Merhaba Arkadaşlar bu forumu daha yeni farkettim. Ben Akyaka'lıyım Ve Sizlere Her konuda Yardımcı olabilirim. Bilmek öğrenmek istediğiniz herşeyi sorabilirsiniz. İster buradaki Balıkçılık ister aklınıza gelebilecek Gökova Akyaka ile ilgili herşey. Sağlıcakla Kalın...
Bu muhteşem paylaşımının arkasından belki can sıkıcı olacak ama ben de bir Gökovali olarak konuya dikkat çekmek için alttaki yazıyı paylaşma ihtiyacı duydum: Yazının tamamı için:http://www.hurriyet.com.tr/gundem/84...d=229&sz=80462 SAHİL GÜVENLİK NE YAPSIN Gökova'da iki grup balıkçı bulunur. 7- 8 metrelik ufak kayıklarıyla voli yapan, parakete döşeyen, sırtı çekenler ki, onlar buranın yerli balıkçılardır. Tuttukları balık sınırlıdır. Genellikle karı koca çalışırlar. Karısı dümende durur, erkek baştan ağı toplar. Bir de mürettebatlı büyük tekneler vardır. Trol çeken tratalar ve gırgırlar Bodrum'dan, Marmaris'ten hatta Karadeniz'den gelirler. Ancak bu teknelerin av sahası belirlenmiştir, her yerde avlanamazlar. Mesela troller sahile en fazla 1.5 mil yaklaşabilir. Ayrıca yerli balıkların zarar görmemesi için Teke Burnu ile karşısındaki Ören arasındaki hattın doğusunda çalışmaları kesinlikle yasaktır. Yasak bölgeye girenlerin korkulu rüyası, saatte 40 mil hız yapabilen Sahil Güvenlik botlarıdır. Bu botlardaki denizciler herhalde Türkiye'de işini severek ve hakkıyla yapan devlet görevlilerinin başında gelir. En kötü havalarda bile denize çıkmaktan çekinmediklerini ben kaç kere gördüm. Kendileri de denizci olduğundan denizin, doğanın kıymetini bilirler. Yakaladıkları kaçakların gözünün yaşına bakmaz, en ağır cezaları yazarlar. Ancak bazı korsanların Sahil Güvenlik teknelerini gözetleyen 'erketeleri' vardır. Sahil Güvenlik botu limandan çıkınca 'erkete' cep telefonuyla denizdeki suç ortağına haberi uçurur. DENİZ BARBARLARI Okluk Koyu'na giren trol koyun ortasında ağlarını indirdi. Karadan birkaç metre açıktan, sahil boyunca trol çekmeye başladı. İnanılır gibi değildi ama dünyanın en güzel yerinde, üstelik 1. Derece Doğal Sit Alanı ve aynı zamanda Özel Çevre Koruma Alanı olan bölgenin tam kalbinde bir katliam yaşanıyordu. İsmi "İsmail Kaptan" olan tekne koyun dibini kazıyordu. Hem de Denizkızı'nın birkaç metre önünden geçerek. İçim acırken merak ettim; o teknenin mürettebatı acaba o kayanın üzerinde sessizce oturan Denizkızı'nın gözlerine bakabildi mi, diye. Eminim ki baksalardı onun gözündeki yaşı görecek, yaptıkları işten utanacaklardı. Belki de o zaman o vakte kadar boş yere taşıdıkları yürekleri sızlar, insan olduklarını hatırlarlardı. Bir kaptanın kaptanlık sıfatının üstünde yazmasından utanç duyacağı "İsmail Kaptan" adlı tekne işi bitince gelip, demirlediğim yerin tam karşısındaki tahta iskeleye yanaştı. Korsanlar ganimetlerini karaya çıkardılar. Bu inanılmaz olaya şahit olan balıkçılar çoktan Sahil Güvenlik'i arayıp şikayetlerini iletmişlerdi. Ancak neredeyse karada cereyan eden bu hadisede Sahil Güvenlik'in yapabileceği fazla bir şey yoktu. Suç hemen işlenmiş ve daha onların gelmesine fırsat kalmadan suç delili balıklar karaya çıkmıştı bile. Olay artık Jandarma'nın sorumluluğuna girmişti. Jandarma ekipleri kaçakların minibüsünü İzmir yolunda durdurdu. Ancak onların da yapabileceği fazla bir şey yoktu. Minibüste 80 kasa balık bulunuyordu ama balıkların üzerinde tutuldukları koyun ismi yazmıyordu! Aynı balıklar yasal av sahasında da tutulmuş olabilirdi. Jandarma minibüsü serbest bırakmak zorundaydı. Bu olay en çok da o sularda avlanan yerli balıkçıları etkilemişti. Avladıkları balıklar yuvaları, yavruları ve yumurtalarıyla birlikte yok olmuştu. Suyun altındaki hayatın eski haline gelmesi çok zaman alırdı. Bu da uzun bir süre evlerine daha az para götürmeleri demekti. Ama gözü dönmüş korsanların keyfi yerindeydi. Yaptıklarının yanlarına kâr kalmasının cesaretiyle birkaç gün sonra geri döndüler. Üstelik bu sefer üç tekne olarak. KORSANLAR CUMHURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜNDE Şimdi gelelim olayın en acıklı kısmına. Trol çekilen yerin birkaç yüz metre ilerisinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü bulunuyor. Köşk bir jandarma birliği tarafından korunuyor. Sahildeki gözetleme kulübelerinde bekleyen nöbetçiler koyu 24 saat gözetim altında tutuyorlar. Ve bu olay işte böyle bir yerde gerçekleşiyor. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün hemen önünde, neredeyse plajında korsanlar trol çekiyor. Türkiye Cumhuriyet'inin kanunlarının çiğnenerek suç işlendiği yer, gözlerden uzak ıssız bir köşe değil. İnanılır gibi değil ama suç mahalli Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün plajı! Ve suçlular işlerini bitirdikten sonra ellerini kollarını sallayarak gidiyorlar. Hem de en kısa zamanda tekrar gelmek üzere. Eğer bu kadar acı bir olay karşısında kimse bir şey yapamıyorsa, kimsenin yetkisi yoksa ne olacak? Kime güveneceğiz, neyi bekleyeceğiz. Poseidon'un denizin derinliklerinden çıkıp, üç dişli mızrağıyla deniz katillerinin teknesini batırmasını mı?