GLUK GLUK

GLUK GLUK
== Haci Meteoroloji’den hava durumuna baktın mı? Rüzgâr hangi yönden?
== Kuzeyden.
== Eee, o zaman gölün neresine gideceğiz?
== Adanın oraya gidelim.
== Bence, Haci, göle gidip dalganın yönüne bakalım, son haftalarda Meteoroliji bizi hep yanılttı, eğer güneydense her zamanki yerimize gidelim, kuzeydense senin dediğin yere gidelim.
==Tamam.
Bu avlağımızın şöyle bir durumu vardı: Rüzgâr güneydense dalganın ayağında balık garanti gibi bir şeydi, ama başka yöndense de o derece ihtimal dışı. İki gün önce yıl başı tatilinden yararlanıp her zaman gidip güney rüzgârlarında balık aldığımız yere dört kişi (ben, biraderim Özgür, Lokman Müdürüm ve ekibin demirbaşı Haci, namıdiger Balli) konuşlanmış, adam başı üçer dörder olta atmamıza rağmen istediğimiz rüzgârı alamadığımız için sıfır vuruşla günü tamamlamıştık.
Göle vardığımızda rüzgârın kuzeyden olduğunu görünce tartışmadan Haci’nin dediği yere yöneldik. Oltaları daha yeni çözmüştüm ki Haci kısık bir sesle “Hocam” dedi. Göz teması kurmamızdan sonra alt dudağını ısırarak ellerini omuz seviyesinde iki yana açıp:
== Ahaaan! Sazan, dedi.
Baktım Haci’nin 5-10 metre önünde bir grup aynalı suyun yüzünde... Başlarını çıkarıyor, “gluk gluk” ederek baloncuklar yapıyor, sırt yüzgeçlerini göstererek ağır hareketlerle suya dalıp çıkıyorlardı. Âdeta birbiriyle cilveleşen yılkı atları gibiydiler.
Haci:
== Tamam, demek ki burada balık var. İlla ki bunlar beslenmeye çıkacaktır, elbet birkaçını yakalarız, dedi.
Balıklar bir yük katarı gibi takriben 100 metre çapında bir alanda önümüzde ağır ağır tur atıp duruyor, tam ortalarına attığımız oltalara dönüp bakmıyorlardı bile. Vakit ilerledikçe biz de onlara bakıp “gluk gluk!” (baloncuk değil, yutkunma sesleri) yapmaya başladık Birkaç metre önümüzdeydiler ve ne yapsak faydasızdı.
Böyle böyle saat bir oldu. O sırada rüzgâr döndü, güneyden esmeye başladı.
== Haci, dedim, eski yerimize gidelim mi? Bak, rüzgâr döndü.
== Yav bırak rüzgârı, balıkları görmüyor musun? Balıkların burada olduğunu bile bile bırakıp nereye gidiyorsun? Hem o rüzgâra güvenme, birazdan tekrar döner.
Dönmedi
Saat ikide bir yoklama daha çektim. Haci:
== Sen gidersen git, ben burada duracağım, deyip kestirip attı.
Haci’den ayrılmak fikri hoşuma gitmedi. Üstelik henüz öğle yemeğini de yememiştik. “Hem Güneş’in batmasına şurada iki saat kaldı. Toplan, git, oltaları çöz, oooo...” Ayrıca ben yola çıktıktan sonra rüzgâr tekrar dönebilirdi
“Neyse” dedim, “bu gün de böyle olsun!” Yemeği hazırlamaya koyuldum.
O sırada irice bir aynalısazan suda atladı.
== Haci, dedim, sazan oynadıktan yarım saat sonra oltaya gelir.
Dedim, ama dediğime kendim de inanmamış olacağım ki oltalardan uzakta, yemek için odun toplamakla, ateşi harlamakla meşgul oldum.

Bu esnada -nasıl olduysa- gözüm oltalara kaydı. “Kara oltadan misina mı boşalıyor ne?” Dikkatle baktım, evet, boşalıyordu. Daha durur musun? Bir koşu kara oltaya yapıştım. Baitrunner Okuma Longbow makine balığı yormuş olmalıydı, fazla direnmedi. Haci geldi, kepçeledi.
== Ola efferim, Hoca! Bir de diyirdin gakh gidakh. Dur, hele bu başlangıç. Daha ne balıklar alacıyıkh.
== Haci, hele bana bir iki fotoğraf çek!
== Rapor yaparsan çekerim
== Çek ulan, raporsa rapor!.. Gel, bir iki poz da ben sana çekeyim.
Fotoğraf faslından sonra kara oltayı yenileyip tekrar aynı yere attım. Bir baktım zil takılı diğer olta...
== Haciii, yine geldi!
== Essakh mı diyirsen?
Haci yine kepçe elde hazır kıta...
Kalamayı çok açtığım için olta misina kustu. Mecburen elle tutup çekmeye başladım. Önce ağır bir şeydi, sonra hafifledi. 300 gramlık bir sirazcık Bu mübarek balık da öyle basıyor ki sanki alabalık
Akşama bir buçuk saat kalmıştı ve o bir buçuk saat bir buçuk dakikada bitti Her zaman akşam ezanıyla toplanmamıza rağmen:
== Haci, dedim, ezandan sonra bir yarım saat daha atalım mı?
Haci’nin zaten hevesi kursağında, aklı sabah ki “gluk gluk” seslerinde... Alaca karanlıkta biraz daha durduk. Bir baktım Haci haykırdı:
== Hocam balık geldi!
Kepçeyi kaptığım gibi oradayım.
== Hocam, aynalı mı, siraz mı ne?
40 cm. civarı bir aynalı idi. Mücadele çok sürmedi. Haci, tereddütsüz:
== Hocam bunu salmamız lazım.
İtinayla iğneden halas ettiğimiz aynalıyı azat ettik. “Bu seferlik bu kadar olsun, bir dahaki sefere inşallah!” deyip aklımızda sabah ki görüntüler, dönüş yoluna girdik.
Hoşlukla esen kalın!

 

Maşşallah elinize sağlık çok güzel balık. Afiyet olsun.

 

Nuri ustanın sözünü dinleyen balığı tutarmış demekki,değilmi sevgili Muharrem yalnız,o mübareklerin rengi altın gibi ,birileri oraya koi falan salmış,kırılmış gibi geliyor bana.

 

Sevgili hocam,

Ellerine, fikrine o güzel gönlüne sağlık. Pek güzel, pek âlâ bir sunum hazırlamışsın. Tebrik ederim.

Yarenliğin, can yoldaşlığın için bir kez daha teşekkür ederim. Sayende yaşadığımız bu güzellikler hayatımın en mutena anlarıdır. Sevgi ve saygım o naif yüreğinedir, mest-i nâzım…

 

Harika hocam sizin oranin baliklar niye hep bakir bronzudur? Bakir madeni mi var oralarda? Ben burda hic o renk sazan gormedim.

 

Sevgili Fatih ağabey,

Uzun ve fakat umut dolu bekleyiş nihayete erip ilk balığı aldığımızda az daha vaktimiz olaydı büyük cümbüş yaşanacaktı lakin Hocamın da dediği gibi birbuçuk saatlik zaman birbuçuk dakika gibi hızla bitince o güzel anlara doyamadık. Bu kış şartlarında olabilecek maksimum aksiyonu yaşadık yine de ancak sabahki gezen sazan alayının içinden anca 2 balık alabilmemiz – biri salındı- hevesleri kursakta bıraktı birazda.

Daha önce de gündem etmiştik diye hatırlıyorum. Türkiye geneli kışın sazan aktivitesi neredeyse sıfıra yakın olurken, Allah’ın bir lütfu, Tortumda gününe havasına denk gelinmesi halinde en güzel balıklarla karşılaşmak olasıdır. Yıllar içerisinde edindiğim tecrübe; güney rüzgarı olursa garantili balık hareketliliğinin olacağı yönündedir. Meteoroloji öngörülerine denk düşen hava/rüzgar durumunda muhakkak güzel balıklarla müşerref olduk. Ancak keşiş her zaman köfte yiyemiyor tabi. Bazen meteorolojinin dediğinin tersi hava durumuyla da karşılaşıyoruz. Son 2 avda inadına güney rüzgarı iddiasına istinaden gittiydik lakin günün neredeyse tamamında kuzey rüzgarlarına maruz kaldık. Hocamın önceki balığı da kısa süreli esen sabahın güney rüzgarlarının bakiyesiydi zaten.

Koi olayı; evet gölde havuz balıkları yanında koi de mevcut. En güzellerinden birisini avlama şansım da olmuştu. Gerçi fotoğrafladıktan sonra bir anlık gafletimizden faydalanıp tekrar geldiği yere dönse de o günün de bambaşka bir güzelliği vardı yine de. İşte bu güzel balıktı kendileri.

 

Sazan renklerinin bakır/bronz olması türün kendi genetik yapısından olabilir. Bir de ne kadar doğru olabileceğini kestiremesem de bana öyle geliyor ki su ısısının düştüğü kış aylarında renkler biraz daha koyulaşıyor. Tabi bu kesin bir iddia değil, tahmin sevgili Roy.

Ayrıca yine bu avlaktan alınmış "normal" renkli sazan"larımızın da olduğunu ifade etmek isterim.

 

maşallah aynalı sazan görmeyeli abartmayayım 15 sene oldu.

sonra ben pullularını tutardım üniversiteye gitmeden önce. eskiden babam tutardı ben ozamanlar ufaktım ama benim kadarlarını getiridi :laughing: . pullu olurdu bizim köyde ırmakta.

emeğinize sağlık

 

Çok güzel balıklar almışsınız Tebrikler. Ama Nuri abi raporlayınca daha bir tatlı geliyor Muharrem abi.

 

Tebrikler Muharrem hocam, farklı bir bakış açısıyla da okumak, enteresan ve güzel oldu. Ellerine sağlık.

Fotograf çekmek bile şantajla.
Raporlarsan, çekerim !!!

Birde sen, bu adama ellerinle yemek hazırlıyorsun?
Allah sabır versin.

 

Çok güzel bir balık almışsınız tebrikler Güzel avlarınızın ve av raporlarınızın devamını dilerim

 

Teşekkürler Erkan. Usulünce kızartınca gerçekten afiyet oluyor.

 

Ben de büyüklerimi dinlerim, Fatih Abi Yalnız onu tanısan böyle düşünmezdin, onun oltası suda olsun da balık falan hikâye; kezzap gölüne bile olta atıp başında bekler.
Koiler gölde var, her zaman görüyoruz. Ancak sazanda bir melezlenme olmuş mu olmamış mı, o konuda yeteri kadar teknik bilgiye sahip değilim.

 

Hacim, Muhterem Ağabeyim, Nur-ı aynım, ortada bir güzellik varsa, bunun yarıdan fazlası senin eserin: Fotoğrafları çektin, boyutlarını ayarlayıp bana gönderdin, en önemlisi beni rapor yapmaya ikna ettin, daha önemlisi yıllarca ısrarla, inatla beni bu göle ısındırmaya çalıştın.
Gerçekten güzel bir ortamda, güzel bir avdı. Daha nicelerini hep beraber yaşamak dileğiyle...

 

Teşekkürler Sevgili Roy. Bakır değil, altın madeni var. Bunlar da o madendenhihi hihi hihi

 

Eyvallah Gültekin. Sana kısa bir nostalji yaşatmışım, ne mutlu bana!

 

Teşekkürler Sinan. Elimden geleni yaptım, ama bu işin piri tabii ki Haci Raporların efendisi, kadim raportör, kelimelerinden bal damlayan Balli... Gelgör ki yazmakta pek nazlı, kendini ağırdan satıyor.

 

Yaa Sevgili Volkan, "gör ki Müslümanlar ne çekir?" (Erzurumlu emiceyi ramazanda oruç fena sıkıştırmış, bakmış ki turistler ellerinde bir şeyler yiyor, yanlarına varıp demiş ki: "Dinizin gıymetini bilin, görün ki Müslümanlar ne çekir?" ) Gerçekten öyle, bu adamı bir gün zehirlesem mi ne, nedir bundan çektiğim?

 

Teşekkürler Enes. Haci sohbetlerimizde senden epey bahsetti, gıyaben tanışıyor gibiyiz. Sana da güzel avlar...

 

2011'in o talihsiz günlerinden sıyrılman epey çabamı gerektirse de 2014'ün başındaki alınanlarıyla salınanlarıyla harika bir gün yaşadığımız ilk güzel av günü olayın kırılma noktası oldu. Kolay değil tam 12 hafta boş gidip boş gelmiştin. Bir gariban siraz harici bir şey nasip olmamıştı sana. Tortum dediğimde neredeyse ağlamaklı olduğun günleri çok şükür geride bıraktık. Bundan kelli artık Tortum der bizim elimiz. Hem diğer avlaklarımız da yüz vermez oldu bu sene. Buzda av zamanı belki bir canlanma olur diye tahmin etsekte şimdiye kadar ne gördük ki bundan sonrasında da ne umalım?