Yem: Karides Takım: Klasik 3'lü dip takımı Derinlik: 10-15 kulaç Cuma günü balık arkadaşlarımdan biri aradı. Pazar günü için bir şeyler yapalım, elimizin pası silinsin dedi. Zaten uzun zamandır çıkmamıştım, kabul ettim. Tekne ile sabah erken saatte çıkacak ve öğleden sonra dönecektik. Yemleri arkadaş tedarik etmiş sağolsun. Sabah yedi gibi yola koyulduk. Yarım saat yolumuz var. Yarım saat gibi de tekneyi hazırlamamız v.s... Saat sekizde suda olacağımızı planlıyoruz. Nitekim eksik gedik olmadan planladığımız saatte, sağ salim açılabildik denize. Motorun jiklesini çektim maşallah tek marşla hemen aldı. Yavaş yavaş sakin suda ilerliyoruz. Ben motor ısınana kadar çok gaz vermek istemiyorum ve yavaş gidiyorum. Arkadaş ise bir an önce avlağa varmak isteğiyle işaret çakıp duruyor. Neyse biraz yol aldıktan sonra jikleyi kapattım, gazı biraz daha açarak ilerliyorum. Yalnız bir tuhaflık var. Tekne istediğim gibi gitmiyor. Son gaz vermiş olmama rağmen bir türlü teknenin önü havaya kalkmıyor. Motorda sorun yok. Bir iki dakika sonra teknenin manevra kabiliyetinde de sorun olduğunu fark ettim. Neredeyse hakim olunamayacak kadar sağa sola yalpalıyor. Nedir ne değildir derken teknenin kıçında boşta bir tapa gördüm. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. En az 400-500 metre içerideyiz ve tekne kıç tarafındaki tapa boşluğundan su alıyor ve ben bunu yeni fark ediyorum. Ne yapacağımı bilemedim! Arkadaşa “Çok kötü çok!” diyebildim yalnızca. Yüzümün rengini tahmin edebilirsiniz. Hemen geldiğimiz yöne doğru gitmek için manevraya başladım ama tekne battı batacak gibi hissediyorum. Bu arada tekne fiber… Su alt tarafa doluyor. Çift kat olduğu için bizim ayağımızı koyduğumuz yere henüz su gelmemiş. Bir an kıyıya mı gitsem, tapayı mı taksam diye düşündüm. Arkadaşı yanıma çağırıp tapayı takmak istedim ama zaten yeterince su almışız, kendimizi bir an önce kıyıya atmanın daha doğru olacağını düşündüm. Olabildiğince hızlı bir biçimde kıyıya doğru çıktık. Ancak o geçen dakikalar boyunca büyük korku yaşadım. Tekneyi kıyıya aldık, arkasındaki tapa boşluğundan su boşalmaya başladı. Durmadan 10 dakika boyunca tazyikli bir biçimde su attı tekne. Verilmiş sadakamız varmış dedik. Gerçi sonradan düşündüğümde batmayacağımızı anladım. Teknenin iç kısmına su girmesin diye alt tarafı yalıtmıştık zamanında. Su, iç kısma ya hiç girmezdi ya da çok çok az girerdi ama yine de büyük korku yaşamış olduk. Tapayı iyice sıktıktan sonra avlağımıza yol aldık. Güzel bir av gerçekleştirdik. Toplamda 9 kg civarı balık yakaladık. Geneli cerbit adı verilen mercandı. Boyutları da gayet güzeldi. Bunun haricinde birkaç çupra, bir istavrit, bir gümüş, bir ustura (fare), bir domuz, bir balon, birkaç pijama (gelincik deniyor ama gerçek adı nedir bilmiyorum) yakaladık. Güzel bir av günüydü. Sabah saat 08.30’dan öğlen 13.30’a kadar denizdeydik. Sinir stres kalmadı, pamuk kıvamında evlerimize döndük.
Hakikaten büyük tehlike atlatmışsınız, verilmiş sadakanız varmış av'da bereketli olmuş(sadaka/zekat/fitre tazelemek gerek, unutuyoruz hakikaten. ) Son foto'daki balık tövbe yarab, bayaa komik ifadeli )).
büyük geçmiş olsun su ateş ve elektrikle şaka olmaz bu arada üstten ikinci fotodaki balığa ne diyorsunuz adı nedir bende iskenderundayım bu balığa kurbağa balığı diyorlar barınağın orda askeriye tellerinin hemen dibinde bir grup oltacı bunlardan onlarca yakalamıştı kurbağa diyorlardı, bu arada iskenderunda avlananlar bu forumda bayağı çoğaldı organizasyon yapan birileri olsada bir av yapsak kıyıdan (tekne tutuyor çünkü beni
Gecmis olsun,İsos acıklarında bu ustura (Fare) balıgı baya cok cıkıyordu bu balık yeniliyormu acaba.Daha once tezgahta yada baska yerlerde hiç denk gelmemiştim bu balıga.
İyi dilekler için herkese teşekkürler... Bu balığı daha önce Alanya'da tutmuştum. Orada papağan balığı demişlerdi. Tabii yerel dilde adı değişebiliyor. Sonra ustura ve fare denildiğini de duydum. İskenderun'da ilk kez rastladım ben. Sıcak suları seven tropikal bir tür olabilir. Akvaryum balığı gibi kerata! Yıllar önce Alanya'da tuttuklarımın kızartmasını yemiştim. Lezzetini ben beğenmemiştim. Yağlı, sulu gibi yumuşak bir eti vardı. Sanki kokuyor gibi gelmişti bana. Belki de bir başkası çok sevecektir. Deneyin derim. Bu tutulan balık ise arkadaşın payına denk gelmiş. O nedenle yıllar öncenin damak tadıyla hatırladıklarımı yazdım.