gürkan hikaye yüreğime dokundu,maalesef bende bazen günboyu çalışıp yorgun argın eve gidiyor ve oğluma sevgimi gerektiği kadar gösteremiyorum. herşeyi ertelemeli ama sevdiklerimize sevgimizi sunmayı ertelememeliyiz,bu akşam hem eşime hem oğluma sarılacağım. beni de uyandırdığın için teşekkürler.
Merhaba, hoşgeldiniz Ertelemememiz gereken bir şey daha var ki, o da imza ayarlarımız Profilinizden imza ayarlarınıza girip, isim, doğum yılı, bulunduğunuz şehir ve kan grubu bilgilerinizi yazıyorsunuz Biz de sizi daha iyi tanıyoruz
Hayata Bakış Açısı Önemli bir toplantıdan sonra dallarında ün yapmış bilim adamları biraz rahatlamak için şehir dışında bir kır gezintisi tertip ederler.Yolda muhteşem doğa ve koyu sohbetın etkisi ile patıkadan ayrılıp ormanın derinlıklerine dalarlar.Hızla geçen zaman askşamı getirir,hava karamaya başlar.Geri dönüş yolunda kararan ve soğuk havanın etkisi ile karşılarına çıkan kapısı aralık kulübeye yönelirler.Kulübede onları yaşlı ama bir okadar insan canlısı ihtiyar karşılar ve " Buyrun beyim içeri geçin yorgun ve üşümüş görünüyorsunuz" der Bilim adamları biraz çaresiz birazda yorgunluktan içieri girerler.Tek oda da üç,beş kap kacak ve oturmak için tahtadan birkaç divan ve kulubenın tam ortasında altı taşlarla yarım metreden biraz fazla yükseltilmiş yer konan soba dikkatlerini çeker. ihtiyarın"Abiler belliki üşümüşsünüz ben biraz odun getireyim"diyerek dışarı çıkması ile Fizik profesörü:Bence adam sobadan yayılan ısının eşit yayılımı için böyle yapmış der Jeolog:Bence bu bölgede çok deprem olur soba yıkılırsa bu taşlarla beraber tılılıp etrafı yakmasın diye böyle yapmıştır der Sosyolog:Bence bu adam inançlarındaki ateşe saygıdan bunu yapmış der ve diğer bilim adamlarıda kendi fikirlerini anlatırken ihtiyar içeri girer kendinden emin bilim adamı sorar:" amca bu sobayı neden neden böyle yaptın ihtiyarın cevabı kısadır:Boru yetmedi beyim ..................aslında hayat bazen çok karmaşık bazense tahminlerden öte basıttır.AMA ÖNEMLİ OLAN KEYİFLE NEFES ALMAKTIR
Alıntıda olsa böğle bir yazı insanları gerçekten duygulandırıyor. Böyle bir konuya değindiğin için tebrik ederim Gürkan kardeşim. Bizleri harbiden uykudan uyandırdın. Dünya teleşesine öğle dalmışıski, gözümüz hiç birşey görmüyor.Bazen bir avuç sevgiyi bile unutuyoruz.
Ulaş kardeş eskişehir barajlarından ropor alamıyoruz. Sarıyer,sarıcakaya,sazak,musaözü, biraz bilgi verirmisin. Kütahya porsuk barajı ölü durumda, haberiniz ola. Saygı ve sevgilerimle.
Bakalım Hoşunuza Gidecek mi... Bedavadır, bir tane seçip alın!! Büyük camilerden birinin avlusunda düzenlenen kitap fuarına gelen emekli öğretmen, aşırı fiyatlarından ötürü kitap alamayan öğrencileri görünce hayırlı bir iş yapmaya karar vermiş. Ve eşinden dostundan topladığı kitapları bedava dağıtmak için, onları bir masa üstüne sermiş. Daha sonra da, avludaki hattatlardan birine yazdırdığı, "Bedavadır, bir tane seçip alın" levhasını iliştirmiş kitapların yanına. On beş dakika içinde tüm kitaplar tükenmiş. Gençler birer tane seçip gitmişler. Tabi ona bol bol dua ederek... Öğretmen, içini ferahlatan bu işi fuar boyunca yapmaya karar vermiş ve namaz saati gelince câmiye girmiş. Ramazan olduğu için, içerisi ana baba günü gibiymiş. Öğretmen farz namazını eda ettikten sonra, bir de kaza kılıp çıkmış dışarı. Çıkmış ama, millet kapı ağzında mosmor. Merak edip sormuş ne olduğunu. Câminin müezzini, derinden bir ahhh!.. çekip: - "Sorma birader!." demiş. "Bunca yıllık müezzinim, böyle bir şey görmedim. Câmiden belki yüz tane ayakkabı almışlar. Üstelik de en yeni olanları." Emekli öğretmen, bir ayakkabının yarım maaşına denk olduğunu bildiği için, büyük bir acı duymuş bu olaydan. Bir "lâ havle" çekerek: - İnşallah bulurlar, diye atılmış. Rahatlarlar o zaman. Müezzin: - "Zannetmiyorum!." demiş. Ama ayakkabılığın üzerine "Bedavadır, bir tane seçip alın" yazısını koyan adamı bulup dövdüklerinde, eminim ki rahatlayacaklardır."
Allah iyiliğini versin Sevil abla... Nereden aklına geldi... Hadi başlayalım gene... Bi adaya düşsen yanına alacağın 3 şey nedir.....? Bana sorsan, Olta ve takımlar Midye dolması Ateş kırmızısı bir kazak..... En büyük aaaadaaa benim aaaadaaaam.....
Ayakkabici Ve çocuk Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca,çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle... Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı rüyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı firlayıp: -"Küçüüük!" diye seslendi." Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!" Çocuk, ona dönerek: -"Gerçekten çok güzeller!" diye tebessüm etti, "Ama benim bir bacağım doğuştan eksik". -"Bence önemli değil!" diye atıldı adam."Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı." Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü: -"Keske vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi." Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp: -"Anlayamadım! dedi. Neden öyle olsun ki?" -"Çok basit!" dedi,adam. "Eğer vicdan yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar,sağlamlara oranla, daha fazla mükafat görecekler..." Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar,hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrini işaret ederek: -"Baktığın ayakkabı, sana yakışır!" dedi. "Denemek ister misin?" Çocuk, başını yanlara sallayıp: -"Üzerinde 30 lira yazıyor" dedi,"Almam mümkün değil ki!" -"Indirim sezonunu senin için biraz öne alırım!" dedi adam,"Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder." Çocuk biraz düşünüp: -"Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!" dedi,"Onu kim alacak ki?" -"Amma yaptın ha!" diye güldü adam."Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuga satarım." Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek: -"Üstelik de öğrencisin değil mi?" diye sordu. -"Ikiye gidiyorum!" diye atıldı çocuk, "Üçe geçtim sayılır." -"Tamam işte!" dedi adam."5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira o da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!" Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. Içerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek: -"Benim satış işlemim bitti!" dedi, "Sen de bana, bunu satsan memnun olurum." -"Şaka mı yapıyorsunuz?" diye kekeledi çocuk, "Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?" -"Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş...." dedi adam,"Antika eşyalardan haberin yok herhalde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabin,bence en az 30-40 lira eder." Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmis değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek: -"Bana göre 20 lira yeterli." dedi."Indirim mevsimini başlattınız ya!" Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip: "Babam haklıymış!" dedi. "Sakat olduğum için üzülmene hiç gerek yok demişti."
Akin abi gercekten cok hos bir yazi olmus.Icinden cikarilmasi gereken dersler var. Paylasim icin tesekkurler.
çok güzel insan olmamızın erdemlerini unutmayarak bunları zaman zaman birbirimize hatırlatmamızda fayda olduğunu düşünüyorum
akın kardeş çok teşekkür ederim böyle bir paylaşımda bulunduğun için. insan ne oldum dememeli ne olcam demeli... içinde çok şey var bu yazının.... tabiki anlayana....
paylaşımınız için teşekkürler.böyle hikayeler hep beni etkiler. okurken bile gözlerim doldu. keşke günümüzde de böyle insanlar varolmuş olsalar idi.Şimdilerde böyle esnafların yerine büyük mağazalar var.herkes robotlaşmış,duygu diye de birşey kalmamış. bu mağazalarda o çocuğu vitrinin önünü kapatıyor ,müşterileri engelliyor diye kovarlardı.