Merhabalar, Yarın Çatalca'nın Çilingoz Mesire Yeri'ne gitmek gibi amacı maksadını aşan öyle çılgınca bir fikrimiz var. Acaba " Ne takım taklavat götürmek gerekir? Denizden mi tutulur, gölden mi?" gibi soruları yanıtlayabilecek bir arkadaşımız var mıdır? Ve hatta "orda şu balığı şu takımla çok fena tutarsınız" gibi bir öneri çok da makbule geçer. Şimdiden teşekkürler... Sevgiler & Saygılar. P.S: Aslında nasıl gidilir diye sormak için açmıştım konuyu ama son anda buldum. Bari çevireyim yanmasın dedim..
Gittim gördüm geldim.. Bi daha gidersem de 2 olsun. Aha da buraya yazıyorum. R-E-Z-A-L-E-T! Detayları yazacağım. Şimdi arabanın arkasındaki midye ve istavritler kokmadan Bostancı'ya gidip biraz balık besleyeyim
Şindi efenim şöle; Pazar günü öğlen esintisiyle "haydi çoluk çombalak bir yerlere gidelim" düşüncesiyle arkadaşlarımız olan bir çift ile birlikte (bkz. beyaz) yola koyulduk. "Adı en zor hatırlanan yer neresidir?" sorusunun yanıtını Çilingoz olarak bulduk, ki adını da sık sık unuttuk ("Gozalak, çilingir, horozbina, çilhoroz... hah Çilingoz" evet aynen böyle oluyor) Tarif şöyleydi; "TEM'den yardırın Çatalca civarından çıkın, Binkılıç'a doğru gidin, hemen orda sağda. Hafif de bir toprak yol var. Tadına doyamayacaksınız, varınızı yoğunuzu satıp yerleşmek isteyebilirsiniz. Çok fena halde balık var. Hem dere, hem göl, hem karadeniz var. Hatta oltayı denize 30cm mesafede tutuyorsun, balık gelip atlıyor. Süper de bir koy var denize girmek için, pırıl pırıl. Allahallah!" Biz ne bilelim adamların oraya helikopterle gittiğini? Neyse efenim, bu gaz bizi şişirdi haliyle.. Koyulduk yola. Öncelikle kumburgaz ile kemerburgaz'ı birbirine karıştıran bir tarif nedeniyle kemerburgaz yöresine yaptığımız bir gezi neticesinde, "çilingoz diye bi yer efsane değil, var öyle bi yer, ama burda değil" diyen bir vatandaşımızın yardımıyla istanbul'un diğer ucuna (Hasdal kışlası civarından geçerek tünelin içine girerek...) yöneldik. Efenim, Çatalca'ya gelende benliğimizi bir sevinç kapladı. "Ahan da geldik yau" dedik.. Yalnız Tabii biz tam yolu bilmediğimiz için ikide bir birilerine soruyoruz, ve her sorduğumuz kişi sanki "Abi buradan Frankfurt'a nasıl gideriz?" demişiz gibi bir el hareketi yapıyor. Her seferinde "La Havle ve La kuvveten" diyerek yolumuza devam ediyoruz. Çatalca'dan izzettin köyüne doğru gidiyoruz.. 4km Çatalca-İzzettin köyü arası. İzzettin abileri geçtikten sonra (izzettinler de aynı el hareketine muktedirler) kestanelik adlı bir kasabaya geliyorsunuz. Normalde tarife uyarsak, Binkılıç kasabasına gideceğiz, oranın çıkışından sağa döneceğiz, 17 km felan daha gideceğiz. Ve fakat Kestanelik girişinde Çilingoz yazan ve nereyi gösterdiği belli olmayan bir tabela var? "Yaw sola dönüp 40 km gittikten sonra 17 km sağa gideceğimize, 23 km burdan dümdüz gidelim aynı yere geliriz? Di mi?" adlı Macellan esintisiyle daldık Kestanelik'in içine.. Bu arada yolların bozuk olduğunu duymuştuk. Fakat güldük geçtik. Çünkü geçtiğimiz yollar bozuk ama neticede asfalttı. "Ahahah yau ne yumuşak ayak insanlar, bu yola da bozuk diyorlar, bozuk yol görmemişler ehihihihi" diye eğlenerek dayandık gaz pedalına 20-25km felan gittik... Neyse efenim, bir süre sonra yol bitti. Ama Çilingoz yok? Sorduk, birisi tarlayı gösterdi, "Abi burdan düümdüz gidiceksiniz" dedi.. El hareketinden bahsetmiyorum bile... Ordan düümdüz girdik. Dikkatinizi çekerim, "yola girdik" demedim; girdik dedim. Yol diye birşey yok. Yalnız tozdan bembeyaz olmuş çalılıkların arasından geçmek lazım. Arkadaşlar, ben ettim siz etmeyin; arabada rot, balans, ön takım diye birşey kalmadı. Hepsini yolda bıraktık. Allahtan benzin almışız, yoksa arabanın kendisini de bırakacaktık. Hamile olan arkadaşımızı yolda doğurmaması için ikna etmeye çalıştık, netekim son anda doğurmaktan vazgeçti de bebişin nüfus kağıdına Çilingoz yazdırmaktan kurtulduk. 45 dakika sonra Çilingoz'a ulaştık. Çilingoz Orman bakanlığı kampı'na otomobil girişi 5YTL. İçride ne var? Ortaasya'dan yeni göç etmiş ve çadırlarla yerleşik yaşama geçmiş bir grup Türk kavmi orayı mesken tutmuş. Kavim Tzigane kavmi de olabilir, emin değilim. Görüntü itibariyle söyleyebiliyorum. 1200 metrelik (Çatalca kaymakamlığının yalancısıyım) sahil şeridi büyük oranda Ümraniye çöplüğünden esinlenilerek dizayn edilmiş. Muhteşem doğal koy, rekreasyon ile çöp ve WC alternatifi olarak hizmete sunulmuş. Deniz muhteşem: ayağınızı sokuyorsunuz, anında asfaltla kaplanıveriyor. Belediye masraftan çekinmemiş. Zannediyorum yola dökülmek üzere gönderilen asfaltı burada değerlendirmişler. Onun dışında diken, çamur ve bir adet de karasinek & sivrisinek yetiştirme çiftliği var. Balık yok. Göl yok. Dere yok. Dönüşe geçtik 1 saat sonra. Ama unuttuğumuz pek çok küfürü hatırladık. Nostalji oldu. Akabinde 154kmlik bir dönüş yolculuğu ve 2 saat sonra evimizdeydik. Gitmek isteyenlere söyleyebileceğim ne olabilir...? İyi düşündünüz mü? Buna değer mi? Selamlar...
İşteeee o yüzden bilmediğim bir yere kolay kolay önceden orayı görmüş biri olmadan asla gitmem. Ben biraz garantici biriyim herhal. Neyse ,bunla geçmiş olsun. Daha beteri de olabilir arabanız yolda kalabilir veya arkadaşının çocuğunun ebesi olabilirdin
Doğrusu Selim Kardeş, birileri bana 1 yıl önce "balık tutmak için Allah'ın unuttuğu yere gidecen" deseydi öyle acı acı yüzüne bakardım... Ben gezerim yane yane, balık aşkı boyadı beni kane, Yunus HorNET
Bana da biri sabahın köründe kalkıp balık avlayacaksın deseydi dalga geçerdim Şimdi hayatımın bir parçası oldu çıktı
Gürkan her ne kadar hayal kırıklığı yaşadığınız bir yazı olsa da harika yazmışın,yani kusura bakma ama gülerek,adeta bir komedi filmi seyreder gibi okudum elimde olmadan.Allah iyiliğini versin senin emi
hornet... 5 yıl kadar önce ben de gitmiştim çilingoza.. gerçi yolu biliyordu birlikte gittiğimiz arkadaş, bu kadar dolanmamıştık giderken ama, 5 yılda değişen bi şey olmamış demek ki.. fotoğraf aynı fotoğraf.... üzüldüm senin adına...
Gürkanım Çilingoz madurum, sabah kahve molamızda iki kelam ettik anlattın bana olayı ama burayada iki öğüt eklemek istedim haddim olmayarak. Sen aklı başında, yakışıklı diyemicem, çok zeki, hırslı, oturmasını kalmasını bilen diyemicem sabahtan bir oturuyorsun bidaha paydosta veya wc için kalkıyorsun, bir vatandaş olarak nasıl bukadar büyük bir hata yaparsın. ki sen araştırmayı seven bir işe kalkışmadan incik cıncık araştıran sorup soruşturan sen, ben bu yaşadıklarına çok şaşırdım. senin araştırmacı ruhunu bilmesem neyse. uzun lafın kısası sana fırça atmıyorum, kezaa sen sen ol sakın bir daha gideceğin yere, birisinin, tanıdığının, görenin, orayı bilenin, fikrini almadan gitme. Bu sana büyük bir ders olmuştur. Size yollarda kötü bişeyler olmamasına sevindim. Sağlıcakla kal.
Eheh abi iyi diyon hoş diyon da, yakışıklı olmayan ama sempatik olan Selçuk abim; Tırım tırım aradım netten. Ayrıca buraya da yazdım, yankı bile yapmadı. Bak sen de googlela Çilingoz diye. Sen de göreceksin övgüleri, asparagas haberleri.. O araştırmalara kandım da gittim zaten...
Google çıkalı, kendi kendini "kaz yularına salma" vakaları görülmeye başladı, bu da onlardan oluyor sanırım... Eski zamanda padişahın biri vezirine kızmış, boyuna ayak altında geziyor diye. Bir gün sadrazamı çağırmış, bu vezire ne etsekte kurtulsak.. Sadrazam akıl vermiş, Padişah yapmışş.. Bir gün, vezir, şeyhülislam filan otururlarken padişah: "duydum ki, şu havuzdaki kazlara yular takmayı beceren, sırat köprüsünden onların sırtında geçermiş... Bu yularlar da fizanda pek ehven bulunurmuş".. Şeyhülislam "Öyledir, devletlum" demiş.. Padişah, "Şöyle hayırlı bir kulumuz çıksa da, bizede getirse, bari " gibisinden bir şey söylemiş. Vezir, farkında zaten, pek sevilmediğinin, tez yol düşmüş, fizana "kaz yuları aramaya"..
yapma serdar yüklenme gürkana bukadar. gürkanın yerinde bizlerden biride olabilirdi. ben yazımda biraz yüklendim ama seninki biraz ağır olmuş gibi. neyse gürkan öyle çiğ değildir, absorbe eder durumu.
Estağfurullah, yüklenmek ne haddimize.. Ama, kaz yularına salınmakta bana yaklaşabilen birilerinin olduğunu bilmek güzel oluyor netekim.. Bir ara, elime haritayı aldım. Hım dedim, Hımm hımm dedim.. Bir noktayı işaretledim boğazda.. Sonradan öğrendim ki, burası Çengelköy'müş. Otobüse bindim, Esenler'de indim. eminönüne indim, oradan vapurla üsküdar'a. Ordan bir otobüse bindim burası şurası mı derken, Kavacık'a çıktı otobüs.. Oradan Yayan kuleli'ye. Ama burası değil benim işaretlediğim yer, oarası biraz kuytu gibiyidi filan derken, yürüye yürüye Üsküdar'a indim taa.. Meğer benim işaretlediğim yer, yalıların olduğu yermiş. Neyse, taksi tuttum, gerisin geri Kuleli'ye çıktım. O zaman adını filan bilmiyorum, aha burda dur dedim taksiye. Saat oldu 15:00. Evden çıktım 07:00.. elimde 3 m göl kamışı. 50 gr kurşundan başkası yok elimde.. Akıntı malum.. elimde çapari var, yem tutup yemli atıcam. Çapariler 15 cm aralıklı, bizim gebze işi. Sonucu tahmin edebilirsiniz sanıyorum.. İşte böyle bir anısı olanın, gürkan'a bu mevzuda söyleyecek bir lafı olabilir mi?
Yahu serdarcım sen vezirdende betermişsin yahuu)))))))) bilmemek ayıp değil öğrenmemek hesabı. bende 2 ay önce bu siteye kayıt olduğumda balıkçılığın hiçbirşeyini bilmiyordum. ama sağolsun arkadaşlar çok yardımcı oldu. şimdi kendimi 2 ayda amatör balıkçı ilan ettim bile. Ama şuda bir gerçekkki senin yaşadığında tam bir Akılsız BAşın Cezasını olmuş hani. serdarcım sanada geçmiş olsun yaşadıklarından dolayı. Sevgilerimle.
Ne demezsin? Şimdi burada, şu yandaki 7m, beyaz filan bakıpta, aşmış filan demişsindir, ne gezer? İşte aştığım tek şeyler bunlardır. Daha dur sen, ne andavallıklarımı okuyacaksın, bir gör..
Aah ah... Yeni nesile hiç anlatmıyorlar galiba... Hem de İzmir'den... Smyrna (Smyrne) İzmir'in tarihteki eski adlarından biridir. Google'da aratabilirsin. Tıpkı Istanbul - Konstantinapole (Konstantinapolis) gibi.
