hikaye köşemiz ;

Konu, 'Genel Konular' kısmında Yakamoz tarafından paylaşıldı.

  1. izzetbey

    izzetbey

    Mesajlar:
    982
    Şehir:
    Trabzon
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    3,5kg Mığrı -700gr Somon-145gr Barbun-380gr Kötek-400gr Çupra
    Tüylerim diken diken oldu,eline sağlık abiciğim...
     
  2. tutku

    tutku

    Yaş:
    38
    Mesajlar:
    791
    Şehir:
    Hayatın ta içinden..
    Daha öncede bir yerde okumuşdum.. O gün okuduğumda çok etkilenmişdim, tıpkı şimdi okuduğum da etkilendiğim gibi.. Paylaşımın için teşekürler.
     
  3. trefli

    trefli semih sözer

    Mesajlar:
    272
    Şehir:
    bandırma
    Favori Kamış:
    seac-sub xfire 85 zıpkın posedion ultımade olta
    En İyi Avı:
    hala denizde duruyor
    Affet beni baba...

    Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.

    Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.

    Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

    Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

    Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

    Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

    Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

    Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

    Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.

    Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.

    Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.

    Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum.

    ALINTIDIR
    ================================================================================
     
  4. Eczacı

    Eczacı

    Mesajlar:
    3.057
    Şehir:
    Aydın
    Favori Kamış:
    olta
    sizlerde sağolun arkadaşlar :)
     
  5. solakali79

    solakali79

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    441
    Şehir:
    Denizli
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    Sazan 2KG
    Paylaşımlar için herkese teşekkürler hikayeler çok güzel elinize ve yüreğinize sağlık
     
  6. trefli

    trefli semih sözer

    Mesajlar:
    272
    Şehir:
    bandırma
    Favori Kamış:
    seac-sub xfire 85 zıpkın posedion ultımade olta
    En İyi Avı:
    hala denizde duruyor
    Kapidan içeri girer girmez neseyle bagirdi: 'Anne biliyormusun bugün yuvada ne oldu? '
    'Görmüyor musun? Telefonla konusuyorum.'
    Hiç kimsenin sevdigi sey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babasi arabayi seviyordu. Hersey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu oldugunda. Bir de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç yer kalmiyordu. Nerelere gitsindi? Annesi kapatti telefonu. Mutfaktan tencere kasik sesleri geliyordu. Kosarak yanina gitti. 'Sana yardım edeyim mi? ' dedi en sevimli halini takinarak. Annesi manali manali bakti. 'Hayirdir. Bir yaramazlik filan. Bak bir de seninle ugrasmayayim. Çok yorgunum zaten.'
    Yorgunluk nasil bir seydi. Bazen elinde oyuncagiyla uykuya daldiginda anneannesi oyuncagi yavasça elinden alir 'Nasil yorulmus yavrucak. Uykunun gül kokulu kollari sarsin seni' diyerek alnina bir öpücük konduruverirdi.
    Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eger, ne diye annesi kendisiyle böyle kizgin kizgin konusuyordu. 'Annecigim yoruldugun zaman gül kokulu uykulara dalarsin. Anneannem öyle söylüyor.'
    'Uykuya dalayim da gül kokulari kusur kalsin. Yorgunluktan ölüyorum.'
    Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun oldugumdan. Böyle yorgun yorgunken... 'Annecigim sen yorulma diye...'
    'Yemekte konusuruz çocugum. Bankada isler yetismedi.Baban gelene kadar bunlari bitirmem lazim. Hadi sen oyna biraz.'
    'Hani siz yoruluyorsunuz ya...'
    'Eeee....'
    'Ben de oynamaktan yoruluyorum.'
    'Ne yapayim? '
    'Bilmem...'
    Yapilmamasi gerekenleri biliyordu da büyükler, yapilmasi gerekenleri hiç bilmiyorlardi. Isiklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye basladi.'Mum da yok' diye diye karistirdi dolaplari el yordami. Çocuk sirtüstü yatip, anneannesinin köyünü düsündü. Gaz lambasinin isiginda deli tavsan masalini anlatisini. Deli tavsanin duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birlestirip isaret parmaklarini yukari kaldirarak tavsan kafasi yapti. 'bak deli tavsan' diyerek parmaklarini oynatti. Yoldan gecen arabalarin farlari duvardaki tavsana yol açti. Tavsan alabildigine hür dolasti sagda solda. Otlarla kuslarla konustu. Sonra yorgun düstü. Duvardaki görüntü o minik avuçlarin açilmasiyla kayboldu. Kolu yavasça kanepeden asagi sarkti. Neden sonra isiklar geldi. Kadin çocugun hiç konusmadigini akil etti birden. Kanepeye kostu. Küçücük dizlerini karnina dogru çekerek uykuya dalmisti. Masanin üstündeki dosyalara bakti igrenerek. Dindirilmez bir pismanlik doldurdu içini. Uyandirmaktan korka korka küçük alnina bir öpücük kondurdu. Çocuk sanki bu öpücügü bekliyormusçasina
    'İşin bitince beni sever misin anne?' dedi.
    Kadin, sevilmek için randevu alan çocuguna bakarak sabaha kadar agladi.
     
  7. trefli

    trefli semih sözer

    Mesajlar:
    272
    Şehir:
    bandırma
    Favori Kamış:
    seac-sub xfire 85 zıpkın posedion ultımade olta
    En İyi Avı:
    hala denizde duruyor
    acı

    Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli herşeyden şikayet etmesinden
    bıkmıştır. Birgün çırağını tuz almaya gönderir. Hayatındaki herşeyden
    mutsuz olan çırak, döndügünde, yaşlı usta, ona bir avuç tuzu, bir bardak
    suya atıp içmesini söyler. Çırak, adamın söylediğini yapar ama içer içmez
    ağzındakileri tükürmeye başlar. Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama
    öfkeyle "acı" diye cevap verir.
    Usta çırağını kolundan tutar ve dışarı götürür. Sessizce az ilerdeki
    gölün kıyısına
    giderler ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini
    söyler. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla
    silerken usta, aynı soruyu sorar: "Tadı nasıl? ", "Ferahlatıcı" diye cevap
    verir genç çırak. " Tuzun tadını aldın mı?" diye sorar yaşlı adam, "
    hayır" diye cevaplar çırağı.
    Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş çırağının yanına
    oturur ve
    şöyle der:
    "Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Acının miktarı hep
    aynıdır. Ancak bu acının şiddeti, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın
    olduğunda yapman gereken tek şey acı veren şeyle ilgili hislerini
    genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya
    çalış."
    Bu güzel nasihattan tam bir ay sonra çırak vefat eder. Meğer göl
    kenarındaki fabrikanın zehirli atıkları göle boşalmaktadır.
    Bunun üzerine Hintli yaşlı usta şöyle der: ".assi.ttiiiiir"
     
  8. poissonbleu

    poissonbleu murat

    Yaş:
    51
    Mesajlar:
    135
    Şehir:
    ısparta
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    kocaağız 4kg
    hikaye paylaşımları için teşekkürler...
     
  9. poissonbleu

    poissonbleu murat

    Yaş:
    51
    Mesajlar:
    135
    Şehir:
    ısparta
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    kocaağız 4kg
    Tilapia'nın Öyküsü

    Bir yaşam düşünün, sizden çok uzakta ve fakat sizinki ile o kadar özdeş kareler taşımakta ki, bu benim yaşamım dememek elinizde değil. Bir mücadele düşünün, tam anlamıyla soğuk sularda ölüm kalım mücadelesi. Bu bir balıkçı öyküsü değil bizden cok uzakta, Afrikanın soğuk sularının derinliklerinde, bir yaşam öyküsü. Bir balığın öyküsü.

    Tilapia, Afrika’nın soğuk su ırmakları ve tatlı su göllerinin derinliklerinde yaşar. Yaşam her canlı için olduğu gibi tilapia için de zordur. Soyunu sürdürmek için belki de diğer tüm canlılardan daha fazla fedakarlık yapmak zorundadır. Fakat iki haftalık açlığa ,göz yumulan bu fedakarlığın sonunda koca bir ah çekmek de var... Dişi tilapia yaptığı yuvasına yumurtladıktan sonra erkek tilapia için fedakarlık zamanı da gelmiş demektir. Erkek tilapianın görevi, yumurtaları düşmanlarından korumak için ağzına toplamak ve onları iki hafta boyunca ağzında tutmaktır. Bu süre içinde yemek yemek, karın doyurmak bir yana, nefes almak bile cok zordur erkek tilapia için.

    Öykü de burda başlar... Tilapia yumurta toplama işleri ile meşgulken, yumurtalarını ağızda koruyan bir başka balık türü olan kedi balığı belirir. Kedi balığı Tilapia'nın onca düşmanından sadece biridir. İlk görüşte hedef tilapia yumurtaların oldugu yuvadır. Tilapia bir yandan yumurtaları agzına toplamaya çalışırken bir yandan da kedi balığından yumurtalarını korumaya çalışmakta, bunun için de kedi balığını başından savmaya çalışmaktadır. Bu bir kavgadır...

    İlk bakışta gayet doğal gibi görünen bu kavgada, ilginç bir detay vardır. Kedi balığının amacı sadece karnını doyurmak değildir. Tilapianın yuvasına saldırmasının gizli amacı daha farklıdır,daha büyüktür. Kedi balığı, tilapia ile yaptığı kavga sırasında kendi yumurtasını da tilapianın yuvasına bırakır ve kavgayı bırakıp yoluna devam eder.

    Yumurta toplama işlemi sırasında erkek tilapia bir kaç yumurtayı dışarıda bırakmışsa eğer, dişi Tilapia kuyrugu ile erkeğine vurarak bütün yumurtaları toplamasını sağlar. Başına neler geleceginden habersiz tilapia, kendi yumurtaları ile birlikte kedi balığının yumurtasını da da ağzına almıştır.
    Tilapia yavruları yumurtadan beş ya da altı günde çıkarken, kedi balığı yavrusunu için bu süre daha kısadır. Tilapianın ağzında yumurtadan erken çıkan kedi balığının yavrusu, tilapianın yavrularının yumurtadan çıkmasını beklemeye başlar. Her yeni doğan tilapia yavrusu kedi balığı yavrusu için yem demektir. Normal koşullarda tilapialar yavrularını yumurtadan çıktıktan sonra düşmanlarına yem olmasınlar diye altı gün de ağızlarında büyütürler. Bu süre içerisinde ağızdaki kedi balığı yavrusu sürekli büyüdüğü için, zavallı tilapia da kendi yavrularının yumurtadan çıkıp büyüdüğünü düşünmektedir. Bütün tilapia yavrularını yiyen kedi balığı yavrusu, kendi başının çaresine bakacak büyüklüğe geldiğinde tilapianın ağzından çıkarak kaçar gider.

    Dişi ve erkek tilapianın soyunu sürdürme ve hayatta kalma mücadelesimi yoksa kedi balığının ince zekasımı, su altı belgesellerinde ''içgüdüsel davranış'' denilip geçilen yaşam mücadelesi içgüdüselliğin çok ötesinde bence...

    kaynak:http://www.gazeteport.com.tr/YAZARADAYLARI/NEWS1/GP_068820 (değişiklik yapılmıştır)
    ülkemizde kültür balıkçılığı da yapılan ve ''tatlı su çuprası'' olarak bilinen ve birçok türü bulunan Tilapia resmini de bilgi mahiyetinde ekliyorum.
    [​IMG]

    hepinize sağlıklı ve mutlu günler dilerim...
     
  10. tacetce

    tacetce

    Mesajlar:
    2
    Şehir:
    ankara
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    turna,60cm
    balıkcı

    BALIKCI

    Amerikalı bir zengin,iş seyahati sırasında Meksikanın küçük bir kıyı kasabasına uğramış....
    Limanda gezerken,bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyif li bir balıkcı....
    Merhaba balıkcı diye seslenmiş,...Bu balıkları kaç zamanda tuttun? Bir iki saatimi aldı demiş balıkcı..... İştahlanmış bizim iş adamı ;
    E,niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın? diye sormuş. bu kadar bize yetiyorda ondan diye omuz silkmiş balıkcı. Şaşmış iş adamı balıkcının bu kaanatkarlığına.
    Kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki diye üstelemiş.Balıkcı, özetlemiş bir gününü: sabahları açılır, biraz balık tutarım.sonra cocuklarımla oynarım.Öğleyin biraz karımla siesta yaparım. Akşamları arkadaşlarımla gitar çalar şarap içer, geç vakte kadar eğleniriz. oldukca meşgül sayılırım senyor.
    Gerinmiş Amerikalı :Bak demiş ben sana yerdımcı olabilirim.Bu işe da çok zaman ayırmalısın.daha büyük bir tekne bulup,daha çok balık tutmalısın.Oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın .Kısa sürede tuttuğun balıkları doğrudan işletmelere satarsın.Hatta zamanla kendi tesislerini kurarsın.Kısa sürede blık sektöründe bir numara oluursun.
    Balıkcı merakla; Bunları yapmak kaçsene alır sinyor demiş; 15-20 yılda halledersin demiş amerikalı. Ama sonrası daha parlak:Zamanı gelince şirketini halka açarsın,hiselerini iyi parayla satarsın,kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın.
    Milyonlar ha... diye tekralamış balıkcı...Eee...Sonra? Sonra emekli olursun.Küçük bir balıkcı kasabasına yerleşirsin,istersen zevk için balık tutarsın.cocuklarınla oynar eşinle bol vakit geçirirsin.
    Akşamları da arkadaşlarınla gitar çalar geç vakte kadar şarap içersin.
    Nasıl mükemel değil mi?....
    Balıkcı cevap vermiş, Ben zaten şu anda bunları yapıyorum bukadar telaşa ne gerk var.....
     
  11. Atos

    Atos Bülent ERDİK

    Mesajlar:
    781
    Şehir:
    BURSA
    Favori Kamış:
    OLTA + ZIPKIN
    En İyi Avı:
    47 kg önce ben tuttum sandım ama galiba o beni tutmuş hala evliyim :=)
    harika bir hikaye. çok hoşuma gitti. paylaşım için teşekkürler...
     
  12. gülbaharlar

    gülbaharlar gulbaharlar

    Yaş:
    54
    Mesajlar:
    4.214
    Şehir:
    manisa
    Favori Kamış:
    el oltası, kamış
    En İyi Avı:
    13 kilo aynalı sazan
    güzel bir hikaye paylaşımın için teşekkürler
     
  13. trefli

    trefli semih sözer

    Mesajlar:
    272
    Şehir:
    bandırma
    Favori Kamış:
    seac-sub xfire 85 zıpkın posedion ultımade olta
    En İyi Avı:
    hala denizde duruyor
    baloncu ve çocuk

    Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak: -Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı. Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra: -Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle. -Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak. -Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim. Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,baloncu ona doğru dönerek: -Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm. Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti vedallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adam dönerek: -Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra: -Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al. Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncununuzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:

    "Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık..
    ==
     
  14. CoNTRoLLeR

    CoNTRoLLeR Bekir K.

    Mesajlar:
    807
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Linea Effe OYSTER CAST 4.20 mt. SURF kamış ve 60 lık 4 bilyeli noname makina.
    En İyi Avı:
    Balıkavı.net
    Yaşlı bir adam...

    Yasli bir adam göl kenarinda balik tutuyormus diger insanlarla..Yasli
    adam oltasini atmis, beklemis ve kocaman bir balik çekmis.. Adam baligi
    almis eline, nazikçe çikarmis igneyi baligin agzindan söyle bir baliga iyice
    bakmis ve göle atmis.

    Yasli adamdan baska kimse balik yakalayamiyormus.Yasli adam tekrar
    oltasini atmis daha kocaman bir balik, adam tekrar baligin agzindan gneyi
    nazikçe çikarmis ve baliga söyle bir etraflica bakmis ve tekrar göle atmis
    baligi. Her seferinde daha kocaman baliklar yakalamis yine etraflica baktiktan sonra baliklari atmis göle.Yaninda balik tutanlar artik dayanamamislar ve adamin yanina gelmisler.

    Amcacigim napiyorsun sen demisler biz saatlerdir buradayiz tek bir balik
    bile yakalayamadik.. Sen ise kocaman kocaman baliklari göle tekrar
    atiyorsun demisler.. Neden acaba diye sormuslar?

    Adam dönmüs kalabaliga ve söyle demis;

    Benim tavam küçük evlatlarim...


    GÜLÜŞLERİNİZ GÖZLERİNİZE IŞIK OLSUN.
     
  15. solakali79

    solakali79

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    441
    Şehir:
    Denizli
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    Sazan 2KG
    Güzel hikaye teşekkürler.
     
  16. tutku

    tutku

    Yaş:
    38
    Mesajlar:
    791
    Şehir:
    Hayatın ta içinden..
    E ne varsa eski topraklarımızda var zaten.;) Güzel bir hikayeydi. Paylaşımınız için sağolun.
     
  17. CoNTRoLLeR

    CoNTRoLLeR Bekir K.

    Mesajlar:
    807
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Linea Effe OYSTER CAST 4.20 mt. SURF kamış ve 60 lık 4 bilyeli noname makina.
    En İyi Avı:
    Balıkavı.net
    Aynen katılıyorum. Bu sitedeki üyelerin yaşlandığını düşünüyorumda gelecek günlere daha umutlu bakıyorum. Hepsi birbirinden duyarlı hepsi kendilerinden sonra ki nesilleri düşünüpte avlanıyorlar. Balıkavı.net in bütün değerli üyelerine saygılar...
     
  18. murat41

    murat41

    Mesajlar:
    1.231
    Şehir:
    kocaeli-izmit
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    vatoz 46,7 kg
    çok güzel bir hikaye teşekürler:)
     
  19. selam

    bekir ellerine saglik iyi bir hikaye ama avlanmasini bilmeyen balikcilara örnek olsun diye en büyügünü yakalayip ta digerleri sordugun da ben ufak balik istemiyorum ufak baliktan büyük baliga haber yolluyorum ki büyükleri gelsin diye
    digerleri ufak balik da yakalasalar sepete atacaklar bu yüzden digerlerinin de ufak yakaladiklarin da birakmak icin büyük balik yakalamalari örnek olmasi lazim gibime geldi. ;)

    saygilar sevgiler.
     
  20. CoNTRoLLeR

    CoNTRoLLeR Bekir K.

    Mesajlar:
    807
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Linea Effe OYSTER CAST 4.20 mt. SURF kamış ve 60 lık 4 bilyeli noname makina.
    En İyi Avı:
    Balıkavı.net
    abi kurduğun cümleden birşey anladıysam arap olayım yahu :D :D :D ben biraz zor anlarımda açıklayarak anlatırsan daha iyi olcek :p :p