o balıkların hiç biri, 9 derece suda sersemleyecek balık değil. Yenmiş gitmiş, bir şey olmamış mı? Çernobil'den sonra çayları içenlerde bir şey olmadı, ama ne olduysa 20 kusur sene sonra orada bir şeyler olmaya başladı: Kanser. Yediğinde sağ kaldın diye, o zehirsiz demek değil. Balık için öldürücü, insan için kanserojen bir madde olmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? O rüzgarların, güçlenen akıntı ve dalgaların, denize atılmış bir atık bidonunu patlatıp buna sebep olabileceğini neden hiç düşünmüyorsunuz?
Neyse... Böyledir veya değildir, balıklar zehirlenmiştir, oksijensiz suya denk gelmiştir, geminin birinden dökülen bir şeye çarpılmıştır, soğuk su çarpmıştır vs. vs. hepsi olabilir. Ama bunu söylemek için önce bir araştırma yapılması, sebebin bulunması gerekir. Varsayımlarla yapılmaz bu işler. Diğer yandan, o balıkların öncelikle bir toksisite testine bakılması, zehirsiz olduğu kesinse, o zaman yenmesi gerekir. Yoksa bu resmen gaflet olur. Evet, adamlar 1 hafta olmuş, yemişler vs. balığı. Peki ya zehirlenmiş olsaydı, millette kırılsaydı, o zaman ne diyecektik? Kader işte, allahın takdiriymiş mi diyeceğiz?
Balıklar 3-5 derece sıcaklığa bile dayanabilir. Ama suyun sıcaklığı aniden değişirse örneğin 25 dereceden 18 dereceye felan düşerse balık şoka girer. Bu olay zaten her yıl yaşanan olaylar. Karadeniz ve Marmara'da su sıcaklığı kışın en soğuk aylarında bile 9 derecenin altına düşmüyor. O halde bu balıklar niye her yıl şoka giriyorlar.
Balıkların zehirli olma ihtimalleri de var tabiki. İstanbul boğazından dip balıklarının yenmemesi konusunda onlarca rapor ve haberler varken hala tutuluyor ve yeniliyor. Zaman içinde etkileri ortaya çıkıyor "kurşun zehirlenmesi". Bugün balığa gidecek olan arkadaşlardan raporlar bekliyoruz.
Son 10 senedir, soğuk su yüzünden şoka giren balık yok. Ama geçen boğazda olan, yıllar önce Kartal'da olan vs. gibi kırgınlar var. Bu kırgınlar olunca, hemen deniyor ki, ahanda soğuk su çarptı balığı. Oysa gerçek daha farklı. Derindeki su, bazen balıkların yaşamasına imkan vermeyecek kadar oksijensiz oluyor. Dipteki sıcak olmasına rağmen oksijensiz su öyle aniden yükselirse, balıklar bildiğin boğuluyor suyun içinde. Bu şoka girmenin sebebi bu aslında. O sularda yaşayabilen balıklar var, az oksijenle. Ama lüferi, bilhassa palamutu vs. az oksijenli suda yaşayamıyor. Onlar kırgına uğruyor elbette.
bu oLayı ben izLedim Tv'de.. oranın yerLi haLkı her sene bu oLayı yaşıyorLarmış.. doğa oLayı gibi birşey suyun sıcak ve soğuk değişimiyLe aLakaLı yani Kırgın...
Yavuz, mesele şu, balıklar ölür, bir sürü sebepten. Her böyle kırgın olduğunda, amanda bu bildiğimiz hep olup duran şeylerden demek, gaflet olur. Ya o seferinde balıklar bu yüzden değil, zehirlenerek öldülerse, bunun garantisi nerde? Civa örneğin. Balığı zehirler ve öldürür. Sen de onu yersen, yavaş yavaş, önce delirir, sonra ölürsün. Vücudun onu atamaz. Bir kere yersin ve 20 senede yavaş yavaş ölürsün. Buradaki yanlış, herhangi bir araştırma vs. yapılmadan, önyargıyla canların tehlikeye atılması.
Marmara ve Karadeniz'de dip balığı tutan arkadaşlara gelsin: Yüzey Balıkları: Denizin yüz metrelik üst kısmında yaşayan hamsi, istavrit, uskumru, palamut gibi göçmen balıklara yüzey balığı deniyor. Dip Balıkları: Mezgit, berlam, kefal, levrek, lüfer, barbunya, kalkan gibi balıklara dip balığı deniyor. Dip Balığı Tüketenleri Kesin Bekleyen Tehlikeler: Dip balıklarını sık tüketen kişilerin vücudunda uzun vadede kurşun, kadmiyum, cıva gibi tehlikeli ağır metallerin birikimi sonucu karın ağrıları, sinir sistemi bozuklukları, böbrek hasarı, kemik erimesi, çocuklarda otizm belirtileri gibi rahatsızlıklar oluşuyor. Ağır Metalaller ve Zararları: Kurşun: Anemiye, kan basıncında artışa, böbrek, beyin ve erkeklerde üreme fonksiyonlarında hasara, kadınlarda düşüklere, çocuklarda öğrenme ve davranış bozukluklarına sebep olur. Kadmiyum: İshal, karın ağrıları ve ciddi kusma, kemik kırılması, üreme bozuklukları, bağışıklık sistemi hasarı, psikolojik bozukluklar, merkezi sinir sistemi hasarı yapar. Cıva: Sinir sistemi bozukluklarına sebep olur. Beyin fonksiyonlarına zarar verir. DNA ve kromozomlara zarar verir. Alerjik reaksiyonlara, deri isiliklerine, yorgunluğa ve baş ağrısına yol açar. Spermlere zarar verir. Sakat doğumlara ve düşüklere sebep olur. Bu sayfada dip balığı tutan herkese bu bilgileri tekrarlıycam.
Bu balıkları sık tüketen kişiler için o tehlikeler söz konusuymuş Cüneyt. Kimin bütçesi bu balıkları sık tüketmeye yeter? Onun için sorun yok. Ayrıca rapor sayfasını amacı dışında daha fazla doldurmayalım, gerekiyorsa ayrı bir sayfa açıp tartışalım bu balıkların zararları konusunu.
:thumb: söylediklerine sonuna kadar katılıyorum, bu yazılara ben gülüp geçiyorum, birde Aret konu Avrupa kıyı raporları ama konu harici burayı geyik muhabbetine çeviren av raporları ile bilgisi ile alakası olmayan bir kaç arkadaş buraları işgal etmiş durumda. Yok şöyleydi yok böyleydi vb. gibi yazılar dönüp duruyor kimse üstüne almasın ama konu başlığı itibarıyla ilgisi olamayan yazılar. Karadenizdeki olayın bu konu ile ilgisi ne? anlayamadım. Birde artık bazı nickli arkadaşların isimlerini gördüğümde konu içeriğine bile bakmıyorum artık dayanamadğım için bir kaç cümle yazdım kusura bakmayın lütfen.
Konuda, konunun amacı dışında yüzlerce yazı var (tek tek bakabilirsiniz). Amacı dışında yorum yazmayan herhalde üç, dört kişi çıkar. Çok fazla kişiyi uyarmanız gerekecek. Herkes sadece rapor verirse konu kuru fasulyeye döner, soğanı, pul biberi, tuzu olmaz diye düşünüyorum. Zaten 2-3 gündür rapor veren de yok. Raporun varsa yaz, yoksa yazma hiç birşey çık, git oldu biraz.
selamlar aret bence boşuna yorma kendini saten siteyi takip edersen sende farkına varmışsındır artık eskilerden kimse ne avlak yerini söylüyor nede rapor yazıyor cünki bizler biliyoruzki bir yer sölesek ertesi hafta orası karınca sürüsü gibi istila ediliyor.raporlara gelince sayfayı biraz uzun zaman sonra gezdim artık iş sadece geyik muhabbetine dönmüş
bugünkü kalender raporu palamut çaparisi=0 .3 renk denedim beyaz . yeşil .turuncu rapala =0 .3 renk denedim yeşil .mavi .kırmızı beyaz istavrit çaparisi = 3 ad 2 renk denedim beyaz.yeşil lafın kısası balık malık yok denemiş olduğum çapari renklerini yazdım birilerinin işine yarar rastgele
Güzel bir noktaya temas ediyorsun amacı dışında çok yazı var konusuna, ben buna değinmek istedim yoksa benim ne haddime kişileri uyarmak! Rapor özelliğini kaybediyor bu şekilde, bakmanın bir özelliğide kalmıyor hep belli kişler var bunlarında bu konuyla hiç ilgisi olmayanlar. Tartışma yaratmak için söylemedim belkide sizin açtığınız konuya denk geldi ama genelleme yaptım.
cüneyt sana katılıyorum gereksiz laf edenler var işte.beyler bu sayfayı aret açmış bırakın o uyarısını yapar zaten onun haricindekilere karışmak çok bilmişlik yapmak düşmez