25-30 sene önce başlayan denizde ağ kafeslerde balık yetiştiriciliği zamanla gelişti ve büyükbir potansiyele ulaştı. Yetiştirilen balıkların çoğu ihraç edilirken, az bir kısmıda iç piyasaya verilmektedir. İhraç edilen balıklardan milyonlarca yuro döviz geliri sağlanırken, iç piyasaya verilen balıklarda hem fiyat istikrarını korumaya, hemde yasak aylarda talep karşılamaya yaramaktadır. Korunaklı koylara sahip olduğu için Ege kıyılarında yoğunlaşmışlardır. İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Cezayir ve Tunus'un korunaklı koyları bize göre daha az olmasına rağmen, hepsininde üretimleri bizden fazladır. Son yıllarda turistik otel sahipleri balık çiftliklerine savaş açtılar. Ankara da siyasilere baskı yaparak, İzmir de yerel televizyona sanki reklam değilde kamu yararına habermiş gibi aylarca süren yayınlar ısmarladılar. Neymiş, balık çiftlikleri denizleri kirletyormuş. Kirliliğin bilimsel olarak ispatlanması yerine ,çözümü siyaset sahnesinde aramak bence pek etik değil. Hijyene, kirlenmeye çok hassas olan Avrupa Birliği kendi ülkelerinde üretimi teşvik etmektedir. Yabancı turistlere imkanlarını cok ucuza pazarlayan otellerde müşterilerinin 'muz'a, 'jet-ski'ye 'su kayağı'na binerken çok geniş alan bulamamaktan dolayı hayıflanmaları, bol yıldızlı otel sahiplerini çok üzmektedir. Bence balıklardan gelen katma değer, turistlerin bırakacağı katma değerden daha kutsal. Hem çiftliklerin kaldırılması turist sayısını artırmaz. Yetiştirme balıkların kirlilik oluşturup oluşturmadığını siyasilerin değil, konunun uzmanlarından oluşan Bilim kurulu belirlemelidir. Ne dersiniz?