herkesin okuması bu hikayeyi bu sitede herkesin okuması lazım bence,gerçekten güzel ve çok rersler çıkarılacak bir hikaye. yazdığınız için tebrik ederim.
Gerçek Güzellik Kucağına yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını dondu ve camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu... * *Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu... Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; ağlayarak - "Büyük bir çocuk bana ucube dedi..." Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi, her zaman ona - "Genç insanların arasına karşımalısın" **diyordu, ancak aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu. * *Delikanlının babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; - "Hiçbir şey yapılamaz mı?" diye sordu. Doktor; - "Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir" dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı. İki yıl geçti bir gün babası - "Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır" dedi. Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçti, bir gün babasına gidip sordu: - "Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım..." - "Bir şey yapabileceğini sanmıyorum" dedi babası. - "Fakat anlaşma kesin, şu anda öğrenemezsin, henüz değil..." Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi... Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu. - "Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu" diye fısıldadı babası. - "..ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?" Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir! * Kaynağını bilmiyorum mail olarak geldi paylaşmak istedim.
Yağmur ve Gökkuşağının Hikayesi.... Çok eski zamanlarda ,.çimenlerin arasından rengarenk çiçeklerin fışkırdığı,turnaların süzülerek bu kırlarda uçtuğu ve çiçek özleriyle beslenen tavuskuşlarının yaşadığı bir deniz kıyısı diyarında hiç yağmur yazmaz,dolayısıyla gökkuşağıda çıkmazmış…. Bu diyarın yağız delikanlısı elinde sazı ile hergün sahildeki kayalıklara gider,turnaların ve tavuskulşlarının beraberce dolaştığı yerde, bütün gün ruhunda kopan duygu fırtınalarını notalarına döker,aşk şarkılarını söylermiş olmayan sevgiliye…. Günlerden birgün bir denizkızı kıyılarda dolaşırkenbu delikanlının söylediği şarkıyı duymuş. Bir kayanın arkasına saklanıp,hayranlıkla şarkı söyleyen bu delikanlıyı izlemiş.Bu durumdan habersiz delikanlı çektiği aşk hasretinin etkisiyle ,notalara döktüğü nağmelerin nakaratını tekrar edip durmuş: Turnalar,sevdiğim ol.Sen benimsin bahar gözlüm,yarınlarda ikimizin…….diyerek söylediği şarkı, denizkızının yüreğine aşk ateşini düşürmeye yetmiş. Bu denizkızı aslında Denizkızları krallığının prensesi imiş….Günler böyle sürüp giderken Denizkızı şarkıya eşlik etmeye başlamış.Delikanlı günler boyu sesin sahibini aramış ama Senin geldiği kayaya ne zaman yaklaşsa ses kesiliyor ve denizde bir dalgalanma haricinde bir şey göremiyormuş….Artık bu duruma dayanamayan ve sesin sahibini görmek için yanıp tutuşan delikanlı birgün ani bir hareketle kayanın üstüne çıkmış ve denize beline kadar girmiş Olan çok güzel bir kız görmüş.İşte aşk şarkılarını söylediği güzel bu olmalı idi.denize dalan Prensesin peşinden suya atlamış ve derinlere doğru dalmış.Nefessiz kalıp suyun içinde hareketsiz kalan delianlıyı gören denizkızı hemen onu alıp suyundışına taşımış.Kayanın üstüne yatırıp,sevdiğini hayatadöndürmek için suni tenefüs yapmaya başlamış. O kadar çok uğraşmışki hayata döndürmeye ,kızgın güneşin altında kendiside kavrulup Sevdiğinin kollarında ölmüş……. Bu trajediye şahit olan turnalarda denizkızını tutup ufka doğru uzaklaşmayabaşlamışlar. Peşlerinden kanat çırpan kavuskuşları maalesef onlar kadar hızlı uçamadığı için yetişemeyip geride kalmışlar.gözden kaybolan turnaların peşinden gözyaşı dökmeye başlamışlar. O gün bugündür oradan oraya uçan ve prensesi alıp giden turnaları arayan tavuskuşları, bulamadıkça kadar çok gözyaşı dökerlermişki ,bu gözyaşları damla damla yeryüzüne yağmur şeklinde yağarmış.rengarenk kuyruklarına çarpan damlalarda bir ışık seli olur ,gökkuşağını inci gibi gökyüzüne dizermiş……. Her yağmur yağdığında başını gökyüzüne çevir,belki denizkızını taşıyan turnaları görürsünüz. Yada en azında gökkuşağını takip ederseniz , tavuskuşlarını görme şansınız olur….. Not: bu hikayeyi yıllar önce can sıkıntısından yazmıştım.Geçen gün bu hikayeyi yazdığım kağıt elime geçti ve sizinle paylaşmak istedim.....
Müsait Olunca Beni Sever Misin? HAYATA DAİR İçeri girer girmez neşeyle bağırdı: - Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum. Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Hersey erteleniyordu telefon ve araba sozkonusu olduğunda... Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine Hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsin di? Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti: - Sana yardim edeyim mi ? dedi en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı: - Hayırdır. Bir yaramazlık filan ? Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten. Yorgunluk nasıl biçseydi ? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır : - Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni , diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi. Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu. - Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor - Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın.Yorgunluktan oluyorum. Bu kelimeden nefret ediyordu." Yorgunum, Yorgun olduğumdan, böyle yorgun, yorgunken" - Anneciğim sen yorulma, diye... - Yemekte konuşuruz çocuğum.Bankada isler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım.Hadi sen oyna biraz. - Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Bende oynamaktan yoruluyorum.Ne yapayım bilmem???... Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri Hiç bilmiyorlardı. Işıklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. - Mum da yok !! diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla. Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü duşundu.Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı. ''Bak deli tavsan'' diyerek parmaklarını oynattı.Yoldan gecen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı.Tavşan alabildiğine hur dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun duştu .Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı. Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun Hiç konuşmadığını akil etti ve birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Anne masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek.Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka küçük alnına bir öpücük kondurdu. Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı; - İşin bitince beni sever misin anne? dedi. Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı . Lütfen sevgimizi yarınlara ertelemeyelim. Hayat telasına kaptırıp kendimizi,sevdiklerimizi ihmal etmeyelim. Unutmayalım ki yaşamın en güzel yanı sevgidir Ve unutmayalım ki YARIN HİÇKİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR....