İstanbul Boğazının Fiziksel özellikler.... İstanbul boğazı, oluşumu açısından jeolojik bir fay çöküntüsüdür. Fay öküntüsü ile oluşan vadinin, zamanımızdan yaklaşık 8.000 yıl önce deniz sularında meydana gelen yükselme ile birlikte su ile dolarak, Karadeniz ve Marmara denizlerini birleştirdiği tahmin edilmektedir. Boğaz'ın kuzeyden güneye doğru derinliğinin giderek azalması, vaktiyle güney girişinde ki yüksekliğin Marmara sularına karşı bir engel teşkil ettiği, ancak deniz sularının yükselmesi sonucu, bu engelin aşıldığı tezini güçlendirir. Marmara denizi ve çanakkale Boğazı'da jeolojik fay çöküntüsü sonucu oluşmuşlardır. İstanbul Boğazı'nın uzunluğu 18 deniz mili, yani yaklaşık 33 kilometre kadardır. İstanbul Boğazı'nın genişliği ise değişiklik arz etmektedir. Söz konusu genişlik, Boğaz'ın en dar yeri olan Aşiyan-Kandilli arasında 700 metre, en geniş yeri olan Büyükdere- Beykoz arasında ise 3.500 metre civarındadır. Derinliğe gelince; Boğaz'ın ortalama derinliği 60 metredir. En derin yer ise, 110 metre ile Kandilli önleridir. İstanbul Boğazı'nın derinliği, güneyden kuzeye doğru gidildikçe artmaktadır. Boğaz kıyıları deniz dibinden itibaren bir duvarı andırırcasına yükselirler. Bu nedenle derinlik, sahile doğru azalmasına rağmen, çoğu yerde, tam kıyıda bile, 10 metrenin üzerinde derinlik vardır. Bu nedenle gemiler, bir arıza durumunda yönlerini kaybettiklerinde yani rotalarını koruyamadıklarında, karaya oturmadan evlerin içlerine kadar girebilmektedirler. Yukarıdaki satırlarda Boğaz'ın darlığından bahsettik. Büyük tonajlı gemilerin seyri için zorluk oluşturan bir diğer faktörde, Boğaz'da ki akıntılardır.İstanbul Boğazı'nda iki ana akıntı vardır. Birincisi yüzey akıntısıdır. İkincisi ise, yüzeyden 15 metre kadar aşağıda başlayan ve derinliğin izin verdiği ölçüde 45 metre derinliğe kadar etkili olabilen Dip akıntısıdır. Yüzey akıntısı genelde Karadeniz'den Marmara'ya doğru akarken, dip akıntısı bunun tam tersine marmara'dan Karadeniz'e doğru akmaktadır. Boğaz'da yüzey akıntısından bahsederken, şu soru akla gelebilir: hemen hemen sürekli denebilecek bir şekilde adeta bir nehir gibi Kuzeyden güneye akan yani Karadeniz'den Marmara'ya akan bu akıntının nedeni nedir? Bu soruya cevap ararken, Boğaz'ın kendisini vazgeçilmez yapan konumunu bir kez daha hatırlamak gerekecektir. İstanbul Boğazı sadece gemi trafiğinin değil, Karadeniz'in üç büyük nehirle beslenen sularının da tek çıkış kapısıdır. Karadeniz'e dökülen bu üç büyük nehir, Tuna nehri, Dinyeper nehri ve Don nehridir. Bu üç nehir, Karadeniz'i devamlı olarak tatlı su ile beslemektedir. O kadar ki: eğer istanbul Boğazı'nda akıntı ve yüzey buharlaşması olmasa idi, akan bu nehirler nedeniyle Karadeniz yılda 30 santimetre kadar yükselecekti. Yine de Karadeniz, Su seviyesi olarak Marmara denizinden 40 santimetre daha yüksektir. İşte Karadeniz'den Marmara'ya doğru olan yüzey akıntısının ana sebebi de bu yükseklik farkıdır. Daha yüksek seviyede olan karadeniz'in suları, daha aşağı seviyede olan Marmara denizine doğru akmaktadır. Buna, boşalma akıntısı da denilmektedir. Bu akıntı Boğaz'ın orta yerlerinde daha kuvvetlidir. Özellikle Kandilli noktasından güneye doğru gidildikçe artar. Kuzeyden güneye doğru akan bu yüzey akıntısının hızı, Karadeniz'in sularını Boğaz ağzına doğru dolduran kuzey rüzgarlarının etkili olduğu dönemlerde en yüksek düzeye ulaşır. Boğaz suları bu dönemlerde adeta bir nehir gibi akar. Hız, saatde 7 knots'a kadar çıkar.[ denizde hız ölçüsü birimi olarak kullanılan knots terimi, saatte mil olarak hızı ifade eder. 1 knots, saatte 1 deniz mili hızı ifade eder. Böylece 1 knots, yaklaşık olarak 1.85 kilometre/ saate denk gelir.] Boğazda ki akıntı hızını kilometre/saat cinsinden ifade edersek, Boğaz'ın suları, akıntının yüksek olduğu zamanlarda, yaklaşık 13 kilometre/saat hızla, kuzeyden güneye doğru akmaktadır. Normal zamanlarda ise bu akıntı 3-4 knots civarında olmaktadır.