Alba 4110 kullanan arkadaşlar var. Hoş, boğaz şartlarında değil. O ağırlıkları kaldırır mı, bilmiyorum, denemek lazım. Denemek lazım derken.... Malzemesi, genel kalitesi vs. denemeye değeceğini gösteriyor. Yani, bu denenebilir. Biraz güven telkin etmese, denemeye değmez, elde kalır bu derdim kendimce. En azından ikinci kamış olarak gayet makul olabileceğini düşünüyorum.
Genel olarak düşünürsek, 150 gr veya daha büyük bir kurşunla at çek yapmak aslen bildiğin çılgınlık. Eh, biz çılgın Türkler bunuda yapıyoruz aynen. Aslına bakılırsa, emin olun ki bu kadar ağırlığa filan gerek yok. Biraz bu konuda kafa yormak çok daha iyi olacak sanıyorum. Ama şimdi herkes, aha akıntı, yok şemsipaşa, yok boğaz vs. diyecek. Bildiğimiz şeylerle bir sürü kafa şişirecek. O yüzden bu tartışmaya ne zamandır girmekten kaçıyorum.
O zaman bildiğini söyle deneyelim de tonla kurşun taşımayalım yanımızda... Belli bölgelerde en az 140 gr.a düşebiliyorum at-çek disiplininde avlanabilmek için; Hadi su hiç akmasın 125'e düşelim; burada önemli olan sadece kurşunu dibe indirebilmek de değil; çekiş ya da toplama yaparken belirli seviyelerden gelebilmek... Bu da hafif kurşunlar ile olmuyor; illa 150 gr.lardan falan başlamak durumunda kalıyorsunuz; yoksa tüm takım havalanıyor... Hele ki balık hızlı yiyorsa popper gibi gelir bizim sahteler... İşin bir de bu yönü var; yani madalyonun öbür yüzüne de bakmak gerek...
Dedim zaten, bilmediğimiz bir şey söyleyen çıksa, dişimi kırıcam da, çıkmaz ki! Haluk abi, yelkenli gemileri bilir misin? Eminim bilmiyorsundur, yani en azından hiç binmemiş veya en azından dümenine geçmemişsindir. bir zamanlar bir kaptan onadım vardı. Yani biz öyle derdik, Captain Onedin gerçek adı, sen hatırlarsın eminim, tek kanal devrinin dizilerinden. O dizide Onedin'ın gemisi kalırdı denizin ortasında. sonra tayfalar sevinçle bağırır, rüzgar çıktı derlerdi, kurtulacağız, gidecek bu gemi nihayet babında. Ama rüzgarın ne yandan estiğine hiç bakmazlardı. Zira rüzgar ne yandan eserse essin, gemi o rüzgarla istediği yöne gidebilir ve giderde zaten. Hal böyleyken, akıntı ne olursa olsun, kurşunun bizim istediğimiz yöne gitmesini sağlamak çok zor olmamalı. Ortada bir şehre elektrik üretecek kadar büyük bir güç varken, bizim o güçten istifade edip kurşunu dibe itelemeyi yapamıyor olmamız düşündürücü. Hoş bu da malum: Su akar, Türk bakar. Biz baktığımız kadar, birde kurşun atıyoruz fazladan. Sanırım düşünenler için bu vaziyette pek çok hikmetler var olacaktır. Ama biz düşünmeyide sevmeyiz, o daha ayrı bir mesele.
Serdar abi kurşuna dümen mi takıcaz yelken mi dikicez napıcaz abi akıntı sağdan sola akıyorsa sen kurşunu nasıl soldan sağa götürtçen veya akmadan dibe indiricen anlamış değilim valla?? yani öyle birşey dedin ki şimdi gökden yağan yağmur için bir şey düşündüm artık yerden göke yağacak gibi oldu Fizik kurallarına aykırı gibi.. Tamam yelkenli de bir dünya düzenek var istediği yöne gitmesi için lebi derya bir deniz hareket alanı var da bizim kurşuna nasıl böyle bir etki verdiricez?? Eğer buna bir çare varsa bilmeyi çok isterim, millet kandillide 220 gr çalışırken ben 40gr çalışmayı çoook isterim Kandillide geçen elime aldığım elma büyüklüğünde taşı şöyle bir suya bıraktım saatte yaklaşık 50km hızla aktı gitti