Kyoto Protokolü Arkadaslar lütfen imza kampanyasına katılalım. http://www.kyotoyuimzala.org/ BASIN AÇIKLAMASI Küresel ısınma dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Türkiye Kyoto’yu İmzala, imza kampanyası başlıyor! Böyle giderse küresel ısınmadan kaynaklanan susuzluk, kuraklık, açlık, seller, kasırgalar, deniz seviyelerinin yükselmesi, iklim göçleri, hastalıkların yayılması ve daha birçok felaketle çocuklarımızın ve diğer canlıların üzerinde yaşayacağı bir gezegen kalmayacak. Bizler de önümüzdeki yılları, küresel ısınmanın bugünden görülen belirtilerini çok daha ağır yaşayarak zorluk içinde geçireceğiz. Dünya bugün hemen sera gazı salımlarına dur demezse, 10 yıl sonra geri dönmek için çok geç olacağını önde gelen bilim insanları ısrarla vurguluyor. Fosil yakıtların, yani petrol, kömür ve doğalgaz kullanımının bu hızda sürmesinin küresel ısınmanın en önemli sorumlusu olduğunu da herkes biliyor. Oysa dünya hükümetleri hala ciddi bir önlem almıyor. Bizler, küresel ısınmayı durdurmak için herkesi; kendisinin, çocuklarının, dünyanın ve ülkesinin geleceğini düşünen herkesi elinden gelen herşeyi yapmak için duyarlı olmaya çağırıyoruz. Kyoto Protokolü 1997 yılında imzalandı ve bundan tam 2 yıl önce, 16 Şubat 2005’de yürürlüğe girdi. Kyoto Protokolü, yükümlülük altına giren ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmasını öngören uluslararası bağlayıcı bir antlaşma. Kyoto’nun öngördüğü hedefler çok kısıtlı ve yetersiz. Dünya ülkeleri küresel ısınmayı durdurmak için Kyoto Protokolü’nü kat kat aşan indirimler yapmak, önlemler almak zorunda. Ancak Kyoto yine de küresel ısınmayı durdrumak için atılacak bir ilk adım. Ne var ki, bugün en fazla sera gazı üreten ülke olan ABD Kyoto Protokolünü imzalamaktan ve yükümlülük altına girmekten kaçıyor. Dünyanın geleceğini ipotek altına alıyor. Türkiye, ileri derecede endüstrileşmiş ABD ve Batı Avrupa ülkeleri kadar çok sera gazı üretmiyor. Ancak Türkiye’de endüstrileşmekte olan ve petrol, kömür ve doğalgaza olan bağımlılığını hızla arttırmakta olan bir ülke. Bu yüzden dünyada sera gazı salımlarını en hızlı arttıran ülke Türkiye. 1990-2004 yılları arasında sera gazı salımlarını 170 milyon tondan 357 milyon tona çıkaran, yani %110 artış gösteren Türkiye bir rekor kırdı. Ancak bu övünülecek bir rekor değil. Türkiye’nin ne kadar yanlış enerji, sanayi, ulaşım ve tarım politikalarına sahip olduğunu gösteriyor. Türkiye bu rekorla dünyanın tüm sera gazı salımlarının %1,3’ünü yaparak, küresel ısınmaya en çok neden olan ülkeler sıralamasında 13. sıraya yükseldi. Ne yazık ki Türkiye küresel ısınmadaki bu artan payına rağmen sera gazı salımlarına herhangi bir indirim hedefi koymayı ve Kyoto Protokolü’nü imzalamayı reddediyor. Türkiye Kyoto Protokolü’nü imzalaması gerekip de imzalamayan az sayıda ülke arasında ABD ve Avustralya ile birlikte durmaya devam ediyor. Hükümet Kyoto ile ilgili çelişkili açıklamalar yaparken, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe açıkça Türkiye’nin Kyoto’yu imzalamayacağını söylüyor. Hükümet Kyoto’yu imzlamama gerekçesi olarak Türkiye’nin kalkınmasını ortaya sürüyor. Bu, Türkiye’nin kirletme ve dünyayı yoketme hakkını savunmaktır. Yokolan bir dünyada, geleceği olmayan bir kalkınma için mücadele verilemez. Bizler Türkiye’nin bir an önce Kyoto Protokolü’nü imzalamasını istiyoruz. Böylece Türkiye küresel ısınmayı inkar politikasını terketmiş olacaktır. Böylece Türkiye küresel ısınmada Türkiye’nin payını inkar etme politikasını terketmiş olacaktır. Böylece Türkiye önüne gerçekçi bir sera gazı salımı ündirim hedefi koymak zorunda kalacaktır. Böylece Türkiye yanlış ve kirletici enerji, sanayi, ulaşım ve tarım politikalarını terk etmek, temiz enerjiye, toplu ulaşıma, ekolojik tarıma yönelmek zorunda kalacaktır. Böylece Türkiye belki de ilk kez dünyanın geleceğinde kendisinin de sorumluluk sahibi olduğunu hatırlamış olacaktır. Böylece Türkiye küresel ısınmayı çözme sorumluluğunun düdüklü tencere kullanmasını önerdiği Ayşe Teyze’de değil, politikaları uygulayan hükümette, yasaları yapan Meclis’te olduğunu kabul etmiş olacaktır. Bu imza kampanyasıyla bir kez daha duyuruyoruz: Türkiye en kısa zamanda Kyoto Protokolü’nü imzalamalıdır. 16.02.2007 Dr. Ümit Şahin Yeşiller İklim Değişikliği Sözcüsü
Kyoto Protokolü Küresel ısınmanın önlenmesi için hazırlanan ilk uluslararası belge olan Birleşmiş Millletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (The United Nations Framework Convention on Climate Change - UNFCCC) 1992’de Rio’da yapılan Yeryüzü Zirvesi sırasında imzaya açıldı ve 21 Mart 1994’de yürürlüğe girdi. Küresel ısınmanın önlenmesi için sera gazlarının sınırlandırılmasını öngören bu çerçeve anlaşma herhangi bir bağlayıcı indirim hedefi belirlemiyordu. UNFCCC’nin yürürlüğe girmesinin ardından her yıl toplanmaya başlayan taraflar konferanslarının (COP) Japonya’nın Kyoto kentinde yapılan üçüncüsünde, bu çerçeve sözleşmenin eki olma niteliği taşıyan Kyoto Protokolü kabul edildi. Kyoto Protokolü, taraf olan sanayileşmiş ülkelere, 2008-2012 yılları arasında 1990 seviyesine göre belirli bir sera gazı indirim hedefine ulaşmayı şart koşar. Ortalama %5,2 olan bu indirim hedefi ülkelere göre değişir. En yüksek hedefe sahip Avrupa Birliği, %8’lik sera gazı indirim hedefini kabul etmiştir. Kyoto Protokolü’nde, çerçeve sözleşmede (UNFCCC) Ek-1, protokolde ise Ek-B ülkesi olarak yer alan OECD ve geçiş ekonomisi ülkelerinin (eski Doğu Bloku ülkeleri) yümlülük altında olması gerekir. Ancak bu ülkelerden tüm dünya sera gazı emisyonlarının %25’inden tek başına sorumlu olan ABD’nin ve %1,5’luk paya sahip Avustralya’nın imzalamaması nedeniyle daha yürürlüğe girmeden büyük yara almıştır. Kyoto Protokolü, bilim insanlarının küresel ısınmayı önlemek için gerekli olduğunu açıkladıkları düzeyin (2030’a kadar %60, 2050’ye kadar %80-95) çok çok altında indirim hedefleri koymaktadır. Üstelik sorumlu ülkeler bu hedeflere ulaşmak için gereken önlemleri bile almamaktadırlar. Dolayısıyla sadece bu anlaşmanın küresel ısınmayı durdurmak veya yavaşlatmak için işe yaraması beklenmemelidir. Yine de dünya hükümetlerinin acil önlemler almakta bu kadar geciktikleri bir ortamda tek uluslararası müzakere zemini Kyoto Protokolü’dür. Protokolü ABD ve Avustralya’nın yaptığı gibi reddetmek, ağır bir inkar politikasının göstergesidir. Kyoto’yu imzalayan bir ülke olmak, en azından küresel ısınmadaki payını kabul etmenin ve önlem almaya başlamanın ilk adımı olabilir. Türkiye ve Kyoto Türkiye çerçeve sözleşmenin imzaya açıldığı Rio zirvesinde Başbakan Süleyman Demirel tarafından üst düzeyde temsil edildiği halde sözleşmeye imza atmamıştır. Bir OECD ülkesi olduğu için çerçeve sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan Türkiye, sözleşmeyi imzalamak yerine listeden çıkmak için lobi yapmayı tercih etmiş, ne var ki Ek-1 listesinden çıkarılmamış, ancak 2001 yılında Ek-2 listesinden çıkarılmıştır (ne var ki yükümlülük altına girmek için ek-1’de olmak yeterlidir). Sözleşmeye imza atmadığı için Kyoto görüşmelerinde aktif olarak müzakerelere katılmayan, bu yüzden de otomatik olarak Ek-B’ye girmediği için Protokol dışı kalan Türkiye, bu şekilde Kyoto Protokolü’ne taraf olmamış ve herhangi bir yükümlülük altına girmemiştir. Türkiye küresel ısınma konusunda her zaman çok yavaş davranan, uluslararası mekanizmaların çevresinden dolaşmaya ve zaman kazanmaya bir ülke olmuştur. İmzaya açık olduğu süre içinde çerçeve sözleşmeyi imzalamamış, ancak 2004’de doğrudan doğruya Meclis’ten geçirerek onaylamıştır. Sözleşmenin getirdiği en önemli yükümlülük olan sera gazı envanterini ancak 2006 yılında, yani sözleşmenin imzalanmasından 14 yıl sonra Birleşmiş Milletler’e sunabilen Türkiye’nin, bu envanterle 1990-2004 yılları arasında sera gazlarını 170 milyon tondan 357 milyon tona çıkardığı, yani %110 artışla rekor kırdığı ortaya çıkmıştır. Bu rakamlarla %1,3’lük paya sahip olduğu ve dünyanın en fazla sera gazı üreten 13. ülkesi olduğu ortaya çıkan Türkiye, hala çerçeve sözleşmede Ek-1 ülkesi olduğu halde ABD ve Avustralya’ya birlikte Kyoto Protokolü’nü imzalamaktan kaçan 3 ülkeden biri olmayı sürdürmektedir. Birleşmiş Millletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesini indirmek için TIKLAYIN Kyoto Protokolü’nü indirmek için TIKLAYIN
İLK 100 İMZA (Alfabetik Sırayla) 1. Abdullah Aysu – Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Sözcüsü 2. Ahmet Atalık – Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı 3. Ahmet Hakan – Gazeteci, Yazar 4. Ali Osman Karababa, Prof. Dr. – Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi 5. Alper Akyüz - Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Merkezi 6. Arca Atay – Ziraat Mühendisi, GDO Karşıtı Aktivist 7. Arif Ali Çangı – Avukat, EGEÇEP Dönem Sözcüsü 8. Aslı Erdoğan - Yazar 9. Avi Haligua – Açık Radyo Programcısı 10. Ayça Atikoğlu – Gazeteci, Yazar 11. Aydın Engin – Gazeteci, Yazar 12. Ayşe Düzkan – Gazeteci, Yazar 13. Ayşegül Devecioğlu – Yazar 14. Aytaç Timur – Türkiye Yeşilleri Yürütme Kurulu Üyesi 15. Bahadır Baruter – Karikatürist 16. Beril Dedeoğlu, Prof. Dr. – Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi 17. Bilge Contepe – Türkiye Yeşilleri Eş Sözcüsü 18. Büşra Ersanlı, Prof. Dr. – Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi 19. Coşkun Aral – Gazeteci, Sanatçı 20. Derya Sazak – Gazeteci, Yazar 21. Ender Eren – Elektrik Yüksek Mühendisi, Türkiye Yeşilleri Üyesi 22. Erol Kızılelma – SODEV Başkan Vekili 23. Ferhat Kentel – Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi 24. Foti Benlisoy – Yazar, Yayıncı 25. Fuat Keyman, Prof. Dr. – Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi 26. Gökçen Özdemir – Türkiye Yeşilleri Yürütme Kurulu Üyesi 27. Gökhan Abur –Meteoroloji Yüksek Mühendisi, NTV 28. Gökhan Günaydın – Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı 29. Gökşen Şahin – Küresel Eylem Grubu Aktivisti 30. Gülser Kayır, Prof. Dr. – Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi 31. Gültekin Tetik – Sanatçı, Türkiye Yeşilleri Üyesi 32. Haluk Gerçek, Prof. Dr. – İTÜ Öğretim Üyesi 33. Haluk Levent, Doç. Dr. – Galatasaray Ünivesitesi Öğretim Üyesi 34. Hasan Bülent Kahraman, Dr. – Sabancı Ünivesitesi Öğretim Üyesi 35. Hilal Atıcı – Greenpeace Akdeniz Enerji Kampanyası Sorumlusu 36. Hürriyet Öğdül, Yrd. Doç. Dr. – Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi 37. Hürriyet Şener – İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı 38. Hüseyin Güngör – Türkiye Yeşilleri Genel Sekreteri 39. Işıl Özgentürk – Gazeteci, Yazar 40. İbrahim Günel – Gazeteci 41. İnci Gökmen, Prof. Dr. – ODTÜ Öğretim Üyesi 42. Korhan Gümüş – Mimar, İnsan Yerleşimleri Derneği 43. Kemal Çöçelli – Çiftçi, Pazarcık-Narlı Onuruma ve Ovama Dokunma Hareketi 44. Laden Yurttagüler - Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Merkezi 45. Levent Şensever – Küresel Eylem Grubu Aktivisti 46. Mehmet Ali Alabora – Sanatçı 47. Mehmet Demir – Gazeteci, Haber-Sen Genel Sekreteri 48. Melda Keskin – Greenpeace Akdeniz Yönetim Kurulu Üyesi 49. Meltem Ahıska, Doç. Dr. - Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi 50. Metin Kahraman - Sanatçı 51. Metin Üstündağ – Mizah Yazarı, Karikatürist 52. Metin Yeğin – Gazeteci, Yazar 53. Mikdat Kadıoğlu, Prof. Dr. – Meteoroloji Mühendisi, İTÜ Öğretim Üyesi 54. Mine Söğüt – Yazar 55. Mustafa Düğencioğlu – İstanbul Dişhekimleri Odası Başkanı 56. Mustafa Erdoğan – Sanatçı 57. Nazan Üstündağ, Yrd. Doç. Dr. – Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi 58. Nilgün Yurdalan – Feminist 59. Noyan Özkan – Avukat, Doğa Korumacı 60. Nurhan Yentürk, Prof. Dr. – Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi 61. Nükhet Sirman, Prof. Dr. – Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi 62. Okan Bayülgen – Sanatçı 63. Oktay Konyar – Bergama Köylüleri Sözcüsü 64. Oral Çalışlar – Gazeteci, Yazar 65. Osman Akınhay – Yazar, Yayıncı 66. Oya Baydar – Yazar 67. Ömer Madra – Açık Radyo Yayın Yönetmeni 68. Özcan Yurdalan - Sanatçı 69. Özcan Yüksek – Gazeteci 70. Özgür Gürbüz – Türkiye Yeşilleri Enerji Grubu Üyesi 71. Pınar Selek – Sosyolog, Yazar 72. Rahmi Öğdül – Yazar, Açık Radyo Programcısı 73. Roni Margulies – Şair, Yazar 74. Rüstem Batum – Gazeteci, Sanatçı 75. Savaş Çömlek – Türkiye Yeşilleri Eş Sözcüsü 76. Selahattin İncecik, Prof. Dr. – Meteoroloji Mühendisi, İTÜ Öğretim Üyesi 77. Semra Cerit Mazlum, Yrd. Doç. Dr. – Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi 78. Sevim Budak, Yrd. Doç. Dr. – İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi 79. Sevin Okyay – Gazeteci, Yazar 80. Sezen Aksu – Sanatçı 81. Süleyman Yılmaz – Türkiye Yeşilleri Tarım Sözcüsü 82. Şanar Yurdatapan – Sanatçı, Düşünce Suçuna Karşı Girişim 83. Şenol Karakaş - Küresel Eylem Grubu Aktivisti 84. Taha Parla, Prof. Dr. - Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi 85. Tan Morgül – Gazeteci, Yazar 86. Taner Öngür – Sanatçı, Barışarock Aktivisti 87. Teoman – Sanatçı 88. Timur Danış – Gazeteci, Nükleer Karşıtı Aktivist 89. Tuna Türkmen – Greenpeace Akdeniz Gönüllü Koordinatörü 90. Turgut Tarhanlı, Prof. Dr. – Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi 91. Uğur Yücel - Sanatçı 92. Ümit Kıvanç – Gazeteci, Yazar 93. Ümit Şahin – Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği Sözcüsü 94. Yeşim Koçak – Sanatçı 95. Yıldıray Oğur – Siyasal Ufuk Hareketi Üyesi 96. Yıldıray Şahinler – Sanatçı 97. Yıldız Kenter – Sanatçı 98. Yıldız Önen – Küresel BAK Aktivisti 99. Yiğit Aksakoğlu – Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Merkezi 100. Zeki Demirkubuz – Yönetmen
Teşekkürler Orhan Bey.Ben hemen imzaladım.Umarım ülkemiz adınada bu imza en kısa sürede atılır. Dünya elden gidiyor,teknoloji uğruna bu gazların salınımından vazgeçilmiyor.Ne kadar büyük bir kısır döngü içerisindeyiz. 42547.sıraya yerleştim.Bu arada dikkatimi çekti liste oldukça hızlı ilerlemekte.
Arkadaşlar, Türkiye'nin, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS)'nde Ek-1 listesinden çıkmak istemesinin nedeni, Ek-1 oluşturan OECD ülkelerinin, temiz teknolojilere geçmesi için gelişmekte olan ülkelere destek vermesi zorunluluğudur. Her ne kadar Türkiye OECD üyesi olsa da, bırakın bir başka ülkeye yardımı, kendi içinde teknoloji yenilenmesi, temiz üretime geçilmesi için bile kaynak bulamamakta, diğer ülkelerden destek beklemektedir. Durum böyle olunca da İDÇS'de Ek-1 den çıkartılarak Ek-2 listesine alınmasını yani destek verilecek ülkeler arasına girmesini istemiştir. Bu istek kabul edilmeyerek Ek-1 ile Ek-2 listesi arası bir yere ortak ama farklı sorumluluk ibaresi ile yerleştirilmiştir. Eğer buna karşı çıkılmasaydı, Türkiye ekonomisine bir de diğer ülkelerin teknoloji iyileştirilmesi yükü binecekti. O zaman seyreyleyecektik bizdeki enflasyonu. Kyoto protokolünü Türkiye'nin "şu anda" imzalaması bence yapacağı en büyük hata olur. Neden mi? 1. Kyoto protokolü taraf ülkelerin zararlı emisyonlarını 1990 yılı emisyon değerlerine göre %5 azaltmasını şart koşuyor. Bizim elimizde 1990 yılına ait veri yok. Neyi neye göre azaltacağız? 2. Kyoto'ya taraf ülkeler yakında %5'lık azaltım oranını %30'a kadar artırmayı hedefliyor. Biz taraf olupta azaltıma başlayana kadar bu değer uygulamaya geçmiş olabilir. 3. Kyoto her ülkenin tahhütte bulunmasını buna uymazsa da fazla emisyonu için diğer ülkelerden emisyon kotası satın almasını istiyor. Bu biraz karışık gelmiş olabilir. Şöyle açıklıyayım şimdi ben diyorum ki 10 birim emisyonumu 8'e indireceğim ve bunu 6 ya indiriyorum. elimde 2 emisyon kotası fazlam oluyor. Ersin bey de 8'e inerim diyor ama 9 da kalıyor, Orhan bey de 7 diyor ama o da 9 da kalıyor. Bu durumda Ersin bey 1 birim, Orhan bey ise 2 birim emisyon satıl almalı. Kimden mi? tabiki elinde 2 birim kota olan benden. Ben kime satacağım bunu sizce? elbette en fazla parayı verene. aldığım parayla da daha iyi teknolojiye yatırım yapacağım ve ertesi yıl daha çok kota satacağım. Ama Ersin bey ile Orhan beyin yatırım yapması zor çünkü benden kota satın almak için ciddi bir ödeme yaptılar. Gelecek yıl da büyük olasılıkla benden satın alacaklar 4. Türkiyenin var olan teknolojisi böyle bir tahhüt altına girmeye henüz uygun değil. Yani Türkiye imza atarsa sürekli kota satın alan ülke olması beklenmelidir. Kyotoya imza atılmasına karşıyım ama: Türkiye'nin derhal gerçek verilerle emisyon değerlerini belirlemesi ve denetim altına alması gerektiğini, bu değerlerin azaltımı için bilinçli ve programlı bir yol izlemesi gerektiğini, bunun için sadece devletin değil her bireyin sorumluluğunu bilmesi ve gereken özveride (daha az yakıt tüketimi daha az atık üretimi gibi) bulunması gerektiğini de sonuna kadar savunuyor ve bu amaçla da bilgimin ve emeğimin yettiği yere kadar çalışıyorum. Yazdıklarımı sabırla okuyan herkese teşekkür ederim.
Teşekkürler Orhan bey, Bizleri yönlendirmeniz için umarım diger deniz dostu arkadaşlarda bu imza kampanyasına desteklerini esirgemezler. Saygımla,
Merhaba Diren, Yazdıklarını okuyunca evet yahu para bu kolaymı kazanılıyor demek geçiyor insanın içinden ama birde şöyle düşünmek gerekmezmi amerikanın hangi politikası başarılı gitti bu güne kadar bir biz birde onlar imza atmak istemiyor bu anlaşmaya evet senin de dediğin gibi hepimize birşeyler düşüyor ama biz insan oğlu malesef yumurta kapıya gelmeden hiç bir önlem almıyoruz. Bence biz de bu imzayı atıp üstümüze düşeni yapmalıyız bu dünya sadece para kazanmak için değil yaşamak için olmalı diye düşünüyorum. saygımla,
Sanırım ben yanlış anlattım. Ben Amerika'nın politikası doğrudur ve Türkiye de onun peşinden gitmelidir demedim ki (zaten onun peşinden şu an Çin gidiyor, yeter unutmadan, protokole taraf olmayan ülkeler ABD, Çin ve Türkiye ile sınırlı değildir). Türkiye henüz bu protokolü imzalayacak teknolojiye, alt yapıya ve veri toplama sistemine sahip değil. Emisyonları azalmak bir yana hızla artırıyor. Önce bunların azaltılmasını teknolojinin yenilenmesini talep edelim, sonra Kyoto için baskı yapılır demek istedim. Kyotoyu imzalayalım demek iyi birşey, diyelim, ben de derim ama bunu imzalarken ne gibi bir yükümlülük altına girdiğimizi, yaptırımlarının ağırlığını bilelim, sonradan kalkıp da ne yaptık biz diye dövünmeyelim istiyorum. Yanılıyor muyum?
Dünyanın çatısı' Everest de erimeye başladı Küresel ısınmadan Everest de nasibini aldı. Fransa Ulusal Bilim Araştırmaları Merkezi’nden (CNRS) araştırmacılar, Çinli bilim adamlarının Everest’in zirvesinden aldıkları buz parçalarını inceledi. Araştırmacılar, 20. yüzyılda buz içindeki gaz miktarının önceki yüzyıllara göre azaldığını saptadı. Bu da buzulun yüzeyindeki karın yazın daha hızla eridiğini gösteriyordu. CNRS, araştırmanın, "küresel ısınmanın dünyanın çatısındaki toktağan karları etkilediğini açıkça gösterdiğini" bildirdi. Himalaya ve Tibet Platosu’ndaki iklim değişikliğinin, meteoroloji istasyonlarının ve arşivlerin az olması nedeniyle halen çok iyi bilinmediğini belirten CNRS, ancak Çinli bilim adamlarının 2001-2002 yıllarında Everest’in kuzey sırtındaki Doğu Rongbuk buzulundan 3 örnek almayı başardığını belirtti. Örneklerden ikisinde buzun içindeki gaz oranını ölçmeyi başaran Fransız bilim adamları, böylece 2000 yıl öncesinin iklimi hakkında işaretlere de rastladı. Milliyet
Sevgili Diren Kardeşim,Hassasiyetini anlıyorum ama bir şöyle düşün lütfen,biz önce gelişelim sonra çevreye bakarız mantığıyla bu durumlara gelmedikmi zaten Biz millet olarak daha doğrusu politikacılar olarak yaptırımı olmayan hangi konularda başarılı bir iş yaptık Temsilde hata olmaz,zamanında üç beş dolar verererek kapatacağımız bir loizudu yaptırım olmadığı için sallaladık yaptırım oluncada milyon avrolar verdik Şahsi görüşüm, İşin içerisinde çevre olduğu zaman hesap kitap yapılmamalı ne gerekiyorsa o yapılmalı Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen birşey olduğunu anlayacak Alıntı : Sevgili Ersin Kardeşimin imzasından Selamlar
Orhan Bey,askerliğin yanına kimyayıda koyarsan benim profilimin bir kısmı ortaya çıkar.Sennur Hanıma bir defasında ben her düşündüğümü yazamam demiştim .yine yoluma devam edeceğim.Kısaca biz bu rapora imza atamayız.Ne devlet,nede özel sektör bu işin bilincinde değil,ayrıca bazı şeyler maddiyat istiyor,devletimizin buna ayıracağı özel bir fonu olduğuna inanmıyorum.Ayrıca okumuşu ve okumamışı cahil toplumuz,en azından toplum olarak enbasitiCO2 kirliliğini azaltabiliriz ,ama olacağını zanntmiyorum.
Amerika ve Çin imzalamadığı sürece bu protokolün bir anlamı yok bence. Türkiye bu devletler gibi gelişmiş bir sanayi ülkesi değil. Onların yaptığı üretimin yanında Türkiye'nin üretimi bardakta damla gibi kalıyor. Amerika açık açık yasaları çiğnediğin ve uluslararası antlaşmalara uymadığını dile getiriyor. Amerika kendi ülkesindeki ozon gazları salınımını durdurmayı düşünmüyor bile, kyoto protokolünü inatla imzalamıyor, uluslar arası yasalara aykırı olarak canı istediğinde istediği kadar kendi parasını basabiliyor ve bunu da inkar etmiyor. Dünya' nın tozunu attırdığı halde hiçbir anlatşmaya yanaşmayan Amerika imzalamadıktan sonra... Ben imzalanmasın demiyorum, fakat gözümüzün içine baka baka evet kirletiyorum, üretimimde hiçbir kısıtlamaya engel tanımıyorum, ben kirletirim diyen bu büyük ülkeler önayak olsun bu işe. Türkiye seve seve imzalar saten.
Sevgili Talat Abi,konuyu foruma taşırken Sevgili arkadaşlarımızın katılıp katılmamasından cok,Konuya dikkat cekmekti amacım Selamlar,saygılar
Dikkat önemli bir duyurudur! Tüm dünyada küresel isinmaya karsi ortak bir eylem! Eylem plani su: Yerel saatlerin farkliligi gözetilmeksizin bütün dünyada 1Mart 19.55-20.00 arasi tüm enerji kaynaklari kesilecek. Evde ya da isteyseniz salterler inecek! Arabadaysaniz yol kenarina çekeceksiniz ,bilgisayarlar ve TV kapanacak,elektrikler söndürülecek, vs. Yapabilen yapacak! (Lutfen yapabilenlerden olun!) Amaç bütün dünyada yer alacak bu 5 dakikalik kesintiyle meydana gelecek enerji tasarrufuyla karar mercilerinin dikkatini çekmek.
Susurluk davasından sonra "sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eylemine, tüm yurt uzunca bir süre katılım sağlamıştı, çünkü tüm yurdu ilgilendiriyordu. Şimdi de tüm dünyayı ve hatta gelecekteki dünyayı ilgilendiren bir konu var. Bence o akşam bayanlar dizilerini izlemekten ve beyler maç zevklerinden kendilerini mahrum bıraksınlar ve bu eyleme katılım sağlasınlar diyorum. Çocuklarımıza güzel bir dünya bırakmak için...
Serhat bu eylemi hatırlattığın için sağol. Evet arkadaşlar, sadece 5 dk ile nelerin değişebileceğini görelim ve gösterelim.
OrhanKardeş benim adımı listeye ilave edin ,seve seve katılırım ,ancak devlet olarak imxamızı atmış olsak bile sonucun değişeceğine inanmıyorum.Beyin olarak yanındayım arkadaşım,sevgiler.
konu hakkında uzman görüşü ve bilgisine sahip değilim ,buna rağmen anladığım kadarı ile kyoto protokolüne imza atmak demek, ''ben havayı ancak şu kadar kirleteceğim eğer söylediğimden daha fazla kirletirsem, diğer üyelere şu kadar tazminat ödemeyi kabul ediyorum'' anlamına geliyor, Bu şartlarda gerekli alt yapı oluşturulmadan, imza atmak demek bile bile lades demektir, benim düşüncem bu ve herzamanki gibi diğer fikirlere saygı sonsuz.