geçen ramazan bayramında güzelçamlıdaydık. akşam saatlerinde malzemeleri alıp, güzel bir iskeleye yerleştik. deniz mükemmeldi, hava sanki yazdan kalma. neredeyse incecik gömlek bile idare edecek kadar sıcak. yanımda da kardeşim ve kuzenim var. onlarda hevesle, sabırsız bir şekilde yanımdalar.neyse yem olarak sardalyaları hazırladık. güzelce itina ile kestik, ve ava başladık. ama tık yok. ilerleyen saatlerde vuruşlarından çok küçük olduğunu anladığımız karagözler sardı kıyıyı. yeme öyle bir saldırıyorlar ki, atmamızla çekmemiz bir oluyor.iyi diyoruz en azından hiç vurmamasından iyi. arada da kuvvetli vuruşlar hissediyoruz ama gelenler hep ufak karagöz. aynen iade ediyoruz. asıl amacımız olan çipuralardan, iri karagözlerden ses yok. ses var ama görüntü yok. bizim peder de sahilde misafir olarak geldiğimiz otelin havuz kenarında kurmuşlar bir masa, keyif yapıyorlar. arada da gelip bir bakıyor bize, hafifden de dalga geçiyor. neyse aslında asıl avcı o. kesinlikle ondan aldım bu balık sevdasını. Resmen balıkları besledik saat ona kadar. hafif hafif sıkılmaya başlarken benim iğne taşa takılıyor. -hay aksi, derken belki de bir işarettir diye düşündüm. olta takıldıysa gecenin onunda yeni takım hazırlamaya gerek yok. hadi bakalım gidelim. son bir gayret misinayı biraz zorlayarak çekiyorum. belki kurtarırız iğneyi. o an birden olta boşaldı. çekerken bir gariplik hissettim. bir şey çekiyorum ama ne? balık değil, hiç zorlamadan geliyor. sonra aklıma iğnenin bir ağa takıldığı geldi. hafif bir argo ile hayıflandım. bir bu eksikti. neyse çekelim bakalım. bu arada benim hayıflanmam kardeşim ve kuzenimin ilgisin çekmiş, merak etmişler bıraktılar oltalarını yanıma geldiler. iskelede otururken iğne altıma kadar geldi, biraz daha çektim yandan bizimkiler görmüş bir ahtapot! bir baktım bizimkiler panikledi. bir şeyler söylüyorlar ama aynı anda. hiç bir şey anlamıyorum. bu arada çekerken ağ olmadğını fark ettim nihayet. alttan kıvrıla kıvrıla bir şey geliyor. aha da en son ben anladım ahtapot olduğunu. karanlıkta öyle bir garip göründü ki. çektim kalktım ayağa. eeeee bunu nasıl çıkartacaz şimdi diye düşünüyorum. bir kilo kadar küçük bir ahtapot. garibim atlamış bizim oltaya kime niyet kime kısmet. ayağa kalktım, kessem mi acaba misinayı diye düşünüyorum. bu arada iskelede kızılca kıyamet kopuyor. bir yandan kuzen bir yandan kardeşim. nasıl bağırıyorlar. len durun, bir şey yapmaz. biliyorum birşey yapmaz ama nasıl kurtaracaz bizim iğneyi. aklıma bizim peder geldi. üstad ya o halletsin dedim. kuzene çağır dedim bizim pederi. başladı bağırmaya ENİŞTEEEEEE, ENİŞTTEEEEEE! ulen dur, ne bağırıyorsun, kaldıracaksın sahili ayağa demeye kalmadı bizim pederin sesi geldi uzaktan . o da duymuş sesimizi kendi kendine bizimkiler iyi bir şey yakaladı gideyim yardıma, çıkmış yola. ahtapot oltada, oltayı şöyle bir gezdirdim yanlamasına. bizimkiler başladı bağırmaya, kovaya koyma, koymaaaaa. len durun ne kovası. bizim pedere yaklaşayım diye hareketlendim. aldım bizimkileri önüme yaklaşıyorum sahile. nasıl kaçıyor bizim kuzen. sonradan anlatıyor: koca iskele daralmış kaçarken, neredeyse suya düşücektim diyor. ahtapotu öyle bir görmüş ki tüm iskeleyi kaplamış. bu arada ahtapot can havliyle başladı su püskürtmeye, fıssss fıııısss, bizim kuzen bunu görünce iyice hızlandı. nasıl gülüyorum. neyse bizim peder geldi. aldı eline ahtapotu, yapıştı mahluk babamın eline. korkmuyorum ama iğrendim açıkçası. ama o an bizim kuzenin bir yüz ifadesi var. görmeliydiniz. sese gelen nişanlımın arkasına saklanmış bakıyor. neyse çıkarttı bizim peder iğneyi. ne yapalım bunu der gibi baktı. kim uğraşacak bununla dedim attık denize. sonra bir fırça yedik, oteldekilerden. neden attınız, pişirir yerdik diye. bu arada bir fırça da ben yedim nişanlımdan. ne biçim şeyler tutuyorsun, tutacak başka balık kalmadımı denizde diye. komedi, heyecan, korku herşey vardı o gece. adam akıllı balık tutamadık ama şimdi yazarken bile gülüyorum.