Koral arkadaşım, bizlere ilgisiziz diye kızmadan önce birkaç sayfa geriye gidip konuyu okur musun? Örneğin 13. sayfadaki 122 numaralı mesajı
güvendiğim bir arkadaşımın bana gönderdiği bir mesajdan alıntı yaptım can abi belki benim bilmediğim birşey var hiç cevap gelmeyince tedirgin oldum
özür dilerim ben bakmama rağmen göremedim hatta ben konu başlığı altında açtım sennur hanım buraya kaydırınca konuyu onla mesajlaştık ben kontrol ettim formu böyle bir link verilmemiş benimde sitemim o yüzdendi ama çok özür dilerim
Özür dile diye yazmadım ki ben Sadece bu konuda daha önce bilgilendirme yapılarak aynı link verilmişti ve o zaman arkadaşlarımız imza atmıştı. Bunu anımsatmak istedim.
O siteye tıklayıp imza atanlar ,illaki " ben imzaladım " demek durumundamı peki ? Sanırım kızmakta haksızsın
bende kimse mesaj atmayınca şaşırdım zaten ikinci mesajda sitemin yanında bir merakta söz konusu sitemi kötü bir site acaba dedim neyse ilgi için teşekkür edeyim bari
hayır kimse cevap atmadı yani bu kadarmı tabiki ben imzaladım diye reklamada gerek yok fakat bir kişide demezmi imzayı attık be hocam
Bunun burda konusulmasi bile insanlar uzerinde bir bilgi birikimi ve uyanis yaratiyor. Pek cok sey yapilabilir. Umutsuz olmamaliyiz..Doga umudu dinler...
Teşekkürler H. Alp bey, Bu konu başlığında düşüncelerini yazanların ya da yazılan düşünceleri okuyanların umutsuz olduğunu sanmıyorum. Umut olmasa, eylem olmaz... Ancak, umutsuzluktan daha vahim bir duygu bizi içine çekmiş, elimizi kolumuzu bağlamış durumda: erteleme... Birşeyleri biliyoruz, o şeyleri görüyoruz ama bunun için atılması gereken adımlarımızı, o ya da bu nedenle erteliyoruz. Çünkü vicdanımız sızlamadan önce kendini aklamayı seçiyor ve daha zaman var nasıl olsa diyor... Evet daha zaman var... Yarın uyandığımızda da musluklarımızdan sular akacak, elektriğimiz yanacak, arabamız çalışacak, sebzemiz meyvemiz marketlerde manavlarda bizi bekliyor olacak,pencereyi açtığımızda evimize bahar havası dolacak. Yarın sabah uyandığımızda ne kuraklık sürecek bizi bu topraklardan, ne de ani sel baskınları... Ama hiç birimizin aklına, mevsiminden önce çiçeğe duran ağaçlardan meyve alamayacağımız, mevsim normalleri üzerinde seyreden hava sıçaklığı yüzünden bahar geldi sanıp kovanlarından çıkan ve bu nedenle ölmeye başlayan arıların doğadaki en önemli görevi olan polenlerin taşınamadığını, bu nedenle de birkaç yıl içinde bitki türlerimizde önemli bir değişimle yüz yüze olduğumuz gelmeyecek. Bir küçücük arı, ne yapabilir ki diyeceğiz. Bu kendi kadar küçük örneği görmezden geleceğiz. Ve yine erteleyeceğiz... Ne zamana kadar mı?.. Vicdanımız kendini aklamaktan vaz geçene kadar...
Dusunceleriniz dusuncelerimdir Diren Hanim. Umutsuz olmamaliyiz derken su anda yaptigimizin bir aksiyon oldugunu,bu yuzden umudun oldugunu ifade etmek istedim. Umutsuzsunuz demek istemedim. Bu sitedeki en deger verdigim konu insanlarin devamli bir birini cevreci konularda aydinlatmasi. Bir perspektif yaratmasi, bu yeterli mi?hayir. Ancak dun buda yoktu. Yani dogru yoldayiz. Bu yuzden de umutluyuz. Benim umudum sizleri tanidikca bin kat daha artiyor. Yanlis hesaplamadiysam yaklasik 100 bin insanin giris cikis yaptigi bir site burasi.Dile kolay. Ve bunlar konusuluyor. Ve hala varsiniz. Burasi sizlerin sayesinde buyuk bir tas suya atilan. Bu dalganin onu acik.
Ben de zaten umutsuz olduğumuzu dile getirdiğinizi düşünmedim. Sadece sizin bir kelimenizden yola çıkarak paylaşımda olduğumuz arkadaşlarımıza daha kötü bir durumun, yani ertelemenin içinde olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Sanırım bir çok konu da olduğu gibi, bu konuda da birşeylere bakma değil, onu görme zamanı... Esen rüzgara kendini bırakan yaprak mı olacağız, yoksa rüzgarın kendisi mi? Bunun kararını verme zamanı... Saygılarımla...
Doğadaki Ayak İzlerinizi Azaltın Endüstri Devrimi'nden günümüze, dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yılda endüstriyel üretimin yüz kat artması sonucu kapasitesinin üzerinde kullanımla karşı karşıya kalan dünya, aşırı bir baskı altındadır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun inanılmaz artışı, çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler yaratmıştır. Dünya 200 yıldan kısa bir süre içinde 6 milyon km2 ormanlık alanını kaybetmiş, belli başlı nehirlerde toprak erozyonu nedeniyle biriken tortu miktarı üç kat artmış, toplam 100 km3 olan yıllık su kullanımı miktarı 3600 km3'e çıkmıştır. Atmosferdeki önemli değişiklikler, insanların ve diğer canlıların yaşamını olumsuz etkileyen iklim değişiklikleriyle kendini göstermeye başlamıştır. Havanın, toprağın, denizlerin ve tatlı su kaynaklarının kirlenmesinin insan sağlığı ve diğer canlı türlerinin yaşamı üzerinde çok önemli olumsuz etkileri vardır. Dünyanın kaynakları sınırlıdır. Hayal edilebilecek en iyi teknolojiler bile yeryüzü kaynaklarını istediğimiz kadar genişletmeye olanak tanımayacaktır. Dünyanın belirlediği sınırlarla yaşamanın en temel koşulu, hızlı nüfus artışının önüne geçmek ve mevcut tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmektir. Alışverişlerimizde nelere dikkat etmeliyiz? Aşırı tüketimden kaçınmalıyız! Alışveriş yaparken, öncelikle gereksinimlerimizi çok iyi belirlemeliyiz. Aşırı tüketim sonucu; tükettiğimiz ürünlerin ambalajlarıyla çöp dağlarını gereksiz yere büyütürüz; kullandığımız ürünlerin içeriğinde bulunan kimyasallar, hem bizim, hem de çevremizdekilerin sağlığına daha çok zarar verir; tüketicilerin taleplerini karşılayabilmek için daha fazla üretim yapılacağından, hem daha fazla zararlı atık doğaya karışır, hem de üretim merkezlerinin su ve enerji tüketiminin artmasıyla doğal kaynaklar daha fazla zarar görür. Dayanıklı tüketim mallarını satın alırken, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli, daha dayanabilecekken sık sık eşya değişikliğine gitmemeliyiz. Geri dönüşümü bir yaşam biçimi olarak benimsemeli, geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünleri almamalıyız. Seçimimizi olabildiğince camdan yana yapmalıyız. Cam ambalajın binlerce yıldır geri döndüğünü ve içindeki ürünün camla hiçbir etkileşimde bulunmadığını unutmamalıyız. Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınmalıyız. Organik gıda tüketmeye özen göstermeliyiz. Böylece, bir yandan sağlığımızı korurken, diğer yandan doğayla dost, sürdürülebilir bir tarım şekli olan organik tarımı desteklemiş oluruz. Gıda, temizlik malzemesi, kozmetik gibi ürünleri alırken; mutlaka kullanım şekillerini ve içindekiler bölümünü okumalıyız. Tüm dünyadaki üretimi yılda 400 milyon ton olan kimyasal maddelerden korunabilmek için, bu konuda bilinçlenmeliyiz. Üretim süreçlerinde doğa dostu yöntemleri tercih eden üreticilerin ürünlerini satın alarak onları desteklemeliyiz. Alıntı:http://www.wwf.org.tr/nasil-yardim-edebilirsiniz/nasil-yasiyorsunuz/
Sibirya'da donmuş toprak çözüldü Toprak yüzeyinde onbinlerce yıldır varolan buzların erimesine yol açtı. Yüzeydeki toprak çözülen buzlara karışıp akıyor, bitki örtüsü de toprakla birlikte yok oluyor. Uzmanlar, buzun altında onbinlerce yıldır hareketsiz kalan mikropların canlanması tehdidine de dikkat çekti. Sibirya'da eriyen ve kontrolsüzce yayılan toprak, yolları kullanılamaz hale getirdi. Araştırmacı Sergei Zimov, "10 yıl önce burası anayol olarak kullanılıyordu. Her gün buradan onlarca yük kamyonu geçerdi. Şimdi eriyen buzlar ve yayılan çamurla birlikte yol kaybolmuş durumda. Sonunda bütün yollarımız bu hale gelecek" dedi. İklime uyum sağlayan 'tayga' denilen bitki örtüsü de çamur olup akan toprakla birlikte yok oluyor. Uzmanlar, tehlikenin yüzeyde meydana gelen değişikliklerle sınırlı kalmayacağı ve sadece bu bölgeyi etkilemeyeceğinden endişeli. Toprak, içinde tarih öncesi dönemin mikroplarını, bitki ve hayvan fosillerini de hapsetmiş durumda. Dolayısıyla, ısınmanın, donmuş durumda olan mikropların canlanmasına neden olmasından da korkuluyor. Bilimadamlarına göre, mikroplar erime ve ısınma sonucu canlanarak atmosfere karbon gazı salınımında etkin rol oynayacak. İnsanoğlu bir yılda atmosfere 7 milyar ton karbon gazı yayıyor. Bilimadamlarının tahmini Sibirya'daki erimenin toplam 500 milyar ton karbon gazının daha atmosfere karışmasına neden olabileceği yönünde... (internet dünyasından haber)
Yaşanan kuraklık ta küresel ısınmanın bir etkisi yok dünyada ortalama 25-30 yıllık periyodlarla kuraklık dönemleri yaşanmaktadır. Yani gelecek zaman diliminde bol yağışlı dönemler geçirebiliriz. Daha sonraki dönemler ise gelecek kuşaklar için gerçekten zor olacaktır. Yaşanılabilir bir dünya bırakalım