böyle soranlara diyorum ki babam araplı ( cevdetiye)'dendir çünkü doğma büyüme osmaniye'li olduğumdan köyden kimseyi tanımam, onlar da beni tanımaz. ama akrabalarım orda tabi ki.
Bugün foruma pek giremedim normalde sabah ilk işim forumu açıp raporları okumak ve öğrenebileceğim yeni bir bilgi varmı ona bakmak mesela hayati önem taşıyan bir bilgiyi bilge kaan abiden öğnedim yıldırım ve trafo olayı hemen eve gittim aldığım surf kamışta aynı etiket vardı bu benim için hayati önem taşıyan bir bilgi. sonra bu konu hakkında araştırma yaptım ve başka yerlerde de aynı konudan bahsediliyordu ona göre önlemimizi alırız gerisi yüce Allaha kalmış... (Bu bilgi için Bilge abiye çok teşekkür ederim.) Mahmut abi adrenalin hat safada gün sayıyorum 17 günüm kaldı... gideceğim 10 günlük tatil benim gazımı alır ve tayin olana kadar götürür heralde atçek ile levrek alınması çok güzel bir gelişme çünkü ilk hedefim atçek yemli takıla çok uğraşmayacağım... Abi telefonda konuşmuştuk ya misina konusunda dayanamadım ve Kadir Levrek Peşinde nickli kadir abinin kullandığı ve tavsiye ettiği Süper maxim 0.22 mm lik ve 0.28 lik misina siparişi verdim...Misina konusuna çok takmıştım değiştirmezsem olmazdı bu arada onlarla birlikte Mahmut abi tavsiye ettiğin şamandra ( su doldurulan 50 gr. lık) da yolda geliyor onlarla birlikte bilge abinin tavsiyesi Owner iğnelerde Bugün çok güzel bir gelişme oldu benim açımdan; balık avı merakımdan pek haz etmeyen eşim, malzemelerimi koyabilmem için bana bir sırt çantası almış... aldığı çantadan ziyade bu konuda ilk kez yanımda olması çok hoşuma gitti Uzun lafın kısası eksikler tamamlandı takımlar hazır tek eksik deniz onada 17 gün kaldı ( pardon bugünde bitti sayılır kaldı 16 ) geçsede şu 16 gün şöyle deniz kenarında biriken bütün kötü negatif enerjimi stresimi sıkıntılarımı bıraksam ve deşarj olmuş olarak tekrar dönsem... Herkese rasgele (bu arada Dörtyolda bulunan abilerimiz ve kardeşlerimiz bizi raporlanızdan mahrum bırakmayın biz şuan onlarla yetiniyoruz )
hep aynıyız kardeşim, av malzemelerini çeyiz düzer gibi hazırlıyoruz. hele bir de elim boş dönmezsem çıkarıp çıkarıp sevesim geliyor malzemeleri. inşaallah umduğun gibi güzel avlar yapıp stresini atarsın.
Arkadaşlar bu yıldırım şimşek çekmesi olayını ben geçmişten bilmekteyim, carbon ve carbon alışımlı kamışların malesef böyle bir özelliği var, ayrıca arkadaşlar illaki havanın bozuk olması gerekmiyor, birde yüksek gerilim hatlarından da uzak durulması gerekli, denizlerimizde olsun, iç sularımızda olsun bazı avlaklarımızın hemen yanından yüksek gerilim hatları veya elektrik telleri geçmekte, yüksek gerilim hatlarından olabildiğince uzak durmakta yarar vardır, elektrik tellerine de temas ettirmemek gereklidir, carbon ve carbon alışımlı kamışı olan arkadaşların bu durumada dikkat etmeleri önemle duyurulur. Mehmet Emin su doldurulan şamandıra yı almana gerek yoktu, sanırım şamandıra konusunda bir yanlış anlaşılma olmuş, neyse önemli değil fazla mal göz çıkarmazmış DÖRTYOLDA dediğim şamandıradan bulunmakta tedarik ederiz ESEN KALIN...
Mahmut abi söylediğin şamandra bu değil mi? http://www.spotbalik.com.tr/Lineaeffe-siyirtma-samandira-seffaf-50gr,PR-23792.html
Mehmet Emin senin belirttğin linkteki şamandıradan bahsememiştim aşagıdaki şamandıralardan biri olabilir. http://www.avmarketi.com/asp/group/116/Bulrag-samandiralar bu şamandıralar silikonların veya tüylü çaparilerin su üstüne çok yakın hemen hemen su üstü sayılacak şekilde gelmesini sağlamaktadır
oda şöyle oldu. bizde yeniköylüyüz(osmaniye yeniköy arkadaşlar). bizim evde rüzgar esse bugün balık olmaz otur oturduğun yerde diye polemikler dolaşır. şu sıra yeni bebekten dolayı babamlarda bizle kalıyor. bende bak sen bu havada balık olmaz diyorsun adamlar ne havalarda ne balıklar alıyor diye raporu gösterdim. ya bu tomaslar cevdetiyeden dedi ordan sorayım dedim.
Mahmut Abi bazı sitelerden yaptığım araştırmalarda senin dediğin sistemi benim aldığım şamandra ile kullanmak daha iyi oluyormuş deneyelim bakalım abi olmazsa onu da dörtyoldan alırız
merhaba arkadaşlar, uzun zaman önce foruma üye olmama rağmen henüz buralara yazabilen arkadaşınız-kardeşinizim, spin avcılığına yeni merak saldım ve antakya da ikamet ediyorum, dolayısıyla samandağ dışında alternatifimiz yok, samandağ bölgesinde baraküda, levrek, lüfer için spin avcılığı yapılabilecek av bölgeleri hakkında bilgisi olan arkadaşların paylaşımlarını rica ediyorum. teşekkürler.
anlattıklarımdan yılgınlığa düşmek yok ama ! yoksa anlatmam bak. Öyle mi, tamam anlatıyom: Geçen sene 2 şubat idi. çarşamba idi. yarından geçerli iki gün izin yazdırıp izni aslında dört buçuk gün olarak kullanmak ve pazartesi işbaşı yapmak üzere atladım arabaya. saat üçte dörtyola geldim, kayınbabama çocukları bırakıp direk öğmeiş e gittim. arası on dakika. At çek yapmaya başladım, benim sahte GES ile. yani GES in sahte olanı, çin işi yani. metin abiye rastladım. tanışıverdik. emekliyim dedi, aslen karabüklüyüm dedi. buradan aldığım levreğin lüferin çatalın zargananın kasım ve aralıkta ise çupranın, haddi hesabı yok dedi. her gün burdayım dedi. bazen barınaktayım. bazen deliçayın ağzındayım. barınak ve atakaş limanı arasında her günüm dedi. arada da fikret diye bi abi var, onunla zodyak yapıyorlarmış. sonra onunla da tanıştım fakat onun konumuzla bir alakası yok dedi ki, inanır mısın, bazen benim şamandraya (beyaz idi) saldırı oluyor. simli üç plastik balığa saldırı olmuyor. kasım aralık boyunca dedi, kıyıdan tabureye oturup her oturmaya en az iki kilo çupra tuttuk dedi fikretle karidesle.öğmeiş in önündeki teknelerin ordan diyo yakubun deyimiyle. en son balığımı dedi, bugün iki şubat çarşamba dedi, 31 ocakta bir ispendek işaret etti levrek dedi, yirmibeş santim filanmış levrek aldım dedi aslına bakarsan türkiye de herkes aldım diyo. bir tek ben, balık tutmak tuttum tutalım filan bir tek ben diyom. sanırım aldım demek daha ustaca oluyo daha mı havalı bilemiyom takiben üç şubatta erkenden barınağa gittim. saat beşte. kıyıya yüz metre uzakta kıpırtı takip ediyordu sörf kamışı olanlar. yüz metre ileriye yetiştirmeleri imkansızdı şamandıralarını tabi... (emin o kıpırtılar, ceylan palamudu sürülerine aitmiş) yani otuz kişi varlardı dörtyol barınağının dış kısmından atış yapan. her birinin yakup ya da metalürjüs ya da mahmut olabileceğini sanarak aralarından geçiyordum. hiçbirisi beni tanımıyordu. ben de onları tabi. fakat hiçbiri tutamamıştı. ben tabi tutamayacaktım. çünkü GES e aksiyon verdirmenin ne kadar hayatî olduğunu martta anlaya pardon keşfedebilecektim. gülme ama, iki ve üç şubatta sabah altı akşam beş GES ile aksiyonsuz at çek yaptım. ayağıma bir ay basamadım hamladı. aksiyon verdirmiş olsaydım belki birşey tutmuş olacaktım. olmadı. nasip değilmiş. demem o ki, ben iki şubat ve altı şubat arası süreçte kıyıdan balık alabilen görmedim yalan söylemeyim. o günkü raporları okuyun. ya mahmut ya gültekin birisi mustafa dan bir milyona olta satın almış, sardalyeyi takmış atmış da, kefalin biri atlamış, öbür iğnede de levrek gelmiş filan. bunlar nasipli adamların yaşanmış hikayeleridir emin. bana balık asla böyle gelmez. benim hikayelerim hem tutamamalar üzerinedir kavuşamama üzerine aşk üzerine yani darısı sana olmasın iyi akşamlar dilerim. Ama bilge kağan, şu antalyalı kadirin ya da çanakkaleli adanalı sağlı sollu ustaların karşısına hatayspor olarak sesimiz soluğumuz olarak langırt diye girdin ya odalarına Helal olsun diyorum başka bişey demiyorum birader
Alişan abi yazdıkların canımı sıkmadı değil abi ama ben çok ümitliyim ... yanılmıyorsam bu sayfadan okumuştum birisi av raporunda ne zaman tam hazırlıklı gitse hiçbirşey tutamadığıdan ama öylesine hiçbir hazırlık yapmadan gidince iyi balık tuttuğundan bahsediyordu kim olduğunu hatırlamıyorum belkide sensinsdir umarım benim kaderimde öyle olmaz bu kadar hazırlığa rağmen Fakat Alişan abi şöyle bir durum da var şu hazırladığım takımlarla yavru bir karagöz bile (((alsam))) ( sen anladın onu abi) ve tekrar salsam inan o bile yeter yani özlem o safhada anla yani beni ama tabi şöyle kilo üstü levrek baraccüda filan gelse valla onun gazı benim şarkımı bitirir abi Bu arada sayfanızı 1. den sona kadar okudum o kadar avınız var 1 tanesini raporlar bölümünde görmedim bilge abinin avları çok güzel ama Yakubun ve Mahmut abinin avları da bence orada paylaşılması gereken avlar SAYGILAR (Bilge Abi bir rapor koysa da keyfimiz yerine gelse ) Bu arada sıkıldıkça Kadir levrek peşinde nickli kadir abinin paylaştığı son videoyu izliyorum belki 10 belki 20 kere izlemişimdir
Hergün beklesem de bu tadı tattıramazsın, biliyorum zordur. Ama hiç olmazsa haftada 2 kez yaz Aliş. Modern Dedekorkut Hikayeleri, içerisinde herşey var. Üslubuna bitiyorum resmen, hele doğallığın cana can. Sağolasın dostum.
alişan ve emin kardeşim ikinzinde bahsettiği şahıs benim. alişanın bir kefal 1 levrek yakalamış dediği olay. gecenin karanlığından sabahın ilk ışıklarına kadar tık vuruş alamayan ben elimin şişi insin hemde lüfer için yapraklık yaparım diye kefal yakalayayım diye uyduruktan bir ipe 3 adet ufak iğne bağladım kurşun yok fırdöndü yok öylesine ama sağlamda bir düğüm attım. yemledim gönderdim. bir kefal bir levrek (ispendek) geldi. sonra 3 adet daha kefal alıp avı sonlandırmıştım o gün. kısmet işte bilgenin ekmeğe atlayan yada ekmeğe atlayan kefallere sulanan 3 kiloluk levreği gibi yani. hazırlıksız gitme hikayesi ise şöyle osmaniyeye gitmiştik bir ara geçen yıl. geri dönüyoruz akşam saat 8 yemlerimi tedarik etmeme rağmen balığa gidememenin burukluğu ile sessiz sakin eve giderken hanım bu saatte balık olurmu dedi (anladı tabi derdimi) bende olmasada olmazmı diyeceğim. olur dedim. eve bırakır bırakmaz hışımla çıktım evden dörtyol barınağına vardım saat 21:00 suları. panayır yeri gibi 10 kişi olta sallıyor. Nisan ayıydı galiba. tek tük harmadar aldığım bir kaya var baktım 10 kişi arasında o kaya boş hemen oltanın birini yemleyip salladım diğerini yemlerken benim kamış selam verdi çektim 35 cm bir harmadar (minekop). alel acele diğer oltayı yemleyip salladım. balık tam yutmuş iğneyi uğraşıyorum derken olta tekrar selam verdi. bu ara ben balığa çıplak elle ellemeyi sevmem elimde eldiven olur. çektim tekrar 33 cm minekop. oda yutmuş ee boşta olta yok hemen önceden hazırlamış olduğum takımlardan birini taktım tekrar yemledim. bu ara meraklı kalabalıktan biri benim oltalardan birini çıkartmış verdi. ben diğer balığı çıkartayım derken kamış tekrar selam verdi. ama yanım yönüm dolu hepsi boru kurdu atıyor ama sadece beim olta selam veriyor. bu ara elimde eldiven balık uğraştığımı gören yaşlıca birisi bre yeğenim dedi balığa elleyemiyorsun biiiiip balık bırakmadın deryada dedi. meğer o 10 kişide osmaniyeden harmadar avlamaya gelmiş. biz biiiiip 10 kişi bir seningibi balığa elleyemeyen adam kadar olamadık dedi. şimdi adama ne diyeyim kısmet abi dedim. gerçektende kısmet bunu bilge tomas kardeşimde belirtmiş zaten, belki balıklar bizim oltayı seviyordur. Demem oki başka zaman olsa havının durumu denizin durumu tazecik yemler falan olur. o avımda hanımın naletten git hadi bari yüzünün asıklığı geçsin dermişçesine beni yollaması, yemlerin (boru kurdu) 2 günlük olması hazırda fazla takımım olmaması falan falan kısmette varsa gelir şamdan yemenden kısmette yoksa ne gelir elden. Allah bu günlerimizi aratmasın sizlerde geldinizde umarım gönlünüzce avlarımız/avlarınız olur inşallah
arkadaş nacizane bir tavsiyem olacak. eğer su üstü çapari ya da silikon avcılığı yapacaksanız kullanacağınız mantar silindirik olursa daha da verim alırsınız. mantarın silikonu su üstünde tutmaktan, yada uzağa göndermekten daha da önemli görevi, bacanağımın tabiri ile dalga yapması, yani suyu üzerinden aşırtarak şapırdatmasıdır. eskiden çapari mantarımızı kendimiz yapardık. şu 10 cm çapında içi dolu lastik toplar vardı, duvara atıp tutardık. onlardan alır, kenarını bıçakla soya soya silindir haline getirirdik. sonra ucunu bir kademe daha inceltip dalga yapması için kertik yapardık. kalın ağaç zımparası ile ince işçiliğini ve denge ayarını ( arkası biraz ağır olmalı ki çekince dalmasın ) yaptıktan sonra telini takar ve avda denemeye giderdik. bu işler hep bize zevk verirdi. geçen baharda deniz avına başlayınca malzemeciye gidip 5 adet farklı farklı çapari mantarı aldım. denizde hepsini deneyip gördüm ki mantarların ağırlık dengesi iyi olmadığından özellikle uzak mesafede suyun biraz altına dalma eğiliminde ve dalga yapmıyor. bunun üzerine o eski toplardan arıyordum ki bacanağım çam kabuğunun kurşunla dengelendiğinde bütün çapari mantarlarından daha iyi olduğunu söyledi. ben de Zorkun'da dağa çıkıp kesim sahasinda istediğim gibi bir kabuk buldum, işledim, boyadıktan sonra denemeye çıkacaktım ki ya büyük balık ya hiç düşüncesi ağır bastı, çapariyi bırakıp sahte ile avlanmaya döndüm. bizim el emeği de çekmece de son aşamanın yapılmasını bekliyor. ancak unutmadan ekleyeyim bu günlerde benim gözlemim balıklar su üstünden ziyade dalan sahtelere daha ilgili
benim dörtyol'da gördüğüm bazı avcılarda bile aynı düşünce var. 25 - 30 yaşlarında biri hariç. o sardalyayı 3-4 santimlik şerit kesmiş, kumsalda oturduğu yerden, sallama olta ile hemen kıyıya, 5-6 metre öteye , dalganın içine atıyordu. ben de bilmiyormuş gibi ordan ne çıkıyor ki birader dedim. levrek buralarda dolaşıyor kardeş dedi hihi denizde dalgayı görüp geri dönen bir kaç kişiye : abi niye atmıyorsunuz böyle hava ele geçmez deyince, tebessüm edip bu havada balık olmaz, şöyle poyraz esse de deniz yatsa dediler. ben de rastgele abiler deyip devam ettim. halbuki ben de sürekli deniz durumuna bakıp havanın lodosa çevirmesini, denizin 3-5 veya 4-6 olmasını gözlüyorum. sanırım insanlar kendilerinden küçük birinden öneri almayı pek sevmiyor, ama ben kara avında çok önemli bazı tüyoları benden 12 yaş küçük, 15 -16 yaşlarında bir gençten öğrenmiştim yıllar önce.
kardeş ben de av esnasında balıklara pek dokunmam, ama tiksintiden falan değil, özellikle tatlısuda alabalık, turnabalığı, yılanbalığı gibi balıkların, denizde de gümüş balığı ve balon balığı gibi balıkların dışında sümüksü bir madde olur, yıkamayla da kolay kolay gitmez, onun için. ben de yanımda hep bez ve uzun ağızlı bir kargaburnu bulunduruyorum. balığın üzerine hafifce basıp iğneyi çıkardıktan sonra yine bezle tutup çantaya atarım. yoksa, elimle boru kurdunu yada yengeci koparıp iğneye taktıktan sonra bisküvi yemeye devam edecek kadar sağlam bir midem var.