YAPIŞKAN MADDE Selamlar arkadaşlar, Bu konu bence o kadar da korkulacak birşey değil.Özellikle Marmara Denizi'nin sualtı ekosistemini takip eden birisi olarak söyleyeceklerimi lütfen dikkate alınız. Bildiğiniz gibi denizler; büyüklük kapasiteleri ile doğru orantılı (özellikle tuzlu su oranı önemli olmak ile beraber)kendi artımını yapabilme ve yabancı maddeleri elimine etme özelliğine sahiptirler.Bu özellik; iç deniz olma,yabancı maddenin nitelikleri gibi etmenlerle değişik hızlarda olabilmektedir.Ama şunu unutmayın deniz her zaman kendini koruma mücadelesi vermektedir. Bizim de küçük gibi görülen ama büyük etki yaratan yardımlarımızla çok büyük fiziksel bir afet olmadıkça deniz florası ve faunası yaşama mücadelesine devam edecektir.(Lütfen bu ;''nasıl olsa deniz kendini temizliyor öyle ise rahat olalım''anlamına gelmesin.) Bu bahsi geçen misinaları kalınlaştıran tabaka benim her sonbahar mevsiminde gördüğüm sanırım yosunlara bağlı bir tür döllenme tozu .Akıntılı sularda ve suların soğumasıyla birlikte gelecek sonbahara kadar kaybolan bir oluşum. Ama ben ;gözlemlerime dayanarak marmara denizinde son yıllarda canlılığın ve yaşam çeşitliliğininin arttığını söyleyebilirim. Özellikle anadolu yakası sahil şeridi ve istanbul boğazında gözlem yapmaktayım.Son yıllarda Kadıköy-Pendik sahil şeridinde denize kıyıdan akan kanalizasyonlar kapatıldı ve (İnşallah Doğru şekilde arıtılarak)denizin daha derin olan kısımlarına sualtından bırakılmakta.Gene de bu metropolün tüm atıklarının arıtılabildiğini sanmıyorum.Çocuklarımıza yaşayan bir deniz bırakabilme açısından her bireye önemli sorumluluklar düşüyor. Bu denizi korumaya yönelik evimizde kullandığımız çamaşır suyundan ,deterjana kadar olan detayları tek tek saymaya başka konularda değinilmiştir veya değiniriz. Gelelim benim gözlemlerime; Son yıllarda Kadıköy-Pendik sahilinde Minekop,eşkina,levrek,kalkan,sivriburun karagöz,mırmır,mezgit(''1999 Gölcük Depreminden sonra sanıyorum deniz dibindeki bazı sarsıntı ve gaz gibi etkenler ile adalar ve sahil kesimi arasındaki derin suda azaldılar'')denizatı,deniz iğnesi,kabuklu deniz salyangozu,izmarit,gelincik,kefal,kikla,Horozbina,iskorpit,kırlangıç,pisibalığı, kayabalıgı,çırçır,lapin,kefal,zargana,ve tabi yunus balıkları ; benim birebir sualtında veya kıyıdan balık tutan arkadaşlarda gördüğüm deniz canlıları. (Denizimizin kurufasulyesi istavriti saymıyorum,ayrıca adını yazmayı unutmuş olduklarım vardır.) Geçen yıl ise bir çift Susamuru'nun Caddebostan sahilini ziyaret ettiğini arkadaşlar söylemişti ben rastlayamadım. Ama bundan beş hafta kadar önce İstanbul Boğazı Vaniköy sahilindeki parkta gece yarısı saat 03-04 arası sadece ben ve tanımadığım iki kişi aramızda beşer metre civarı mesafe vardı.Büyük direkli sokak lambasının altında ince takımla tek tek istavrit tutuyorduk. Sol tarafta ben balık tutuyordum ,ışık denizin 15-20 metre kadar ilerisini aydınlatıyor.Kıyıdan da 3-4 metreye kadar suyun berraklığına bağlı olarak dip görülebiliyor. Birden önümden sahilden 2m kadar açıktan ve 2 m kadar derinlikten kıyıya paralel benim sağıma doğru kahverengi bir yaratık ilerlemeye başladı ,sağımda balık tutan kişiyi de aynı hizadan geçip daha ilerdeki üçüncü balık tutan kişinin önünde; kıyıdan 2 m uzakta sudan kafasını çıkardı. Bize şöyle 15sn kadar bakıp sudan çıktığı kadar sessizce derinlere doğru süzüldü(Dikkat ettim hiç bir nefes sesi ve su şıpırtısı duymadım,ayrıca o saatte deniz cok sakindi ve her şıpırtı ve ses duyulabilirdi) Tabiki bu yaratık''Susamuru'' dostumuzdu.Ben kendisini fotoğraflayamamanın üzüntüsünü duyarken bir yandan da bu sevimli dostumuzun sularımızdaki varlığının coşkusuyla; ;''Gördünüz mü? su samuru çıktı'' nidalarım; yanı başımda balık tutan ve benim gibi bu sevimli dostumuzla gözgöze gelen , sanki robot gibi kamış sallayan ve hiç tınmayan iki kayıtsız insan diyebileceğim kişinin çevresinde bir tur atıp sevimli dostumuzun daldığı derinlere doğru hüzünle yol aldı. Gene de ben umutsuz değilim. Sularımızda bu canlılarla çok fazla karşılaşamamamızın nedenlerinden biri de bu canlıların;kendilerini koruma güdüsü ile geliştirdikleri daha dikkatli,ürkek ve çekingen davranışlar sergilemeleridir. Bu durumda kıyı balıkçılığı yapan arkadaşlara daha görünmez misinalar ve daha avcı kancalar v.s. daha teknik bir balık avcılığı yolu gözüküyor. Fakat büyük Gırgır Teknelerinin kullandığı yasaların izin verdiğinden daha derin ağlar,trol,av yasaklarına uymama,İstanbul Boğazı gibi yasak yerlerde gırgır ağı atma gibi nedenler bu canlıların yaşam dengesini bozmakta ve bazı türlerin yok olmayla karşı karşıya gelmesine yol açmakta. Teknelerde balığın sualtındaki yerini bulan elektronik balık bulucuları, Japonya gibi Okyanuslarda balıkçılık yapan bir ülkede yasaklanmışken.Ülkemizin okyanus ile boy ölçüşemeyecek masum denizlerindeki balıklara yaşam şansı bırakmayan bu elektronik balık bulucular ;neredeyse kiralık sandallarda bile yer alacak kadar kullanılır duruma geldi. Bunlara denizlerimizi kurutmadan sınırlama ve yasak getirilmezse ;bizim kıyıdan attığımız oltalara deniz kirliliği olmuş veya olmamış kılçık bile gelmeyecek. Bence ilk önce bu sorunla ilgili bir faaliyet gösterip sesimizi duyuralım arkadaşlar varmısınız. Kendini,çocuklarını ve tabiatı yokluğa mahkum edecek kadar vicdansızca bu elektronik canavarı kullanmayı ve diğer yasaklara uymamayı protesto edelim... Deniz kıyısından balık tutamasanızda,huzur ve sevgi ile dönmeniz dileği ile... Hepinize rastgele ...
Kedidir o kediiii Şaka bir yana yakında denizlerimizde canlı yaşamamaya başlayacak ve yakın gelecekte karada yaşayan canlılar evrim geçirerek denizde yaşama özelliği kazanaya başlayacak.
Evet bu duruma balıkçı dilinde lez deniyor. Avrupa kanallarından bir şekilde yol bularak ve Küresel ısınma ve sonuçları neticesinde örneklerine daha önce rastlamadığımız deniz anaları Karadenize doğru bir yolculuk yaparlar. fakat karadeniz ekolojik açıdan bu canlıları kabul etmez ve yaşamlarına müsaade etmez. Denia anaları ölür. ve kanal yoluyla rüzgar ve akıntı nedeıyle marmaranın tamamını basar durumu gelir. Oltalar ve ağlar kullanılmaz hale gelir. Olması gereken Yağmur ve kar sularının bütünleşmesi sonucu yukarıdan esecek poyraz rüzgarları ile kanaldan aşağoya çok suların akması ve bu olayı sürükleyip atması. gerçekten kötü bir durum. nasıl aşılacak bilemiyorum. geçen senede oluşmuştu ancak bu kadar değildi 1 hafta sürmüştü zannedersem sevgiler
Kıyı balıkçılığında ipe dolaşan mukoza ? Selam dostlar Kıyı balıkçılığı yapan arkadaşların başına geldiğini tahmin ettiğim bir konuyu sormak istiyorum ; Herşey normal giderken, Bir anda , Misinayı toplarken misinanın üzerinde kahverengi, mukozaya benzer sümüksü, yarı akışkan bir malzeme geliyor. Misina toplanırken bize doğru geldikçe suya doğru kendi ağırlığı ile akıyor. İşin ilginç tarafı bu olay başlayınca balık kesiyor Lütfen bilgisi olan arkadaşların paylaşımını rica ediyorum Saygılar
Değerli Hemşerim, Yaklaşik 3-4 Ay Kadar önce özellikle Marmara Deizinde Başlayan Sümüksü Yapidaki Salya Kivamindaki Maddenin Yapilan Incelemeleri Neticesinde Sucul Ortamda Yaşayan,tek Hücreli Bir Canli Olduğunu Ortaya Koymuştur.şu Ana Kadar Yetkili Organlardan Denizlerdeki Yaşam Alanlarina Zarar Verip Vermediği Ile Ilgili Olarak Herhangi Bir Bilgi Verilmedi. Eski Balikçi Abilerimizin Bir Kismi Bu Olaya Denizlerin Bu Sene Geç Soğumasina Bağli Olarak Gerçekleşen Bir çeşit Deniz Anasi ölümü Olduğunu Ve Bunada Lez Adini Verdiklerini Uzun Yillar öncede Buna Benzer Olaylarin Meydana Geldiğini Söylüyorlar. Benim Bu Konu Ile Ilgili Olarak Söyliyeceklerim Bunlar Ama Herhalde Katkida Bulunacak Olan Dostlarda Olacaktir.
Bu konu Marmarada bilinmeyen madde konusu altında işlenmişti.Arkadaşlarım o konu altında baya bir şeyler yazdı bakarsanız bilmediklerinizi de öğrenebilirsiniz.
Arkadaşlar kartal dragos ve maltepe de bu madde devam edıyormu.Son zamanlarda olta atan varmı teşekkürler
Lez-kay-kay vs adlarla adlandırılan bu madde yağmurun ve kanal sularının etkisiyle ve bolca akmasıyla temizlendi eskisi gibi değil oltalar daha rahat çalışıyor kolay gelsin...
Bundan 4 yıl önce cennet adası denilen bir adada (marmaris) restorant işletiyorduk ve o bahsettiğiniz sümüksü yapı oradada oluşmuştu.Biz tırmığın arkasına ip bağlayıp denize atıp karaya kadar çekerek onu temizledik,biraz uğraştırıcı bir iş olsada malum restorant ,turistler felan denize girecek temiz görünmesi gerekli
istanbulda ve marmarada lez değerli dostlar.dün akşam yaban tv de lez konusunu işlediler.buna aynı zamanda salya.kay kay da deniyormuş.balıkçıların başının belası şeklinde.bu konu daha önce açıldımı bilemiyorum eğer işlenmişse beni affedin.eğer konu konuşulmamışsa bu konuyu lütfen tartışalım.baya ilgimi çekti. bu bir alg patlamasımı.algin müsilaj kısmımı.yoksa ölen deniz analarının kimyasal değişimimi....belirsiz.
Mehmet hocam, konyu aşağıdaki linkte incelemiştik. Dilerseniz bir göz atın. Daha sonra sizin açmış olduğunuz bu konuyu da, aşağıdaki linkle birleştireceğim, bilginiz olsun. http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=14458&highlight=marmarada+salya
Arkadaşlar, Bu lezlere yeniden rastlayan olursa, ya da şu anda temin edebilecek olan varsa iki şişe ya da kavanoza ayrı ayrı birer parça alıp, birini alkolle, diğerini de formoldehit ile fikse ederek ( bir parça koyun kavanoza üzerine alkol dökün. Diğerini de diğer kavanoza koyup, üzerine formoldehit dökün) göndermenizi rica edebilir miyim? Ya da boğazda şu anda var ise tarif ederseniz, oradan kendimiz de alabiliriz. Yardımınız için şimdiden teşekkür ederim.