güzel balık, daha iyileri gelir inşaallah. seahorse umduğumdan daha iyi iş çıkardı bu yıl, özellikle kırmızı kafalı sarı gövdeli olanları levrekte iş yaptı.
her ne kadar bu günlerde forumu pek ziyaret eden olmasa da ben gene de bir rapor yazayım: cumartesi günü öğlen saatlerinde is-demir sitesinde oturan bacanağımın evine vardım. yemek, çay faslı derken telefon çaldı. hala işte olan bacanağım hafta tatili cumartesi olan bir arkadaşı olduğunu ve genelde akşam üzeri balığa gittiğini, eğer gitmek istersem onu arayabileceğini söyledi. ben de 7/24 hazır olduğumu söyleyince bahsettiği kişi olan Ahmet abiyi aramış, o da saat 15 : 00 gibi beni almaya geldi. Ahmet abi osmaniye'li ve 7 yıldır sitede oturuyormuş. 25-30 gr ağırlığında gagasız sahteleri el oltası ile sallayıp atıyor ve yine eliyle çekiyor. akya avında uzmanlaşmış, daha önce oradan 103 cm'lik akya yakalamış. yakın zamanda yine 3,5 kg'lık bir akya yakalamış. aralarda yakaladığı 1-2 kg olanları saymıyor. ahmet abi ile beraber demirçeliğin tatlısuyunun denize döküldüğü yere gittik. yolda pek çok kişi ile karşılaştık, geri dönüyorlardı, bu gün balık yok diyorlardı. ben de; kefal oltasına 3 kg'lık levrek gönderen Allah kısmetimizi gönderir inşaallah dedim ve devam ettik. ahmet abi alinde kovası aheste aheste yürüyor, balıkçılarla konuşuyor, ben de su üstülerden başladım atmaya. sen atmıyor musun dedim benim yerim belli ben ordan atarım dedi. bu arada bizden önce gelenlerden biri canlı kefalle kiloluk bir levrek, başka biri de sahteyle 1,5 kg kadar gelen bir lüfer yakalamışlar. tatlısudan az ilerde bir yere gelince ahmet abi kasnağını sahtesini çıkardı başladı başının üstünde çevirmeye. bir salladı, 60'lık misinayı 60 -70 m uzağa gönderdi. sonra başladı hızla misinayı çekerek ayağının dibine yığmaya. ben levrek yok mu dedim, bu günlerde pek yok dedi. akyalar da uzakta, eğer uzağa atarsan alabilirsin dedi. ben de yanımdaki en ağır sahte olan GES'i taktım ve atmaya hazırlanırken makaranın üzerinden görülen misinanın bir yerindeki zedelenme dikkatimi çekti. bir an misinayı ordan kesip fırdöndüyü bağlamayı düşündüm, sonra üşendim. GES'i savurdum ve makinada hiç bir takılma olmamasına rağmen sahte 10 - 15m kadar uçtuktan sonra çat dedi ve kesmeye üşendiğim yerden kopup gitti. banghead ahmet abi tüh, yazık oldu dedi, bir sürü para veriyoruz bu sahtelere, mesela şuna ben 7 lira verdim dedi içimden ah abim, bir de bizim ettiğimiz masrafları bilsen dedim. sonra mecburen geri 7-8 gr sahtelere dönmek zorunda kaldım. daha 15 dakika geçmişti ki ahmet abi bana dönüp, aldım gardaş dedi. nasıl deim, geçenkinden iyi dedi ( 3,5 kg olanı kastediyor ) misina elinde gergin, bazan sahilde yürüyerek, bazan misina vererek, ama hiç acele etmeden balığı birkaç dakida kıyıya yanaştırdı ve dışarı aldı. bir anda etraftan insanlar koşmaya başladı, ama balıkta görülmeye değerdi. yaklaşık 5,5 kg lık bir akya. ahmet abinin balığından biri iki kare ekleyeyim. beyaz saçlı olan ahmet abi, arka plandakiler de lüferi yakalayanlar. ama lüferi sır gibi sakladılar, sadece poşetten gösterdikleri için fotosunu çekemedim. büyüksün ahmet usta dedik, ve daha da bilendik, hırslandık. ama bir anda bilen bilmeyen herkes aynı yere toplanıp olta salladığından oltalar karışmaya, dolaşmaya, sahteler şapır şupur suya yağmaya başladı. bu nedenle de genelde grup halinde gezen akyalardan ne ahmet abi, ne de başkaları bir daha alamadı. ahmet abi, tatlısuya gidip bir kaç kefal yakalayıp geldi ve biraz da canlı bırakma yaptık, ama yemlerimizin her biri 400 - 500 gr.'lık kefaller. olmadı, başka balık alamadık, eve döndük. akşam bacanakla epeyce kritik yapıp hayal kurduk, ben oltama hiç kullanılmamış 0,24'lük misina sarılı yedek kafayı taktım. o arada Gültekin kardeşimi aradım. o da Alişan'la beraber barınaktaymış, bir adet çipura dışında pek hareket yok dedi. sonrasında biz bacanakla sabah gitmenin hayalini kurarken bir anda bir fırtına, yağmur, kış kıyamet. moralimiz bozuldu ama gene de sabahki duruma bakalım deyip yattık. sabah güneş açmış olmasına rağmen rüzgar ve beraberinde müthiş bir soğuk vardı. balkondan denize baktım, dalgalar kilometrelerce öteden görülebilecek boyuttaydı. biz kahvaltı yapıp vakiti geçirdik ve saat 8:30 gibi tatlısuya doğru yola çıktık. bizi gören deli görmüş gibi bakıyordu eh, ben de pek akıllı sayılmam. denize yaklaştıkça soğuk burnumuzu sızlatmaya başladı. bacanak kefal tutup canlı yüzdürmek istedi ama sonra vazgeçip yürüdük. deniz kabarmıştı, dalgalar yüzünden denize 7 - 8 metreden fazla yaklaşmak mümkün değildi. bacanak bu havada mümkün değil balık çıksın deyip oturdu. ben de bacanak kötü hava - iyi balık, ben böyle bilirim deyip sahteleri sallamaya başladım ama nafile, denzden esen rüzgar sahteyi olduğu gibi geri atıyor. bacanaktan aldığım procatch çakma GES bile 0,24 misinayla ancak 30 m uzağa gidebiliyordu. ben uğraşmaya başlayınca bacanağım da dayanamadı ve yanımıza ne olur ne olmaz diye aldığımız yemlerden takıp attı. bu durum 1 saat kaar devam etti. sahteye atlayıp alamayan küçük bir levrek dışında aksiyon olmadı. bacanakta ise tık yok. sonra aklıma belki levreğe yemli atarım diye aldığım bir tek yaprak sardalya fletosu geldi. 5 gr gezer kurşunlu 0,20 misinadan bir takım yapıp şerit halinde kestiğim sardalyayı taktım ve attım. ama 30 grlık sahteyi karaya atan rüzgar onu atmaz mı, bir türlü olmadı. ben de debisi çok kuvvetli olan tatlısuyun içinden sardalyayı saldım ve biraz misina sağdıktan sonra kenara doğru çekilip misinayı tatlısudan denize doğru çektim. tam o anda bir vuruş. levrek olabilir diye misinayı hemen gevçettim. kafa atışlar başlayınca asıldım ve balık oltada. balığı çekince baktım ki 22-23 cm bir sargoz. olsun dedim, o da iyidir. sonra aynı sisteme sardalya bitene kadar devam ettim ve boyları 22 -25 cm arasında değişen 6 adet sargoz :thumb: , bir tane azatlık küçük sargoz yakaldım. iki sargozu da kaçırdım. ama bu arada bir anda oltama bir balık bindi.reeling var gücü ile çekiyordu, arada bir kafa atsa da daha ziyade dosdoğru yüzüyordu. ben asıldıkça asıldım, spin kamış öyle büküldü ki kırılacağından korkmaya başladım, zaten misina da ince, kalamayı az açtım, epey uğraştım ama gene de balığı çıkaramadım, iğneden kurtuldu. sanırım sargozlar için taktığım 6 numara iğne küçük geldi. ne olduğunu öğrenemediğim bu balık güzel bir aksiyon yaşattı. bunun dışında yemlik olarak kullanmak üzere yakaladığım, sonra vazgeçip geri bıraktığım bir kaç kefali saymıyorum. sonrasında sardalya bitti aksiyon bitti, yanımızda karides ve tuzlanmış boru kurdu da vardı ama balıklar onları oltadan almayı başardığı için yakalanmadılar. biz de artık soğuktan parmaklarımız uyuştuğundan avı öğlen vakti sonlandırdık. bunlar da ben ve benim balıklar. ahmet abinin yakaladığı kadar olmasa da idare edin. adam 7 yıldır orda avlanıyor
maşallah bilge nazar olacaksın zevkle okudum raporunu. Gönül isterdiki trofe olsun ama oda yeter tavalık çıkmış
bilge kaan eline sağlık raporda avda güzel olmuş.bu hafta sonu böyle balık yakalayabilmek bence çok büyük şans.aslında dediğin gibi bozuk hava balık demek ama gel gör ki olta atmak mesele.bizde pazar sabahına niyetlenip havayı görünce vazgeçenlerdeniz cyr .neyse sağlık olsun diyelim.başka haftasonuna artıkın
beni uğraştırıp kaçan balığı yakalasam yeterdi ama olmadı. aslında benden oldu, bacanak balık yok diye söylenip duruyordu ben de yapmadığım işi yapıp spin kamışla yemli attım, ince misina ve küçük iğne kullandım. aslında orada ne canavarlar olduğunu biliyordum ama tedbirsiz davranıp ince misina ve küçük iğne kullandığımdan balıkla çekişirken korktum. yanıbaşımda, çantamda duran 2,70 fiber kamış, üzerinde 300 metre 0,28 asso double strenght misina sarılı daiwa bg 20 makinayı kullanmak yerine spin kamışın ucuna yem yakıp attım. bunlar hep tecrübe oluyor işte. daha öğrenecek o kadar çok şey var ki. sargozlar arka arkaya çıkmaya başlayınca ssatime baktım, saat 9:30, seni arayacaktım ama hem daha saat erken dedim, hem de misafirinin geleceği aklıma geldi. zaten hava da dehşet soğuktu vaz geçtim.
dediğim gibi misafirler geldi. senin avda olduğun zaman ben fabrikada idim nöbet mevzusu. neyse alişanla nezamandır avlanmaya niyetlenip avlanamıyorduk bu haftaya kısmetmiş elbet senlede bir gün kesişir
böyle bozuk havalarda melanur, çipura, sargoz vb. balıkların barınağın içine girdiğine ve yemli ile güzel avlar verdiğine bir kaç kez şahit oldum. yine aynı şekilde başta lüfer olmak üzere pek çok avcı balıkta denizin çok çalkantılı olduğu günlerde barınak içine giriyor. barınak içinde rüzgar da nisbeten az. aslında denemek lazım, ama osmaniye'den barınak 35 km, öyle bir bakıverip geleyim olmuyor. bir de böyle havalarda yanına arkadaş bulmak da zor, hadi buldun, oraya varınca arabadan bile inmiyorlar, iki de bir gidelim demeye başlıyorlar. bu yüzden böyle havalarda arabaya atlayıp yalnız gidiyorum. yağmurun göz açtırmadığı havada yemli oltayı suya atıp arabanın içinden balık tuttuğum çok olmuştur
inşaallah, ben hemen hemen ayda bir sitedeyim. ama sen tatlısuyun ağzını ihmal etme bence. orada doğru takım ve doğru zamanlamayla çok güzel trofeler yakalanabilir. öyle sığ bir sahilden, kıyıdan el oltası ile trofe akyalar, lüferler yakalamak her yerde rastlayabileceğimiz bir durum değil. ahmet abinin yeri tatlısuyun 100 m. kadar solunda, kıyıda küçük kayalıklar var, onun az berisi. 60 - 70 m kadar uzağa atıyor. kullandığı sahteyi yerde bulsan almazsın, bir şeye benzemiyor. ama ağır, içi hologramlı. bizim çeşit çeşit sahtelerle yaptığımız işi o tek sahteyle yapıyor. yani bu sahte ges gibi bekleyince batıyor. onun için önce atar atmaz yüzeyden çekiyor. herhangi bir takip yoksa az bekleyip biraz batırarak çekiyor, yine aksiyon olmazsa tabana kadar batmasını bekliyor. zaten akyayı da öyle aldı, sahte tabana çökene kadar bekledi, sonrasında hızla çekmeye başladı ama daha birkaç kulaç çekince balık asıldı.
Hayranım sana. Bi şekilde alıyosun balığı be. Tatlısudan denize doğru sardalya misina sağmış kafa atışı bilmem ne sargoz hem de altı tane bi azatlık. Neden bahsediyorsun ya. Şaka gibi. 4-6 havada. Avda bikaç saat boyunca Tekin'in kafasını şişirdim. Kafa bidon gibi oldu. Sağolsun yazmamış. Gerçi beresi vardı, kulağını kapatıyordu. Bi dahaki sefere tıkaçla gelir. İşte Tekin, bu 35 yaşında yassı balık ustası adam, En olmaz günde toplam 1 kg alabilirken, Yanında ben olunca hiçbirşey alamıyordu. Tutamayışını büyük bir zevkle seyrettim. Dondurucu ve dudaklarımı şu anki haline getiren Rüzgar kesilince, içimden neyse acıdım, Gideyim de garip eve boş dönmesin dedim, saat 21.30 gibi vedalaştım Not- (Aslında boş dönmedi. Büyüürek bi çipura aldı. Sülünezle. Yanında yedek sülünez stoğu ya da hele boru kurdu olsaydı, zannımca Bilge ile yarışacaktı. Eeee, Biliyo Alişan ile yolunun kesişeceğini, biliyo da vermiyo kurban olduğum, koca iskenderundan boru kurdu bulamamış. Benle buluşmayacak olsaydı bulacaktı) Umutemin övüp duruyordu. Alişan abi, sen turna canavarısın diyodu. Baktım herif tee nerden geldi, birkaç gün içinde parsayı toplayıp gitti iyi mi. Hem de gerçek bir ustadan (Saim) parayla ölçülmeyecek bir kurs aldı. Yakup! Elimdeki max-rap 13 cm FRH ile nereden atayım da senin resimdeki gibi bir ispendek tutabilmek için. (Türkçesi, resimdeki ispendeği, Max Rap 13 cm ile mi çektin. 2)Nereden çektin? Kaç gündür soracam fırsat bulamıyom) Bilememişiz memleketin kıymetini diyorum, ben bir saat uzaklıkta olduğum halde. Kaldı ki siz
kardeşim balık avında öğrenme isteğinden sonra en önemli unsurlar sabır, ısrar, istikrardır. bunlar olduktan sonra gerisi mutlaka gelir. bende hepsi var istikrar zayıf. yani biraz sahte atıyorum, sonra aynı zamanda kurşunlu yemli atasım geliyor, o arada zıplayan kefallere bakıp bir tane de kıbrıs sarma mı atsam vs. hepsini seviyorum, vazgeçemiyorum. bahsettiğim ahmet abi öyle değil, tek çeşit sahte ile tek çeşit balığa odaklanmış ve sonucunu alıyor. bizimkisiyse sadece azime dayalı mermer delme işlemi sende de bu unsurlardan biri, yada bir kaçı varsa öyle yada böyle bu iş olur. o gün benim demirçelikteki bacanağım da yanımdaydı. bir tek vuruş dahi alamadı, üstelik oltasını ben bağladım, yemini ben taktım. o da senin gibi denize her gidişte bu gün deniz kurur, ben geldim ya bir şey çıkmaz vb. türden konuşmaya başlar. bir sahte çıkarır 3 kez atar balık yok idk deyip kaldırır, sonra yemliye döner falan, dün de yaptığı gibi. ona derim ki önce balık tutacağına kendin inan, gerisi boş. bazen balığa giderken kepçemi almayı unuturum, hani sırtımda asılı olan, senin şemsiye sandığın tüh ! kepçemi almamışım derim gülerler. halbuki neden olmasın ki ? balık avında hava nasıl olursa olsun oltaya bir anda 3-5 kglık bir trofe düşebileceği inancını hiç kaybetmem. reeling sen de önce kendin inan, oltayı her atışında bu sefer büyük balık gelecek düşüncesi ile at.:thumb:
Alişan kardeş, ben bu gün bir sahteyle 20 tane levrek alsam, sana desem ki falan yerden falan sahteyle aldım. sen veya ben bir gün sonra aynı yere aynı sahteyle gitsek bir tane bile alamayabiliriz. çok çeşitli değişkenler bu işte etkili. mesele doğru zaman, doğru yer, doğru takım üçlüsünü denk getirebilmekte. zaman zaman şans yardımı ile bunları bir araya getirebiliyoruz, ama bu iş aslında tecrübe ve bilgi işi. kendim öğreneyim dersen yıllar alır, en iyisi saim abi, mazlum hoca, cin kazım, ahmet abi gibi avlandığı mera, avladığı balık konusunda bilgi ve tecrübe kazanmış ustalaradan bilgi koparmak. ben öyle avcılarla karşılaştım ki cebinde not defteri ve kalemle geziyordu. bahsettiğim üçlüyü denk getirdiğinde hemen deftere not alıyordu. sözgelimi bu gün çok güzel balık yakaladı: deftere yazıyor; 05.03.2012, yer dörtyol deliçayın ağzı. hava sıcaklığı 15 C, deniz suyu sıcaklığı 18 C, rüzgar lodos, deniz 3-5, su hafif bulanık. sahte strike pro bilmemne, hava bulutlu vs. o günkü bütün şartları not ediyor. sonra ara ara bu defteri açıp ders çalışır gibi çalışıyor ve benzer şartlarda benzer şekilde avlanmaya gayret ediyor. gerisini sen hesap et.
Ahh, bu satırları bir de Muharrem hocam okusa. Bu günkü tebriğim sana Bilge. Harika betimlemişsin. İnce-ince dokumuşsun nadide nakışları. İsminle özdeş, "bilgece" ifadelerin, inanıyorum ki yüreğinden de taşan ve bizzat yaşadıklarındır. Teşekkürler azizim. Aliş; darılmadın di mi dostum? Aslında yine senden neşet etti, sebep sensin. Bilgeyi bilgece konuşturan Sendin.
Bilge abi isviçre çaksı gibisin maşşalah sana zor zamanlarda balık çıkarmayı bilmişsin pek fazla sohbet etme imkanı bullamadık ama senden öğrenilecek çok şey var biz bu işin başında sayılırız sayfaya katkıların çok faydalı gözüm arkada kalmıyor... gerçekten... seni takibe devam...
öncelikle iltifatınız için ben teşekkür ederim. bana göre bu anlattıklarım amatör balıkçılık ruhunun tanımı. yani ticari kaygı gütmeden, sadece kendi zevki için balık avlayan, bu işi bir tutku, bir hayat felsefesi haline getiren insanların hissettikleri ya da hissetmesi gerekenler.
kardeş soğuğu yedik ama Allah kısmetimizi gönderdi yine. öğrenme konusuna gelince; öğrenmenin sonu yok. yaşımız ve tecrübemiz ne olursa olsun bilmediklerimizi düşününce daha yolun başındayız. isviçre çakısına gelince ben de bir takıntı var. her an her şey olabilecekmiş gibi, herşeye hazırlıklı olma takıntısı, yada bir çeşit paranoya. bunun sonucu her işi ince eleyip sık dokuma, bolca tedbir, ve daha bol stres. bu tür stresler bende mide rahatsızlıkları, hipertansiyon vb. pek çok rahatsızlığa sebep olsa da yapacak bir şey yok. arabamda 3 tane çekme halatı, yedek fren - debriyaj halatı, benzin hortumu, kasık çizmesi yanında bir de tulum, 2 yağmurluk, balık çantamda 2 kargaburnu, 2 tırnak makası, 3 bıçak, 3 adet kamış ve makina, bunlara ait farklı yedek kafalar vb. gibi pek çok şeyden 2-3 adet bulunduruyorum, beni hem fiziken, hem ruhen yoruyor. tedbiri fazla abartıyorum bazen. günlük hayatta hanıma '' benim bile yedeğim vardır herhalde'' dedirtecek kadar hemde
bu güzeldi avcılıkta avlamaktan daha önemli olan av muhabbeti yapmaktır. bir gün avlanırız bir hafta muhabbeti bitmez.
bu gün gündüz boş vaktim vardı. ben de sabah küçük bir işi halledip saat 9 : 30 gibi deliçayın ağzına vardım. dalga neredeyse yok denecek kadar azdı, deniz de müthiş çekilmişti. gene de biraz yüzey sahtesi ile biraz da texas rig denedim ama sonuç olmayınca fazla eğleşmeden barınağa gittim. epeydir barınağa gitmiyordum, barınağın taş duvarının bir kaç yerden yıkıldığını görünce şaşırdım ilerlerken taşların üzerinde epeyce bol miktarda boru kurdu ( bana en az 5-6 av yeter ) ve sülünezin herhalde başka kimse kullanamasın diye üzerine gazete yığılarak canlı canlı yakıldığını görünce kızdım . işine yaramıyorsa, içinde de hasetlik varsa niye yakarsın, at denize yaşarsa yaşasın, yaşamazsa balıklar istifade etsin. idk neyse ben saat 10 : 15 civarı barınağın ucunda yerimi aldım. bir oltaya yaprak sardalya ile lüfer takımı, diğerine kurşunsuz olarak bir parça sardalya takıp attım ve zilleri bağladım, ondan sonra başladım atı çekmeye. önce yüzeylerle başladım, rover 98'in peşinden gelen ne olduğunu anlamadığım balığın takibi dışında hareket olmayınca gagalı sahtelere başladım. evvela benim yüzümü en çok güldüren, kilo üstü levrekler yakalayan Eurofish aragon combat minnow 130 mm modeli ile başladım bu sahte yanları beyaz yanardönerli sırtı fosforlu sarı. bu avda ilave olarak kafasını kırmızıya boyadım. ilk atışlarda hemen levrekler tarafından takip aldı. ancak bir türlü şutlar gol olmadı. su çok durgun ve tertemizdi. balıklar böyle havalarda herşeyi ayan beyan seçtiği için sahteye atlamadan önce bir kaç kez ölçüp biçiyor ve daha dikkatli davranıyorlar. uzun bir uğraştan sonra öyle bir şey yapmalıyım ki balıklar önce saldırmalı sonra düşünmeli dedim. jerking denilen aksiyon aklıma geldi. sahteyi attıktan sonra bir kaç tur sarıp batmasını sağladıktan sonra kamışın ucunu suya doğru indirip 2'li, 3'lü vuruşlar yapmaya, sahtayi bir hızlı bir yavaş sarmaya, hızlı sararken suda birden durdurup 1 saniye sonra yeniden sarmaya vs. başladım. yani anlayacağınız düz çekmek yerine düzensiz hareketler, su içinde sağa sola zıplamalar yaptırmaya başladım. daha ikinci ya da üçüncü atıştaydı sanırım tam hızlı sarıp durdurdum, kamışın ucuyla vuracakken bir anda ağırlık bindi. reeling balığı sarıp dışarı aldım. limit sınırına yakın bir ıskarmoz. sahte durduğunda kafaya hamle yapmış ve 3 iğne de çeşitli yerlerinden saplanmış. tamamdır, sistemi buldum dedim ve atmaya devam ettim. bir vuruş daha aldıysam da kurtuldu. sonra tam kıyıya, kayaların 1 metre önüne gelince sahtenin hareketlerine tav olan bir orfoz yavrusu da dayanamadı ve boyundan büyük bir işe kalkıştı. hooked Alişan sana bahsettiğim kıyıdaki kayaların arasında yaşayan kayabalıkları bunlar, bu balıklar çok fazla büyüyor ve 45 cm altındakilerin yakalanması yasak. bir süre sonra balıklar bu aksiyona alıştı herhalde sahteye rağbet kalmadı. yemli oltaları bırakıp başka yerleri de gezmeye gitmedim. sonra, '' keşke çantadaki bütün sahteler senin gibi görevini yapsa '' deyip 7 liralik Eurofish'e teşekkür ederek onu çantadaki yerine aldım. sonrasında pek çok sahteyi denedim. bazılarında levrek takibi aldım. ancak remixon kaşığın peşinden her biri en az kiloluk 4 adet levrek birden geldiyse de yine şut gole dönüşmedi. ilk kez 4 levreğin birden takibine şahit oldum. kısa bir yemek molasından sonra yani aldığım ve ilk kez yüzdüreceğim strike pro jl 120f 9 cm 010 kodlu sahteyi çıkardım. bu sahte de yanları beyaz, sırtı siyah güzel bir sahte. ilk kez yüzdüreceğimden önce kamışla verdiğim aksiyonlara tepkisini görmek amacıyla 3 - 4 m kadar önüme atıp kamışın ucuyla 2 kez vurdurdum. tam o anda nerden geldiğini bilmediğim 2 kg civarı bir levrek kurşun gibi daldı ve sahteye yandan vurmasıyla geri dönüp gitmesi bir oldu. banghead her şey 2-3 m önümde oldu. o an kalbimin nasıl attığını tahmin edersiniz. tamamdır sahteyi buldum, frekansı yakaldım dedim ve atmaya başladım ama nafile. fırsat bir kez düştü ve değerlendiremedim ama bu sahtenin iş yapacağına dair kanaat oluştu. saat 14 : 00 olunca ıskarmozların saati geldi deyip bu sefer de strike pro jl 120f kupes sahteyi taktım ve attım. yine yavaştan yavaştan sararken, kamışın ucuyla vururken ıskarmozun biri asıldı hooked onu da sarıp aldım, bu diğerinden biraz daha ufak. olsun dedim, önemli olan yaşattığı heyecan. balık kesilip eve gitme vakti yaklaşınca aklıma yıllar önce yapıp, deneme sürüşü yapamadığım sahtem geldi. yaklaşık 5 yıl önce yapmıştım ama hiç deneyemeden kullanmadığım malzemelerin arasına karışmış, geçen bir şey ararken buldum. sahteyi attım, küçük ve çok hafif olmasına rağmen strike prolar kadar mesafeye gidiyor, üstelik havada takla atmıyor, ancak bu sahteyi yaparken wake tipi, yani suyun yüzeyinden gelecek, kendinden aksiyon alacak şekilde düşünmüştüm. yani bunlar gibi ancak gagayı tam ayarlayamamışım biraz derine daldı. ben de bıçakla azıcık yontayım derken çıt kırılıverdi. canım sıkıldı cyr ama gene de attım, sardım. o da ne ? gagasız olmasına rağmen kamışın ucunu yukarıda tutunca suyun üzerinde, aşağı indirince suyun 10 - 15 cm altında mükemmel şekilde sağa sola sallana sallana geliyor. :thumb: hemen neşem yerine geldi. biraz devam ettim, hatta ciddi bir takip bile aldım. ancak bu sahteyi tatlısu için tasarladığımdan renkleri tatlısuya göre, ilk sahtem olduğundan da boyaması biraz acemice. ama biraz uğraşırsam iyi çeyler çıkabilir. amacım kendinden WTD yapan su üstü sahte. fırsat bulursam aklımda bir iki fikir var. benim sahteyi kıyaslamak için rover 98'in yanına koydum. insanın kendi yaptığı bir sahteyle balık yakalamasının vereceği hazzı düşünemiyorum.