selam arkadaşlar. "bu konu balık avcılığıyla değil tüplü dalışla alakalı bir yazıdır. ama zıpkın avcıları için yararlı bilgiler içerebilir." tüplü dalışa ilk başladığım zamanlar ve henüz sertifikalar için dalış eğitimler devam ediyor. yine bir eğitim için bir dalış hocası(dive master) ben ve dalış badim olan kuzenimle tekneden dalışımızı yaptık ve hocanın rehberliğinde eğitim mekanına doğru su altında ilerliyoruz. tabi biz iki acemi dalgıç tedirgin bir halde hocamızdan pek ayrılmadan heyecanlı heyecanlı ilerliyoruz. biraz ilerledikden sonra su altında adeta bir tarlaya geldik. zemin tamamen bir metre boyunda otlarla kaplı ve hiç toprak gözükmüyor. biz zaten acemi birde böyle bir sahne olunca kalp atışlarımız daha da hızlanıyor ve tüplerimizdeki oksijeni vakumlarcasına cigerlerimize çekiyoruz. otlu kısım beni o kadar tedirgin etmiş olacak ki kafamı hiç kaldırmadan otları tarayarak zemine paralel bir şekilde yüzüyorum. ama izlediğimiz filimlerinde etkisinden olsa gerek heran otların içinden bir yaratık çıkıp bizi kapacak şeklinde bir piskolojideyim. ve o an beklediğim şey oldu herşey filimlerdeki gibiydi birden pırıl pırıl suya anlaşılmaz bir gölge çöktü. sıkı sıkı sardığım bc(Buoyancy Compensators) göğüs kafesimi sıkıştırmaya başladı dişlerimi regületöre adeta kitledim. birşeyler oluyordu bu gölge neydi?? sonra bir cesaretle başımı kaldırıp üst tarafa bakabildim. işte o an belgesellerde hayran hayran seyrettiğimiz bir manzarayla karşı karşıya kaldım. binlerce papaz balığı senkronize bir şekilde daireler çizerek üstümüzde dönüyordu. diğerleri olayı benden çok önce farketmiş ve manzarayı seyretmeye başlamıştı bile. o sırada dalış hocamızın dibi gösterek bir takım işaretler yaptığını farkettim ve yine korkulu düşüncelere garkoldum. acaba alttan birşey bize doğrumu geliyordu. bu kısa süreler sanki saatler gibi geçmek bilmiyordu. hatta o zaman suyun altında acaba zaman yavaşmı ilerliyo diye düşünmedim değil. neyse hoca çektiği bir kaç hareket sonunda bc deki havayı boşaltarak zemindeki ot tarlasının içine oturdu. kuzen anında hareketlere itiat ederek hocanın yanında yerini aldı. ben ise hala yüzeye çıkmak yada otların arasına girmek karar verememişim. kısa bir gözlem ve oturanlara birşey olmadığını idrak etme sonucu bende bc deki havamı boşaltarak otların arasında ki yerimi alıyorum. papaz balıkları hala etrafımızda dönmeye devam. diğer ikisi manzarayı keyifle izlerken ben tedirginliği hala atamamışım üstümden. bu sırada hocamız yine işaretlerle bir şeyler anlatıyor ama biz kuzenle sadece önemli işaretler öğrenmiş kişiler olarak boş gözlerle birbirimize bakıyoruz. ne demek istedi acaba hocamız. ve kısa bir süre sonra ne demek istediği açıkca belli oluyor. biraz ilerimizde suyun içinde parlaya parlaya bir topluluk bize doğru geliyor. ben elim bc ye hava basma düğmesinde 8 metre derinlikten tereddüt etmeden yüzeye fırlayacak şekilde hazırlık yapıyorum. kısa bir süre sonra parlak simalar dahada belirginleşiyor. adını sonradan öğrendiğimiz akyalar. 10 15 tane akya grup halinde bize doğru yüzüyor. hocamız yine bir takım işaretler yapıyor ve ben bunları telaş yapmayın bunlar zararsızdır siz hareketsiz şekilde oturun olarak anlıyorum yada canım öyle anlamak istiyor akyalarında ekibe katılmasıyla gerçekleşen manzara inanılmaz güzellikte. 8 metre dipte otların içinde siyah dalış elbiseleriyle oturan biz, bizim etrafımızda döne döne yüzen papazlar en dış halkada akyalar. deniz balıkları hakkında pek fazla bilgim olmamasından dolayı balıkların 40 kilo olabileceğini tahmin ediyorum. bu ritüel yaklaşık 10 dakika bu şekilde devam ediyor ortada kabe gibi biz, bizim atrafımızdada kabeyi taraf eden hacılar gibi papazlar ve akyalar. tabi bu mizansenin güzel kısmı. akyaların bana o an için düşündürdüğü tek şey çölde susuzluktan ölmeyi bekleyen bir adamın üstünde uçan akbabalardı. papaz balığı sürüsü büyük ihtimal bu akyalardan kaçıyordu ve bizi sığınılabilecek güvenli bir liman olarak algılamışlardı ve sezileri işede yaramıştı. akyalar etrafımızda ki papazlara hiç bir şekilde saldırmadılar büyük ihtimal onlarda bizi tehdit olarak görüyorlardı ama siz birde onu bana sorun ki kimi tehdit olarak görüyordu. 10 dakika sonunda akyalar ani bir kararla yön değiştirip hızla geldikleri gibi gittiler. papazlarda tehditin geçtigine inanmış olacaklar ki bir teşekkür bile etmeden onlarda ayrıldı. bizimde hareket zamanımız gelmişti daha eğitim yapacaktık ve tüplerdeki oksijenin büyük bir kısmını harcamıştık. hocamız hareketlendi ve kendisini takip etmemizi işaret etti ama bu işareti kolayca anladım biraz ilerledikten sonra zeminin otlardan kurtulup altın sarısı kumlarla kaplı olduğu bir bölgeye geldik. sanırım egitim yerimiz burasıydı. fakat o an yine bir aksilik olduğunu hocamızın sinsi sinsi etrafı süzmesinden anladım. ve yine işaretle birşeyler anlatmaya başladı ve uzaktan bize doğru gelen parlaklıkları tekrar gördüm. işte sonunda olmuştu hoca hareketlerle sonumuzun geldiğinimi anlatmaya çalışıyordu. yok yok değilmiş bizden hareketsiz bir şekilde tabanda oturmamızı istiyormuş. tabi bir acemi dalgıclar kum zemine oturmaya çalışırken palet darbeleriyle baya bi kumu havalandırıp görüntüyü bulanıklaştırdık. o an için hocanın maskenin içindeki kocaman gözlerinden(su altında nesneler daha büyük gözükür ya ) şu maskeleriniz olmasa kulaklarınızı uzatırdım manasını çıkartıyorum. kumların geri çöküp görüntünün açılmasıyla akyalarla burun buruna geliyoruz. adeta siz misin papazları bizden kurtaran dercesine meydan okurcasına etrafımızda dönüyorlar. o an hocamız hiç beklemediğim bir hareketle bacağında ki kılıftan büyük parlak bir bıcak çıkarıyor ki suyun büyütme etkisiyle bana kılıç gibi gözüküyor. acaba diyorum bu balıkların bize saldıracağını sezdi bizi kurtarıp kahramanmı olacak. aklıma diğer bir fikir daha geliyor acaba diyorum bu akyalardan birin avlayıp bir güzel yemek mi yapacak. ama burdada şöyle bir soru canlanıyor kafamda; hani tüplü dalışta hertürlü avcılık yasaktı. dalışta bize ilk ögretilen şeylerden biriydi bu ve hocamızın ağzındanda defalarca duymuştuk. ama bu düşüncelerden kurtulup hocama baktığımda bıcağın parlak yüzeyine vuran güneş ışığıyla bir takım ışık oyunları yapmaya başladığını gördüm. bu parlak ışıklar akyaları daha da meraklandırıp daha yakınımıza sokulmalarına sebep oldu.allahım kabus bitecek gibi değildi ama bu gidişle tüpler bitecekti hala tediriginliği atamamıştım üstümden. hocamızın bıcağı yerine sokup hareketlenmesiyle akyalar bize karşı ilgilerini kaybedip yine hızla uzaklaştılar. hocamız tüplerde ki oksijen miktarlarımızı kontrol ettikten sonra eğitim için yeterli havamızın kalmadığına karar verdi ve dalış teknemize dönmek üzere yola çıktık. tüm bu olaylar sonucu belki o an eğitimi tamamlayamadık ama böyle manzaralara şahit olduk baya bi korksakta. sonuçta eğitim herzaman alınabilir ama böyle manzaralar kim bilir kaç dalışta bir tekrarlanır, eğitimlerim bitti sertifilaramı aldım bu olaydan sonra onlarca dalış yaptım bir daha böyle bir sürüyle karşılaşamadım. şimdi olsa oturur hatta kendi bıçağımı çıkarır tüpüm bitene kadar izlerim akyaları niye derseniz ocak ayında mısır kızıldenizde gördüğüm napolyon(napolleon) balığından sonra pekte ürkütücü gelmemeye başladılar napolyon balığınıda daha sonra anlatırım inşallah. şimdi bu yazıda zıpkıncı arkadaşlara yardımcı olabilecek neler var bir bakalım. sanırsam ki bu akyalar papaz balıklarını seviyorlar birde parlak nesneleri merak edip yakınlarınıza kadar gelebiliyorlar. birde dalış mekanı hakkında bilgi verelim tam olsun. derinlik ortalama sekiz on metre ilk karşılaşılan yerde zemin otlarla kaplı yaklaşık bir metre boyunda, girinti çıkıntı ve kayalık yoktu. ikinci mekan düz kumluk zemin ve yine kayalık yoktu. umarım avlarınızda yardımcı olur. saygılar. Akya buda emre arkadaşımızın vurduğu akya. kendisine saygılarımı sunarım.
Veysel kardeşim o kadar güzel anlatmışsınki inan o anı, o korkuyu, o tadı ben burada okurken yaşadım yüreğine sağlık zıpkıncı değilim ama inanıyorumki zıpkıncı arkadaşların işine yarayacaktır sağlıcakla kal. Biran dalasım geldi.
teşekkürler abi. dalış çook ayrı bir zevk tavsiye ederim. insan bir kere başladımı birdaha vazgeçemiyor zaten.
Ah kardeşim ah imkan ve şartlar uygun olsa yarin başlarım bu işe ama zannedersem biraz masraflı bi iş o yuzden sizlerin sayesinde bu işi sanalda olsa yaşamaya çalışıyorum iyiki varsınız..
Paylaşım için teşekkürederim sevgili Veysel Ufak bir hatırlatma Sualtı tüfeği ile yapılacak avcılıkta ışık kaynağı, şnorkel hariç yapay hava kaynağı, tüp, nargile, her türlü soluma cihazı ve yedek hava kaynağı kullanılamaz.
abi imkanın ve merakın varsa durma derim. ama ben yapabilirmiyim sanmıyorum sonuçta tüple dalıyorum bu hayranları doğal yaşam ortamlarıda görüyorum inanılmaz etkileniyorum bu saatten sonrada elimde zıpkın hayvanın gözüne bakarak ateşleyebilirmiyim çok zor. hoş ben karada tüfeklede avlanamam. haa olta balıkçılığı yapıyosun dersen onda en azından hayvanı tutana kadar görmüyorum ve direk öldürmüyorum
doğru söylüyosun abi biraz pahalı bir zevk ama en azından bir tatil bölgesinde deneme dalışı yapabilrisin hatıra olur.
ne demek abi elimizden geldiğince paylaşmaya çalışıyoruz ben zıpkın hakkında hiç birşey bilmiyorum bu konuyu ustalara bırakıyorum.
Super yazmissin Veysel, ancak bu kadar olur. Dibi o anlari birebir yasadim, seninle daldim oraya, o papaz baliklarini, akyalari gordum...Cok yeteneklisin yazmakta... Pesini birakma. Bundan sonra anilarini buyuk bir ozlemle bekleyecegim. Bizi eksik birakma...
veysel sayende ben de başlayacam heralde.Nefis anlatmışsın ağzına sağlık. fotoğrafta da görünen o ki kuzeninle en faydalı işareti öğrenmişsiniz
veysel döktürmüşsün kardeşim anlatımın çok güzel olmuş eline sağlık.yazılarının devamını bekleriz,mesela kıranşeyh maceralarından devam edebilirsin.
Gerçekten çok muhteşem yazmışsın Hem sanki yaşıyor gibi hissettim hemde çok güldüm Bende Marmaris'te 2 kere dalış yaptım. Bunlar deneme dalışları idi tabiki bende başıma gelen olayı anlatayım Teknede basit bir şekilde bazı kuralları anlattılar bize. Ben ve arkadaşım dikkatli bir şekilde dinledik. Zaten dalacağımız derinlik 5m... Uçaktan başka hiç birşeyden korkmadığım için son derece rahatımdır...Daha sonra bu eğitmenler resim çektirmek isterseniz Dive Master'a ok işareti yapmanız yeter dediler...Sıra bize gelmişti ve suya daldık..Eğitmen bizi yavaş yavaş aşağıya doğru indirdi.Aşağı indiğimizde kayayı işaret ederek tutunmamızı söyledi bende zar zor bir şekilde tutundum...Akabinde yanında getirmiş olduğu ekmeklerden verdi bize ve balıkları beslemeye başladık muhteşem bir olaydı size anlatamam Yanımdaki arkadaşım balıklar ile o kadar samimi olmuşki anlatıacak gibi değil. O sırada fotoğraf çekecek olan kişi geldi ve resim için işaret yaptı. Bende biran tereddütte kalıp arkadaşıma dokundum, fotoğraf çekecek olan kişide resim istemediğimizi düşündü ki yukarı doğru çıkmaya başladı. Tam o sırada arkadaşım işaret ederek "kanka yakalasana adam yukarı çıkıyor" edası ile bana işaret yaptı ve o anda ben suyun 5 m altında "Hopp usta bi dakka yaaa!!resim resim" der edası ile ağzımdan balonlar çıkarak konuşmaya çalışıyorum tabi o sırada suyun içinde olan kişiler resmen gülme krizi yaşamamak için 2dk sonra hemen yukarı çıkarıyorlar bizi... Eğitmen krize girmiş bana bakıp gülüyor.. "Abi naptın sen ya suyun altında konuşmaya çalışan ilk adamsın herhalde" demezmi Eh bir an dalmışım işte nerede olduğumu unutarak Deniz'i çok sevmemden dolayıdır sanırım... sanki su altında değilde başka bir Dünya'da idim. Bence korkmaktan çok kesinlikle en azından 1 kere denenmesi gereken bir olay... sevgiler,
veysom kardeşim eline sağlık sözlü senden dinlemiştim gerçi ama okuyarakta aynı heyecanı verdin güzel olmuş
teşekkürler ozan ve onur arkadaşlar. onur senin hikayede çok güzelmiş inan her dalışta yaşanıyor bu tür olaylar ya kendi başımıza geliyor yada yanımızda kilerin ama hepi güzel bir anı olarak kalıyor.