Sevgili arkadaşlar. Ben bu burada geçen Cumartesi günü yani 23.06.2007 günü yaşamış olduğum bir anımı anlatmak istiyorum. O gün bir arkadaşımın yanına ailece gezmeye gitmiştik. Saat: 13.30 sıralarında arkadaşımın telefonu çaldı. Arayan çok samimi bir arkadaşı idi. Balık tutmak için plastik bir bot bulduğunu ve ısrarla beraber balığa çıkmak istediğini söylüyordu. Arkadaşım da balık hastası olduğu için gitmeyi kabul etti. Saat: 17.00 sıralarında beraber botla Karadeniz'e açılmdılar. Allahtan sahildin pek uzakta değildiler ancak rüzgarın etkisiyle gittikçe açılıyorlyardı. saat: 20.00 olmasına rağmen gelmediler. Ben ve oğlu Alper yavaş yavaş tedirgin olmaya başlamıştık. Zira hava kararmaya başlamış, dışarı rüzgarı dediğimiz, sahilden denize doğru esen rüzgar hayli kuvvetli esmeye başlamıştı. Arkadaşımın bir plastik botla gittiğini düşündükçe endişem daha da artıyordu. Saat: 21.30 sıralarında hava iyice kararmış ve endişelerimiz yerini yavaş yavaş korkuya dönüşmüştü. hemen bir balıkçı barınağına giderek kayık sahibi olan birine rastlamayı umuyordum. Araştırmalarımız sırasında bir balıkçıya rastlmadık. durumu izan ettikten sonra bizi yeğenine havale etti. Olayı bir de ona anlattık ancak pek gitme taraftarı olmadığını belli eden hareketler yapınca canım oldukca sıkıldı. Ancak yapacakm birşey de yoktu. Zira balıkçı barınağında bulabildiğimiz tek kayık sahibi oydu. kayık sahibini zar zor ikna ederek denize açıldık. Kısa bir süre sonra arkadaşlarımın botla kıyıya doğru geldiğini gördük. Ben bu olay nedreniyle oldukça kızmıştım. Bu kızgınlığımı onlara da anlattım. Ancak ne kadar başarılı olabildim, veya ne kadar kaale alındım bilmiyorum. Düşünsenize plastik bir bot, saat: 21.30 etraf zifiri karanlık. Rüzgar oldukça kuvvetli. Allah korusun oltanın botu deldiğini, küreğin kırıldığını bir düşünün. Ve tüm bunlara rağmen yanlarına herhangi bir ulaşım aracı-telefon- vs. alınmamış. Arkadaşlarıma bu balık tutma hırsının kendilerini öldürebileceğini, kendileri ölmese bile bekleyenlerini öldürebileceğini söyledim.