evet arkadaşlar burası tam istanbul boğazının orası ve kıyıya 300 mt uzaklıkta bu gırgır gemilerinden onlarca vardı bizlerde hüseyin abi,selçuk abi,murat abi,eşlerimiz ve çocuklarımızla boğazda tekne ile balık tutup stres atarken rastladık hüseyin abi hemen kameraya aldı .... bence gemilerin daha açıklarda avlanmaları gerkmekte hiç güzel bir manzara değildi çalışan insanların emeğine sayğımız var ama lütfen daha açıklarda yapsınlar.....
Sahil güvenliğin önünden bile ağ atıyorlar... Sonra biz kıyıdan neden balık gelmiyor diyip soralım kendi kendimize Teşekkürler paylaşım için
Benim başıma geldi aynı şey iki sene önce beşiktaş iskeleden olta atıoruz gece saat 2 suları bi tane fazla büyük olmayan balıkçı teknesi yanaştı biz merak la bakınıyoruz tabi adam bizim gözümüze baka baka ağı denize bıraktı ve etrafını çevirmeye başladı o sıra da sahil güvenliğe telefon açan arkadaşlar oldu ama sahil güvenlik kısa bi süre de geldi tabi adamlar ağı toparladı sahil güvenlik ve tekne açığa dogru ilerledi ve sonra ne olduysa ikiside farklı tönlere doğru ayrıldılar tabi arada geçen ne oldu ne bitti bizim haberimiz yok niyetim kimsenin günahını almak değil ama bülent abi dogru sölemiş daha 3. sınıf ülke olamadık biz vatandaş olarak şikayet ediyoruz onlarda geregini yapıo malesef çok üzücü bi durum
İstanbul boğazında: Bu arada kalan yer, yasak yer.. Yasak yerde avlanan olursa. Bunların bir plaka numarası var. Bir kaç kişi birlikte not alın. Bu numara ile birlikte, yazılı olarak başvurun, şikayette bulunun.. Bakalım ne yapacaklar.. Ona göre bir şey yaparız..
Gırgırlar için kıyıdan mesafe sınırlaması olmamakla birlikte derinlik sınırlaması var. Yanlış hatırlamıyorsam bu sınır 18 metre. Yani 18 metre ve üzerindeki yerlerde avlanabiliyorlar. Bu doğrumu tabi ki tartışılır.Ben bunu tartışacak akademik bilgiye sahip değilim. Fakat kişisel olarak ticari avcılığın belli bir süreliğini de olsa yasaklanması taraftarıyım. Bu işle geçinenlerinde açıkcası ne olacakları umurumda da değil. Hatta amatör balıkçılık dahi yasaklanırsa bu yasağa seve seve uyarım. Ticari balıkçılık yasaklansın ama amatör balıçılık serbest bırakılsın şeklinde bir düşüncem de yok. Bu insanların büyük çoğunluğu kendi ekmekleri ile oynuyorlar. Bülent abi haklı 3. dünya ülkesi bile olamayışımızın sebebi belki de hep kısa vadede düşünmemiz ve günü kurtarmaya çalışmamız. Unutulmaması gereken bir nokta daha var. Bizlerin çocukaları muhtemelen ticari balıkçılığı geçim kaynağı olarak seçmeyecekler. Ama bu insanların çocuklarının büyük çoğunluğu bu mesleği seçecek. Anlamadığım nokta kural tanımadan avlanarak, hem doğaya zarar verip hemde balıkların neslini kurutacak kadar avlanarak(trança örneğinde olduğu gibi) insanlar çocuklarının geleceklerini nasıl çalarlar. Aslında ticari balıkçılığın yasaklanması o insanlara bir zulüm değil hatta geleceklerini kurtarmak için yarar bile sağlayacaktır. Önemli bir nokta da denetim. Siz ne kadar yasaklarsanız yasaklayın, sularımızdaki balık popülasyonlarını ne kadar arttırırsanız artırın bu insanlar tekrar işe başlayınca eskisinden daha büyük bir açgözlülükle işe başlayacaklardır. Balık bol olacağı için ucuz olacak ve bu insanlar daha çok balık yakalamaya çalışacaklardır. İşte bu nokta da aslında ülkemizdeki tüm uygulamalarda olması gerektiği gibi ödün vermeyen ve bir disiplin içerisinde çalışan denetimcilerin var olması ve bu insanların denetlenme yapabilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılıp yapmadıkları takdirde ise ellerindeki herşeyin alınacağı bir sitemin oturtulması gerekecektir. Peki bahsettiği şeyler yapılabilirmi? Yapılamaz çünkü bizim balıkçımızda ve onları denetleyecek denetçilerimiz ve bu kişilerin uyması gereken kuralları koyacak olan kişilerde maalesef Yunanistan'dan gelmeyecekler. Bu ülkenin insanı olacaklar. Şimdide durum farklı olmadığına göre balıkçılar ve denetçiler, yasa koyucular bu ülkenin insanı olduğuna göre yukarda bahsedilen tüm uygulamalar kısa vadede uygulanabilecek çözümler olacaklar. Ve bu bir kısır döngü olarak devam edecek. Bu işi çözecek olanlar yine ticari balıkçılar. Adam gibi avlananlar yasak avlananın avlanmasına izin vermeyecekler. Onlarda Yunanistan'dan gelmediğine göre....
Bunlara gırgır denemez arkadaşlar.Hepsi birer gemi.Bu sene palamut zamanında Şileye gelen bir tekne vardı.55 m boyunda (50 m den sonra uluslar arası sulara çıkabiliyorlarmış) resmen hava alanlarındaki gibi bir kuleye sahipti.Balıkçı arkadaşlardan duydum belkide abartmışlardır ama 5 trilyona mal olmuş.Şile limanının girişinde demir attı çünkü içerde hiç üşenmeden saydım 64 tane bu gemiciklerden vardı.Şimdi önlem almaktansa bu önlemler başta alınsa ve bir sınırlandırma getirilse olay çok daha kolay olmaz mı?Ne biliyim kayıtlı olan gırgır sayısı belirli bir oranda tutulabilir mesela.En azından önümüzdeki bir kaç yıl yeni gır gır lara ruhsat verilmese.Kaçak olarak avlananlarada para cezası dışında daha büyük yaptırımlar uygulansa. Yukardada bahsedildiği gibi bu insanlar kendi ekmekleriyle oynuyorlar.Korkarım bir kaç yıl sonra hepsi restoran teknelere dönüşecekler çünkü denizleri bitiriyorlar. Tamam belirli bir süre av yasağı var ama bu av yasağının bittiği gün 1 eylülden itibaren korkunç bir hırsla avlanıyor bu gemiler.Avlanmak zorundalar çünkü çok büyük yatırımlar yapılmış durumda.Baştada dediğim gibi bu yatırımlar yapılmadan önce önlem alınmalıki insanlar bu yatırımlarını çıkarmak için birer canavara dönüşmesin.
Hep birlikte cehaletle savaşmalıyız... Bizim ve insanlığın tek kurtuluş umudu, cehaleti yenmektir... Kahrolsun bizi cahil bırakanlar, bırakmaya çalışanlar...
Bildiğim kadarıyla, bir süredir yeni ruhsat verilmiyor.. Ancak, eski ruhsata binaen ruhsat alabiliyorsunuz, yeni geminize.. Fakat 55m lik bir gemi için, ruhsat olayı farklı. Bu bir tür uluslararası ruhsata tabi. Bu ruhsatta balı avı izni değil, denizlerde olabilme ruhsatı.. O nedenle bu büyüklere yapılacak bir şey yok.. Küçüklerle uğraşmak daha kolay.. Yeni yasaklara gerek yok. Mevcut yasaklara uyulsa o da yetecek ama, nerde???
Yazmak istemedim önce, ama baktım ki en aklı başında olanlar bile aşırı avcılığa takılıp kalmış. Arkadaşlar, Sizin ucundan kıyısından gördüğümüz, bağışlayın ama kulaktan dolma bilgilerle karşı çıktığınız konular, balıkçılar arasında tartışılmıyor mu sanıyorsunuz? O kadar çok sebep var ki. Ama bakıyorum hemen herkes tek sebebe takılıp kalmış, dönüp dolaşıp yeni konu açılıyor ve ana tema, aşırı avcılık. Ben videoya baktım ama bütünüyle gırgırın balık çekişi görülüyor. Geniş açı yok. Boğaz'ın ortası neresi?,Hangi Boğaz? Ben görüntüde bir nirengi noktası farkedemedim. Her neyse, bu gırgır İstanbul Boğazı'nın ortasında mesela hisarlar arasında ağ çevirmişse suç işliyor. Hanginiz yetkililere haber verdiniz? Vermediyseniz neden? Boğaz'ın ortası mesela Sarıyer'le Kavak veya Beykoz arasından bir yer ise.. ne var bunda, sirküler, orası serbest diyor. 55 m.lik balıkçı gemilerinin durumuna gelince işte bu iyi bir konu. Çünkü o gemiler açık deniz balıkçılığı için ve çoğu da teşvikle yapıldı. 1986 yılında 40 m. lik gırgır vardı. 20 yılda 15 metre az bile. Arkadaşlar, Bu gemilere devlet, Ziraat Bankası kanalıyla ''Açık deniz balıkçılığını geliştirmek için'' kredi verdi. Onlar da tekneyi yapıp Kuruçeşme önünde, boğaz ağzında, Marmara'nın kıyılarında çevirdiler. Teşvik veren devletten bir Allah'ın kulu da çıkıp, yahu siz açık deniz balıkçılığı için kredi aldınız bu tekneleri, buralarda kullanamazsınız demedi.Ya da kredi şartlarına bu madde konmadı. E! Böyle olunca adam, niye dünyanın masrafını yapıp açık denize gitsin. kapısının önünü çeviriverdi. Tamam, bunlar yanlış avlanma. Yine aynı devlet, yıllarca, balık unu ve yağı fabrikalarına teşvik verdi. Bu fabrikalarımn kapasiteleri Türkiye üretimini geçti.Yani tutulan bütün balıklar bu fabrikalara verilse yine yetmeyecek. O zaman ne oldu, daha çok yakalamak için ağların gözü ufaldı.. Devlet hala teşvik veriyor. Tutturmuşsunuz, çok balık tutuyorlar diye başka laf çıkmıyor ağzınızdan. Herhalde en kolayı bu. Neden su ürünlerini, Tarım Bakanlı'ğını, Ziraat Bankası'nı, Sahil Muhafaza'yı ve diğerlerini e-posta yağmuruna tutmuyorsunuz da (niye hala teşvik, niye açık denize gitmiyorlar, niye yasak yerde avlanıyorlar gibi) ikide bir burada konu açıp, çok balık tutuyorlar, yasaklansın, diyorsunuz? Türkiye nüfusu 70 milyon. Kişi başına kaç kg(Aslında gram) balık düşüyor ülkemizde, ve dünya ülkelerinin vatandaşları kişi başına kaç kg balık tüketiyor yılda? Daha çok balık tutup daha çok kişiye balık yedirmek gerek diyeceğiniz yerde, tutmayalım yaygaralarını yadırgıyorum. Yoksa bu hep buğday, ekmek, un yememizin bir sonucu mu? Beslenmemizde protein yok. En yüksek protein ise balıkta. Hamsi rekortmen. 100 gram hamside 25 gram protein varmış. Tutmayalım yemeyelim... miş. Olur. Başüstüne. Selam ve sevgiler hepinize
Mahir abi,ben bu görüntüleri Beykoz'a gelmeden önce çektim.. Yani seninde anlayacağın üzere yasak bölgede.Yorumsuz olarak verdiğim bu kayıtta bölgeden bahsetmedim bu hata olabilir.Bana kalsa boğazın hiçbir yerinde yapılmaması lazım ama kanunlarda da bu konuda açıklar var.. Ayrıca sizin limanda da(Anadolu hisarı) konuştuğum tekne sahipleri, şikayetlerini defalarca dile getirmiş olsalarda sonuç alamamışlar.. Ağ attıldığında teknenin akıntı etkisiyle aşağıya indiği söylenerek bu yaptırımlardan da kendilerini temize çıkarabiliyorlarmış. Artık onlarda alışmış bu duruma.. Ayrıca mail yağmuruna tutmak,sağanak yağmura tutmaktan bile daha zor. İşte bizde naçizane tepkilerimizide böyle vermek durumunda kalıyoruz. Takdir edersinizki en basitinden T-shirt olayında bile ters takla atmadığımız kaldı ki, bu da bizim yani sitemiz için yapılan bir uygulamaydı.. O yüzden,uygulamada biraz sınıfta kalıyoruz.. Elimizden gelen de bu... Saygı ve sevgilerimle.
Hüseyin Bu durumda kendi aramızda mı yazıp duracağız? Vazgeçmek yok, bıkmak ve küsmek de yok. Benim anlatmak istediğim,balıkların veya türlerin azalmasında tek sebebe takılıp kalmanın yanlış olduğu idi. Biz dersimize iyi çalışırsak, netice de daha güzel olur derim. Gırgırlar, evet serbest bölgede çeviriyorlar ve akıntı onları yasak bölgeye doğru getiriyor, bu doğru. Biz herhalde bundan sonra o yasak bölgenin sınırlarını Kavaklar arasına hatta fenerler arasına çekmek için çalışmalıyız. Gırgırın ağı çekmesi en az bir saat sürüyor. Herhangi bir tekneyi boğazda akıntıya bıraksak 1 saatte nereden nereye akar, düşünelim. Memlekette yüzlerce yanlış yapılan iş var. Kanunlar yanlış olmaz diye bir kural yok.Onları da yapan yine bizleriz. Yanlış diyorsak düzeltilmesi için çalışmalıyız. Selam ve sevgilerimle.
Sayın Reis ustam.. Temel olarak katılıyorum söylediklerinize.. Özellikle son mesajda vurguladığınız, vazgeçmeden, bıkmadan, usanmadan uğraşmak fikrinize.. Balık elbette avlanacak, avlanmalı, kilosu 100 bin liradan satılmalı.. Millet balık yesin.. Ama kıyılar, denizlerimiz vs. malum. Bu kıyılardan bu kadar balık çıkmaz. Zaten o sebeple açık deniz için krediler filan verildi.. Elbette onlarda istismar ettiler. Mevcut sistemin içind eçözümler bulmak nispeten daha kolay ve etkili. Yani düzenlemeye uymayanları uymaya zorlamak.. Bu nihai çözüm değil. Ama bir gelişme. Bir ileri adım. Şimdi, boğaz, sürüklenme vs. diyoruz. Beşiktaş'ta gır grı atan, unkapanı - galata arasına ağ atan için, hengi müthiş düzenleme bir anlam taşır ki? Öncelikle (ama tek değil) yapmamız gerekenin mümkün olduğunca düzenlemelere uyulmasını sağlamak olmalı. Bir sebepten (kötü niyet, rüşvet vs. olur/olmaz) denetim yetersizliği malum.. Ama giden bizim ülkemizin geleceği. Devlet bizden öte, bizim dışımızda bir şey değil ki? Devlet biziz, millet, halk biziz. Madem devlet yapmıyor/yapamıyor biz sahip çıkmalıyız buna. Çünkü yok olup giden devletin geleceğinden ziyade, bizim geleceğimiz. Biz elimizden geldiğince denetlemeye nasıl katkıda bulunuruz önce buna bakmak lazım. Hiç bir gırgır, sahil güvenlik rahat uykuda, aha da sürü burda diye ağ atamaz olmalı. Bin kere düşünmesi lazım olmalı, ağ atmadan önce.. Hatta öyleki, muhakkak başım ağrır diye sınıra yaklaşmamalı bile.. Ama bu nasıl olur.. Basit aslında.. Biz sanki fenerlere nöbetçi diksek, gırgırları uyduyla izlesek vs. vs. yani doğrudan gırgırcıyla uğraşsak düşüncesini taşıyoruz. oysa yapılması gereken, denetlemesi gerekenleri önce denetlemek. Bu şu demek.. Kim bir kural ihlali görürse, tamam, Sahil güvenliğe filan yazsın, arasın.. Ama asıl önemlisi arkasını arasın.. Hatta öyle ki, buraya yazsın, hep beraber arayalım.. Denetçilerde illallah desin elimizden.. Onlarda tırssın.. İşte asıl ilk adım bu olmalı.. İhbarda bulunmak.. Ama daha ötesi, hem ihbarı hemde sonucunu kitlesel olarak takip etmek.. Bir kişi ihbar ediyor: Ben.. Yakalanan adam bana açıyor, ana avrat sayıyor, niye ekmeğimle oynuyon filan.. İhbar eden 100 kişi olsa, ne yapardı? İhbar eden yüz kişi olursa, sahil güvenlik ne yapar? yapılan ihbarın neticesini her gün 10 kişiye izah etmek zorunda kalsalar sahil güvenlik ne yapar? Mesela, el mahkum kalıp bir web vs. hazırlayıp orada yayınlar mı? Buda hem kötü adama korku, hemde iyi adama cesaret vermez mi? İşte yapılacak olan bu bence.. Önce mevcut kurallara uyulmasını zorlamak.. Öyleki, insanlar kuralları aşmayı düşünememeli. Ondan sonra ancak daha iyi kurallar getirmeyi düşünmek lazım.. Çünkü, kurallar iplenmiyorsa, ne kadar iyi olduklarının önemi yoktur.. Evet, biraz örgütlenmk lazım.. Boğazın neresi neresidir, kabaca koordinat tarifi nasıl yapılır vs. vs. öğretmek, öğrenmek lazım.. Şu burnun 50 kulaç berisinde, şu derinlikteki suda diye, böyle ihbar yapabilmek lazım.. Resmen avukat dava başvurusu gibi. Plakası şu olan, şu evsafta tekne, şu şu koordinatta, şu eylemi yaparak, sirkülerin/kanunun şu maddesini çiğnemiştir diye, böyle bizim bu işe nasıl sahip çıktığımızı göstermemiz lazım. Gören bir kişi olsa bile, mümkün olduğunca fazla kişi olarka ihbara gitmemiz, konunun arkasında cılız bir sesin değil, bir çok insanın olduğunu göstermemiz lazım.. 10 kişide cılız sestir.. 1000 kişiye göre.. Ama 1000 kiş olmak için, önce 10 kişi olmak lazım.. Ama genede, bir telefon çalıp bir kişiye "He, öyle mi, tamam biz bakarız" demekle, aynı meseleyi 10 kişinin arayıp ihbar etmesi farklı olacaktır.. En azından 10 katı iş çıkaracaktır..
Saygıdeğer arkadaşlar geçtiğimiz ekim ayının sonlarına doğru kendi gözlerimle bir olaya şahit oldum Şile civarlarında sizler boğazdan bahsediyorsunuz biliyorum ama sonuçta muhteşem bir balık merasıdır karadeniz.Avlanan bu trol teknelerinden bir tanesi limana dönüyordu gene bu tekne değilde gemi dediklerimden.Bilirsiniz bu tekneleri martılar resmen sararlar bizim yanımızdan geçerken tayfaların kürek kürek bir şeyleri denize döktüklerini gördüm bu bir iki kürek değil üç beş tayfanın saatlerce süren bir çalışmasıydı.Merak ettim kuzenime sordum bunlar ne döküyor böyle diye.Bana "hiç sorma abi ufak balıkları döküyorlar resmen katliam var bu teknelerde" diye yanıt verdi.Şok oldum dondum kaldım resmen. Ben bu teknelerin avlanma tarzlarını bilmiyorum açıkçası bunu önlemenin bir yolu olabilirmi çünkü limana gidince sordum yasak değilmiş önlem derken en azından bu küçük balıkları içine almayacak bir sistem varmı onu merak ediyorum. 3 tarafı denizle çevrili bir coğrafyada yaşıyoruz tabiki halkımız balık yemeli,tabiki insanlar ekmeğini denizden kazanmalı benim en çok saygı duyduğum insanlardandır deniz emekçileri.Ama yukarda anlattığım manzarayı görmek bana çok dokundu. Aslında bakarsanız benim isyanımda ağla avlanan gırgırlara değil trollere.En azından bunlara bir önlem alınamazmı.Troller ve şok kullananlar bir şekilde denetlenemez mi.İsteyince her şey yapılabiliyor mesela önceleri dinamitle avlanan bir sürü insan vardı son yıllarda hiç görmedim belki daha gizli yapıyorlardır bundandır belkide önlemler sayesinde azalmışlardır.Bunları engelleyen gibi yöntemler varmıdır diye soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, münazara ettiğimiz konuya, amatör balıkçılık ile ticari balıkçılığı zıt kutuplar gibi görmediğimi belirterek girmek isterim, daha önce farklı başlıklarda bu konuyu ele aldığımızda, her mesajımda ticari balıkçılara daha fazla yüklendiğimin farkındayım , tabiiki onların içindede kurallara bağlı, ekmeğini çıkartmaya çalışırken yarınları düşünenler var, ama gün geçtikçe sayıları bizimkinin aksine zalıyor, ortada altın yumurtlayan bir tavuk var (üç tarafı deniz, her şehirde üç beş göl yada göleti olan bir Ülke) biz amatörler her yumurta almaya gittiğimizde tavuğun yeminide yanımızda götürüyoruz. Amaç sadece günü kurtarmak olmamalı, ilerideki bir yolcuyu kapmaya çalışırken, hatalı sollama yapıp yolcuların hayatını riske eden bir minibüs şoförünü düşünelim, niyetinde bir yanlış yok, ailesi için ''ekmek parası''.. peki ya ailesi o sırada başka bir hatalı sollama yapan minibüste yolculuk yapıyorsa,