Asıl çaparicilik başlayınca ne olacak bakalım. Dolu dolu çapari gelince o küçücük balıklar sarıkanat olmaz mı üff hemde öyle bir olur ki. Çapari balığına da hayır, yaşasın rapalacılık ve rapalalar.
Uluç bu şekilde gidese zaten lüfercilik olmaz bol bol çinekopçuklar sarıkanat sarıkanatcıklar lüfer olup gözümüze gözümüze sokacaklar göreceğiz
Buna benzer bir tartışmada köprüden çıkan yada bogazdan çıkan kraça içinde vardı..adam başı şu kadar kraça tutulsa toplamda şu kadar ton eder felan .. Aynı fikirdeyim..ancak derin sulardan çıkan Serranidae türlerinin geri dönüşü olmuyor.. Sevgili kardeşim en başta dedim ya ona bişi daha ekliyeyim.... ''Vicdan'' bunu kontrol altına almak imkansız..gecesi var kışı var her zaman her yerde kanun takipçisi olamaz.. vicdan muhasebesi..
Sevgili Aliço, basıp gidiyor olması, kurtulduğu anlamına gelmiyor. Eğer deniz fazlaca soğuksa, sıcak suya ulaşamaz asla ve ölür, ya dipte yengeçlere, ya da su üstünde martılara kalır. Çinkop için sıcaklık limiti 8 derece. Bunun altında yaşayamaz. Çinekop/lüferin sevmediği ve kaçtığı sular ise, 14 derecedir. Yani, 14 dereceden soğuk suları sevmez, nadiren girer, oyalanmaz oralarda. Ama 8 dereceye düşerse, metabolizması enerji üretemez ve hemen değil ama dakikalar içinde ölür gider. Genelde bu süre de, termoklin'e ulaşmak için yeterli değildir. Çünkü, asıl sorun, dipten çekilen balığın zaten vurgun yemiş olması, sersemlemiş olmasıdır. Gerek bu gaz şişmesinin etkisi, gerek soğuğun etkisi, çinekopu aptal eder ve dibin yolunu bulamaz. Bir süre dernie gider, 2-3 kulaç sonra bir yöne döner ve yukarı aşağı birer kulaç gider gelir, sıcak su bakar ve bulamayıp çoğu zaman ölür. Ölüsü de genelde dibe çöker. Eğer çinekopu çekerken, biraz yavaş çekilebilirse, belli yüksekliklerde biraz oyalandırılıp alışması ve dekompresyon olması sağlanırsa, o zaman yaşama ihtimali biraz belirir. Bu sadece çinekop değil, hemen her balık için geçerlidir. Ki hava kesesini boşaltamayanlar, zaten hemen ölür gider. Çinekop bu sorunu yaşamaz. Örneğin Akya, dipten tutulursa, derinlik sadece 13-14m ancak olmasına rağmen, çıkınca vurgun yemiş olur. Akya, genelde kolay çekilr, ama tekneyi görünce fişekler ve pek çok aceminin iğnesinden kurtulur. O pek çok acemi, kaçtı, ah vah derken balığı takip etmez. Ama genelde balık az bir mesafe uzaklaşabilir, sonra su sütüne yan gelerek çıkar, toparlanmaya çalışır. Bırakırsanız, büyük ihtimal kendini toplar. Ama gidip kakıçla almanız da mümkündür. Fakat konumuz akya değil. Akya'nın şansı, yaşadığı suların kışında yeterince sıcak olması. Onun soğuk derdi yok. Ama çinekopun kışın soğuk su üstünde olmak gibi bir şansı yok.
Serdar ben edebi kısmından anlamam işin Ben salarım o gider. o kadar hiç su üstünde kalan çinekop-sarıkanat lüfer gormedım sen gördünmü bugüne kadar.....
Evet, sık sık denk geldi. Saldığım çinekopu beş dk. sonra kıyıya vurmuş halde gördüm. Oysa ne güzel yüzüp gitmişti. Sorun, ölen çinekopun genelde dibe batması, su üstüne çıkmaması. Bizde onu salınca, kurtardık sanıyoruz. Ama durum tam tersine oluyor. O yüzden, uygun olan yerlerde, mesela köprüde, ufak çinekopu küçük bir iğneye geçirir, ağırca bir kurşunla tekrar dibe bırakırım. O aklı başına gelince işini bilir, iğne gider ama, gitsin, sorun değil. Zaten hurda çaparilerden ayıklamış olurum o iğneyi genelde
serdar abi büyük iğne büyük yem büyük balık diye yırtınıp durduk bunca zamandır. bu olay lüfer ailesinde geçerli değil mi? tamam bu dişli ailesi ağzına layık bulduğu herşeye balıklama atlıyor ama iğne büyük olursa iğneye yakalanma şansı düşük olmaz mı? onu bunu bilmem elimden geldiğince çinekop tutarsam salıcam yaşatmaya çalışıcam. bi tezgahtada görürsem şikayet edicem. banghead
En büyük yanlışımız , eksiğimiz , balıgı bilmeden , öğrenmeden tutmak.. merak başladımı hemen bir olta bulup yallah su başına gitmek, Bildiğim kadarı ile , yanlışım varsa düzeltilsin. avrupa ülkelerinde biz gibi meraklılar belge almak zorunda , bunu içinde ehliyette oldugu gibi kitap okumak zorunda , bişiler ögrenmek zorunda. ve imtihanı vermek zorunda.. bu olay, en azından insanların kafasında balıgın üreme yaşı - boyu vs hakkında bilgi saglar.. ve bu yüzdendir ki yıllardır bu konuları konuşuruz - konuşacagız - ama çözülmeyecektir..maalesef..
son derece haklısın muvaffak abi. almanyada arkadaşım var ve balık tutmak için bi belge alması gerekiyo. gerçi orda balığı kıyıya aldıktan sonra acı çekmesin diye kafasına vurup bayıltıp kalbini kestiklerine dair bişeyde duydum ama...sick sonuç olarak bilinçlenme daha doğrusu bilinçlendirme şart
Sadece fransa için yazabilirim. Iç su ( nehir göl baraj ) sportif avciligi için her sene yenilenen bir belge aliniyor. fakat öyle okula gitme , sinava girme gibi bir durum yok parayi veriyorsun belgeyi aliyorsun. Birçok kez rastgeldigim üzere belediyeden görevli memurlarca kontrol de ediliyor avlaklar ( devlet arazileri için ). Açik denizde bu belgeye ihtiyaç yok. Tabiki hem iç sular hem açik denizlerde uyulmasi gereken boy ve kilo kurallari var. Çupra zargana kirlangiç yengeç dil baligi sazan çapak yayin salinirken gördügüm türlerin birkaçi. Hatta son avimda özellikle ufak çocuklarin eline verip çupralari salan 70 yasinda bi amcayla tanistim. 20 kadar çupradan 2tanesini alikoydu bütün gün. Sordugumda kari koca 2kisi olduklarini , 2 baligin kafi gelecegini , ufak baliklari tekrar tutabilmek için içinde her zaman bir umudunun olacagini söyledi. Bence anahtar son söyledigi idi. Bu mantigi türkiyede yerlestirmek ne derece mümkündür? Bence mümkün degildir..
Evet geçen şubat martta boğazda bizimde başımıza geliyordu. Rapalaya gelen balığı kaldırırken suya düşerse bayılıp kalıyordu su üstünde. Birkaç tanesi de yosunların arasında kalmış ve dibe inemeden ölmüştü.
Roy kardeşim, zaman zaman belgesel izlediğimizde, bunu doğada yaşayan hayvanlar aleminde çok bariz şekilde görürüz. Bir aslanın veya kaplanın, avlanacağı sürüyü önce inceleyip, sonrada en zayıf, en sıska olanını ve hatta hasta olanını seçerek, sonraki avlarının sağlıklı sürülerden oluşmasına katkı sağladığını, tek av yaparak,sonra ki avlarının devamını dengelediği bir gerçek değilmi. Bu eğitim ve kültüre eriştiğimiz zaman, her şey mükemmel ötesi olacaktır inanın. Ne demişler ? '' Azı karar, Çoğu zarar.''
16 yaşında bir gencin ağzından, bu kadar net bir şekilde şu cümlenin çıkıyor olması kadar üzücü birşey olamaz. Haklısın evlat. Senin abilerin, amcaların göz göregöre yasak, kanun ve en önemlisi vicdan tanımazken sen ve senin gibi niceleri de çıkar "Uymayız biz," demeye devam eder. Umarım en kısa sürede medeni insan seviyesine çıkmanı sağlayacak, insani düşünme yetisine kavuşursun. Tek temennim budur.
Evet,bu bir çelişki. Raporları okuduğum zaman,bu sitede olmaması gereken raporlar olarak düşünüyorum. Başkaları tutunca karşı çıkıyoruz, lüfer kampanyalarına destek veriyoruz ve sonra! Çinekop-sarıkanat raporları gelmeye başlıyor siteye ve gelen raporlara tebrik mesajları. tutan, bunu fotolayıp rapor yapan,ve tebrik mesajları yazan arkadaşları kınamıyorum. ama bu mesajların ve fotoların yayınlanmasına izin veren Admin ve Mod arkadaşları kınıyorum. benim gençliğimde ECA armatürlerinin bir reklamı vardı '' yöneticimiz uyuyormuuuuuu!''
O gün cevabını okuyunca; konuya noktalı virgül koyduğunu, er-geç aynı konuya döneceğini hissetmiştim. Akabinde "Kokoç Başkan" la ilgili açmış olduğun konuda da ince bir sitemle önceki avına dokundurduydum ama sessiz kaldığını gördüm. Gördüm ki, derin bir sessizliğe bürünüp vicdanının feryatlarıyla cebelleştin günlerce. Evet bunu ta yüreğimde duyumsadım. "önce insanın vicdanında, yüreğinde olacak" anlayışının heran bir özeleştiriyle ve de yüksünmeden ifade edebileceğine şahit olmanın emsalsiz gururunu yaşattın bu kardeşine. O naif yüreğine sağlık, vicdanının sesi her yanlıştan korusun Seni. Öyle ya; "iyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı" Ergin, sırf bir isimden/addan ibaret değilmiş. Kanunun terazisini vicdanın terazisine perde yapmayan koca yürekli erginlere selam olsun.
Enes şunu söylüyor: "Evet bu kurala uymuyoruz maalesef". Tıpkı Kerem abim senin veya benim yaptığım gibi, bir durum tespitinde bulunmuş. "Evet bu kurala uymuyoruz var mı diyeceğin"anlamında olduğunu sanmıyorum. Enes'te kendini ifade edebilir tabi, dinleyelim.
bu konuda bende kendi görüşümü ekleyeyim; balık limiti konusu kişinin durumuna göre değişebilmeli bence, örneğin ben o türü hayatımda ilk defa tuttuysam ve limitin çok altında değilse o balığı alırım, ama 3 defa 5 defa alırım, hevesimi körelttim, o balığı tutabilme becerisi gösterdim, nerde tutabildiğimi öğrendim. buraya kadar. sonra kanuni limitin üstündeki boylara odaklanırım, o hayatımda ilk defa tutupta alıkoyduğum boyları bırakmaya başlarım, baktım kanuni limitin birkaç santim üstündeki boylarıda tutabilmeye başladım, ozaman vicdan devreye girer, elimden geldiğince makul büyüklükte olanlara yönelirim. ve bence bu hoşgörülmesi gereken bir durumdur(rapor yazılacaksada bir kenara bu bilgiler iliştirilmeli). ikinci bir durum ise sıksık balığa çıkamayan, yılda sadece 3-5 defa balığa çıkma imkanına sahip olan kişiler için geçerli. adamın zaten vakti yok, imkanı yok, senede tutacağı 5 balık, 2cm kısa mı, kısa olsun varsın. hevesi kursağındamı kalsın. eğer bu iki şart geçerliyse(kişi heveste ettiyse) alıkonulabilir(limitin çok altında olmamak kaydıyla). ha ben yıl boyu haftada 2 defa rahatlıkla balığa çıkıyorsam, kafama koyduğum balığı yakalayabiliyorsam, bana göre o zaman kanuni limitlerde yetersiz kalır benim gözümde, orada yazan komik rakamların çok daha üzerine çıkmalıyım, bilimsel anlamda olması gereken boyları almalıyım. kendimden örnek vereyim; bu yaz hayatımda ilk defa çipura tuttum, 3 avda toplam aldığım sayı 5, çipuranın boy limiti 15 cm, benim tuttuklarım 14,5-16cm arası, tolerans payı ile birlikte kanuni limitlere uyuyor, ha bana sorarsanız bu limit uygunmu diye hayır derim, e neden salmadın derseniz hayatımda ilk defa tuttum, heves ettim, kendi tuttuğum çipurayı yemek istedim derim. peki limite uygun diye bu boyları sürekli tutacakmıyım hayır, sadece kısa bir süre için tutma şansım vardı ve avlandığım yerde o mevsimde o boyda çıkıyordu. bu seferlik böyle oldu. bundan sonra hedefim tabiki imkanlar dahilinde daha büyükleri olacaktır. örneğin kendim 15cm çipura tutupta çocuk gibi sevinirken, bu işi iyi bilen birisi alıkoysa o boyda bir balığı hoşuma gitmez. vesselam amatör olta balıkçılığında bu tarz kavramlar birazcık daha göreceli olmalıdır diye düşünüyorum. not:tüm balık türlerini göz önünde bulundurarak yazdım.