hayvanlara bile bi barınak buldular bu çocuklara bulamadılar yaa.. çok geçmiş olsun usta. büyük badire atlatmışsın. bundan 15 sene evvel ne hevesle geldik istanbul'a bir tarafta bu olaylar diğer tarafta trafik, şimdi gel gör ki içimde zerre kadar heves kalmadı.
Geçenlerde bizim başımızıda böyle birşey geldi malesef. Bu akşam da galata yapmayı düşünüyorduk arkadaşlarla ama şimdi bu rehabilite ihtiyacı olan insanlardan çekinir olduk.
Neyin Rehabilitesinden bahsediyorsunuz. 20 Yıl boyunca hırsızlık, gasp, soygun, adam kaçırma, ot, eroyin, hap, darp... sonra "Alsın Devlet Rehabilite etsin" Nerde var öyle bir dünya. Hukuk sistemi çökmüş durumdayken -klasik- baklavaya 2 yıl gaspçıya gözaltı bile yok. Adam gasp yapsa ne olacak daha karakoldan salıverildiği anda devam ediyor. Sonra devlet alacak bu adamı senin benim cebimdeki parayla rehabilite mi edecek... Böyle hukuk sisteme insan ancak Okan Bayülgenin programında bir vtr vardı... Bilmem ne sistem diye. Olay oluyor arıyorsun polisi adamın ilk sorduğu soru "Olay bitti mi?" Yani olay bitmeden gelmeyecek. Ama O'na da kabahat bulamıyorum. Adamın silah kullanma yetkisi yok. Ha kadının kulağındaki küpe ha polisin belindeki silah!...Aksesuardan öte birşey değil...
Ergincim devletin o kadar çok boş masrafı var ki emin ol riskli çocukları toplayıp rehabilite etmesi devede kulak değil kıl değil olsa olsa devenin hücresi gibi kalır zamanında istanbulda böyle bir proje başladı benim gibi gönüllüler gittik eğitim aldık lüks otellerde filan velhasılkelam olay AB üyeliği olayıymış.yani bi çeşit kandırmaca. konuya tekrar baktım da konu tinerci olayından çok haraç alma olayına benziyor.
ilyas bu bölüm "olayı sonradan anladım kaçınca neyden kaçtığımı bile bilmiyordum sadece insanlar kaçıyor diye bende gittim" hoşuma gitti kemal abi ile bayağı güldürdün bizi olay şu sen sürü psikolojisine kapılmışsın. yüzüne de söyledim ama gene Geçmiş olsun tekrardan.....
Geçmiş olsun, öncelikle. O tinercileri geçenlerde bende gecenin bi yarısı karaköyde denize girerlerken görmüştüm, ne yaptıklarını bilmiyorlar uçmuşlar. Uymamak en iyisi, korkmakla ilgisi yok, beladan son noktaya kadar uzak durmak lazım. Kavga en son çare olmalı, onlar ceza yemez bağımlı diye, normal adama verirler cezayı. Geceyarısı balığa kalabalık gitmek lazım. Neyse tekrar geçmiş olsun İlyas.
arkadaşlar hepiniz sağolun teşekkür ederim biber gazı almaya karar verdim okan abininde dediği gibi beladan son dakikaya kadar uzak durmak en iyisi kavga en son yapılacak şey yıllarca kavga ettim ama faydasını pek görmedim aslında kalendere gidecektim arkadaş galataya gidelim deyince bir şey demedim kalendere gisem belki oradada olay olabilirdi. kısmette bunu yaşamakta varmış ne diyelim ALLAH can sağlığı versin İNŞALLAH kimsenin başına gelmez
Geçmiş olsun arkadaşım gece geç saatlerde dışarda oluyorsun yanında sağlam bir arkadaşın olsun yada biber gazı şok cihazı olabilir ,ben doğma büyüme İstanbulluyum bağdat caddesinde oturuyorum ama malesef belli semtlerde belli saatlerde dikkatli olmak lazım , Bunları yapanlar İstanbullu değiller sonradan gelen cahil insanlar Allah hepimizi korusun inşaallah ...
Köprüde tinerci olmasa da pek normal bir yer sayılmaz. Her 3 kişiden biri kafayı çekiyor balık tutarken.Kimisi parmaklıklardan aşağı işer kimisi orası benim ileri geç der. Her an olay çıkması muhtemel bir yer. Hep öyleydi bu değişmez.
Köprü tam bir cehalet yuvası, 72 millet tekmili birden mevcut. Tinercisi, ayyaşı, pkklısı, hırsızı, katili. Sakın sinirinize hakim olamayıp da bulaşmayın bunlara.
Geçmiş olsun İlyas. Bu tür insanlar malesef var hatta balık tutanlar bile bazen bu tür olaylar çıkartabiliyor ve insan gerçekten soğuyor bu tür olaylardan dolayı.
Biber gazı iyi güzel de, polis falan üstümüzde bulursa sorun olmasın? Durduk yerde suçlu durumuna düşmeyelim sonra..
10 yıl kadar önceydi. Bir seminer için İstanbul'daydım. Otelde sıkıldım. Bagajımda her zaman olduğu gibi takımlarım var. Galata Köprüsüne gittim. Niyetim biraz zaman geçirip kafamı boşaltmak. Eğer bir şey yakalarsam yanımdakilere veririm düşüncesindeyim... Akşam saatleri... Kamışı açtım. Kıyıda köşede bir yer buldum. Omuz omuza denir ya, işte tam öyle. Takımı donattım iki üç kez salladım aşağı. Biraz sonra 2 kişi geldi yanıma. "Burası bizim ekmek teknemiz, tozol dediler" Yanımdaki kamış tahtadan bir yatak üzerinde parmaklığa bağlanmış. Ancak üstünde olta bile yok... "Siz atmaya başlayınca giderim, çok kalmayacağım" dedim. "Çek arabanı arkadaş" cevabı geldi arkasından. Bu arada 3 arkadaşları daha geldi. 2 kişi oldu 5 kişi. çevreden tepki gösteren kimse de yok... Bu durumda uzatmanın bir anlamı da yok. Kapadım kamışı çaresiz. Birinin söylediği bir cümle ruhuma işlemiştir o gün bu gündür. "Burası İstanbul lan, başka İstanbul yok" dedi. Otele doğru yürürken bir gülmedir aldı beni. İçimdeki hüzünün dışarı vuruşu bu.. Biz aslen Sarıyer'liyiz çünkü. Dedem Türkiye'nin ilk kılavuz kaptanı. Sarıyer kılavuz iskelesine yakın oturmuşuz yıllarca. Sonrasında bölge gittikçe kalabalıklaşıp tadı kaçınca 1950'de emekli olup Karamürsel/İzmit'e yerleşmişler. Bu şartlar altında düşününce söylediği doğru adamın... "Başka İstanbul yok". Ve bizler İstanbul'lu değiliz. İstanbul onların İstanbul'u.
Köprüye gitmeyin arkadaşlar. Oranın balık tutmaya kapanması için mücadele edelim hatta. Balık tutacak çok yer var. Bizler gibi amatör balıkçılar gitmeye devam ettikçe bu sorun devam eder. En güzeli oraya gitmemek ve bir dilekçeyle şikayet etmek. Balık tutmanın yasaklanmasını talep etmek. Çünkü orası dışında bir yerde bu şerefsizler balık tutamaz. Salla oltayı, al balığı. O insan müsvetteleri gelsin bir Şemsipaşa'da denesinler balık tutmayı. Dediğim gibi gitmeyin. Gidenleri de gitmesinler diye ikna edin.
Hayatımda sadece 1 dönem köprüye gittim. Geçen ocak ayı içerisinde 8-10 gece av yaptım. Başka yerde balık kalmamıştı, ben de hevesimi alamamıştım, iki arkadaş gittik gece 00 dan sabah 06 ya kadar o günlerde. Dondurucu soğuktan herhalde, balık çok olmasına rağmen çok kalabalık değildi ve kimseyle g.t g.te avlanmak zorunda kalmadığımız için şükür pek sıkıntı yaşamadık. Tabi ki her anında sıkıntı yaşayacakmışsın havası yok değildi. Mutlaka ilişmeye çalışan oluyor ufak tefek şeylerde bile ama hadi koçum az uza deyince uzayanlar denk geldi Sanırım arkadaşımın ve kendimin biraz insan azmanı olmamızın da etkisi olmuştur. İti kopuğunu, tinercisini geçtim, emekli amcası bile tipsiz, suratsız, meymenetsiz köprünün. En çok ona şaşırdım. Rahat vermiyorlar, sürekli bir memnuniyetsizlik, bir azarlama veya aşağılama isteğiyle yanıp tutuşuyorlar. Cehaletleri ve o cehaletten beslenen doymak bilmez ve hak edilmemiş egoları ile resmen bizi soğuttular köprüden Yavaşça sıtkımız sıyrıldı ve gitmez olduk. Hiç de eksikliğini hissetmedim sonrasında, varsın 40 tane sarıkanat tutamayayım ama gerginlik hissi olmadan, güzel boğazı seyredip oltamın başında uyuyakalayım... Gece sonunda 3-5 balıkla eve gidip huzur içinde uzanayım yatağıma. Netice itibariyle; gidip balık tutmaya değecek bir yer değil. Balık avı huzurdur, zihin boşaltmak ve doğayla bütünleşmeye çalışmaktır, onu anlamaya çalışmak ve hızla uzaklaşmakta olduğumuz doğa "ana"nın arada sırada da olsa yanağına bir öpücük kondurmaktır. Boşverin köprüyü, gitmeyin, orada sadece "baba"yı bulma şansınız var.