Gebzede oturuyorum. Arabamız da yok. Böyle olunca, balık işi bir sorun oluyor. Münhal vakitte, gebzeden ulaşabileceğimiz, bir yerler hakkında fikriniz var mı? Eskihisar'a, mendirek ve feribotun arkasına gidiyoruz. tuutğumuz balık, yem ettiğimiz balık kadar olmuyor. Belki arada iri sitavrit. Yoksa sardalya, istavrit, mezgit.. Bazen, nadiren, izmarit.. Buradan 1.5 saat içinde Harem veya Haydarpaşa'ya inebiliyorum. Bende haftasonları genelde Galata köprüsüne filan çıkıyorum, çoğu zamanda boş dönüyorum.. Zamanında, okyanusta camgöz, beyaz vs., Orinokoda 50 kiloluk yayınlar, Ege de 75'li çaparide tek boş iğne bırakmayan palamutlar vs. ile uğraşmış biri için, bunun nasıl bir hazin bir hal olduğunu sanıyorum takdir edersiniz..
Sende haklısın biraderim de, valla o devirde gene en insaflısı bendim sanıyorum. Elbette "en acemi, en bahtsız, en moron..." demek yerine "en insaflı" demek daha kolay oluyor, o ayrı..
slm bende gebze denım..... bu aralar muallimköy üne takılıyorum... gecen pazar günü yanımdakı arkadas, ıkı tane palamut aldı.... ayrıca gecen hafta içi mukemmel eşkina yapmış... tabii gece avını seviyorsan?
arkadaslar bende sifa mahallesındenim gebzeye yakın sayılırım darıcadan bol eşkina tutuluyormuş diye duydum ama gidemedim daha tuzla sahile gelmeyin hiç bisey yok yani anlıyacagınız darıcaya bakın bence
Aslında ben zamanını değil de, 75 li çaparinin nasıl dolabildiğini merak ediyorum. 50'lik ya da 75'lik palamut çaparileri, bildiğim kadarı ile (Daha doğrusu kesinlikle biliyorum, hatta daha önce Mahir amca da bir konuya yazmıştı. Benim nerden bildiğimi sorarsanız, yıllarca bu işi yapan eniştemin babasından, eniştemin öğrendiklerini bana aktarmasıyla biliyorum. Eniştem de uzun zaman babasıyla birlikte bu işi yapan biri ) palamut bu çaparinin belli bir bölgesine vuracağı için bu kadar çok iğneli hazırlanırlar. Bunun nedeni, kerterizde palamutun, üsttemi, dipte mi ya da ara suda mı gezdiğinin bilinmemesindendir. Çapariyi çektiğinizde, çaparinin neresinde balık varsa, balığın hangi derinlikte olduğu da buna göre saptanır. Palamut ara suda ise, çaparinin orta kesimlerinde balık görülür mesela. Yani çaparinin tamamı dolmaz. Bu konuyla ilgili olarak, uzunca bir balkon muhabbeti de yapılmıştı hatta evimizde. Tamamen dolan palamut çaparisinin çekilmesinin de mümkün olmadığı söylenmişti hatta bu muhabbette. Belki farklı bir yöntemdir bilemiyorum. Serdar abi geldiğinde mutlaka anlatacaktır nasıl olduğunu. O'nun, bilmediğimiz ilginç ilginç yöntemleri var çünkü...
eşkina bayramoglunda cıkıyor...darıca da degıl.... ama bayramogluda tuzla ıle karsı karsıya oldugu ıcın bu mevsımde oradan da eskına cıkacagını sanmıyorum.... nısan ortasına kadar beklıyecez anlasılan
75 lik çapari.. Naçizane bildiğim kadarıyla palamut denizde muhtelif derinliklerde gezer ama,en çokta sevdiği yem denizin üstünde yüzen yemdir.Hatta sırtı çekilirken en yakın olan zaman zaman suya girip çıkan tüye bayılır.Anladığım kadarıyla Sköylü 75 lik çapariyi heralde sabit tutmuyorki,belli derinlikteki palamut gelsinde diğerleri boş kalsın.Durarak çapari istavrit,kolyos v.s de uygulanır.Palamutta ise çapari avı hareket halinde olur.Çaparinin en ucuna ise duruma göre bazen kurşun yerine kaşıkta takılabilir.Teknenin arkasından yüzeye yakın yere paralel bir şekilde uzanan çapari iyi bir sürüye geldiğinde hepsi dolar.Bu volide ilk vuruşta parmağını mesinaya koparttıranları bilirim.Ayrıca kalabalık çekilen balıklar herbiri bir tarafa çekiştirdiğinden birbirlerinin gücünü sıfırlarlar.Yani çekilmesi zor ama tecrübeli biri için o kadarda zor değildir.75 lik palamut dolu çapariyi görmedim ama,olabileceğinede inanıyorum
bu aralar eskihisarda mezgit ve istavrit geliyo. güzelde oluyo. bu istavritlerin boyları ne zaman büyür? çakmak kadar boyları var. yakaladığımı bırakıkıyorum. 10 lu çaparinin 7-8 i doluyo...
Geleli çok oldu gerçi ama.. Sevgili Sennur, bizim bu çaparileri kullandığımız bölge daha ziyade Ege, kuzey tarafları idi. O dönemde, karadenizin daha iyi olduğu duyardık. Palamut avcılığı ise pek değişmezdi. Öncelikle 75 iğneli çapari, o dönem için bulunmayan bir şeydi, zira palamut çaparileri en azından 150, 200 iğneli olurdu. En azından diyorum, 1000 iğneli olanlarda vardı anlayacağın. Palamut çaparisi, normal çapari gibi dibe doğru kullanılmaz. Yani ucuna kurşun bağlanıp, suda dikey (tamam biraz eğik vs.) durması beklenmez, istenmez. Boyda boya suyun üzerine serilir. Bu yol yordam buralarda geçerli midir bilmem, ama bizim uygulamamız böyle olurdu. Kısaca, kurşun filan yok, çapari suyun üzerinde gezer. Şimdi hayda kurşunsuz çapari mi olur deniyordur, haklı elbette. Siz kurşun yokmuş gibi düşünün, çapari suyun üzerinde yüzüyor aynen. Pratikte bu hoplayan sıçrayan bir çapari ve eziyet demektir. Bu nedenle takıma göre son derece ufak, ağırlık yapsın babında 250 - 500 gr gibi bir kurşun kullanılır. Misina nerdeyse paralel olur suya. Beden genelde suyun üstünde veya hemen altında gelir. Çapariye boşluk verilince iğneler aşağı iner, biraz dalar, sonra yukarı çıkar. Böylece suyun üstünde oynağa kalkmış balıklar gibi bir görüntü verir. Palamut ise büyük sürüler halinde gezer ve gerçek bir sürüdür. Yani organize hareket ederler. Çapariyi gören sürü başı bozuk bir şekilde saldırmaz. Gayet disiplinli olarak aynı sardalya sürüsünü çevirir gibi etrafını sarar ve topluca saldırırlar. Bu nedenle genel olarak çapari küt diye bir defada dolar. Boğaz civarında ise, geçmişi bilmem ama bugün durum farklı. Palamut su üstü gezmiyor pek. Kaldı ki eskisi gibi öyle büyük palamut sürüleri de yok. Kısaca, boğazda balığın derinliğini aramak gerekiyor. Daha doğrusu sizin fikriniz böyle. Bu fikre ulaşmada belli bir tecrübe vardır elbette. Ama palamutun bakılacağı yer bizim yerimiz ve zamanımızda su üstüydü. Genelde zaten oynak yapar, ben buradayım diye bağırır. Öyle bir avuç balığın hoplayıp zıplamasından bahsetmiyoruz. Oynak dediğimiz, 5 x 5 futbol sahası gibi bir alan olurdu. Ben hiç palamut çaparisini dibe doğru indirdiğimi hatırlamam. Bir diğer husus ise şudur. Neden 200 iğne? Yanyana giden iki çapariden, oynağa girince 75 iğne olanı 75 palamut, 200 iğne olanı 200 palamut almaz. 200 iğne olanı 190 tane alır, 75 olanı hiç almaz. Böyle bir şey vardır. İğne sayısı ve iğneler arası mesafe arttıkça palamut daha az itibar eder. Kısaca Sennur, palamut en azından bizim için, suyun sadece yüzünde aranırdı. Palamut çapariciliği tecrübelerimizden, boğazda palamudun genel olarak ya su üstünde yada 18 kulaçta bakılması gerektiğini hatırlarım. Palamut çaparisinin boyu posu, derinlik tarayan bir barikat (parakete değil, o başka şey) takımı değil, yoğun olan palamut sürüsünü sürü olarak saldırmaya ikna edecek şekilde kalabalık görünmek için olurdu. Evet, palamut basınca, o çapariyi çekmek mümkün olmaz. Zaten bizim tekne ufacık bir şeydi, hıınnng eder olduğu yerde kalırdı. 75 palamut tekneyi çekemez, çünkü her biri başka tarafa fişekler. Ama orkinos olursa, ki buna tombik sürüsü vs. de dahil, eğer çapari yeterince kalınsa tekneyi sürükleyebilir. Kaldı ki tek orkinosta tekneyi götürebilir. Tekne giderken birden zınk diye kalır. Zaten rölanti veya az üstü çekiliyor olur. Sonra süratle teker teker, sudan çıkan balık alınıp livara atılarak kösteklere kazıklara asıla asıla takım toplanır. Son kalan tek balık genelde kaçardı, nedendir bilmem ama, tahminim bizim becereksizliğimizden olurdu.. Neyse sennur. Bu olaylar 1980'lerin ortalarında kalmış eski güzel günlerin hikayeleri. Şimdi palamut yokki doğru düzgün, çapariciliği olsun? O dönemde palamut şimdinin istavridi gibi bir şeydi. Tek sorun kıyıda olmamasıydı, hepsi o kadar.