Lüfer (çinekop/kofana vs.) takımı, kıyı için..

Konu, 'Olta Düzenekleri ve Yeni Sistemler' kısmında skoylu tarafından paylaşıldı.

  1. m-a-v-i

    m-a-v-i Yasin

    Mesajlar:
    1.153
    Şehir:
    İstanbul
    Sizde sağolun:)

    Benim en sevdiğim şeylerden biri yeni gittiğim bir bölgede oranın balıkçıları ile sohbet etmek mümkünse av yapmaktır. Ve gözlemlediğim kadarı ile bırakın Almanya'yı yakın bölgeler arasında bile farklı av malzeme ve yöntemleri kullanılıyor.

    Tabii ki söz konusu balık olunca temel olan misina, iğne vs ama, yöntem ve takımlar, balıkların yemlenme alışkanlıkları vs. farklılık arz ediyor bunları öğrenmek bana balık tutmuşçasına keyif veren bir olay tabii ne öğrendiğimiz ortada ama çabalıyorum en azından:)

    Lüfer, çinekopu boğazda sadece dip oltası ile tutan bir insana sinop iskelesinde elinde bir kuru kasnak ve ucunda bir zoka ile lüferi oturduğun yerden atçekle yakaladığını anlattığında garipsiyor. Orara elinde bilmemne marka kamış, bilmem en iyi marka makina ile iskelede kalakalıyor insan ;) Hoş zoka ile istanbulda bilinmeyen yada yapılmayan bir yöntem değil ama örnek teşkil etmesi açısından söyledim.

    Lafı uzattım kusura bakmayın.
     
    Son düzenleme: 9 Ağustos 2009
  2. Balikci34

    Balikci34 selim

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    2.590
    Şehir:
    Almanya
    Favori Kamış:
    Sportex,Shimano
    Favori Makine:
    Shimano,Daiwa,Dam,Abu
    En İyi Avı:
    Turna
    Sorun baligi ne ile yakalayacagimiz degil tabikide,benim basimdan böyle bir olay gecti aslinda.

    Bende yöresel balikcilarin sözlerine dikkat eden biriyimdir ama cogu zaman onlarin balik yakaladiklari sekilde degilde,kendimdende eklemelerle yakalamasindan hoslanan biriyim.

    Aslinda yüksek atarli kamislardan fazla hoslanmam,lakin sizlerin tavsiyelerinizede dikkat ederim,mesela üsküdar veya sarayburnundaki akinti icin gereken kursun agirligi gibi...
     
  3. m-a-v-i

    m-a-v-i Yasin

    Mesajlar:
    1.153
    Şehir:
    İstanbul
    Haklısınız tabii ki kendi birikimlerimizi de katmamız en keyiflisi oluyor. Söylediğiniz gibi el oltası ya da ince hassas bir kamış çok daha keyif verir mutlaka ancak malumunuz boğazda yemli takımı dibe oturtmak için mecbur yüksek atarlı kamışlara yöneliyoruz.

    Bir kaç saat sonra boğazda biraz olta sallıyacağım, bir kaç takım hazırlayıp çıkarım. Balık tutamasamda boğaz havası iyi geliyor.:)
    Bu yüzden size iyi geceler diyeyim.
     
  4. Balikci34

    Balikci34 selim

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    2.590
    Şehir:
    Almanya
    Favori Kamış:
    Sportex,Shimano
    Favori Makine:
    Shimano,Daiwa,Dam,Abu
    En İyi Avı:
    Turna
    Rastgelsin Yasin kardes...
     
  5. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Eğer kamışın uç kısmı, Selim abinin söylediği gibi saf fiberglass ise, bu kamışın hassasiyetinin düşük olduğu anlamına gelir. Ama yükü fiberglass'a taşıtıp, vuruşları karbonfiberle hissettiren, kompozit kamışlarda var. Bunların zayıf tarafı, uzak atış işine gelmezler.

    Lüfere zamanında tasma atmak önemli ama çok kritik değil.. Kamış yavaş aksiyonlu olsa bile, hafif bir tasma ile kullanılan ince iğneler kolayca lüferin nispeten zayıf damağına oturuyor zaten.

    Fakat, bazı balıklar olur ki, damağı geçirirken kütürdediğini bile hissedersiniz. Bu da hem çabuk hem güçlü bir tasma atmanızı gerektirir. İşte bu durumda yavaş aksiyonlu, saf fiberglass vs.bir kamış bu işe kafi gelemeyebiliyor..

    Bu yavaş aksiyon sorunu fly işinde başa beladır.. Nokta atışı için, ağır aksiyonlu, esnek bir kamış gerekir.. Bir haylide misina bırkamış filan olursunuz.. Öyle seri, güçlü tasma gerekir ki, sanki samurai savaşçısı gibi, bir eliniz misinayı öteleyip boşluğu alır, diğeri kamışa hamle yapar.. Eğer, DAM'ın logosundaki adam gibi pozisyonunuzu iyi almamışsanız, genelde beceremezsiniz, kaçar güzelim ala..

    Ha, bir şekilde o ala benim uyuz ALBA yarıkarbon kamışa gelse, şöyle bilekten bir kaldırırsın kamışın ucunu, oturur iğne damağa küt diye.. Dee... Gelmez ki ala öyle kamışla, o da bilir işini...
     
  6. duzensizifade

    duzensizifade Hüseyin

    Yaş:
    40
    Mesajlar:
    313
    Şehir:
    Silivri / İstanbul
    serdar abinin gösterdiği şekilde yapmaya çalıştım oldu galiba :rolleyes: kısmetse lüfere denicem bu gece.
    [​IMG]
     
  7. OnurERDOGAN

    OnurERDOGAN

    Mesajlar:
    348
    Şehir:
    Istanbul
    Favori Kamış:
    surf & spining takim
    En İyi Avı:
    palamut , lufer , kirlangic
    ilk sayfadaki iğneler hangi marka hangi model iğne ?
     
  8. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Bir arkadaş özel mesajla kafasına takılan bazı şeyleri iletmiş.. Sizden ricam, bu gibi meseleleri özel mesaj yerine, ilgili topikte sormanız. Böylece herkes istifade ettiği gibi, herkesin yanlışımızı görüp müdahale etme imkanı olur, daha faydalı olur.

    [​IMG]

    Boncukların temel görevi, asıl işlevi, düğümü korumak. Bu açıdan bir tek boncuk olsa temelde kafi gelecektir. Fakat, bu takımda sık raslanan bir sorun, fırdöndüden ötesinin diğer tarafa dolanmasıdır. Birden fazla boncuk kullanırsanız, bu sorun azalır. Boncuklar dümdüz durmaz zira, hafif bir yay şeklinde bir kenara doğru açılırlar. Böylece iki misina üst üste daha az gelir.

    Borunun kullanım amacı da aynı sebepten. Bu boru, BOM (BOOM) olarak bilinir. Kurşunu asıl bedenden uzak tutar. Böylece kurşun bedene sarılıp kolçağı kapmaz.

    Bu borunun bir diğer faydası da, fırdöndünün misinaya bıçak (kör bıçak) gibi dimdik gelip, onu kesmemesidir. Boru yükü misina yüzeyine dağıtır, böylece misina daha sağlam kalır.

    Benim kullandığım, 0.28 FC misina ile resimdeki takım, 125 gr kurşunu rahatça uzağa atmaya kafi gelmektedir. Daha büyük kurşuna kafi gelir mi, denemek lazım. Eğer daha ağır kurşun, daha sert atış vs. olacaksa, misina biraz daha kalın seçilebilir elbette..

    Boru ve boncuklar, gezer kurşun şeklinde bir düzenek oluştururlar. Bu, balık avında iyi bilinen etkili bir yoldur. Takım dibe oturunca, balık geldiği zaman, yemi ağızlayıp zorladığında kurşunun ağırlığını hissetmez.. Böylece bilhassa büyük balıklar için iyi netice verir. Çinekop iğnesi tarafını çıkarıp, diğer balıklar içinde memnuniyetle kullanabilirsiniz.

    Genelde yaratmaz.. İğneleri bir kez geçirmeyi tercih edin. Bir kaç kez geçirirseniz, yem çok kasılacaktır. Ayırca bu takım o tür kullanım için uygun değil. Eğer, bir sebepten iğneyi bir kaç kez geçirmek durumunda kalırsanız.. Bu genelde, yem ince (gümüş, hamsi vs.) iğne ise geniş ağızlı olunca, hırsızda yaşanır. Hırsız suda döner, yeme kendi tekrar saplanır, biçimsiz bir şey olur.

    Bunu önlemek için yapılacak ilk şey, yemin ucu ile, hırsızın takıldığı nokta arasındaki mesafeyi biraz artırmaktır, 2.5 cm'den uzun olmaması kritiktir bu mesafenin. Yem daha ortaya doğru gelince, yemin genişliği artar, iğne kenardan aşamaz. Ama yem mesela hamsi ise, yemin ortasıda ince kalabilir. Bu durumda, iğneyi bir kere geçirip, sonra tekrar içeri geçirmek faydalı olur.

    Fakat bu takım, buna müsaade etmez. Eğer böyle kullanacaksanız, en üstteki, ilk iğnenin sırtında duran telin yerine, küçük bir fırdöndü koymalısınız. Böylece iğne rahatça dönerek yemi kasmaz..
     
  9. boyacık

    boyacık volkan ertem

    Mesajlar:
    41
    Şehir:
    Bursa
    Serdar Bey, yardımlarınız için teşekkürler. Bir alt taraf kaldı yapmadığım onu da halledeceğim. Boncuk kesmek zor ama ne yapalım işin adı lüfer olunca...:p
     
  10. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Eğer kesemiyorsan... Zor oluyorsa, o zaman üstündeki kaplamayı bıçakla filan incecik kazı. Isıtılmış bir levhayı (eski bıçak vs.) kullan, kolayca kesilecektir. Bunlar plastik, ısıya dayanamazlar hiç..

    Bu boncuk çok çok elzem değil. Asıl faydasını uzak atış yaparken gösterir. Olmuyorsa, bir sakatlık çıkarmaya değmez, bir yerini kesmeye, yakmaya vs.

    Keşke diyorum hani, malzemeciler filan görseler, bu mantarları filan hazır yapıp satsalarda, bizde uğraşıp durmasak.. Bunlar toplu yapılsa, son derece ucuza çıkar eminim..
     
  11. boyacık

    boyacık volkan ertem

    Mesajlar:
    41
    Şehir:
    Bursa
    Serdar Bey, tüm gün boncuk kesmekle geçti zamanımız. Ama olsun yeter ki değsin. Hamsi konusuna gelirsek, hamsiyi bütün olarak takıyoruz öyle değil mi? Kafasını ve kuyruğunu kesiyoruz sadece. Bu arada tekneyle lüfer yakalama konusunda da sizden deneyimlerinizi bizimle paylaşmanızı isteyeceğim. Bu topikte değil de belki yeni bir topik de paylaşım olabilir.
     
    Son düzenleme: 13 Ağustos 2009
  12. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Ben alıştım, genelde 3-4 dk.da kesiliyor.. Gerçi ben kestikten sonra birde içini oyurum, dudak filan takıyorum bazen. Fakat, böyle yapmanın faydası olur mu, henüz denemek nasip olmadı..

    Hamsiyi, yaprak takıyorsunuz, tıpkı istavrit gibi..Bu takımın ideal yemi hamsidir. Atın, vursun, vurmasın neyse, çekeceksiniz ya geri bir vakit sonra... Çekince görürsünüz, daha doğrusu görmelisiniz ki, hamsi suya girdiği gibi geri gelmeli (balık yoklamadıysa elbette). Klasik takımlardaki hamsinin dağılması sorunu bu takımlarda görülmez. Hamsinin tatlı su değmemiş tazesi veya hemen dondurulmuş, ayıklanmamış, temizlenmemiş olanı işinizi görür.

    Bahsettiğiniz kütük yem bazen daha iyi iş yapar. Ama genelde yaprak yaparsanız, daha iyi netice alırsınız..

    Tekne için, bu takım, mantar kısmı haricinde gene iyi iş yapar. Örneğin kaşık kafalı takımı, kaşığı mantar yerine takarak aynı şekilde kullanabilirsiniz. Ama teknede atış problemi yok. Akıntıyı kullanmak daha kolay. Bu nedenle mantar düzeneği yerine, daha iyi bir şeyler eklenip, yeme aksiyon kazandırılabilir. Bu fayda edermi? Teoride eder. Ama pratikte edip etmediğin önümüzdeki günlerde test edeceğiz nasipse..

    Takımın tekne versiyonunu, boncuğu zoka gibi kullanarak yapabilirsiniz. Kestiğiniz boncuğun ortasında kalsın delik. Boncuğun bir kenarına 2-3mm yaklaşacak şekilde bir oyuk açın. Bu oyuğa, 5-6mm kadarlık bir kıstırma kurşunu koyun. Japon döküp kurşunu sabitleyin, oyuk elbette kurşunun gireceği kadar olacak.. Daha dar oyup, kurşunu ezip tıkıştırabilirsinizde. Bu sayede boncuk dönmez (daha az döner) ve kurşun olan yer alta bakar.

    Kesik yüzeyi kırmızı oje ile boyayın. Böylece kullanabilirsiniz ama akıntılı su ve genelde uzunca yem gerekecektir. Boncuk çok iri olmasın, 1-1.5 cm olsa kafi gelir.

    Akıntısı az olan yerler için, daha iyisi, 7 - 12 mm kadar ince bir parça 2ml enjektörden kesip, içine kurşun doldurup, ortasına bir boru koyup sıkılamaktır. Her iki taraf düzgünce kapatılıp, folyolanır. Sonra, bu boncuksuz kurşunlu olan bu mantar aynı şekilde misinaya irtibatlanır. Akabinde, misina düz bırakılmayıp yemi saran telin altına alınır.

    Böyle yapınca kurşun kantar gibi yemin ağırlığını dengeler. Yem dipte yatay durur. Balık vurunca misina yem telini sıyırır, düz çekersiniz balığı.. Elbette, hamsi yerine istavrit vs. konacaksa, buna göre ağırlığı artırmak üzere daha büyük yapılabilir.

    Bu bir "jig"tir aslında.. Sorun hazır jig kafalarının çok büyük iğne ile gelmesi, yaprak yeme müsait olmamaları, "Natural" denen renkli değilde aynalı olanların piyasaya girmemesi..

    Bunları başka topiklerde daha geniş ele alırız. Şimdilik bir fikir vermiştir sanıyorum.

    Şu anda fotoğraf makinesi uzaklarda.. Bu hafta sonu foto imkanı yok.. Olsaydı, tekne için denenmek üzere bazı prototiplerin vaziyetini tartışmak isterdim..
     
  13. boyacık

    boyacık volkan ertem

    Mesajlar:
    41
    Şehir:
    Bursa
    Serdar Bey, olayı ben size biraz daha detaylandırayım.

    Yanınızda 20 veya 30 tekne ön ve arkadan büyük çapalarla bağlanmış vaziyetteler. Derinlik 18 ila 20 kulaç. Kullanılan olta kurşunun üstünde iki adet uzun palalı klasik lüfer iğneleri, altta ise yani kurşunun altında hırsızlı lüfer iğneleri mevcut.

    Bu avlanma şekliyle yıllardır çinekop tutuluyor. 20 veya 30 çinekopun içinden 1 veya 2 adet lüfer geliyor şansınıza. Yani lüfer var ama çinekop daha önce davranıyor. Çoğukez izmarit daha da önce davranıyor. Karınca gibi izmarit vuruşları sizi çıldırtıyor ve çinekop vurdu diye asıldığınızda yem hamsi olduğu için iğneden sıyrılıyor ve bozuluyor. Bazen de hamsi olmadığında gümüş kullanıyoruz daha sert, izmarit hemen bozamıyor. Çinekopu o zaman daha rahat alabiliyorsunuz.

    Benim gördüğüm İstanbulda kıyıdan genelde istavrit kullanılıyor. Bandırma ve Erdek tarafında izmarit. Siz hamsi takıyorsunuz. Hamsiyide flato yapıyorsunuz. Zaten ince olan balığı daha da inceltmiyor musunuz? Hamsinin canı ne ki? Taktığımız iğneler kalın zaten atarken sıyrılmıyor mu? Flato hamsinin içinden çıkmış kocaman iğnelerden balık ürkmüyor mu?

    Amma soru sordum yaa...
     
  14. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Güzel sorular, sağolasın...

    Öncelikle, iğneleri olabildiğince ince almaya gayret ediyoruz. Örnek verilen modeller, resimdekiler vs. nispeten ince iğnelerdir. İşi iyice sağlama almak içinde, gene nispeten küçük iğne kullanıyoruz.. Yem, atarken sıyrılmaz, çünkü yemin takılış tarifine bakarsan, yemi iğneler tutmuyor, ayrı bir tel, yem en güçlü olduğu noktadan sarılarak tutuyor.

    Eğer klasik bir takım kullanırsanız, hamsi çoğu zaman denize ulaşamaz, daha atarken düşer. Ama bu takımda bu sorun çok çok nadir yaşanır, 100 atışta bir kere ya olur, ya olmaz.. O da, ancak çok bayat, tatlı su vs. bolca görmüş yemlerde olur..

    Bizim burada da izmarit değil, istavritler dadanır yeme. Büyük sorundur. Ne yapsanız zor halledersiniz. Bu durumda aslında en iyi çözüm, hemen yedekte bir takım bulundurup, yakalanan balığı canlı yem olarak geri yollamak olacaktır. Eğer canlı yem atmak vs. güç oluyorsa, gene o balığı kesip yem yapmak faydalı olabilir..

    Gerçi çoğu zaman lüfer iş başında ise, istavrit ve izmaritin yeme bakacak hali olmaz ama.. Çoğu zaman lüfer/çinekop altta, istavrit üstte yüzüp durdukları oluyor. Bu durumda klasik takımlar genelde hemen hiç işe yaramıyor. Bu takımla gene bir miktar bir şeyler alabiliyor oluyorsunuz..
     
  15. 3182

    3182

    Mesajlar:
    1.186
    [​IMG]


    Serdar bey

    Resimdeki belirtilen takım la hiç lüfer yakaladınızmı? Ben şahsen o kadar iyi balıkçı değilim kendi halimde istavrit izmarit çinekop felan tutarım iğnemi kendim bağlar takımımı çoğunlukla kendim yaparım. Resimdeki takımı bilsem sırtı kara tutacağımı yinede uğraşmam gibi geliyor bana. Tembellikten ziyade o kadar emeğe karşın bi koptumu üzülürüm. Daha basit kısa yollu takımlar da bu işi yapıyor olsa gerek.
     
  16. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    :)

    İşin aslı şu.. Lüfer şununlada gayet güzel, sorunsuz bir şekilde yakalanır:

    8/O parlak, aberdeen uzun saplı bir iğne, bir karış çelik tel, yem filan yok..

    Ben yakaladığım en büyük sırtıkarayı bu tarifteki takımla yakaladım, 8 kilodan fazlaydı..

    Ama mesele şu: Ne kadar yakalar?

    Konuyu siyah/beyaz olarak düşünüyorsunuz. Klasik takımlar lüfer yakalamıyor mu? Bugün gördüğünüz, göreceğiniz tüm raporlardaki lüferler, klasik takımlarla yakalanıyor işte.. Eee, daha ne o zaman? Dertsiz başımıza dert mi arıyoruz?

    Lüfer (veya izmarit, veya istavrit veya her neyse) siyah / beyaz olarak yaşamıyor. Saldırganlığı, yem tercihi vs. şusu busu hiç bir zaman aynı değil. Bunun için en bariz örnek şudur.

    Lüfer yakalamak için, Galata köprüsüne mi gidersiniz? Yoksa Sarayburnu'na, Umuryeri'ne filan mı?

    Galata köprüsünde çok lüfer yakaladık halbuki..

    Yada şöyle soralım, lüfer yakalamak için, çarptırma mı kullanırsınız, yoksa canlı yemmi?

    Meselemiz şu.. Lüferin geleceği yol belli: Karadeniz'den inecek.. Nasıl inecek? Eğer büyük sürü olursa, büyük yem sürüsü arayacak. Peki nerde bulacak? Gırgırlar biraz irileşen hamsi, istavrti sürülerini hemen çeviriyor.. Artık bunlar büyük sürü olamıyor ki.. ancak küçük sürüler halinde yemler gruplanabiliyor. İstisnaları olmaz mı, vardır ama nadir elbette..

    Bu durumda, onun avcısı olan lüfer, büyük sürüler olarak birarada duramayacak. Onlarda küçük gruplara bölünecek..

    Peki sonra? Çıplak iğneye gelecek olan lüfer, gözü iyice dönmüş lüfer. Bu gibi bir lüfer, bir sürüde ancak 100'de bir olacak (mesela). Kalasik bir takıma gelecek lüfer, %5 olacak. Bu takıma gelecek olan, %15 olacak. Canlı yeme gelecek olan %20 olacak..

    Bu durumda, eğer altınızda 50 lüfer varsa, çıplak iğneye gelecek bir balıktan daha az olacaktır, işiniz zor. Eğer elinizde klasik bir takım varsa, 1-2 lüfer bu takımı beğenecek en fazla. Eğer onlardan biri denk gelirse şansınıza, o atlayacak siz yakalayacaksınız.. Eğer böyle bir takım olursa elinizde, canlı yem olursa, bu defa grupta 8-10 lüfer olacak bu yeme atlayacak olan, siz daha rahat yakalayacaksınız..

    Şimdi durum bu.. Eskiden, hatta bugünde bazen, nadiren, büyük yem sürüleri ve bunları idare edecek büyük lüfer sürüleri olurdu. Binlerce lüferden oluşan. Bu durumda, elinizde klasik bir takım varsa, yüzlerce balık var o takıma gelecek demek olur, çekmeye yetişemezdiniz..

    Ama bugünlerde artık böyle büyük sürüler yok, görülmüyor.. 100-200 bireyli sürüleri görmek bile zor artık.

    Raporlara bir bakın.. İşte şurada bir tane lüfer çıkmış.. Burada bir iki lüfer vurmuş.. Oysa lüfer sürü balığıdır. Böyle tek tabanca gezmez, en azından 20-25 baş olması lazım bir sürüde.. Ama görüyorsunuz, netice yok.. Bir lüfer alınması demek, suda o sırada 20-25 lüfer daha var demek en azından, ama netice yok..

    Eskiden, kamışla lüfer tutarken kıyıdan, tek kamış kullanırdık.. Çünkü birine vurunca, hemen ötekine de vururdu.. Ama buyrun, yanınızdaki tekne alırken sizde tık yok, size geliyor lüfer, dibinizdeki kamışa bakan yok.. Neden, çünkü artık öyle çok lüfer yok, büyük lüfer sürüleri yok.. Bunlar nadiren denk geliyor, nadiren oluyor.

    Şimdi biraz kendimize bakalım.. Biz hafta sonu balığa gidebilen insanlarız. Lüferin olduğu, olacağı zaman belli.. Bu zamanın bir kısmında, misafirimiz gelecek, hava muhalefet edecek, başımız ağrıyacak, ders çalışacağız vs. vs. kaç kez balığa gidebileceğiz? Eylül - Aralık arası 3 ay.. Eder 12 hafta.. Ne eder, 24 gün.. Eğer böyle klasik takıma vuracak bireyleri olan büyük, 50 baş lüferli sürüler görülme ihtimali %20 olsa, o da ne eder: 5 gün.. Bu beş günde, düşünün bakalım, yakalama ihtimaliniz ne kadarcık olacak?

    Bu ihtimal %5'i geçmeyecek, emin olabilirsiniz. Bir bakın, hatırlayın, koca sezonda lüfer tuttum, tatminkar seviyede diyebileceğiniz gün sayısı, 2-3 günü geçmez..

    Sorun, kötü takımlara vuran balık oranın dramatik şekilde düşük olmasına paralel olarak sürülerin küçülmesi, lüfer sayısının azalması ile birlikte artık o takımların daha az iş yapması..

    Bizde bu yüzden, daha çok lüfere hitap edebilecek olan takımlar arayışındayız. Eğer takıma balığın atlama ihtimalini %40 - %50 gibi yüksek seviyelere çıkarabilirsek, her hafta limit zorlayan lüferle döneriz..

    İşte bu takımlar için uğraşmamızın sebebi bu.. Ava kısıtlı gidişlerimizde de tatminkar netice alabilmek.

    Ama genelde bu yapılmaz. Balık yok denir, kıraça var denir, kovalar ufacık balıklarla doldurulup gelinir.. Bahanede güzeldir: Çıtır çıtır, pek güzel oluyor valla..

    Bu uğraşının semeresini aldığımı ve olayın böyle geliştiği tecrübemin gösterdiği şeydir. Kullandığım takımların hemen hiç biri klasik, standart takımlara benzemez. Ve çoğu zaman balık yok denen yerden bir sürü balık almışımıdr, ama palamut, ama levrek, ama lüfer, ama izmarit, ama istavrit..

    Bunalr defalarca denenmiş, gözlenmiş ve sürekli geliştirilmiş takımlar. Bu iş 2-3 yıl önce başladı halada sürüyor.. Fotoğraf makinem olmadığı için elimde pek fazla görsel yok.. Ama şunlar size bir örnek olarak verebileceğim bir kaç şey:

    [​IMG]

    Burası tuttuğumuz yer, teknenin arkası.. Çapariye bakan arkadaşlar daha ziyade benim şirretliğimden ve huysuzluğumdan kaynaklanan sebeplerden balığı bırakıp içerdeki aleme katıldılar.. Resimdeki (+kadraja girmeyen bir kaç arkadaş daha) bir kaç arkadaş ile arkada hep yemli takıldık, çinekop'a baktık..

    [​IMG]


    Sonuçta, arkada benden başka çinekop alan (bir saate kadar) çıkmadı.. Teknede 80 kişi kadar vardı, diğerleri bir kaç tane almayı başardılar. Akşama doğru yanımdaki arkadaşlara, benim takımdan birer tane verdim, sonuç:

    [​IMG]

    Hep aynı yemi kullandık, yerimiz aynı, takım farklı.. Hoş, o gün kullandığımız takımlardan çok daha iyilerini geliştirdik geçen zaman boyunca..

    Bu resim vs. bulabildiğim bir örnek.. Ama bu olay defaten oldu.. Balık yok denen yerde, zamanda çok lüfer, kofana vs. yakaladım.. Lüfere atanlar oldu yanımda, onlardan yaz ciddi manada fazla, yada onlarda hiç yokken 3-5 tane almayı becerdim hep..

    Bu sonucun, kullandığım takımlardan kaynaklandığını düşünüyorum sadece.. O yüzden bu takımı yaygınlaştıralım, amatör arkadaşlar daha az boş dönsünler diye düşünüyorum..

    Söylediğim gibi, balık yoksa hiç bir şey yoktur.. Balık azsa, balıkçı için gene balık yoktur.. Balık biraz daha varsa genen balık yoktur balıkçı için. Ne zamanki bol oldu, işte o zaman balıkçı balık görür livarında.. Eskiden, mevsimine göre, balığın az olduğu, olmadığı günler azdı. Şimdi ise, bol olduğu günler az.. Bu yüzden, balık az olunca da balık tutuacak bir şeyler yapmak gerekiyor işte hepsi bu..
     
  17. 3182

    3182

    Mesajlar:
    1.186
    O teknede bende vardım ve o 80 kişiden siz arkadakiler hariç yemli atan olmadı sebebi 130 gram kurşun un bile su üstünde kalması ve dibe hiç inmemesi idi. bu yüzden çapari ile su üstü istavrit ve palamut yakalayabildiler. Ayrıca o gün balık aşırı boldu biz tekneyi beklerken ki ben çok erken gelmiştim kıyıdan gördüğüm kadari ile tekneler çapari ile indir bindir palamut ve çinekop aldılar. Tekne ile biz balık bittiği anda açıldık felan feşmekan. Ben sadece kendi görüşümü paylaştım bu tür detaylı bir takımı yapıp kıyıdan atmak istemem koptuğunda üzülürüm :(
     
  18. ALİCO

    ALİCO AliCo

    Mesajlar:
    5.206
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    D.A.M El oltası
    Favori Makine:
    0,33 beden FC
    En İyi Avı:
    Herhalde Toriklerdir. Kofanalarda olabilir.ispendek 13,8 kg, Kırlangıçlar.vs.vs.
    Kademcim hoşgeldin. Bismillah diyoruz bu gece denizler sizsiz kaldı nerde bu reis bakalım
     
  19. ALİCO

    ALİCO AliCo

    Mesajlar:
    5.206
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    D.A.M El oltası
    Favori Makine:
    0,33 beden FC
    En İyi Avı:
    Herhalde Toriklerdir. Kofanalarda olabilir.ispendek 13,8 kg, Kırlangıçlar.vs.vs.
     
  20. 3182

    3182

    Mesajlar:
    1.186
    Alllahım cümle müslümanların mekanını cennet eylesin günahlarımızı bağışlasın. Livarlarımız palamut kofana dolsun inşallah.

    Hadi rastgelsin usta.