Merhaba arkadaşlar. Özellikle izmir ve çevresi kıyı şeridinde yengeç le avlanan varmı şu günlerde merak ediyorum?. Bu zamanlarda yengeç'e artık vurması lazım ancak Göztepe ve valikonağında halen daha tık demiyor.Aslında bir iki senedir ekolojik olarak bir takım değişimler sezinliyorum.Rüzgar yönü ,şiddeti,akıntılar ve deniz suyu sıcaklığı gibi.Bilmem yanılıyormuyum. Geçtiğimiz pazar günü zıpkınla işi garantiye almak için daldım her sene balık olan bölgede zargos harici bir tek isparoz bir kaç tanede kefal dışında bir lidaki dahi görmemiş olmam bir şeylerin bildiğimiz dışında değişime uğradığını ve balığın ya bir bölgeye toplandığını yada körfez dışındaki balık çiftlikleri civarında takıldıklarını düşündürüyor bana..bu konuda özellikle izmirli çipura avcılarından fikirlerini ve düşüncelerini öğrenmek istiyorum.Balığa daldığım yer limanreis civarı ve on senedir buralarda dalarım bu mevsimde özellikle çipuranın ve lidakinin görüntü dahi vermemesi beni endişelendirdi.Daha tam balık zamanı dediğimiz ağut.eylül.ekim var önümüzde ancak bir şeyler tam yolunda gitmiyor gibi.
Bundan 2-3 yıl öncesine kadar Sahilevleri-Narlıdere-Çatalkaya arasında bolca Çipura Lidaki Mırmır Melanur Sarpa Levrek ve diğer balık çeşitleri vardı. Ben Sahilevlerinde avladığım zamanlar sabah 6-7, öğlen 11-12, akşam 7-8 arası balık yapardı. Bu saatlerin arasında çok nadir alan olurdu. Alınmaya başlağında da oltalar yetimez di. At Çek, At Çek.. Bana göre bunun nedeni de avlandığımız bölgenin karşısında KARABURUN bulunuyor olması idi. Malunun üzere burası üretme çiftlikleri ile doludur. Balık bölge içinde devamlı yem arayışındaydı. Bir o uçta bir bu tafta. Ayrıca körfezde başlatın temizlik çalışmaları balığın daha çok alana yayılmasını sağladığı, üstüne üstlük körfezdeki Ragıp Paşa dalyanının yıkılması ile balığın körfez dışına çıkışını hızlandı. Bundan 1 ay önce gittiğim sahilevlerinde geceden beri bekleyipte birtek balık almamış arkadaş vardı. Balığın azalmasını yeme bağlı değildir. Benim yem konusunda terciğim MAMUN'dur. Her zaman iş yapmıştır. Ama Yengeçlede çok balık aldım. Fakat mamunun yerini tutmaz.
izmir körfezinde bu sene çipra tek tuk var sahilde ondan tık demiyor ama yakın cevrede bu sene iyi çipra var karaburun cesme ve eytin eli ama istihkamın önunden olu kaya balıgıyla bırakma yapıp 5-6 kiloluk levreklerden alıyorlar aynı zamanda geçen hafta istihkamın onunde iyi lidaki kaba lidak alanlar oldu
Üzülmeyin Galiba sizin çupralar bizi ziyarete geliyor. Tekirdağ sahillerinde geçen haftalarda bayağı büyük sürüler görmüşler, deniz salyangozu toplamak için dalanlar söyledi. 8 m. derinlikte,kıyıda da ağ atan meraklılar bazen birkaç tane yakalamışlar. Biz ona Alyanak diyoruz. Hatta İstanbul'a doğru da varmış.
yazdıklarının hepsine katılıyorum.O zamanlarda çok balık aldık ve mamun çok iyi iş yapıyor ok.Ancak isparoz gibi,gopez gibi balıkların yemi bozmadan çıpura tutmayı özlediğimden midir nedir artık yengeç le tuttuğumuz günleri arıyorum.Umarım bir iki haftaya kadar o günler başlar..körfez de... rastgelsin Ahmet kardeşim.
Reis, yeter ki ziyarete gelsinler hatta bir kaç gün de yatıya kalsınlar )ama bizi bırakmasınlar geri dönsünler.Ama en iyisi tüm sahillerimizde hep olsunlar... rastgelsin,hayal ettiğiniz gelsin.
demek ki balık durmadan geçiş yapıyor.Ne yapalım bizde bir yerlerde kıstıralım o zaman başka çare yok. Bahsettiğin yerleri biliyorum hep çiftlik yakınları.İstihkam önündeki levrekler meşhurdur bilirim..)en iyi avımı 6.3 kg levreği zıpkınla oradan aldım.. verdiğin bilgiler için tşk. rastgelsin.
Bizim burdada var bir kürcü dükkani acaba gelebilirlermi???? Yada hazir Reis abimin oraya gelmisken, ordanda Tuna nehrine girse oradanda taaaaaaaa buralara kadar gelse, offffffffff of
Havalar çok tuhaf gerçekten. Mevsim yaklaşık bir ay geriden geliyor. Alışık olduğumuz tarihleri bir ay sonraya eklemekte fayda var. İki noktaya değinmek istiyorum. Yem çıkarılması konusu ilki. Tuzla üzerinde çok büyük bir baskı var yem konusunda. Balıkların yumurtlama yeri olan tuzla yemciler tarafından talan ediliyor resmen. Geçenlerde konuştuğum yemci bir arkadaş boru kurdu, mamun vs. çıkaranların sayılarından bahsetti. Kum midyesi çıkarmak için suya girenlerin sayısı yüzlerce ve bu kişiler aynı anda aynı yere giriyorlar. Doğal olarak balıkların üreme sahası olan tuzlada ana besin kaynakları olan yem popülasyonları hızla çöküyor. Bu yüzden ben balıkların artık tuzlaya alternatif başka kaynaklara yöneldiklerini düşünüyorum. Balık çiftlikleri ikinci nokta. Evet balıkları kendilerine çektikleri doğru. Ama o bölgede yerleşik olan balıklar hariç çupranın göçü devam ediyor. Balığın olmamasında birincil etken olduklarını düşünmüyorum. Çünkü sürekli çiftlikte avlanan arkadaşım var. Kafeslerin üzerinden atar oltasını. Fakat o bile balığın olmadığı hatta tık bile demediği zamanlar olduğunu söylüyor. Temmuz ayında iki defa lodos eserdi. Birisi ilk yarısında diğeri ikinci yarısında. Bu lodos tam üç senedir esmiyor. Ve mırmır eskisi kadar çok değil. En azından iri mırmırlar yok. Belki de kıyılamıyorlar. Aynı şekilde temmuzun ikinci yarısında lidaki geçişleri olurdu. Fakat sanırım havanın sert olmasından dolayı açıktan geçiyorlar. Çünkü yine üç senedir temmuzda poyrazlar olması gerektiğinden hem fazla esiyor hemde sert esiyor. Lidakilerin boyları birde söylemek istediğim. Bu seneki lidaki yavruları diğer senelere oranla daha ufak. Belkide su sıcaklıklarından ve buna bağlı olarak oluşan ve lidaki yavrularının besin kaynağını oluşturan canlıların üremesi azalmış yada durmuş da olabilir. Aramızda bu konuda uzman arkadaşlar var. Sanırım onlar bu konu hakkında gözlemlere değilde bilimsel verilere dayanan açıklamalar yapabilirler.
deniz beni çağırıyor acil gündem oluşturulması gerektiğini düşünüyorum ne yapılabilir ? bir düşüncesi olan varmı?
Bireysel olarak yapabileceğimiz hiç bir şey yok bunu unutun arkadaşlar. Belki çok umutsuz ya da karamsar gelmiş olabilir bu dediğim ama bunu söylememin o kadar çok nedeni var ki yaz yaz bitmez. Mücadelenin tek yolu Birlikte hareket etmek. Sivil toplum kuruluşlarına büyük bir rol düşüyor burada. E, onların da hali ortada. Bu konuda da çok şey söylemeye gerek yok. Ama işin bir de şu tarafı var. Şimdi bu yem çıkaran arkadaşlar engellense ve ya sınırlandırılsa bu sefer yem fiyatı artacak ve bizler kızacağız buna. Ya da denizlerimizde komple bir av yasağı uygulansa yine isyan edeceğiz. Bunun orta yolu varmıdır? Varsa nedir? İnanın ben hiç bilmiyorum. Bildiğim tek nokta kanun koyucular kanunları koyarken bu konuyla ilgili olarak gerek üniversitelerin ilgili bölümlerinden gerekse bu konuyla ilgili siivil toplum kuruluşlarından bilgi almalılar hatta kanun taslaklarını onlara yaptırmalılar. Uygulayıcılar; onlarda eğitilmeli ve kanunun öngördüğü şekilde yetkilerini kullanmadıkları zaman işssiz kalacaklarını bilmeliler. Hatta içeri bile girebilmeliler. Yanlış yaptığı anda başına çok kötü şeyler geleceğini bilmeli bu arkadaşlar. Bizler; Kanunla belirtilen düzenlemelere, kurallara uymalı, uymadığında kanun uygulayıcılarının başına ne geliyorsa aynısının başına geleceğini bilmeli. Ama bence en önemlisi yanlış yapanı anında ihbar etmeli ve yaptığı ihbarın peşinden takipcisi olmalı. Eğitim güzel bir temenni. Evet insanlar eğitilmeli. İnsanlar zaten eğitiliyor. Bazı şeyler öğretiliyor. Fakat iş ailede bitiyor bana göre. Çocuk ailesinde ne görürse uyguluyor. Büyüdüğünde aynısını yapıyor onun çocuğu da onu takip ediyor. Bu liste uzar gider... Eğer geleceğimizi kurtarmak istiyorsak akla hayale gelmeyecek sertlikte kurallar koymalı ve uygulamalıyız. Aynı zamanda bu kuralların uygulanıp uygulanmadığının sıkı takipçisi olmalıyız. Bunun başka yolu yok. Kaçak avlanan bir balıkçının elinde sülalesinde ne var ne yok elinden alın bakalım bidaha aynısını yapabiliyormu? Yapacaktır. Başkasının yanında yapacaktır. Ama yanında çalıştığı kişi sayısı hergeçen gün azaldığında adam gibi davranmaktan başka çaresi kalmayacaktır. Aynı şekilde trafikte alkollü araç kullananı, hatalı sollama yapanı, hız limitleriniaşanı planlayarak ve tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüsten atın içeriye arabasına el koyun ve bir daha araba kelimesini ağzına almayacak bir ceza verin insanlar muma nasıl dönecekler. Bir çok arkadaş bu yazılanları ütopya zannedebilir. Öyle de zaten. Etrafımıza bir bakmamız yeterli bu kuralların uygulanıp uygulanamayacağını anlamak için. Özellikle işe gidip gelirken toplu ulaşım araçlarını kullanan arkadaşlar insanları izleyin. Yaptıkları konuşmaları hareketlerini, birbirlerine nasıl davrandıklarını gözlemleyin. Ve bu ülkenin içinde bulunduğu durumun aslında neden kaynaklandığını gözlerinizle görün. Kulakları çınlasın göreve ilk başladığımda Merkez İlçe Müdürüm vardı. Ben polislerle ilgili olarak takılırdım ona. Polislikten gelmeydi. Kızdırırdım. Bana bir gün dedi ki "Evet, söylediklerinde çok haklısın, ama bizim polisimiz Yunanistandan gelmiyor buraya" Ondan sonra ağzımı açmadım birdaha. İnsan... En büyük faktör bu. İnsanın içindeki güdüler bizi yönlendiren. Doğamızda var talan etmek, çalmak, yok etmek. Bunu yeneler zaten toplum tarafından "garip" olarak nitelendiriliyor. Tıpkı bizlerin burda "ya, yakaladığın balıkların boyları sirkülere uymuyor" dediğimiz insanların bir çoğunun içlerinden "sirkülerinizi de, siz de....." şeklinde güzel (!) temennilerde bulunmaları gibi. Benim hiç umudum yok arkadaşlar. İnanın. Hiç birşey düzelmeyecek. Belki de bu AB yasalarının ülkeye tek faudası bu yönde olacak. Orada ki düzenlemeler belki buradaki doğal hayatı kurtaracak. O zaman da "ya eskiden ne güzeldi canım nerde ne zaman isterse olta atıyodum, bu para işi nerden çıktı, zaten gelirimiz ne ki" şeklindeki feryatlarımızı duyacağız. Benim hiç umudum yok arkadaşlar gerçekten yok...Ne tarafa dönersek dönelim hep açıkta kalan bir yan olacak. Karamsar değilim gerçekten. Ama olanlara duygusal yaklaşmak yerine gerçekleri görmeyi adet edinmişimdir hep. Temenni etmek güzel şey. Ama gerçekleri görmek her zaman zor gelir insana ve ağır... Bu konuda girişimi olan herkezin yanında olacağımı belirtmek isterim. Hepinize saygılar...
Kanunlar, kurallar, sirkülerler vs. yeterli aslında. Bu hususta uğraşmanın anlamı yok. Neden? Diyelim ki, bir şekilde en süper kanunu çıkarttırdık. Bu çıkana, edene kadar abartmıyorum 10 yıl geçer, ömür bizden gider. Dahası bizim kanunlarımız yetersiz değil. Ama, sorun uygulamada. İşte bu noktada bireysel olarak bir şeyler yapılabilir. Ben ve hatta bu işleri profesyonel olarak yapan pek çokları uygulamadaki yetersizlikten bahsediyor. Sorun öncelikle yetki karmaşası. Sahil güvenlik ancak denizde yetkili. Karada ise, jandarma, polis ve zabıta bu konuda yetkili. Ama kim yetkisinin ne olduğunu bilmiyor. Bu durumda yapılacak şeylerin başında, ferdi olarak, karşılaştığımız uygunsuz durumlarda vurdumduymazlık yapmayıp ardını arayarak takipçi olmak. Örgütlü olarak ise, bu şekilde yapılacak ihbarların sonuçlarını inatla takip etmek. Bunun için dernekleşmek, veya bir araya gelebilmek. Şu an mevzuatın uygulanma durumu, %20 bile değil maalesef. Bu oranı %50'ye bile çıkarabilirsek, inanın bir iki seneden çok fazla şey değişir. Ama bu babda, sadece trolcüleri, gırgırcıları filan düşünmemek gerekiyor. Sorun daha çok karadakilerde. Bilhassa denizi kirleten tiplerde. Geçenlerde, geminin biri eskihisar açıklarına sintine mi, yakıt mı ne bir şey boşaltmış. Kıyılar toptan simsiyah olmuş. Bir allahın kulu da çıkıp, sahil güvenliğe vs. haber vermemiş. Neymiş, onlar zaten uyuyormuş, bir şey çıkmayacakmış. Kardeşim sen ara sahil güvenliği, haber ver. Sonra bir saat sonra tekrar ara, ne yaptınız diye sor. Bir gün sonra tekrar ara ne oldu vaziyet diye bir daha sor. Savsaklarlarsa, gel bu foruma yaz, bakanlığa yaz, gazetelere duyur.. Bir kaç defa böyle yap bakalım bir daha uyuyor mu bölgedeki sahil güvenlik?
bizim çupralar keşke ben de bizim çupralar diyebilsem iizmirliyim ama hiç çipıra avlayamadım hatta kordon dan hiç olta atamadım desem yalan olmaz ahhh ahh
