Çivi yazısından, duvar kabartmalarına balık ve balıkçılık (Anadolu ,Mezopotamya)

Konu, 'Makaleler' kısmında Canazor tarafından paylaşıldı.

  1. Anadolu ve Mezapotomya halkları nehirlerde tatlı su balığı avladıkları gibi denizlerde de avlanıyordu. Balık halkın beslenmesinde önemli ve faydalı bir besin maddesini teşkil ediyor, ancak çok ucuza satılıyordu. Bunun sebebi,iklimin çok sıcak olması yanında konserveciliğin ilkel bir halde bulunması idi.
    [SIZE=-1]Anadoluda Paleolitik ( yontma taş) devirlerinden beri insanların yaşadıkları bilinmektedir.Taş devri insanları Anadolunun daha ziyade güney sahillerini tercih etmişlerdir.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Anadolunun 10-12 binyıl önceki iklim şartları bugünkünden çok farklıydı. Nitekim Konya/Çatal Hüyük kazılarında ozamanlar İç anadoluda aslan,pars gibi Ekvator iklimi fauna ve Florasının bulunduğunu, avcılıkla geçinenlerin tıpkı bugünkü orta Afrika yerlileri gibi üst bedenlerinin tamamen çıplak olduğunu, sadece bir pars postu kuşandıklarını göstermiştir.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Anadolunun Neolitik sakinleri İç Anadoludaki su kenarlarına çoktan yerleşmişlerdiler.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Su kenarında oturan bu insanların, sulardaki balıklarıda avladıklarına şüphe yoktu. Çünkü Çatal Hüyük ve Hacılar kazılarında taşlardan yapılmış balık çengelleri ve zokalar bulunmuştur.Resim:1[/SIZE]
    [​IMG]
    [SIZE=-1](Resim:1)[/SIZE][SIZE=-1]Daha sonraki insanların madeni keşfedip ve onu eritip taş kalıplara dökecek tekniğe ulaştıklarında, balık avı aletlerini bronzdan dökmeye başladılar. Mesela bronz devrinde önemli bir şehir olan Çanakkale yakınlarındaki Troja I kazılarında bronzdan balık çengelleri bulunmuştur.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Orta Bronz devrine ait bir Kara Höyük ( KONYA) damga mührü üzerinde iri bir alabalık resmi görüyoruz.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Resim:2[/SIZE]
    [​IMG]
    [SIZE=-1](Resim:2)[/SIZE][SIZE=-1]Kayserideki Acem Höyük kazılarında II.yapı katında bulunan bir seramik parçası bize o devrin bir balıkçısını iş başında göstermektedir.Resim:3[/SIZE]
    [​IMG]
    [SIZE=-1](Resim:3)[/SIZE] [SIZE=-1]Kültepe ve Acem Höyük te kilden balık şeklinde yapılmış Rythonlar, kaplar bulunmuştur.Resim:4[/SIZE]
    [​IMG]
    [SIZE=-1](Resim:4)[/SIZE]
    [SIZE=-1]Hitit devrine gelince; Bir büyü metninde Hantira, balığı suyun içine bağladı " denilmektedir. Burada muhtemelen nehirdeki balıkların çoğalması için yapılan bir büyüden söz edilmektedir.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Büyük hitit krallarından III. Hattusili yeğeni Urhi-Teşupla yaptığı iç savaşı anlatırken: Hakimem Şamuhalı İstar, onu bir balık gibi hupala içinde yakaladı demektedir. Bu metinde geçen Hupala kelimesi muhtemelen Balık ağı yada Balık avında kullanılan sepetten yapılmış bir çeşit kapandı ( kirtil)[/SIZE]
    [SIZE=-1]Hitit edebi vesikalarında Kişşinin rüyası denilen bir metin vardır. Bu masalın bir yerinde söyleceklerime kulak ver, bu çocuğu al , Şağ mabedine git , orada bir yere otur , sonra bir çığlık at, öyleki bütün şehir duysun Balıkçının karısı bir oğlan doğurdu denilsin [/SIZE]
    [SIZE=-1]Sumerlerde en mukemmel ornegi bize Lagaş vesikaları göstermektedir. Lagaş şehri kıralı Lugalanda karısı adına bir tüccara saraydan Beher gur arpa için 15 balık yumurtası olmak üzere 1800 balık yumurtası teslim edildiğini gösteren bir vesikada vardır.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Sumer edebiyatında doğrudan doğruya balıkla ilgili şiirlerde vardır. Balığın evi adı verilen bir monolog tarzında yazılmış uzun şiir,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Balığım senin için bir ev yaptım,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Bir zaire anbarı inşa ettim,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Diye başlayıp 14. mısradan itibaren balıklara çağrı başlar.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Dostlarında gelsin,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Sevgilin kim ise oda gelsin,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Ağabeylerin, kardeşin, yiğenlerin gelsin,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Karın ve çocukların gelsin[/SIZE]
    [SIZE=-1]Kayınpederin ve kayınbiraderin gelsin![/SIZE]
    [SIZE=-1]Komşularından hiç birini bırakma[/SIZE]
    [SIZE=-1]Gir benim sevgili oğlum[/SIZE]
    [SIZE=-1]Gir benim güzel oğlum![/SIZE]
    [SIZE=-1]Diyerek, denizin içine yapılan bu yaş eve yani dalyana balıkların girmeleri için çağrı yapılır.[/SIZE]
    [SIZE=-1]150 mısralık bu şiirde Sumerlerin en az 20 cins balık tanıdıklarını öğreniyoruz.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Yazık ki bu balıkların bizim verdiğimiz balık isimleriyle tanımak olanağı yoktur. Gerçi metinde güzel sakalları olan ve ıslak otları yiyen büyük SUHUR balığı tarifinden bu balığın sazan balığı olduğu tahmin edilmektedir.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Babil devrine ait bir balık satış vesikasında balıkların cinsleri ve adetleri yazılmıştı. Bunlar arasında KU NINDA.U.NUN balığı vardır ki bu balık Sumerce ekmek balığı anlamına gelir. Diğer taraftan Herodotda kendi zamanındaki babillerden bahsederken: Babil halkı arasında balıktan başka bir şey yemeyen üç kabile vardır. Bunlar balıkları güneşte tutarak kuruturlar, sonra beze sararak toprağın içinde saklarlar. Bazıları bunlardan pastalar ve çeşitli ekmek yaparlar demektir.. Böylece anlıyoruzki Mezopotomya gibi sıcak bir ortamda balıkları bozulmadan muhafaza etmek için, balıkçılar kendi paylarını ayırdıktan sonra, geri kalanları nehir yolu ile süratle Larsadaki balık pazarına sevk ediliyordu. Satılmayanlar da ya tuzlanıyor, sardalya yapılır ve güneşte kurutularak kurutulmuş balık halinde sevk ediliyordu.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Yine Babilde Hammurabinin oğlu Şamşu-ilunanın gönderdiği bir emirnamede bana bildirildiğine göre, balıkçı kayıkları Rabim ve Şamakarime kadar gidip balık tutuyorlarmış, bir subayı oraya gönderiyorum. Yanına vardığında balıkçıları geri çağır ve bir daha balıkçıları oraya gönderme demektedir.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Böylece bu gün olduğu gibi o zamanlarda da her şehrin kendine öz bir avlanma bölgesi olduğu anlaşılmaktadır. [/SIZE]
    [SIZE=-1]Daha sonra III.Ur devrinde Mezopotamya gibi çok sıcak bir iklimde, balıkların muhafazası çok güçtü bir vesikada 360 adet SUHUR balığı 1 şekel ( 8gr) gümüşe satılmıştı. Buna göre bu devirde balık çok ucuz bir gıda maddesidir.[/SIZE]
    [SIZE=-1]Babil devrine ait çivi yazılı tablete yazılmış bir şarkının iki nüshası ele geçmiştir. İstanbul Eski Şark eserleri müzesindeki arşivde korunmakta olan bu metinde;[/SIZE]
    [SIZE=-1]Ey Nanşe, ey bereketli kadın,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Ey balıkçıların kadını,[/SIZE]
    [SIZE=-1]Sen ey gürültülü Okyanusların kraliçesi ![/SIZE]
    [SIZE=-1]Denildikten sonra, onun sırtına bir balık mantosu, ayaklarına balık derisinden papuçlar giydiği, elinde balıktan bir asa tuttuğu tasvir ediliyor.[/SIZE]




    [​IMG]
    [SIZE=-1]Balık kılığına girmiş rahipler. - Mezopotamya[/SIZE]
    [SIZE=-1]Genç Asur devrine ait iki kabartma üzerinde Dicle nehri üzerinde şişirilmiş tulumlarla yapılan nakliyat ve nehirdeki balıkları gösterilmektedir.(Resim 20 ve 21)[/SIZE]
    [​IMG]
    [SIZE=-1](Resim: 20)[/SIZE]
    [​IMG]
    [SIZE=-1](Resim: 21)[/SIZE]



    [SIZE=-1]YAZI, ARAŞTIRMA: ORHAN YILMAZ[/SIZE]
    [SIZE=-1]Kaynak F. KINAL) [/SIZE]