Denizin Çocukları

Konu, 'Makaleler' kısmında Yakamoz tarafından paylaşıldı.

  1. Yakamoz

    Yakamoz MUSTAFA

    Mesajlar:
    880
    Şehir:
    İSTANBUL==TRABZON
    Favori Kamış:
    LINEAEFFE OYSTER CAST KAMIŞ 3.90
    Favori Makine:
    OKUMA TRAVERTINE TR55 MAKİNE
    En İyi Avı:
    DOSTLARIM
    SAROS KÖRFEZİ
    Denizin Çocukları

    Köyleri hafif engebeli Ganos Dağı'nın uzantıları üzerine yayılmış, sahilleri ise ıssızlıkla boyanmış bir coğrafya Saros Körfezi. Orada kadınlar bile balıkçılık yapıyor; yaşam denizin rehberliğinde sürüyor.

    YAZI: HANDE DEMİRCİOĞLU / FOTOĞRAFLAR: CÜNEYT OĞUZTÜZÜN
    Bulunduğu coğrafyadaki yerlerin aksine Saros Körfezi'nde mitolojik hikâyelere rastlanmaz. Geçiş yolu olarak Çanakkale Boğazı tercih edildiğinden, öyküler geçmemiştir üzerinden. Tuhaf bir yazgıyla da bölgenin sakinleri, yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde mübadele yoluyla gelen göçmenler olacaktır. El yordamıyla öğrendikleri yeni yaşamda rotalarını denizin kılavuzluğunda belirleyeceklerdir.
    Doku bir nokta ile başlar, Saros'ta. Körfezin bir ucundaki Büyük Kemikli Burnu'nu çevreleyen kayalardan açılarak coğrafyanın yüzeyini tanımlamak mümkün. Bazalt kayalar, Anafartalar Limanı'nın noktalama işaretleridir. Kayalar noktalı virgülleri oluşturur; Çanakkale Savaşı'nın izlerini aktarır uzun cümlelerle. Deniz kenarındaki delikli taşlar, körfeze doğru üç nokta kondurmuştur sanki. Kayıpların sesi sonlanmayan çığlıklarla akıntıya karışır. İskelenin üzerinde dururken bir ünlemin de üzerindeydim aslında; güçlü poyrazda dengemi bulmam lazım.
    İbrahim Balıkçı, hızlı adımlarla yaklaşıp ne yaptığımı sordu. 'Sahili okuyorum' dedim. Yakındaki barınakta kahveler içilirken, poyraz da hız kesti biraz. Balıkçılık yapan İbrahim, 'Kaderim gibi bu deniz' dedi kasanın üzerinde yemleri küçük parçalara ayrıştırırken, 'imar izni yok, barınak yapılamıyor'. Sonra bıçak darbeleri hızlandı, daha sert ve hoyrat kullanıyordu ellerini. 'Bir başımıza kaldık koca limanda' dedi sardalyeler iğnenin ucuna takılacak hale gelince.
    Lüfer alamanası için ikindi vaktini bekliyorduk. Lüfer avcılığı buraların ana geçim kaynağı. Tekneye binmiştik ama bir tuhaflık vardı. Teknelerin hepsi aynalıydı. Aynalı Tekneler Limanı! Ayna adı verilen, yöreye özgü bu sisteme göre gündüz ya da gece (ışık yardımıyla) ağlar suya bırakılıyor. Teknenin ön alt kısmına açılan küçük pencerelerden de denizin dibini izlemek mümkün. İlkel bir denizaltıdaydım sanki. Hem denizin içindeydim, hem de kuru. Pencerelerden lüferin seyrini izlerken, cama dokundum. Denizin rengi elime bulaşır belki, istiridyelere, deniz kabuklarına değer diye. İbrahim Balıkçı bana dönüp 'Balıkları kaçıracaksın' dedi, 'git arkadan sark, suya öyle dokun'. Sonra kollarını gösterdi, derisi pütür pütür olmuştu: 'Tuzlu suyu, o seni yakmadan anlayamazsın.'

    Taşlara dokunanlar, körfezin komik ya da dramatik hikâyelerini okuyabilir. Stabilize rampayı çıkarken, kör alfabesiyle yazılı bir kitaba benzeyen Büyük Kemikli Burnu aşağıda kaldı. Doğu yönünde ilerlerken, Koru Dağları'nın morfolojik değişimleri sıklaşan zeytinliklerle kendini gösterdi. Ece Bey komutasındaki birlikler 14. yüzyıl ortalarında bölgeyi ele geçirmişler.
    Ece Limanı bugünkü Beşyol köyüne bağlı. Yaz ayı bitiyordu oraya gittiğimizde. Limanda tekneler onarılıyordu. Birinin bitişiğinde çömelmiş boya kutularını karıştıran bir kadın dikkatimi çekti. Adını sorunca 'Elif Çelenk' dedi. Kocasına yardım ettiğini düşündüm. Balıkçılık yaptığını öğrenince şaşırdım.
    Elif Çelenk 'Ekmek denizde, biz de denizdeyiz' dedi. Denizin sertliği yansımıştı ellerine. Damarlı, çatlak parmakları fırçayı kavradı ve 'Gücüm üzülmez' deyip boyamaya devam etti. Köyde çoğu kadın kocasıyla birlikte balıkçılık yapıyordu.
    Lodos bulutları taşıdı, liman çakıl kumsalın gri tonuna büründü. Yüzü ufka dönük Ece Bey Türbesi, aralardan sızan güneş ışınlarıyla daha da belirginleşti. Limanda, paraketeye çıkmak için hazırlık vardı. Sepetin içine daireler çizerek oturtulan 40-50 metrelik misinadan, 10 santimetre aralıklarla, uçlarına iğne takılı 15 santimetrelik misinalar uzatıldı. Yemler iğnelere yerleştirildi.
    Balıkçılar tekneleri, kıyıda herhangi bir iskele sistemi olmadığı için, ırgatlarla çekerek çakıl kumsala bağlamak zorundalar. Büyük kentlerde ırgat kelimesi mevsimlik işçi anlamına geliyor. Bu bölgede ise kullanım biçimi farklı, tekneleri karaya çekmek için kullanılan araca ırgat deniyor.
    Paraketeler özenle hazırlanırken tekneler avdan dönüyordu. Balıkçılar bir an önce hazırlanacaklardı, çünkü köydeki düğüne yetişmeleri gerekiyordu.
    Düğün bir çarşamba günüydü. Olay yeri Beşyol köyüne doğru ilerledikçe, Rum dülgerlerin elinden çıkma taş evler artmıştı. Düğün dört gün sürecekti; salı, çarşamba, perşembe, cuma... Öğle saatlerinde gelin evleri ziyaret etti. Ona çerez, küçük hediyelikler verildi. Ardından sağdıçlarıyla birlikte damadın evine geldi. Onu kayınvalidesi ve kayınpederi karşıladı. Gelin ve sağdıçlar sandalyelere oturtuldu. Turşu, rakı ve hamur işi yemekler ikram edildi. Bu arada kayınvalide sakilik yaparak herkese rakı dolduruyordu. Köyün oğlanları ormanda odun toplamaya gitmişlerdi. Kışlık yakacak toplayarak çeşitli mezelerle birlikte damada geldiler. Toplayamayanlar tüp getiriyorlardı. İkindi vakti olunca bindallılar giyilmeye başlandı. Belediye nikâhının önceden kıyıldığını öğrendim.


    [​IMG]Lüfer avı Saros'taki balıkçıların temel geçim kaynağı. Alamana adı verilen ağların kullanıldığı lüfer avı eylül ve ekim aylarında yapılıyor. Fakat avdan önce lüfer sürülerinin yerlerini belirlemek gerekiyor. Bunun için de balıkçılardan birinin teknedeki özel yapım bir direğe çıkması gerekiyor.
    Ertesi gün ise gelin ve sağdıçlar pullarla süslendi. Gelinin yengeleri pembe, damadın yengeleri kahverengi giyindiler. Müzikle birlikte yengeler oyuna başladılar ve düğün böyle devam etti.
    Tayfur köyü Saros Körfezi'nin güneyinde. Kıyıda sadece iki balıkçı vardı. Köylülerin çoğu bu yıl lüfer bol olmadığı için sahile inmiyordu bile. Bir balıkçı yakaladığı fenerbalığını gösterdi. Avlarını parçalamadan yutan ve derisinden yapışkan sıvılar salgılayan fenerbalığının insanı da yutabileceğini söylüyorlar. Diğer balıkları avlarken başında ışık saçan antenini yem olarak kullanıyordu bu balık. Balıkçı fenerbalığının şişkin karnını elleyerek yuttuğu balığın cinsini anladı.
    Sazlık Limanı'nda ise denizin dibi ve sahili silme taş. Deniz kabuğu, istiridye yerine köpekbalıklarını görebilir insan. Limana yaklaşan tekneden 'Camgöz tuttuk' cümlesini duyduktan sonra heyecanla camgözü bekledim. Balıkçılar benim kadar heyecanlı değillerdi elbette. Kendi kendilerine söylenir gibi 'Camgöz fazla etmez. Pamuk daha çok para yapar' diyorlardı. 'Pamuk' bir başka tür köpekbalığıydı. Balıkçılar hâlâ camgözü zaptetmeye çalışırken, balığın turkuvaz gözlerine yaklaştım. Aradan dakikalar geçtiği halde, gözlerindeki derinlik ürkütücüydü. 'Bunun kilosu bir liradan gider' dedi bir balıkçı, 'o kadar güce denk mi?' Cevap verir gibi dalgın başımı salladım. Aldığı son zıpkın darbesiyle camgöz yitip gitti ama gözleri değişmedi.
    Kuzeydoğu yönünde, Üveyik Dağı'nı dolanarak iniyordu yol. Çınar ağırlıkta olmak üzere, meşe fundalıkları, palamut, ahlat ağaçlarının arasından Çınarlıdere bir renk cümbüşü sundu bize. Günbatımının da etkisiyle mavi ve yeşilin tonları parlaktı. İki üç barınak vardı burada. Çınarlıdere'nin sakinlerinden Emin Aksu ve ailesi yaz kış mesken tutmuşlar sahili. Saros Körfezi'nin hemen hemen tamamını oluşturan mübadillerin öykülerini aktardı Emin Aksu: 'Ben köyde doğan ikinci çocuğum. 1930'larda gelmiş bizimkiler Saros'a. Bir kısmımız Selanik'ten, bir kısmımız Makedonya'dan... Biz Selanik göçmeniyiz.'
    Sohbet sürerken çadırlarını toplamadan giden balıkadamları gördük. Her hafta geldikleri için eşyalarını bu şekilde bıraktıklarını söyledi Emin Aksu'nun en büyük oğlu Hüseyin. O sırada ayaz başladı ve yanan ateşi odunla besledik. Geceyi geçirecek kadar odunumuz vardı. Ateşin dibinde duran çaydanlıktan çaylarımızı tazeliyorduk. Mevzu Saros Körfezi'nin barındırdığı balık türleriydi. Saymakla bitmiyordu: Levrek, lüfer, çinekop, sardalye, orkinos, köpekbalığı, uçanbalık, müren, mırlan... Hüseyin, 'Hepsini gördüm ben' derken, ailenin en küçüğü Ferdi, 'Burası birçok türün yavrulama yatağı. Akıntı da var' diyerek karıştı söze. Elektrik yoktu. Ay ışığı ile aydınlanıyorduk. Kireç boyalı tek göz barınağın ucunda da lüks lambası asılıydı. Emin Aksu gözlerini ovuşturarak 'Allah'ın ambarına atıyoruz ağımızı' dedi, 'gerisi rasgele.
     
  2. Yakamoz

    Yakamoz MUSTAFA

    Mesajlar:
    880
    Şehir:
    İSTANBUL==TRABZON
    Favori Kamış:
    LINEAEFFE OYSTER CAST KAMIŞ 3.90
    Favori Makine:
    OKUMA TRAVERTINE TR55 MAKİNE
    En İyi Avı:
    DOSTLARIM
    Denizin Çocukları (Devam)

    Ne çeşit olursa olsun'
    Irgatlarla tekne çekmekten bıkmış Hüseyin Aksu bir an önce bulunduğu yere liman yapılmasını istiyordu.
    Bir yandan konuşurken de hazırlık yapmaya başladı. Geceyi denizde geçirecekti. Denize kurulu çiftliğin yani dalyanın başında nöbet tutacaktı, 'canavar nöbeti'. Aslında yunus nöbeti. Bölgede yunuslara canavar deniyor. Emin Aksu 'Ağları parçalayıp içeri giriyor, ne var ne yok süpürüyorlar' dedi ve sonra oğluna dönüp devam etti: 'Hadi bu kadar laf yeter, sen çık artık nöbete.'
    Uyku tulumumu ateşe yakın bir noktaya serdim. Dalga ve kuş sesinin ezgisinde göz kapaklarım ağırlaştı. Yıldızlarla kaplı gökyüzünde hilal zarifçe asılıydı, uyumamak için bedenimi zorladım.
    ?afakla birlikte, çiftliğe giren lüferler toplandı. Canavar akşam uğramamış dalyana. Çınarlıdere'den ayrılma vakti geldiğinde, Hüseyin Aksu kırmızı denizyıldızlarını tutuşturdu elime. Yıldızı olan kişi yolunu kaybetmezmiş.
    Kömürlü Limanı ise sualtı sporları için elverişli; dalma meraklılarının ve dalgıç adaylarının akınına uğruyor. Çeşitli kurslar aktivitelerini bu koyda gerçekleştiriyor. Genellikle İstanbul'dan gelen çeşitli yaş grubunda dalgıç adayları, kurdukları çadırlarda konaklıyorlar. Kömür Tepe'nin uzantısı, denizi yaran kayalar suyun içine 50-60 metre giriyor. Açılmadan, kısa mesafede derinliğe ulaşılması kömürlü sahilini su sporları açısından cazip hale getiriyor. Konukların birçoğu olta balıkçılığı yaparak yemeklerini de denizden çıkarıyor. Ali İbrahim Mutlu, Kömürlü'nün en eski balıkçılarından. Lakabı 'Reis' ve 35 yıldır körfezde. Ali İbrahim Mutlu, 'Öyle cins balıklar çıktı ki buradan, İstanbul balık hali isim bulamadı bazılarına. Fakat trol çıkınca günden güne azaldılar' diye başlıyor anlatmaya. 'Bize ‘Trol'ü, gırgırı yasak ettik. Üç mil açıkta çekeceksiniz' diyorlar. Sen başında mı duruyorsun bunun? Adam bir mil bile açılmadan silip götürüyor ne varsa. Buralarda akıntıya, ‘sular geldi' denir. Dalgaya da ‘denizler geldi'... Bu kocaman trol teknelerine daha ne diyeceğimizi bulamadık.'
    Geçirdiği sert kışları, denizin acımasızlığını ve kollayıcılığını anlatırken, Ali İbrahim maviye dalıp 'Saros'ta balık bitti. Yalnız Saros'ta değil dünyada balık bitti ya' dedi. Burukluğu sesine yansıyordu. Sonra sesindeki tonu tekrar değiştirdi: 'Esinti sonlarını kollarız, o aralar balıklar birikir buralarda. Rüzgârlar güçlüdür, kış vakti kolay kolay ayakta tutmaz adamı.'

    [​IMG]Yeniköylü balıkçılar Ömür ve Onur kardeşler her sabah saatlerce yemledikleri paraketelerini, kıyıdan birkaç kilometre açılıp Saros'un sularına bırakıyorlar. Oltalarını ertesi sabah toplayacaklar. Yaklaşık 50 metre uzunluğunda bir misinaya bağlı yüzlerce iğne bulunan paraketelerinde yem olarak sardalye kullanıyorlar.
    [​IMG]
    Körfezin güney sahilindeki birçok yerde olduğu gibi Yeniköy'deki Bahçeler Limanı'nda da balıkçı kulübeleri sazdan. Bu barınakları kullanan balıkçılar ise sepetlere dizdikleri paraketelerle avlanıyorlar. Çoğunlukla da mezgit tutuyorlar
    [​IMG]Eylül ayının gelmesiyle Saros'ta orkinos avı başlıyor. Balıkçılar oltayla avladıkları orkinosları küçük teknelerine elbirliği ederek alıyorlar
    Evreşe'ye doğru giderken Ege ve Marmara Denizi'nin sadece asfalt bir yolla ayrıldığı coğrafyada iki yandan maviye alışmış gözlerim tozlu sarıya bulandı. Kavak sapağına geldiğimizde coğrafya başkalaştı. Çölün izlerini yansıtan Kavak Deltası'ndaydım. Bozkırı kaplayan denizbörülceleri, uçuk kırmızıydı. Ateş örtüsünde, akbalıkçıllar ve gribalıkçıllar yoldaşımdı. 50 kilometre uzunluğundaki Kavak Çayı'na demirleyen tekneler dere boyu ilerleyerek Saros'a açılıyordu.
    Barbunya balığı bölgenin ana geçim kaynağını oluşturuyor. Baba mesleğini sürdüren Hüseyin Özer, barbunya ağlarının gündoğumu ve günbatışına bir saat kala denize salındığını aktardı: 'Ağlar bir buçuk saat kalıyor denizde fazla durduğunda balık suda bekler. Renk yapmaz. Palamut, çinekop, lüfer bölgede, körfeze oranla daha az' derken bir yandan da teknesine eklemeler yapıyor, kış için hazırlığını sürdürüyordu.
    Güneyden başlayan sahil şeridini kuzey yönünde izleyip yatay bir u harfi çizerek ete kemiğe bürünen harita, beni Sultaniçe'ye; Saros Körfezi'nin bitimine yönlendirdi.
    Deneyimli çiftçi Abdurrahman Tuncalı'yla köy kahvesinde buluştuk. Burada ana uğraşlardan biri de susam üretimi. Susamın ekiminden itibaren meşakkatli bir uğraş olduğunu ondan öğrendim: 'İnce ince serpeceksin, sık olursa olmaz.'
    Haziran ayında serpilen susamı, motor ızgaralarla toprağa gömüyorlar. Nemi uçmaması için tırmık çekiyorlar. Meraklı bakışlar üzerimizde Abdurrahman Bey ile sohbete devam ettik. 'Yağış alırsa daha güzel olur, eylül ayında da yolum çağına geliyor zaten' derken kahvelerimiz bitti. Tarlaya 'golubaların' başına gitmek için hareketlendik. Gruplandırarak bağlanan susamlardan kulübeler yapılıyordu, ekilen ürünün çokluğu kulübe sayısıyla doğru orantılıydı. Abdurrahman Bey'in ailesi susamı silkmeye başlamıştı. Kadınlar yerdeki örtüye düşen susamları elekten geçirerek çöplerini temizliyordu. Mitolojideki Rüzgâr Tanrısı Ailois'in nefesi susam için de gerekliydi, elekten geçmeyen çöp rüzgârla ayrışıyordu. Abdurrahman Bey, 'Susam, kutsal yer sever. Kutsal yerler bizim buralar' derken avucunu elekten geçen yüzlerce susama açtı, 'bereketli mübarek'.
     
  3. Yakamoz

    Yakamoz MUSTAFA

    Mesajlar:
    880
    Şehir:
    İSTANBUL==TRABZON
    Favori Kamış:
    LINEAEFFE OYSTER CAST KAMIŞ 3.90
    Favori Makine:
    OKUMA TRAVERTINE TR55 MAKİNE
    En İyi Avı:
    DOSTLARIM
    Denizin Çocukları (Devam)

    Sahilde demirlemiş tekneler lüfer alamanasına çıkmak için hazırlık yapıyordu. Balıkçı Tayfur Özün anlattı: 'Lüfer tekne altına gelir. Bekleriz. Balığın sonu gelecek. Ağları indirip içeriden sararız denizi. Ağı kapatmak önemli. Boşluksuz bırakmak gerek. Sonra güpa denilen tokmakla, denizi döveriz. Lüferler kaçışıp ağa takılırlar, o sırada da çekmek gerek. Alamana yani çevirme aslında.' O da tüm Saros'u ve belki de balık popülasyonunun tamamını tehdit eden trol probleminden bahsediyordu.
    [​IMG]Beşyol köyündeki düğünlerin geleneksel yanı ağır basıyor. Gelin ve damadın yakınları düğüne farklı renkte giysilerle katılıyorlar. Gelinin yengeleri pembe, damadınkiler kahverengi. Bu arada gelin ve iki sağdıcı da bordo kadife kumaş üzerine sarı yaldızlarla süslü bindallıları giyiyorlar.
    Sultaniçe'nin 20 metre dışında başlayan, hiçbir yerleşimin olmadığı ıssız uç noktadaydım. Denize dik biçimde uzanan toprak yarlarını, falezli yapıyı, kumsalı oluşturan zerreciklerin dökülüşünü ve doğanın heykeltıraşlığını izlemenin mümkünleştiği Ganos Dağı'nın bir uzantısının eteklerinden bakıyordum körfeze. Poyraz, lodos, karayeli kontrol eden rüzgârın hâkimi Aiolis körfeze ruhunu üflüyordu.
    Manzara, her ne kadar ışık içinde olsa da kütleselliğini kaybetmiyordu. Net bir görüntü oluşturmanın yanı sıra, derinlik ve uzaklık izlenimi de vermeyi başarıyordu. Düzen ve huzur, bir ressamın fırçasından çıkmışçasına denge ve kusursuzluk içinde görünüyordu. Saros Körfezi'nin bütününe bakınca gözün algıladığı görüntünün tanımıydı bu. Doğal peyzajın izlenebildiği bu coğrafyanın, özelliğini yitirmeden, korunarak ilerlemesini dilemek geçiyor içimden. Mavi akım tehdidini atlatan Saros Körfezi, türlü balığa analık etmeye devam etsin diye.
    KAYNAK:http://www.kesfetmekicinbak.com/doga/02694/
     
  4. ergen

    ergen

    Mesajlar:
    36
    Cok güzel bir yazi.

    Yazanin eline saglik.

    Sanada tskkr'ler bizimle paylastigin icin.

    Rasgele
     
  5. kral balıkçı

    kral balıkçı mustafa gedikoğlu

    Yaş:
    41
    Mesajlar:
    1.886
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    surf
    En İyi Avı:
    çino sarı lüfer istavrit izmarit zargana vs....
    mustafa abicim paylaşımın için teşkler ellerine sağlık:)
     
  6. Sevgili Mustafa
    Paylaşımın için teşekkürler kardeşim...
     
  7. makgun34

    makgun34

    Mesajlar:
    59
    Şehir:
    istanbul - Pendik
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    palamut 700 gr
    Teşekkürler Mustafa paylaşımın için.
    Saroz körfezi benim için inşaatı yarım kalmış beton yazlıklardan ibaretti.
    Körfezin başka bir yüzünüde gördüm.
    Sağolasın.