Ben yine de yarışma kurallarını yazayım. KAtılmak isteyenler ( iyi bir fishfinder'a ihtiyacı olanlar ve diğerleri için. kurallarımız çok ama çok basit: 16 yaş ve üstü profesyonel ya da amatör tüm balıkçılara açıktır 16 yaş altı avcı adaylarımız ancak ve ancak ebeveyinleriyle beraber katılırlar bu yarışmaya av konusu balık lüferdir ve yarışmaya katılabilecek alt boy 24 cm'dir yarışmaya aday balıkların 15 Ekim 2011 günü İstanbul'da tutulmuş olmaları gerek şarttır yarışma adayı balıkların 15 Ekim 2011 tarihinde 08:30-10:30 saatleri arası, Kabataş, Fındıklı Parkı'nda kurulacak olan jüri heyetine teslim etmeleri gerekmektedir yarışmanın 1 birincisi ve 10 mansiyon ödülü sahibi seçilecek olup 1. olan balıkçıya bir adet Lawrence HDS 5 balık bulucu armağan edilecektir Defne Koryürek Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar
Tüh be katılsan hava alacakmışım, ben de belki fishfinder'i ben kazanırım diyordum. Benimkini çalmışlardı da geçen sene. Demek yine ümit var.
Balığı başka merada tutup getirsek oluyor anladığım kadarıyla. Git balıkçıdan canlı lüfer kofana al fishfinderı kap.. böyle mi acaba ?
Neden Katilmiyoruz FSD'nin Lüfer kampanyasının lansmanına davet edimemizden bu yana 1,5 yıl geçti. Galatasaray'da Cezayir otelde yapıldı toplantı. Bir gurup FSD gönüllüsü, gazeteciler, yemek sektöründen katılanlar, Bayram Öztürk Ve Defne Koryürek, üreme boyuna gelmeden avlanmaya karşı çıkıyorlar ve "İstanbul Lüfere hasret kalmasın diyorlardı" Kritik bir gündü bizim için, büyük avcıların yasak sezonda "Ege'de uluslar arası suyun" ava açılması talebi karara bağlanacaktı. Kulisler, telefon trafikleri ve elektronik haberleşmelerden başımızı kaldırıp tanıtım toplantısına katıldık. Eğer talep kabul edilirse havyarlı ve göç ederek havyar dökecek onlarca tür için büyük bir tehtid ve stoklarda büyük bir tahribat sözkonusu olacaktı. Öyle de oldu, talep kabul edildi ve Ege'de yumurta ve göç zamanı gırgır avı başladı. En büyük tahribatı Kolyoz balığı gördü. FSD ve Defne ile tanışıklığımız böyle başladı. Bizler için şaibeli bir ,isim olan Bayram Öztürk toplantının yöneticisi idi ve kampanyanın başlatıcı ortağı konumundaydı. O gün bu kampanyayı ilkesel olarak destekleyeceğimizi söylererek, kısa sürede stokların ve balıkçığımızın sorunlarını anlatmaya çalıştık. Kendi içimiz deki değerlendirme de, gurbun (yada defne'nin) ciddi bir medya desteği olduğunu ve kamu oyu içinde bir farkındalık yaratma potansiyeli olduğuna dikkat çektik. Onlarca ağır soruna rağmen kampanyayı destekleme kararı aldık. Bu güne kadarda bir milim sapmadan destekledik. Bu güne kadar gelinen süreçte gerek istihbarat gerek informasyon gerekse yol haritası konusunda neredeyse tek destekleri bizdik. Bu destekleri sağlarken faaliyet yapan iki gurubun işbirliği sınırları içinde davranmadık. Bizden birine nasıl davranıyorsak, öyle davrandık. Balıkçılk toplantıların da zaman zaman açık zaman zaman örtülü bir şekilde bir kız evlat korur gibi koruduk. FSD içinde duruşumuz nasıl tarif edildi yada nasıl anlaşıldı bilemem, balıkçı camiası bu duruşumuz nedeni ile sert ve açık tavır aldı ve biz bu duruşun bedelini iftiralar, hakaretler ve tehtidler ile ödedik. Bir parça namusu varsa biz den gördüğü desteği başkalarından görüp görmediğini camiamıza açıklamalı diye düşünüyorum. Bu 1.5 yılın içindeki yegane tartışmalarımız, Defnenin kendi alanlarının dışına çıkarak balıkçı örgütlenmesine müdahale etmeye çalıştığı zamanlarda oldu. Biz FSD ve benzeri örgütleri balıkçılık rejimimizin paydaşı olarak gören yegane gurubuz. FSD ve benzerlerinin balıkçılığın pazarlama alanlarında ve temel ilkelerin tartışıldığı platformlar da söz sahibi olmaları gerektiğine inanıyor ve bunu savunuyoruz. Şu ana kadar bu fikri bizden başka savunan hiçbir balıkçı gurubu ve örgütü yok. Savunduğumuz bu modelin ana yapısı örgütlü balıkçı, örgütlü sivil toplum, idare ve bilim insanlarının demokratik paydaşlığına dayanmaktadır. FSD yada Defne (gurup ne kadar haberdardı bilmiyoruz) yaşadığımız sorunlar sadece bu alan da oldu. Kendi alanlarının dışına çıkarak balıkçıyı/balıkçılığımızı yönetme eğilimi gösterdiklerinde müdehale ettik. Bu söylediklerimize karşı söyleyecekleri bir şeyler yada itirazları varsa dinlemeye hazırız. Peki ne olduda biz duruşumuzu değiştiriyoruz? Yaklaşık 3 hafta önce Defne Rumeli fenerinde bir milletvekilinin de katıldığı bir toplantı da müstahsiller ile buluştu. Kendisine parlemontaya bir dosya verileceği ve balıkçılığın ıslahı için bazı talepler de bulunacağı söylenmiş. Bu süreçte Defneninde birlikte hareket etmesi istenmiş. Defne bizi arayarak salı günü bu gurupla Ankaraya gideceğini ve verilecek dosyanın içinin bizim tarafımızdan doldurulması gerektiğini söyledi. Biz kendisine böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını bugüne kadar sürdürülebilirlik ve hakça paylaşım mücadelemiz de hep bizim taleplerimize karşı mücadele eden bu gurupla bir araya gelemiyeceğimizi anlattık. Bize göre Türk balıkçılık rejimini kendi çıkarları doğrultusunda manuple eden bu gurup sadece ve sadece kendilerinin (tüm gırgır ve trol avcılarının bile değil) sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışıyorlardı ve gelen dalganın farkındaydılar. Biz Defne'nin tecrübesizliğinin kurbanı olduğunu düşündük ve bunu da kendisine söyledik. Bu arada da içimize acaba kurdu da düşmüştü. Lüfer bayramı'nın teknik yanlarınında konuşulduğu bu toplantı biraz buruk bir şekilde bitti. Biz her şeye rağmen iki konunun birbirine karıştırılmaması gerektiğine ve bayram konusunda her türlü desteği vermeğe karar verdik bunuda kendisine bildirdik. İlerleyen günlerde bayramın balıkçısız sadece tüketicilere ve kamu oyuna yönelik bir şenlik olarak planlandığını fark ettik. Şenlik mekanı olarak bulunduğum kooperati önerdiğim de Saray burnu yada fındıklı düşündüklerini söyledi. Sponsorlar ve şenlik katılımcılarını sorduğumuzda Sürkop, İstanbul birlik ve forumun katılımcı olduğunu, sponsorların netleşmediğini söyledi. Kendi rutinimize şenliğimizin işlerini katarak faaliyetimize devam ettik. Bu süreçte Müfit şenlikle ilgili pratik işlerin kotarılması için uğraşıyordu. 30 Eylül tarihinde facebook'ta yayınlanan davetiye ve katılımcılar listesini gördüğümüzde şok olmuştuk. Yavru Lüfer avlayanlar ve satanlar davetiye de katılımcı olarak gözüküyordu ve biz bunu net aracılığı ile öğreniyorduk. Fenerde müstahsillerle yaptığı toplantının içimizde yarattığı acaba duygusu yerini kekremsi bir tada ve ihanete uğramışlığın derin öfkesine bırakmıştı. Ne yapacağımıza bir türlü karar veremiyorduk. Bir sürü seçeneği tartıştık.. Sessizce katılmama, katılıp pretosto etme, bir açıklama ile katılmama ve her şeyi sineye çekip şenliğe katılma. Uzun zamandır emek verdiğimiz küçük balıkçının örgütlenmesi ve camiamızın balıkçılığımızın gerçekleri konusunda bilgilendirilmesi için yaptığımız bunca faaliyet ve emeklerimiz heba olmak üzereydi. Daha da önemlisi gelecekteki faaliyetimiz açısından güvenirliğimizi ve kıyı balıkçısında henüz cılız da olsa başlayan örgütlenme ve mücadele etme azmini yok edebilirdik. Lokantacıların, tüketici örgütlerinin ve çevre hareketlerinin içinde faaliyet yapanların anlamadığı, anlamak istemediği tam da buydu. Farklı bir tabanda farklı amaçlar için faaliyet yapıyorlardı. Kıyı balıkçısını bu mücadeleye çeken çevre bilincinden daha başka bir şeydi, varlığını devam ettirmekte zorlanıyordu ve bunun sebeplerinin başında şenliğe davet edilen bu iki gurubu görüyorlardı. Böyle düşünmekte de başından sonuna kadar haklı olanlara biz bundan sonra nasıl birlikte mücadele edelim diyecektik. Omurgasız bir durumu idare etme anlayışı bizden uzak olsun. Bir tercih yapacaktık ya durumu idare edip başımızı belaya sokmayacaktık yada her türlü tepkiyi göze alıp bu şenliğe neden katılmadığımızı ilan edecektik. Biz her türlü eleştiri ve tepkiyi göze alarak ikincisini tercih ettik. Her şeyi kaybedebilirdik ve her şeye sıfırdan başlamayı göze alabilirdik ama küçük balıkçının güvenini kaybetmeyi göze alamazdık. Bu gün şenliğin tanıtım toplantısı medyamıza ve medya ya düşünce ne kadar doğru hareket ettiğimizi ve nasl büyük bir utancın kıyısından döndüğümüzü bir daha anladık. Bu haberler Defne' ve gurubunun (bu güne kadar hiç bir itirazlarını duymadık) bu yavru balık faaliyetine nasıl baktığının en büyük kanıtıdır. Bu güne kadar yaptıkları faaliyetin basit bir nesnesi olarak görmüşler balıkçıyı. Ne yazıkki sponsor olan düdüğü çalmış. 20 santim kararı açıklandığın da dağıttıkları teşekkür mesajında ki hiç bir ismin olmadığı bir gurup sponsorla yapmışlar açılış toplantılarını. Yolunuz açık pruvanız neta olsun. Her kuş kendi sürüsüyle uçar. Cengiz Müfit Burhan Kenan Açılış toplantının habererinden; Başta Defne Koryürek olmak üzere, lüfer bilincinin gelişmesine emeği olan TURYİD Başkanı Kaya Demirer, TUROB Başkan Yardımcısı Vedat Başaran, İstanbul Yiyecek-İçecek’in kurucusu şef Mehmet Gürs, Mutfak Sanatları Akademisi Genel Müdürü Sitare Barlas bir araya gelerek neden İstanbul’da böyle bir bayrama gerek duyulduğunun altını çizdiler