Adını latince "Yatay Gelişen Gövde" anlamına gelen sözcükten alan Caulerpa cinsi deniz yosunlarının dünyada 70'den fazla türü bulunmaktadır. Akdenizin doğal florası içinde bulunan iki tür Caulerpa prolifera ve Caulerpa ollivieri yer alır. 1800'lü yılların sonlarında açılan Süveyş Kanalı ile sıcak kökenli canlı türü Akdenize girmiş ve dağılım alanları genişlemiştir. Bilimsel verilere göre Akdeniz'e bu yolla giren "Lesepsiyen Gçömen" olarak adlandırılan türlerin sayısı 350'yi aşmıştır. Caulerpa racemosa, C. scalpelliforis, C. mexicana bu grup göçmen bitkilerdir. Bunlarda Caulerpa racemosa Akdeniz'in batısına doğru hızla genişlemeye başlamıştır. Caulerpa racemose'nın uç kısımlarından büyüyen ve yatay uzayan, silindir şeklinde gövdeye benzer kısımlardan tutunma zeminine doğru renksiz ve çok dallı kökçükler çıkar. Üst kısma doğru dikey olarak üzerinden üzüm salkımı şeklinde dalcıklar bulunan dallar çıkar. Yaklaşık 3 mm boyundaki bu dalcıkların çapları 1 - 1,5 mm olup tepe kısımları yassıdır. Dah çok sıcak denizlerde görülen bu tür Mısır, Tunus, İsrail, Lübnan, Suriye, Yunanistan ve İtalya kıyılarına kadar genişlemiştir. Ülkemizde ise Taşucu, Kemer, Kaş, Bodrum, Kuşadası kıyılarında rastlanmıştır. 1984 yılında Avrupadaki deniz akvaryumlarına süs bitkisi olarak getirilen Caulerpa taxifolia adlı türün doğal yaşam alanı tropikal denizlerdir. Bu yeşil yosun türünün Monako deniz akvaryumunun deşarj suyu işe Akdeniz'e karışıp Batı Akdeniz'de hızla yayılması sonucu günümüzde bu yörede ekonomik felaket yaşanmaktadır. Bitkinin 1984 yılında 1 m2'lik yayılma alanı günümüzde 30 km2'yi geçmiştir. Önceleri sadece Monako'da görülen tür, 1988'de Fransa, İtalya, İspanya ve Hırvatistan kıyılarına yayılmış, üstün üreme ve uyum özellikleri nedeni ile dağılımını hızla genişletmiştir. Bu bitkinin 1 m2'lik alanda 8 - 10 bin adedi gelişebilmekte, yosun geniş tuzluluk, ışık ve sıcaklık değişimlerine dayanabilmektedir. Ayrıca ortamda doğal rakiplerinin bulunmaması bu bitkinin hızla gelişmesinin baş etkenidir. Özellikle deniz ulaşım, deniz sporları, (yatçılık, sualtı sporları) ve balıkçılık faaliyetleri bu bitkinin dağılımını etkilemektedir. Caulerpa taxifolia yatay uzanan ve filiz veren kısmından dikey olarak çıkan ve yaprağa benzer yapılar aynı düzlemde yer alan çok sayıda dalcıktan oluşmuştur. Bileşik yaprak görünümündeki bu yapılar 5 - 65 cm boyundadır. Görünüm itibariyle çam fillerden Taxus adlı bir ağaca benzeyen bu yosun türü taxifolia olarak adlandırılmıştır. Akdeniz ekosistemi için son derece önemli deniz bitkilerinin gelişimini sınırlayıp yok olmasına neden olduğu ve biyolojik çeşitliliği ortadan kaldırdığı için C. taxifolia Akdeniz'in çeşitli ülkelerinde medyatik kuruluşlar tarafından katil yosun olarak adlandırılmıştır. Mücadele yöntemleri ve bu konuda araştırmalar (alınması gerekli önlemler) sürmektedir. Akdeniz'de hızla gelişen ve yayılımcı nitelikli C. taxifolia ve C. racemosa'nın araştırılması ve izlenmesine yönelik uluslararası kuruluşlar (Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Avrupa Topluluğu Çevre Programları) tarafından çalışmalar başlatılmıştır. kaynak maviatlas.com Shot at 2007-07-25 Shot at 2007-07-25 Shot at 2007-07-25 kesin tespit edilmiş yayılım tablosu.
Bu yosun ile çok spekülasyon var. Son dönemde denizdeki kirlilik ile beslendiğinden faydalı olduğu sadece kirli sularda çoğaldığı ve üreme yaptığıda gözlenmiş. Evdeki tuzlu su tanklarında nitrat emici olarakta kullanılır.
dogada böylesine yok edici oluyorken bu yosunun tuzlu su tanklarında olumlu kullanımı da sona ermis demektir. aksi durumda yayılımını artırırsınız. Hem de denizleri çöp torbasına çevirmişken. En iyi zıpkıncı arkadaslar bilir bazı kıyılarda dalıs yaptıgınızda açık denize ve derinlere dogru bir hat halinde suda asılı poşet ve çöp duvarlarıyla karsılasırsınız. çevre kirliliginin en korkuç tablolarından biri dir. Ve en sıradan en basit yansımasıdır. Girne de rastlamıstım ilk olarak bununla ve korku filminde gibi hissedip hemen dışarı çıkmıştım. kimbilir o poşetler mersin den mi gelmişti israil mi lubnan mı ama oradaydılar. Ve içinden yüzerek, dalıp da altından falan geçilemeyecek kadar kesif bir duvar olusturuyorlardı neredeyse. Genç bir insaat muhendisinin yıllar önce tv de yaptıgı bir konusma aklıma geldi bunları yazarken.trt deydi sanırım. sormustu diger tartısmacılara. - marmara bölgesinin tum sehirlerini marmaraya doldursak ne olur? -almaz demişlerdi konuklar. deniz o kadar sehri almaz. peki o sehirleri yapmak için kum nereden çıkarıldı???? ve o sehirlerin tüm atıkları nereye atılıyor?? kimse cevap verememişti hala da veremez. sonucta tum bunlar doganın dengesini bulma çabaları. fazla nitrat ve karbondioksiti tukketmeye çalısıyor doğa ve bu çabası ilahi bir adaletle bunları artıran bizi vuruyor. dogaya göre hersey normal. ha çam v eyagmur ormanları ha deniz yosunu karbondioksiti bir şekild emutlaka tüketir. Olan kendi bindigi dalı kesen bize olur. na kadar ayak dirersek dogayı yok etmede o okadar sert karsılık veriyor. amiyane deyimle sakata gelen yine biz oluyoruz.
Sevgili Cengiz, Burda suclu yosun gibi durmakta. Garibani insanlik olarak, katil diye adlandirmaktayiz. Ancak hikayenin oteki yuzune baktigimizda olayin rengi cok diramatik olarak degisiyor.Soyleki; Bir zamanlar kendisi gibi pekcok canliyla, dunyanin en zeki canlisinin(insanlar) icinden, en zeki ve herseyi bildigini zannedenleri tarafindan(bilimadamlari), baris icinde yasadigi sulardan kopartilmis, yurdundan edilmis, kucumsenmis , esaret zincirinde bir panayir fahisesi muamelesi gorup sergilenmis, ancak pes etmemis onurlu bir canli modeli karsimiza cikiyor. Sporlari vasitasiyla en imkansiz gorunen mapuslardan ozgurlugune kaciyor. Kendisine ve kendisi gibi canlilara,boylesi kustah, boylesi saygiz, her zerreyi kendi mali adledmis ve gucunu zulme cevirmis, bu canlilarin esaretinde yasarken biriktirdigi nefreti, sanki o canlilardan oc almak icin bir eylem planina dokmus.Gene esaretlerinde yasarken, bu kustah canlilari izleyerek, onlardan kendini yok etmek pahasina, bagli oldugu sistemi cokertmeye and icmis bir viruscesine davranabilme hassasini ogrenmis ve bunu onlardan oc almak icin planinin odak noktasi yapmis.Simdi yayiliyor. Asil dusmani ve katli denizler ve deniz canlilari degil...Onlari aslinda o kadar seviyor ki. Hele Dunya anaya asik. Onun hinci bize...Onun amaci bizleri bu dunyadan silmek...Bu dunyaya boylesi kustahca zulmeden canlinin yasama ve beslenme zincirini cokertmek...Bu canli insanlikla savasmaya karar vermis bir ayrilikci devrimciden oteye hic bir sey degil. Onun amaci Dunyayi gercek katillerden kurtarmak..Cunku asil katil bizleriz...Boyle devam edersek daha cok," Alt tarafi bir yosun"diyerek burnumuzu cevirip kustahca onemsemedigimiz devrimcilerin baskaldirisiyla tokatlar yiyecek, aslinda kimin bu dunya icin ne kadar onemsiz oldugunu gorecegiz... Bu dunyada hic bir canli gurubu yoktur ki ordular toplayip, bilginin en hasindan silahlar bombalar yapip , oteki canlilari yok etmeyi bir yana birak, kendi irkina yasama hakki vermesin...Kendi irkini yok edebilsin...Boylesine zeki bir canlinin boylesine aptal olmasi.!?... Bu nasil bir paradoks...? Evet Cengiz, farkli bir yere gittim cok degerli paylasimini okurken...Seninle laflamak istedim bunu... Bilmem belki de yazilarindan, belki de ifade edemiyecegim farkli bir seyi senin kelimelerinin icinde gizlenmis bulup, senden baskasiyla sanki bunu konusamazmisim gibi geldiginden. Insani insan yapan nedir? nefret mi ?ask mi?Bu iki kelime arasinda ki cizgi nerde baslar nerde biter. Bana bazen o kadar yakin ve o kadar uzak geliyor ki bu kelimeler.Biz niye boyle olduk... Kim bizi baris icinde yasadigimiz sulardan koparip, boylesine evrene ayrilikci bir canli birimine donusmeye zorladi.Asil ofkemiz, ocumuz kime? Kimin akvaryumunda esir,kucumsenmis, ve gercek yuvasindan koparilmis hissettik de bize bunu verenin yasadigi sartlari ortadan kaldirabilmek icin sonuna kadar yasamaya and ictik? Bu kendimiz olabilirmiyiz?Insanligin bir tarafi insan olmaktan nefret ediyor olabilir mi? Asil evrimimiz veya yaradilisimizin kaynaginda bizi bugunku bildigimiz biz yapan sapmanin koku bumudur? Baliga gitmenin zamani gelmis Sevgili Cengiz.. Kal saglicakla degerli dostum...