Bunun balıkçılıkla ilgisi var mı ?

Konu, 'Tekneden Balık Avcılığı' kısmında reha81 tarafından paylaşıldı.

  1. roy

    roy roy

    Yaş:
    47
    Mesajlar:
    4.646
    Şehir:
    dünya
    Favori Kamış:
    Ron Thompson heavy telecoast, daiwa crossfire,lineaeffe extreme,Pezon&Michel Rafale pro pike
    Favori Makine:
    Daiwa tournement entoh 5500, Mitchell compact gold 7000 , Okuma Razor 65, Daiwa procaster A 4000
    Denizi de çiftlik gibi düsün simdi. Sahibi umursamiyor vurdumduymaz yarabi sükür diyor malina sahip çikmiyor yazmis kara kapli deftere 3-5 satir açip bakmiyor. Salla kamisi oraya o zaman. Ister zevkine yakala birak ister eve götür ye ister tezgaha koy sat para kazan. Bilmem anlatabildim mi ;) haa o çiftlik sahibi oltayi çiftlige attigini görürse oymak için kabak oyacagi kullanmaz büyük ihtimal :)
     
  2. mufi

    mufi Muvaffak İŞMEN

    Mesajlar:
    3.332
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    kıyı balıkçılıgı standart malzeme oltakamışı ve makine
    Favori Makine:
    Daiwa GS 9
    En İyi Avı:
    her av iyidir yeterki usule uygun olsun
    :D :D :D :D

    Bu yüzdendir ki..... o bölgelerde kamış kullanmayıp el oltası kullanacaksın :D :D :D :D nooolmaz nooolmaz..:D :D :D
     
  3. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Aret, sadece boş laf ediyorsun.

    Olay ortada. Git, Karaköy iskelede, Galata köprüsünde, Balık halinde, canın nerde istiyorsa orda, kendi gözünle gör.

    millet balık = et diyor, 5 cm kıraçayı, 14 cm yaprağı kovasına doldurmakla iştigal ediyor, sen gelmiş yok şöyle yok böyle... Senin lafın ortadaki gerçeği değiştirmiyor.

    Diyorsun ki amanda yasak, denetim filan. Anlat sen onu benim külahıma. Kanun diyorsan, kanunu var. Yöentmelik diyorsan o da var. Polisi de, zabitası da her bir şeyide var. Neden peki olmuyor o denetim filan?

    Sana bunun sebebini söylüyoruz. Sen hala amanda ben şöyle diyormuşumda, yok böyle diyormuşum da.. Geç artık bunları bir. İşte herşey ortada, ayan. Hala görmek istemiyorsun.

    Çözümü de söylüyoruz. ama hala yok ben şu örneği veriyormuşumda, yok buymuşta..

    Ben bıktım şahsen sana anlatmaktan. Sen, yakaladığın balığı yemeden salabilmenin, yemek dışında balık tutmanın ne olduğunun farkına, anlamına varmadan buradaki garabeti anlayamayacaksın. Hepsi bu. Ötesi yok.
     
  4. jigging

    jigging Caner

    Yaş:
    44
    Mesajlar:
    1.213
    Şehir:
    Istanbul
    Favori Kamış:
    Penn spinfisher surf & Lineaeffe sorrento & Lucky Craft ESG II
    Favori Makine:
    Penn Surfmaster 750 & Shimano Ultegra XTB & Exage 4000fa & shimano twinpower 4000xg
    En İyi Avı:
    seni meraklı, hadi ordan... nazar değdireceksin..
    Deneyecek olanlar kamış boyunu mümkün olduğunca kısa tutmaları, kendi menfaatlerine olacaktır... hihi
     
  5. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Etrafımızda birileri oluyor, bana ver bunu, salınır mı filan. bizde kıramıyoruz, veriyoruz. Zaten yemi filan onlardan otlandığımız için, itiraz etmek zor oluyor.

    Bazen çok daha berbat durumlar da yaşıyoruz. Çıkarıyoruz balığı, iğnesini filan çıkaralım derken... Biri ordan midye çıkardığımız tırmıkla saldırıyor, zavallı balığı katlediyor. Başka zaman biri koca bir taş almış, kafasına vurup ezeceğim diye geliyor.

    O yüzden bazı güzel köpekbalığı çıkan yerlerde olta atmadım bu sene pek.

    Bunun dışında nadiren kötü yaralanmış olanlar oluyor. Bırakmak mümkün olmuyor. O da genelde denize dönüyor ama, anla artık..
     
  6. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Bıktıysan anlatma abi, ben senden anlatmanı istemiyorum zaten çünkü dediklerinin uzaktan yakından uygulanabilirliği yok. Çözümü söylüyormuşsun, neymiş çözüm balıkları et değil ekosistemin bir parçası olarak algılamakmış. Vay be bu hiç kimsenin aklına gelmemişti. Sen gidip sahildeki adamlara bu balık et değil ekosistemin bir parçasıdır deyip yakaladıkları balıkları denize dök o zaman. Sonra sen de ekosistemin bir parçası olursun.

    Asıl sen kendi çelişkini anlatamadın, her zaman lafı geçiştirdin. Şimdi de asabiyet yapıp kaçıyorsun. Bir sürü kişi için balık = et ise, senin için de balık = eğlence aracı. Madem balık ekosistemin bir parçası, madem onun da hakları var sen niye köpekbalığını denizden kaldırıp yaralıyorsun, ölmesine sebebiyet veriyorsun veya sağa sola dağıtıyorsun? Senin gözünde de balık istediğin gibi kullanabileceğin bir eşya. Balık sevmiyorsun veya muhtaç değilsin diye onu genelde yemiyorsun ama işkence yapıp eğlence aracı gibi kullanıyorsun, sonra da türlü laflarla yiyeceği balığı tutanları eleştiriyorsun.
     
  7. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Aret, kızma ama, safsata yapıyorsun iki gözüm. Benim ne yaptığımın, ne yapmadığımın meselesi değil bu. Üç cümlelik bir olguyu bir türlü anlamak istemiyorsun.

    Sen balığı et olarak görüyorsun. bunun sonucu: 5 cm kıraça da et, o halde?

    Ve anlamadığın şey şu. Balığı balık olarak, ekosistemin bir parçası olarak görürsen, o zaman küçüğünü yakalamakta, yakaladığını geri salmakta, insanın içinden gelen kolay bir şey oluverir. Adamın tepesine zabıta dikmek gerekmez.

    Efenim neymiş, ben neden yakalıyormuşum? Yahu sana yakalama, kır at kamışını, misinalarından dantel ör filan mı diyen var? Sanki ben yakalama, yakaladığını yeme diyormuşum gibi çıkıyorsun. Yakala, gene yakala, yakaladığını da afiyetle ye. Ama balığı et olarak görme. Yemeyeceğin balığı neden yakalıyorsun gibi bir garabete düşme. Yakalanan balığın salınmasını da gayet makul ve zevkli bir şey olarak kabul et. Bak, bunu yaygınlaştırınca, bu mevzular nasıl düzelecek...

    Ama hala efenim niye ben yakalıyormuşmda, niye eziyet ediyormuşumda.. Cevabı basit, sende biliyorsun, hepimizde biliyoruz: Keyfimden...

    Bana sen keyfinden vazgeç dersen, hastir çekerim sana, o kadar.

    Elbette bende sana tuttuğun balığı yeme keyfinden vazgeç dersem, sende bana çekersin ki, bu da doğru.

    Ama sen, tuttuğun balığın balıktan daha fazlası olduğunu, salınmasının mümkün olduğunu, balık tutmanın illa yemek demek olmadığını kabullenmiyorsun ki? Varsa yoksa senin mide keyfin, uymuyorsa balık tutmak anlamsız diyorsun. Bunu kabul ettiğin gün, tuttuğun herhangi bir balığı salmakta mahzur görmeyeceksin. İşte o zaman 5cm balıkları da, 60cm kofanaları da salmak sana abes gelmeyecek ve salacaksın, elbette keyfin isterse.

    Ama sen kendi vicdanını, balık yemek için tutulmalıdır prangasına vuruyorsun. bu da yakaladığın balığı geri salmana engel oluyor. Sana böyle bir hissiyat vermiyor. Hasbel kader sen biraz hesap kitap yapıp, unum çoksa günümde çok, seneye ne yiyeceğem diyebiliyorsun bari. Ama aha millet bunu da diyemiyor. Dolduruyor boyuna bohçayı..

    Fakat, "yemeyeceğin balığı niye tutuyorsun", "niye eziyet edip hayvana geri salıyorsun" gibi çıkışlarla, sadece o bohçacının ekmeğine yağ sürüyorsun.

    Sence... Herkes ben gibi olsa, eziyet etse filan ama sonra sağ salim geri salsa mı iyi? Yoksa tuttuğu herşeyi öldürüp mideye inderse mi iyi?
     
  8. John Dory

    John Dory Emre

    Mesajlar:
    632
    Şehir:
    istanbul - bodrum
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz 70 cl, İstanbul Boğazı
    Serdar Köylü, düşünüyorum hakkını vermek gerek. Senin sayende çok şey öğrendim. Unuttuklarımı da hatırlıyorum. Psikoloji dersini alalı seneler oldu, aklımda pek bir şey kalmamıştı. Sayende şöyle bir araştırmayla bilgilerimi tazeledim. Bak burada ne var:

    Asperger sendromu

    Asperger sendromu (AS) ya da Asperger bozukluğu, sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, stereotipik ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik spektrum bozukluklarından (OSB) biridir. AS diğer OSB’lerden dil ve bilişsel gelişimde genel bir gecikme olmamasıyla ayrılır. Her ne kadar standart tanı ölçütleri arasında belirtilmemişse de motor sakarlık ve atipik dil kullanımına sıklıkla rastlanır.[1][2]

    Asperger sendromunun adı Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger’den gelmektedir. Asperger, 1944 yılında, tedavi için gelen sözel olmayan iletişim becerileri olmayan, yaşıtlarıyla empati kuramayan ve fiziksel olarak sakar olan çocukları tanımlamıştır. Elli yıl sonra AS Hastalıkların ve İlgili Sağlık Sorunlarının Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması'nda (ICD-10) ve Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Sınıflandırması'nda (DSM-IV) Asperger bozukluğu olarak tanınmıştır. AS’nin birçok yönü hakkında cevaplanmamış sorular bulunmaktadır; örneğin AS ile yüksek işlevli otizm arasındaki ayrım şüphelidir;[3] kısmen buna bağlı olarak AS’nin prevalansı kesin olarak belirlenmemiştir. Her ne kadar araştırmalar genetik kökenli olduğunu desteklese ve beyin görüntüleme teknikleri beynin özel bölgelerinde yapısal ve işlevsel farklılıklar tespit etmiş olsa da AS’nin kesin nedeni bilinmemektedir. Asperger sendromu için tek bir tedavi yoktur ve çeşitli müdahalelerin etkinliği yalnızca sınırlı veri ile desteklenmektedir. Müdahaleler belirtileri ve işlevselliği geliştirmeye yöneliktir. Tedavinin ana yöntemi davranışsal terapidir ve zayıf iletişim becerileri, takıntılı ya da yineleyici rutinler ve sakarlık gibi özel bozukluklar üzerine yoğunlaşır. AS’i olan bireylerin büyük çoğunluğu farklılıklarıyla başa çıkmayı öğrenebilmektedir ama bağımsız bir yaşam sürebilmeleri için sürekli moral desteğe ve teşviğe ihtiyaçları olabilir.[4] Araştırmacılar ve AS’li kişiler, AS’in iyileştirilmesi gereken bir hastalık ve normalden bir sapma olduğuna dair görüşlerden uzaklaşılıp, bunun bir engellilikten çok farklılık olduğu görüşüne yakınlaşılmasını sağlamıştır.[5]

    Özellikleri

    Yaygın gelişimsel bozukluklar dan biri olan Asperger sendromu tek bir semptomdan çok bir dizi semptom ile ayrılır. Sosyal etkileşimde bozukluklar, stereotipik ve sınırlı ilgi ve eylemler ve bilişimsel gelişimde klinik anlamda önemli olmayan gecikme görülmemesi ile dil becerisinde genel bir gecikme olmamasıyla belirlenir.[12] Dar kapsamlı bir konuyla yoğun ilgilenme, tek yönlü laf kalabalığı, sınırlı prozodi ve tonlama, ve motor sakarlık bu durumda tipik olarak rastlanır ancak tanı için gerekli değildir.[3]

    Sosyal etkileşim

    Empati gösteriminin eksikliği büyük ihtimalle Asperger sendromunun en önemli fonksiyon bozukluğudur.[2] AS’i olan bireyler sosyal etkileşimin en temel noktalarında zorluklar çeker, bunlar arkadaşlık kurmakta başarısızlık, diğerleriyle kendiliğinden gelişen ilgilerden ya da başarılardan zevk alma, sosyal ve duygusal karşılıklılık eksikliği, ve göz teması, yüz ifadesi, duruş, ve el hareketleri gibi sözel olmayan davranış eksiklikleridir.[1]

    Otistiklerin aksine AS’li insanlar genellikle kendi içlerine kapanık değildir, beceriksizce de olsa başkalarına yaklaşırlar, örneğin favori konuları hakkında tek yanlı, uzun soluklu bir konuşmaya başlarlar ama dinleyicilerinin sıkılma ya da bir an önce oradan ayrılma gibi tepkilerinin ve duygularının belirtilerinin farkına varmazlar.[3] Bu sosyal beceriksizlik "aktif ama garip" olarak adlandırılmıştır.[3] Sosyal etkileşime uygun olarak tepki vermekte bu başarısızlık başkalarının duygularını önemsememe gibi görülebilir ve hassas olmadıkları kanısına varılabilir. AS’li çocukların bilişsel yetileri sıklıkla laboratuar ortamında sosyal normları anlamalarına izin verir,[1] yani başkalarının duyguları hakkında teorik bilgileri anladıklarını gösterebilirler ama gerçek yaşamlarında bu bilgilerini kullanarak davranmakta zorluk çekerler.[3] AS’li kişiler sosyal etkileşimi gözleyerek yaptıkları analizle katı davranışsal ilkeler kurabilir ve bunları beceriksizce, katı ve sosyal yönden naif bir şekilde uygulayabilirler, örneğin zorla göz teması kurmak gibi. Arkadaşlık için çocuklukta duyulan arzular, başarısız sosyal karşılaşmalar sonucu körelebilir.[1]

    AS’li bireylerin şiddet içeren ve suç oluşturan davranışlara meyilli olmaları varsayımı incelenmiş ve verilerle desteklenmediği bulunmuştur.[1][13] Çok sayıda kanıt, AS’li çocukların suç işlemekten çok mağdur olduklarını göstermektedir.[14]

    Sınırlı ve yineleyici ilgi ve davranış
    AS’i olanlar sıklıkla dar kapsamlı bir konuya yoğun ilgi gösterir, bu resimdeki çocuğun moleküler yapılara olan ilgisi gibi.Asperger sendromu olan kişiler sınırlı ve yineleyici ve bazende anormal olarak yoğun davranışlar, ilgiler ve eylemler gösterir. Katı rutinler ve ritüellere sadık kalır, stereotipik ve yineleyici şekillerde hareket eder ya da nesnelerin parçalarıyla kendilerini meşgul ederler.[12]

    Özel ve dar ilgi alanları ile ilgilenmek AS’nin en çarpıcı özelliklerinden biridir.[1] AS’li bireyler çok dar kapsamlı bir konuda, ana konuyu gerçekten anlamadan, örneğin dinozorlar ya da fritözler hakkında ciltler dolusu detaylı bilgiyi toplayabilir.[1][3] Örneğin bir çocuk fotoğrafçılık hakkında hiçbir ilgi göstermedem fotoğraf makinesi model numaralarını ezberleyebilir.[1] Bu davranış anaokuluna gelindiğinde belirgin hâle gelir.[1] Bu özel ilgilir zaman zaman değişiklik gösterse de, gittikçe daha sıradışı konularda ve daha da dar kapsamlı olur ve sosyal etkileşimi öyle etkiler ki tüm aile bunun içinde yer almak zorunda kalır. Dinozorlar gibi konular genellikle çocukların ilgisini çektiği için bu semptom farkedilmeyebilir.[3]

    Konuşma ve dil
    Her ne kadar Asperger sendromu olan çocuklar dikkate değer bir gecikme olmadan dil kullanma becerilerini kazansalar ve AS’li olanların konuşmaları dikkate değer anomaliler içermese de dil becerisi edinme ve kullanımı sıklıkla atipiktir.[3] Anormaliklerin içinde laf kalabalıklığı, ani geçişler, kelimeleri gerçek anlamıyla yorumlama ve nüansları yanlış anlama, yalnızca konuşana anlamlı gelen metaforları kullanma, işitsel algılama bozuklukları, sıradışı bilgiçlik taslayan, formel ve idiosinkratik konuşma ve ses şiddeti, tonlama, prozodi ve ritim gariplikleri bulunur.[1]

    İletişim modellerinin üç yönü klinik ilgiyi çeker: Zayıf prozodi, yüzeysel ve ayrıntılı konuşma, ve dikkat çekici laf kalabalıklığı. Her ne kadar vurgu ve tonlama otizmden daha az rijit ve tekdüze olsa da AS’li kişilerin sınırlı tonlamaları vardır, konuşma sıradışı bir şekilde hızlı, düzensiz ve gürültülü olur. Konuşma bir tutarsızlık hissi uyandırır, karşılıklı konuşma genelde dinleyeni sıkan konular hakkında monologlardan oluşur, yorumlar için geçerli bağlamları sunamaz, ya da düşünceleri dışarıya vurur. AS’li kişiler dinleyenin konuşma ile ilgilenip ilgilenmediğini takip edemezler. Konuşan bir türlü sadede gelemez ve dinleyenin konuşmanın içeriği ya da mantığı üzerine düzeltme yapması ya da konuyu değiştirmeye çalışması genellikle başarılı olamaz.[3]

    AS’li çocukların yaşlarına göre olağanüstü bir kelime hazineleri vardır ve "küçük profesörler" diye adlandırılırlar ama mecazi konuşmayı anlamakta zorlanırlar ve kelimeleri gerçek anlamları dışında kullanmazlar.[1] AS’li bireyler, mizah, ironi veya sataşma gibi mecazi anlam taşıyan dilde özellikle zayıftırlar. Genellikle mizahın bilişsel temelini anlarlar ama içeriğini anlayamadıkları için hoşnut klamazlar.[10]

    Diğer özellikleri
    Asperger sendromu olan kişilerin tanıdan bağımsız ama bireyi veya ailesini etkileyen belirtileri ya da semptomları olabilir. Bunlar algıdaki farklılıklar, motor becerilerde, uyku ve duygularda sorunlar olabilir.

    AS’li bireylerin işitsel ve görsel algıları genellikle mükemmeldir.[17] OSB’li çocuklar genel olarak düzenlenmiş nesneler ve çok bilinen görsellerde bulunan ufak değişiklikleri çok çabuk algılayabildiklerini gösterirler,[18] Buna karşın yüksek işlevli otizmi olanlarla kıyaslandığında AS’li bireylerin görsel-uzamsal algıyı, işitsel algıyı ya da görsel hafızayı gerektiren bazı görevlerde eksiklikleri olduğu görülür.[1] AS ve OSB’li birçok kişide başka sıradışı duyumsal ve algısal beceri ve deneyimler bulunur. Sese, ışığa, dokunmaya, dokuya, kokuya, ağrıya, sıcaklığa ve diğer uyaranlara karşı sıradışı bir duyarlılığa ya da duyarsızlığa sahip olabilirler ve örneğin az bir kokunun bir rengi çağrıştırdığı sineztezi sergileyebilirler;[19] bu duyumsal tepkiler diğer gelişimsel bozukluklarda da bulunur ve AS ya da OSB’ye özgü değildirler. Otizmde dövüş ya da kaç tepkisinin artmasına ya da alışkanlık ediniminin başarısızlığana ilişkin çok az dayanak bulunu ama duyumsal uyaranlara azalan tepki hakkında daha fazla kanıt vardır, yine de çeşitli çalışmalar arada farklılık olmadığını göstermektedir.[20]
     
  9. SahEmre

    SahEmre Emre

    Mesajlar:
    2.481
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Okuma Salina 4.20 Salina 100-200 - Lineaeffe Extreme Cast 4.40 180gr. - Okuma V-System 240 10-40g
    Favori Makine:
    Ryobi Proskyer Nose Power - Shakespeare Mach 1 XT
    En İyi Avı:
    Küçük beyaz; 7 cm. Kuzey batı Antartika Sığlıkları..
    Emre iyi teşhis koymuşsun ayakta alkışlıyorum seni.. Olaya son noktayı koymuşsun adeta..
    :clap2::clap2::clap2::clap2::clap2::clap2::clap2:
    :clap2::clap2::clap2::clap2::clap2:


    Birebir uyan semptomları yakalamışsın.

    Bu rahatsızlığın safhaları vardır mutlaka, bu örnekte hastalık neroza aşamasına gelmiş gibi görünüyor.

    Artık tıbbi olarak geri dönüş olur mu olmaz mı terreddütlerim var..
     
  10. mufi

    mufi Muvaffak İŞMEN

    Mesajlar:
    3.332
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    kıyı balıkçılıgı standart malzeme oltakamışı ve makine
    Favori Makine:
    Daiwa GS 9
    En İyi Avı:
    her av iyidir yeterki usule uygun olsun
    Ben kıyıdan takılayım çok uzatmadan . zaten bi konu ne kadar uzarsa o kadar deforme olur...

    Serdar kardeşim sadece bu cümle için şunu diyebilirim..
    cehalet-sorumsuzluk-yozlaşma-denetimcininde denetimi olmaması -basiretsiz amirler- kişiliksiz insanlar - kısaca kokuşmuş bir zihniyetin neticesi denetim olmuyor..olamıyor bunuda herkes bilir..
    laf ola kanun yapılır kural konur.. ama onu denetlemekle görevli olan işini yapmaz , onun üstüde işini yapmaz..teee en baştakii üste kadar hepsini al vur birbirlerine..
    yoksa deneticinin insanlara felan acımasından yada başka bir sebepten ..değil
     
  11. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    İki boş teneke bolca gürültü üretmiş. Bu kadar zavallılaşabilen bu insan müsvettelerine cevaba hacet yok Muvaffak abi. Onlara değilde doğuran analarına acırım, zira sevinmiştir birde oğlan doğurdum diye, ne bislin büyüyünce insan bile olamayıp müsvette kalacaklarını...

    Ama işte bu müsvetteler bize seninde bahsettiğin yozlaşmayı, cehaleti gayet güzel gösteriyor. Bu gibi müsvetteler kendilerini balıkçı sanıp gezdikçe, elbette bu sorunlar çözülmez abi, haklısın.

    Ha, zaten çözülmeyeceğini bende biliyorum. Ama birilerinin bunları tarihe not düşmesi de gerekiyor.
     
  12. SahEmre

    SahEmre Emre

    Mesajlar:
    2.481
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Okuma Salina 4.20 Salina 100-200 - Lineaeffe Extreme Cast 4.40 180gr. - Okuma V-System 240 10-40g
    Favori Makine:
    Ryobi Proskyer Nose Power - Shakespeare Mach 1 XT
    En İyi Avı:
    Küçük beyaz; 7 cm. Kuzey batı Antartika Sığlıkları..
    doğru düzgün kullan kelimelerini serdar ana lafı ne oluyor
     
  13. John Dory

    John Dory Emre

    Mesajlar:
    632
    Şehir:
    istanbul - bodrum
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz 70 cl, İstanbul Boğazı
    Yine hakarete başladın ama ayıp oluyor. Medeni insanlar gibi konuşuyorduk burada. Tedavine faydası olur diye bir parça bilgi vermiştim. İster kullan, ister kullanma.

    Bu arada nereden çıkardın ama ben balıkçıyım diye gezmiyorum. Hobi olarak balık tutuyorum, başka işim var gücüm var benim. Ama senin 7 gün 24 saat aralıksız buraya sayfalar dolusu yazmana bakarsak senin pek işin gücün yok.
     
  14. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    Yok valla anlaşabilmek mümkün değil. Benim balık salmak gibi bir niyetim veya bunu öğrenmek gibi bir isteğim yok ki. Ben lüferi palamutu geri salmam. Önemli olan mevsiminde ve kararında avlanmaktır. Ben bunlara dikkat ediyorum kendi çapımda. Balık geliyor diye 100 tane 200 tane yakalarsan bunun adı açgözlülüktür. Aynı şekilde gırgırlar bulsalar 100bin tane lüferi çevirip avlayacaklar. Çünkü lüfer=20 TL. Hangi bilinç onları vazgeçirecek bu paradan?

    Şimdi hayvan pazarlarında ineğin tanesi 4-5 bin liraymış. İnek doğada serbest gezinen bir hayvan olsa, insanlar bırakırlar mı o hayvanı? Balık da aynı şekilde, sen istediğin kadar teori üret, o balığın bir ekonomik değeri varsa ve ortada başıboşluk varsa insanlar o kaynağı sonuna kadar tüketir. Yani bu sadece balık için geçerli değil. İnek için de böyle, daldaki erik için de böyle. Tüketilmesin isteniyorsa sınırları çizilecek, yasak konulacak, denetlenecek, ceza verilecek.

    Herkes sen gibi olsa tabi iyi de, senin bu durumun tesadüfi. Yani balık sevmemenle ve o balığa muhtaç olmamanla alakalı bir durum. Yoksa senin de balığın haklarına gösterdiğin bir saygı yok. Sen balığı yaralama veya öldürme pahasına avlamaktan zevk alıyorsun, yapma dersen hastir çekerim diyorsun. Sen nasıl yaptığının yanlış olduğunu kabullenip keyfinden feraget edemiyorsan, balığı yemesini sevenler de bundan feraget etmez, etmiyorlar. Bir yaptırım olmadığı sürece de, sen balık avlayıp salmaya devam edersin, diğeri bohçacılığa devam eder herkes denizden neyi almak istiyorsa onu alır.
     
  15. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Eğer inekten filan kafanı çıkarır, ahırdan kurtulur bir bakarsan, defalarca kez açıkladık, hangi bilincin onu sağlayabileceğini.

    Zaten bizde bunu diyoruz. Başka bir şey söyledik mi? O başıboşluğun varolma sebebini ekliyor olmamız tek fark. Bunun sebebi, balığın et deposu olarak görülmesi. Ve bunun da tek çözümü var: Balığın bir canlı olarak görülmesi.

    Balığın bir canlı olarak görülmesi aslında işin hikaye kısmı. Sorun, balığın bir et olarak görülmekten çıkması. Bu sağlanınca, insan balığı bir şey olarak görmek isteyecek, o boşlukta zaten otomatikman balığı bir canlı olarak görmekle dolacak. Bu da, şu anda yaşanan balıkların ganimetmiş gibi yağmalanmasının önüne geçebilmek için önemli bir bileşen. Elbette bununla bitmez, ama bu eksik olursa, ötesi eksik kalır.

    Yani:

    İşte bunun olması için bu söylediğimiz olması gerekiyor. yoksa boyuna böyle eğitim şart, denetim şart nakaratları söyler, gırgırlara tempo tutuvermiş oluruz. En baştaki bakanından, en uçtaki gırgırda ağ çeken tayfaya kadar herkesin gözünde olay et sorunu. Bilim adamları bas bas bağırıyor, 25 cm diyor, hala 20cm'le kıvırmaya çalışıyorlar. Dahası ona da apaçık göz yumup aha görüyoruz, balığı Sarıyer'de kırdırıyorlar.

    Sen hala işte bunu anlamıyorsun. Senin bu dediğin gibi bu mevzular çözülmüyor, sittin senede çözülmez. Geç artık bunları, uyan artık.

    Töbe ,tööbeee, kaç defa söyleyeceğiz? Benim yaptığım yanlış değil.

    Dahası senin balığı yakalayıp yemende yanlış değil. Sana yemeyin, yakalamayın diyen var mı?

    Hala mı, daha mı yazmamız gerekiyor. Sadece meseleye bakış açını değiştirmen gerekiyor. Balık et değildir, daha fazlasıdır. Eğlencedir, heyecandır, avcı içgüdüsünün tatminidir. Ekosistemin bir parçasıdır. Var olma hakkı olan bir canlıdır, vesaire...

    Eğer bu bakış açını değiştirebilirsen, bu iş düzelir, yoksa, böyle sayıklar dururuz forum köşelerinde bol bol, başka hiç bir halt olmaz, ki aha ortada olmuyor..

    Mufi abimiz diyor, yobazlık, cehalet şu bu... Evet, bunlar elbette en temel etmenler. Ama bunu değiştirmek çok zor, iki nesil sürer bu ki, balıkların o kadar zamanı yok. Ama balığı et olmaktan kurtarmak, gayet mümkün.

    La havle... İki gözüm, canım kardeşim, senin okuma özrün filan var mı? Kimseden balık tutup yeme hakkından feragat etmesini isteyen oldu mu? Nerden uyduruyorsun ki, sanki ben bunu demişim gibi..

    Ama sen şunu görüyorsun. Oltacı 5cm balıkla kovalar doldurmayı hakkı görüyor. Gırgırcı 15 cm çinekopu yakalayıp satmayı hakkı görüyor. ama dahası, bunu düzenleyecek, denetleyecek olanlarda onların buna hakkı olduğunu düşünüyor. Uyan artık bir, ortada sadece bir dümen var. Daha iki sene önce çinekop 14 cm edivermediydi bunlar? Kimden ne medet umuyorsun? bu mantaliteyle bunu düzelteceğinin hayalini mi kuruyorsun?

    Hah işte, o yaptırımın olabilmesi için, yakaladığı balığı salanların çoğalması gerekiyor. Hemde boyuna, posuna, tadına filan bakmadan. Sen ise, "madem yemeycen, ne yakalayıp eziyet ediyon?" noktasından bu imkanı başından iğdiş ediyorsun.

    Siz bu mesela Avrupa'da, ABD'de nasıl biraz düzene girdi sanıyorsunuz? Onlar balık kotasını filan belirlerken gidip et hesabı, seneye ne yiyeceğiz hesabı yapmıyor. Onlar, balık nesilleri ve ekosistemi düşünüyor.

    Yakala bırak denen olayın çıkışı, 1950'li yıllar Aret.. Bu bir kaç delinin tribi değil, işte burada yazılanları görmüş, bu şekilde uygulamış kişilerin getirdiği bir sistem. Ve bu sistem, neticesini vermiş, pek çok yerde zorunlu hale gelmiş.

    Siz ise hala, amanda balık ettir, yemeyeceksen tutmak zulmdür vs. diyerek bu koca gerçeği görmekten kaçıyorsunuz...
     
  16. karetta

    karetta okan

    Yaş:
    32
    Mesajlar:
    152
    Şehir:
    trabzon
    skylu abi sen gırgır geçiyorsun espirnin peşindesin öyle anladım:)
     
  17. Şimal

    Şimal İsa Sivri

    Yaş:
    53
    Mesajlar:
    12.617
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Lineaeffe Surf Mill 4.20
    Favori Makine:
    Daiwa Emcast Plus 5000
    En İyi Avı:
    Balık Avı Dostlarım...
    Arkadaşlar, sayfalardır yazıyorsunuz, gözlerinize, zamanınıza yazık...Birbirinizi ikna edemeyeceğiniz belli, lütfen yeter artık, bundan sonraki muhabbetiniz istenmeyen noktalara varacaktır.Kısacası, evet balık saygı duyulması gereken canlı bir varlıktır ve bazı insanlarda onu yerler:)
     
  18. Aret

    Aret Aret

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    3.438
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Kalkan 4,5 kg. (Boğaz'da)
    İstenmeyen bir noktaya varacağımız yok, Serdar abiyi de tanıyorum zaten de, evet kesinlikle haklısınız bir sonuca ulaşamayacağımız ortada.
     
  19. mufi

    mufi Muvaffak İŞMEN

    Mesajlar:
    3.332
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    kıyı balıkçılıgı standart malzeme oltakamışı ve makine
    Favori Makine:
    Daiwa GS 9
    En İyi Avı:
    her av iyidir yeterki usule uygun olsun
    Arkadaşlar !! .. şu bahçededeki havuzun etrafında koşmaktan vazgeçin artık yorulmadınızmı ?

    terlediniz..
     
  20. toprak_su

    toprak_su Toprak

    Yaş:
    36
    Mesajlar:
    3
    Şehir:
    İstanbul
    En İyi Avı:
    Henüz kayda değer değil. :)

    Öncelikle merhaba; 1.si balığı bir canlı olarak görmek gerekir; birey olarak değil. Dünya'da birey diyebileceğimiz tek canlı insandır. Burada şunu da düşünmemiz gerekir: insanın yiyebildiği her şey canlıdır zaten. Canlı olmayan hiç bir şeyi yiyemezsin. 2.si yiyemeyeceğin, onu bir şekilde değerlendiremeyeceğin (görsel olarak, ilaç yapımında, kimyasal yapımında vs.) herhangi bir canlının ölümüne sebebiyet vermek doğal dengeye zarar vermek bakımından yanlıştır ve caniliktir.

    Demem o ki yanlışlıkla yakalanan o köpek balıklarının denize tekrar atılması gerekliliği bir insanlık görevidir. Atmamak da bireyin özgür iradesiyle karar verebileceği bir durumdur; fakat sanıyorum bu haberi okuyan hemen herkesin görüşü bu yönde. Kamu vicdanı her zaman dikkate alınmalı bence.

    Evet balık tutmak zevk işidir. Benim tanıdığım hiç kimse ''aç karnını doyurmak için'' yapmıyor bu işi. Fakat hiç tuttuğu balıkları çöpe atan birine de rastlamadım. Zaten ''aç karnını doyurmak için'' tabirinin kullanılması da şık olmamış.

    Güzel kalın.