çok çok geçmiş olsun kardeş özellikle unkapanı taraflarında çok tinerci var...aman dikkatli olun o tinerciler tineri çekince dayakdan falan anlamazlar.. o yüzden en dogrusu onlardan uzak durmak.... çünkü sana geldiğinde ona vursan bile acı hissetmez ne yaparsan o bu dünyada değildir oan .. çok çok geçmiş olsun gerçekden üzüldüm
arkadaşlar asalım keselim kafa koparalım filan bizim işimiz değil.kanun var nizam var.kolluk kuvvetleri var...valla Radikal Gazetesinden Ezgi Başarana konu olursunuz.Ahanda faşistler ulusalcılar beyaz türkler filan gırla gider
restoranın camı kırılmış ben öyle bir şey duymadım ahanda benim çantam gitti ben şimdi geceleri gidip o restorantların camını kırsam haklımıyım olaki öyle birşey oldu arkadaşın dediği gibi ya sigortadan yaptırsın veya akşamları branda çeksin ama ben kul hakkından korkan bir insanım hakkımı öbür tarafa bıraktım gidipte zarar vermem ama olaki birdaha öyle bir olay oldu onların canını fena yakarım hemde bu adamlar sabahın 6 sında dükkan açmazki nasıl oluyorda sabah 6 geliyorlar cam olayı saçma bence
Alt kattaki garsonlarmış gerçekten. onların çoğu orada yatar kalkar . gece belli saatten sonra güvenlikçileri bile indirmezler aşağı. mesele cam da olabilir aşağı işeyen biriside
Oradan kurşunla camı nasıl kıracaksınız ki? Eşyanın tabiatına ters. Köprüde, camlar ile kenar arası mesafe, köprünün yüksekliğinden fazla. Köprünün üstünden içeriye doğru gidecek kurşun, cama ulaşacak kadar uzunsa, köprünün alt kısmına takılır, çarpar, ulaşamaz cama. Bunun olması teknik olarak pek mümkün değil. Olayın içinde başka bir iş vardır eminim.
Olabiliyor hocam, çok kabiliyetli arkadaşlar eksik olmaz ordan. Kafayı çekince kendini tarabyada sanıp incecik takımlarda 100 gram kurşunla sanki sahilden surf sallarmış gibi abanırlar. Ve bırakmakta gecikince kurşun bedeni kopartıp yallah aşagıdaki masaya, oturan müşteriye yada cama gelebilir. dediğim gibi kabiliyet meselesi.... Ama bencede başka bir şey var. Muhtemelen tezgah savaşları... Zira aşagıdaki mekancılar çay işinede el atmaya kalkıyor bu ara..
Evet, masalarda oturanların kafayı yararsın, geçenlerin gözüne iğneyi sokarsın. Bunlar mümkün de, camı kırmak, pek olası değil. Çay işini pek anlamış değilim. Zira köprünün üstünde -benim bildiğim- çay yapıp satan yok. Bir kaç seyyar çaycı vardır ama köprüde tezgahları yok. En azından ben öyle biliyorum, ama uzun süredir gitmiyorum belki değişmiştir. Orada çayın atıyorum 50 kuruş, 75 kuruş olduğunu düşünürsek, alttaki mekanların çay işine pek sıcak bakacağını sanmıyorum. 2.5 TL verip çay içmez köprüde kimse. Ama başka bir rant meselesi olabilir. Hatta, öyle bir mesele olduğundan da eminim kesinlikle.
Hey gidi köprü, altında balık bol üstünde insan azdı. Kamış sayısı toplasan 20yi geçmezdi, herkes el oltası atar, ucu mantarlı teller hazırlayıp korkuluklara asardı. Özenmeden hazırlanan küt misinalı dandik kösteklere azman istavritler, dev gibi izmaritler atlardı. Bir keresinde öyle bir vuruş almıştım ki, kamış köprünün dibini boylamıştı. Bugün 60 yıllık balıkçı Ahırkapılı İsmail abi foruma katıldı, ondan İstanbul'un eski hallerine dair çok şeyler duyacağız galiba. http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=50209
Köprüdeki çay işi tek kişide, ne hikmetse tüm elemanlarıda tek tip ayakabı giyer sarı mekap, bununda kimlerin giydiğini biliyoruz genelde. Çayı mısır çarşısının arkasındaki berbat hanlardan birinin altında demleyip termosla yolluyorlar. elemanlarda orada yatıp kalkıyor. 10 civarı termosları ve elemanları var , hafta ici her biri en az 400-500 çay satar, 5000 çay eder günde 50 kuruştan 2.500 tl az bir para değil ....kendi semaveri ile çay demleyen insanlara bulaşırlar bazan, kendine yapabilirsin ama başkasına bedava bile veremezsin ... Tam bir keşmekeş o köprü, ama hastalık işte bırakamıyoruz. Ayrıca aşağıdaki mekanlar para filan kazanmıyor o işlerde karışık. Her hangi bir saatte inin aşağı birkaç mekan dışında hiç birinde müşteri olmaz.