Lüfer (çinekop/kofana vs.) takımı, kıyı için..

Konu, 'Olta Düzenekleri ve Yeni Sistemler' kısmında skoylu tarafından paylaşıldı.

  1. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Evet Alico.. 8/O iğne. Ve sadece iğne..

    Ama sorun, işte o bahsettiğim "ak - kara" sorunu.. Sen bunu "ak" olarak anlıyorsun.. Sanki, lüfer her yerde, her zaman böyle bir iğneyle güzelce tutulur anlıyorsun.. Ama ben ne diyorum: Bu iğneye sudaki lüferlerin ancak %1'i (o da belki) ancak kanar.. Hayvan çılgın gibi yemeye kalkmış olmalı ki, ne olduğuna bakmadan suda kımıldayan, pırıldayan her şeye atlamalı ki, bu iğneye de atlasın..

    İşte söylediğimiz şey bu Alico.. Bir takımın, bir yerin lüfer veya başka bir şey tutup tutmadığı ak veya kara değildir. Bu her zaman daha çok ila daha az olacaktır.. Çıplak iğne lüfer tutar, canlı zarganada tutar.. Ak mı ak işte.. Ama çıplak iğne hiç bir zaman canlı zargana gibi garantili olmaz, işte asıl gerçekte bu..

    Ama şimdi hasbel kader, lüferin gözü döndüğü ve bol olduğu bir yere gitsek.. Sen canlı zargana atsan, ben çıplak iğne.. Atar atmaz şak diye yapışsa lüfer her ikisinede.. Bu durumda sen canlı yemi takıyorum ediyorum diyene kadar ben 3 kere atıp çekmiş olurum.. Senin 3 mislin balık yakalamış olurum..

    Bu bir ölçüt olur mu?

    Bunun ölçütü bilhassa balığın kesat olduğu zamanlarda takımın verim sağlayabilmesi benim gözümde.. Çünkü temel sorun şu anda, balığın genelde kesat olması..

    İşte o yüzden bunları geliştiriyoruz..

    Bir diğer yanılgıda şu oluyor.. Tahminimce, sanılıyorki ben oturuyorum klavye başına, ya internetten buluyor yada kafadan uydrup, rüyaya yatıp filan bir şeyler uydurup duruyorum.. Bütün bu takımlar, teknikler vs. şöyle bir süreçle hazırlanıyor:

    Öncelikle ne yapmak gerektiğini buluyoruz. Nasıl buluyoruz, evet, internetten bakıyoruz. Mesela, diyor ki, lüfer ve büyükleri yemini görerek seçer. Bilimsel rapor bunu söylüyor. Ama teori ile iş bitmez. Gidip araştırıyoruz. Peki nasıl? Mahir Abi diyor ki, "Arayı kalın monofilamentle yapıyoruz, yemi kasıyor" Bir diğer balıkçı ustası diyor ki "Araya çelik tel koyarsan, lüfer çok nazlı oluyor." Demekki yemin serbest kalması önemli..

    Elbette konu bununla sınırlı değil. Her şey için, iğne büyüklüğü, mantar boyu, iğne rengi vs. lüferin su sıcaklığına tepkisi, yüzme hızı, vs. vs. aklına gelecek her şey için bu gibi araştırıyoruz öncelikle, bilgi topluyoruz. Bu ham bilgi..

    Şimdi bakıyoruz.. Lüfer yemini görüntü ile seçiyor ve araya çelik tel yada misina konması lüferin yeme isteğini azaltıyor. Acaba neden olabilir, bunu buluyoruz.

    Deniyoruz öncelikle. Yemi alıp suya sokuyoruz, hiç kasmayacak şekilde telle bağlayıp. Nasıl hareket ettiğini görüyoruz. Sonra alıyoruz şuradan ustasından bir tarif, mesela senden, aynı takımı yapıyoruz. Takıma usulünce takıp suya sokup birde buna bakıyoruz. Farkı bariz şekilde görüyoruz.

    Takıma bağlı olmayan yem suda sanki canlı balıkmış gibi hareket ediyor, salınıyor, dalgalanıyor, ama takıma takılı olan, sanki kazık gibi duruyor. Aradaki tek fark bu. Bu bize bir ipucu veriyor. Eğer yemin suda serbestçe salınmasını sağlarsak, daha çok balık geleceği, gerek Mahir abi (Reis nickli üstadımız) gerekse diğer ustaların farklı şekilde aktardığı bilgilerden aşikar görünüyor..

    Ne yaptık? Ham bilgiden bir bilgi çıkardık.. Buna varsayım denir. Bizim varsayımımız, eğer yemin serbestçe dalgalanabileceği bir takım yaparsak, lüfer daha az nazlı olacak, daha kolay atlayacaktır.

    Dikkat et, bu sonuç, bilgi, netice filan değil. Bir varsayım. Bunun test edilmesi lazım. Ediyoruz. Bir takım şeyler yapıyoruz. Mesela, yan yana iki takım atıyoruz suya.. Birisinin diğerinden farkı, iğnelerin olmaması. Evet, Sarayburnu iskele kapanmadan önce, Umuryerinde filan bunu çok yaptım.. Bakıyoruz görüyoruz ki, iğnesiz olan takıma patır kütür lüfer vuruyor, kesip gidiyor ama iğneler olana tık yok.

    Şimdi düşünme zamanı oluyor. Varsayımımızı doğruladık. Ne yapmalıyız? Nasıl yaparsak yemin salınımını engellemeden iğneleri takarız. Araya önce dyneema misina takıyoruz. Taşı kesen, kamışın kılavuzunu oyan bu misina lüferin dişine bana mısın demez.. Kendimizden emin, atıyoruz takımı, evet, küt diye çabucak vuruş alıyoruz ama... Yanılmışız, lüferin dişleri buna bana mısın demezmiş :( Çuvalladık açıkca..

    Ne yapıyoruz başlıyoruz düşünmeye ne yapsak şimdi.. Bir ara, japon pazarında gezerken kolyeleri görüyoruz, incecik zincirler. Hımm diyoruz, arayı bu zincirle yapıyoruz. Sanki hiç iğne yokmuş gibi salınıyor yem.. Yaşasın, evrekaaa !

    Keh keh diyerek gidiyoruz takımı atıyoruz, lüfer gene geliyor, "siz adam olmadınız mı hala, ne bu soytarı işi takımlar" der gibi, onu da kesip gidiyor :( Biz gene boyumuzun ölçüsünü alıyoruz haliyle.. Nasıl olurda bu metal zinciri kesebilir bu hayvan? Akıl işi değil bu.. Bakıyoruz, görüyoruz, hımmm, bu kesme vakası değil.. Zincirin ek yerleri düzgün değil. Yüke binince açılıyor. Demekki zincir kesilmedi ama açıldı halkası.. Elbette netice değişmedi, biz gene tutturamadık..

    Bu durumda oturup ağlamıyoruz. Ne yapsak, ne etsek derken, gidip daha sağlam bir zincir buluyoruz.. Kolye zincirleri hafif, eften püften.. Ama küre gibi ekleri olan küne zincirleri baya sağlam.. Bununla yapıyoruz. Hadi kessin bakayım göreyim..

    Ama her takım gibi bunun da önce gereği, yani yemin düzgün salınmasını sağlaması lazım. Bunu test ediyoruz.. Bakıyoruz ki, bu zincir ağır..Aşağıya eğilmek, toplanmak istiyor. Böyle olunca kendi aşağıya sarkıyor. Aşağıya sarkınca yemi döndürüyor ve onuda kıvırıyor. Suda biçimsiz bir şey görünüyor. Olmadı, bu zincir işimizi görmüyor..

    Bu kez düşünüp taşınıp biraz kaşındıktan sonra, şöyle bir akıl geliyor. Kolye zincirinin halkalarının arasından dyneema geçiriyoruz. Böylece, zincir dyneemayı koruyor. Yükü sağlam dyneema taşırken, hafif metal, yemi kasmadan onu koruyabiliyor. Deniyoruz, netice gayet iyi.. Yanımızdakiler bakarken, 5-6 lüfer alıyoruz..

    Ama bir çiçekle bahar gelmez, belki sadece şanstır. Bundan bir kaç tane yapıp eşe dosta dağıtmak lazım.. Yapalım.. Uffff.. Eziyet yapması.. Göründüğü gibi değil inanın.. Uğraşılmaz bununla.. Başka bir formül bulalım.. Diyorum ki kendime, zinciri kendin yap.. Nasıl yap? Çelik telle.. Çelik telleri, şu bildiğimiz turna teli yani, zincir halkası gibi yapıp bağlıyorum. Aynı neticeyi veriyor. Vuruşlarda gayet güzel ama.... Bri kaç vuruştan sonra, çelik teli koruyan kaplama sıyrılıyor. Takım eskiyip zayıflıyor. Bu daha avda iken gerçekleşiyor. Yapması da zor..

    Bu durumda fırdöndülerle yapıyorum, ağır oluyor. Ağrı olunca bu tel gibi çeşitli teller deniyorum. Kimisi kolayca kırılıyor, lüfer buruyor, iki kafa atıp kırıyor teli.. Kimisi düğüm tutmuyor, yani açılıyor. Kimisi paslanıyor.. Olmuyor bir türlü tam olarak.

    Ama bu ara takımlar gayet iyi iş yapıyor. Lüfer zamanı geçip çinekop kalıyor ortada, onda da güzel iş yapıyor.. Yazın unutuyoruz bunu.. Zargana zamanı geliyor. Zargana tutalım diyoruz. Yemleri ve takımları lüferlere kaptırıyoruz.. Bir çare bulmak lazım.. Yemi dipte yatay tutacak bir şey ararken, yemin tartısını almak ve buna göre çekişini ölçmek lazım. Bu iş için dinamometre lazım.. Ama piyasadakiler öyle gramcıkları gösteremiyor. Kendim yapayım o zaman..

    Ortaokul Fen bilgisi dersinde bunun yapımını öğrenmiştik. Direnç teli.. Zaten elektronikçiyiz, bilemdiğimiz şey değil.. Ararsın, bulursun, dinamometre yapmak için.. Eve gelince bakarsın, aaaa, bu ne güzel bir çelik.. Paslanmaz zaten. Esnek.. Çokta dayanıklı.. Dur hele sen diyerek, takımı bununla yaparsın.. Zargana takımı ve lüfer takımı.. Gene lüfer zamanı gelir. Bununla yapılmış takımları denersin.. Sağa sola biraz hediye eder, onlara denetirsin.. Görürsün ki, lüfer yok denen yerde, zamanda lüfer bulup yakalar. Yani iş görür. Yani neticeye ulaşırsın..

    İşte bu takımlar bu şekilde ortaya çıkıyor alico.. Hepsi bir sürü deneme yanılma ile gerçekleşiyor..

    Ve bu deneme yanılma yoluyla bu kadar debelenen ben, en büyük lüferini çıplak iğne ile tutmuş biriyim.. "Balık olsa gelir, ben bu meretleri çıplak iğne tutmuş adamım.." demiyorum.. Hiç bir zaman marifeti kendimde görmedim.. Hep, balık var, biz tutamayan beceriksizleriz dedim. Yanıbaşında çarptırma sallayan, trırıvırı atan tutuyor işte, yoksa nasıl tutuyor? Tuttuğun izmarit yarım geliyor, yoksa bun kim yiyor? Atıyorsun en kallavi lüfer takımını yok bir şey.. Böyleyken marifet bizde değil demek çıplak iğne tutulurken.... Bunu kabul edip buna göre davrandım.. Ben bu işi bilmiyorum dedim. Ben usta fialn değilim dedim, araştırıp, deneyip yanılıp bunları geliştirdim..

    Sen çok marifetli, çok büyük usta olabilirsin alico.. Saygı duyarım.. Marifet sendedir, balık olduktan sonra %100 livara atmayı beceriyorsundur.. Ama ben o kadar usta değilim..

    Ben, 2005 yılında, İnternetten duydum, Sarayburnu diye bir yer varmış. Oraya lüfer tutmaya giderken, Galata köprüsünde milletin bağladığı tahtaları köprünün demirbaşı sanan biriydim.. İşte boğazın ta böyle acemisiyim..

    Ben usta olmadığımı biliyorum.. Marifet bende değildi çıplak iğne ile vs. tutarken.. Balık çoktu, hepsi bu.. Şimdi balık az.. Bu yüzden bunları geliştiriyorum.. O eksiğimi böyle kapatıyorum ve genelde bakıyorum, etraftaki herkesten daha fazla tutup eve dönüyorum.. İşte hikaye bu.. Sen usta olup, böyle şeylere hacet duymuyorsan, seni tebrik etmek isterim.. Ben henüz senin kadar olamadım..
     
  2. Gundogdu

    Gundogdu Hasan hüseyin

    Yaş:
    49
    Mesajlar:
    190
  3. uaytun

    uaytun ufuk

    Yaş:
    53
    Mesajlar:
    59
    Şehir:
    kocaeli
    Favori Kamış:
    olta
    Hasan kardeşim,

    o siteden bende alışveriş yaptım dikkatli ol derim. 0,25 misina yerine 0,20 209 kodlu iğne yerine 219 kodlu iğneyi yollayıp tüm mailleride cevapsız bırakıyorlar.Bence kargoyu teslim almadan önce kontrol et istediklerin gelmediyse teslim alma iade et.
     
  4. sulhi yücel

    sulhi yücel sulhi yücel

    Mesajlar:
    154
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    RODER/ST/4204
    En İyi Avı:
    2/kilo turna.
    güzel bir paylaşım teşekkürler.
     
  5. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Bende öyle yaptıydım, ama iğneler yerine "abi, elimizde yok, olsa dükkan senin.." babında bir telefon geldi sadece..

    Bunları -sanırım-, bir yerde zorla, yani "Bunları da almazsan başka iğne vermeyiz.." gibisinden bastırıp Mustad, Kısık'a vermiş. Kısıkta bunları malzemecilerin tabiriyle, "Atıp gitmiş" her bir tarafa.. Yani sipariş edilmeden bırakmış malzemecilere.. Bu yüzden bir ara her bir yerde vardı bol bol.. Alan satan, arayan soran yoktu hiç..

    Ama kakılası çenem sağda solda 10750 derken, millet hücum etti, tüketmişler külliyeten.

    Cuma günü Üsküdar kısığa baktım. Vardı filan derken iki paket bulabildi, dün birisi gelip ne varsa alıp gitti diyordu..

    İşin kötüsü, Mustad artık bu iğnelerden üretmiyor. Muadili bir modelde yok işin garip tarafı.
     
  6. Gundogdu

    Gundogdu Hasan hüseyin

    Yaş:
    49
    Mesajlar:
    190
    Hadi ya !


    Bunun yanında, kurutulmuş boru kurdu ve kurutulmuş sülünes filanda sipariş vermiştim...
    Hayırlısı beklyecez.....
     
  7. Gundogdu

    Gundogdu Hasan hüseyin

    Yaş:
    49
    Mesajlar:
    190

    Kesin senin bu linki okuyan birisidir...:)
     
    Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı: 17 Ağustos 2009
  8. boyacık

    boyacık volkan ertem

    Mesajlar:
    41
    Şehir:
    Bursa
    Serdar Bey Merhaba,

    Kızacaksın ama, şimdi şu Bom olayını biraz daha acar mısınız?

    Şimdi kurşun dibe deydi. Misinenin boşluğunu aldığınız zaman bom ile 3 küçük boncuk fırdöndüye kadar çıkıp asıl geriye kalan yarım kulaçlık bedenide aşağıya doğru hareket ettireceğini düşünüyorum. O zaman asıl beden dipten yarım kulaç olacak doğru mu?

    Misinenin boşluğunu almaz isek bu küçük boncuklar bulunduğu misinede yayılım yapabilir belki ama boşluğu almak ve balığın vurduğunu da kamışın ucunda görüp asılmak lazım. Bu konuyu aydınlatırsanız sevinirim.

    Bilmiyorum belkide ben saçmalıyorum... Anlama zorluğu çekiyorum.
     
  9. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Yok, kesinlikle saçmalamıyorsun. Çok iyi bir şey yapıyorsun..

    Boncuklar, genelde sudan ağırdır, bu nedenle dibe en yakın pozisyonda kalırlar. Kurşunun yanıbaşında.. Eğer bir şekilde hafif boncuk bulduysan, o zaman fırdöndüye yakın kalırlar..

    Her iki durumda genel işleyişi etkilemez. Teorik olarak, kurşun (+boncuklar) dibe oturacaktır. Mantar ise kaldırma kuvvetiyle yükselecektir.

    [​IMG]

    Mantarın işleyişini anlamak için çizime bakmak lazım.. Dipte duran mantar, bu şekilde duracaktır.

    Verilen ölçülere göre, kaldırma kuvveti, batırma kuvvetinden az bir şey büyüktür. O zaman yem böyle yatay duramaz, ilk bakışta.. Fakat sürükleme kuvveti, eğilen ve yem tarafı yükselen takımın, mantar ve yemden üst yüzeyine yelken gibi çarpar ve onu aşağıya eğer. Bu nedenle azıcık akıntı bile mantarın suda yatay kalmasını sağlar.

    Sürükleme kuvveti mantarı ileri doğru iterken, aşağıdan bağlanmış olması nedeniyle bir tepki kuvveti oluşur. Bu, aşağıya çeken bir kuvvetir. Bu nedenle, sürükleme kuvveti mantarı aşağıya doğru bastıran bir etkiye sahiptir. Eğer mantarın ucu dümdüz ise, yeterince akıntı varsa, bu kuvvet, mantarı yemle birlikte zemine nerdeyse yapıştıracaktır. Zeminde akıntı zayıftır, neydi o, sıvılar ıslattıkları yüzeyde sürükleme yapmaz gibi bir hidrolik kuralı vardır. O yüzden dipteki kumlar akıntıyla akıp gitmez..

    Mantarın zemine yapışması istenen bir şey değildir. Çünkü, bu pek çok merada yemin hem yengeçler, kayabalıkları vs. gibi istenmeyen canlıların etki alanına girmesine yol açar, hemde yem yosunların vs. arasında görülemez. Bu yüzden, uca bir küre kesitli boncuk takıyoruz. Bu takımın hidrodinamiğini bir hayli düzeltir ve daha az zemine yaklaşmasını sağlar.

    Kurşun dibe değince, sürükleme kuvvetine bağlı olarak, şekildekine benzer bir durum ortaya çıkar. Akıntı azaldıkça, mantara giden misina daha dikleşir, mantar daha çok yükselir. Sıfır akıntı durumunda mantarın büyüklüğü kritik olur. Yemi tam dengelemezse, yatay durmaz. Boşluğu almazsanız, yemin biraz daha yükselebileceği, boncukların dağılacağı düşünülür. Ama genelde böyle olmaz pek. Çünkü, akıntı misinayı sürükleyecek, FC misina, fırdöndü vs. batmak isteyecektir. Bu nedenle, mantarın boş bırakılıp biraz daha yükselmesi pek mümkün olmaz.

    Bomun asıl varlık sebebi karışmayı önlemek. Bom bunda %100 başarılı olamaz, ama bu olmadan yapılacak kullanıma göre çok çok fazla iyileşme sağlar. Takımı atıyorsunuz, atışta mantar bir tarafa gidiyor, kurşun bir tarafa. Mantar geride kalacaktır muhakkak.. Bu durumda çoğu zaman bedene dolaşır ve karışır. Suya girene kadar bu böyle sürer. Mantar suya girince, kurşun kadar hızlı batamaz. Bu nedenle, yukarı bir kaldırma kuvveti oluşur. Buda, kurşun aşağı giderken, misinayı asılır. Bom, bu noktada ilk faydasını gösterir. Bağlantı ve sarılma yeri, bom sayesinde geniş olduğu için, bu asılma kuvveti, kolayca bomu döndürüp sarılan misinanın açılmasını sağlar.

    Bedenin, yani yemin yüksekliği, temel olarak akıntı tarafından belirlenir. Akıntılı sularda lüfer iyice dibe yapışır çoğu zaman.. Bir karış yüksekte arar avını. Bu durumda, boşluk vermediğiniz takdirde, akıntı yemi bastırır ve 1 karış kadar derinlikte tutar. Bu, bahsedilen ölçüler için geçerlidir. Eğer akıntı düşükse, o zaman yem yükselir. Dalga vs. hareketini takip etmeye başlar. Verilen ölçülerle bu bir kol boyu kadara tekabül eder. Yem, bu yükseklikte askıda durararak salınacaktır. Akıntı yoksa, çok azsa, şöyle bir şey denemek faydalıdır, fakat bunu hissedilebilir bir akıntı varsa yapmayın, takımın verimini azaltır..

    Yemi inceltin, hafifletin. Takımın makineden gelen yerdeki fırdöndü civarına küçük bir kıstırma kurşun bağlayın. Bu, bedenin aşağı çekmesini sağlar. Hafifletilmiş yemde mantarın yükselebilmesine yarar. Büyükçe bir kurşun tercih edin. Boşluğu aldıktan sonra biraz boşluk verin. Çok değil bir karış kadar filan.. Bu durumda, kıstırma nedeniyle beden batmaya başlar, boşluk bulur, mantar ise yavaşça yukarı süzülür. Sonra usulca boşluğu alın, mantar yemin salınmasını sağlayarak tekrar aşağı iner. Bu hareket, varsa çevredeki lüferleri cezbedecektir.

    Bu takım, az akıntılı sular içindir, bunu tekrar belirteyim. Akıntılı suda, boğazda vs. örneğin klasik mantarlı olanlardan bir nebze daha randımanlı olsa dahi, daha iyi netice verecek başka tür düzenekler mevcut. Bunun klasik mantara olan üstünlüğü, suda ezilmeyen sağlam bir mantara sahip olması ve yemi suda yatay ve makul yükseklikte sunabiliyor olabilmesidir. Klasik mantarlar, akıntı azsa, resmen çuvallar. Diğer yandan, bildiğimiz, aşina olduğumuz köstekli takımlarda iş yapmaz. Çünkü kösteği açacak ve yemi düzgün gösterecek kadar güçlü akıntı mevcut değildir..
     
    Son düzenleme: 18 Ağustos 2009
  10. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Satır aralarında kalmış bir konu var aslında, açıklamak lazım..

    Bu takıma, yem takılması, hazırlanması vs. klasik takımlara göre belli bir zaman kaybı getirmektedir. Bu verimsizlik gibi düşünülebilir. Fakat, sonuçta daha müspet netice alırsınız..

    Klasik takıma, yem takmak 15 sn.de biter. Bu takıma ise, 45 sn, hatta belki iki dk. Fakat, gittiğiniz avların %80'inde, bu takımla 5 dk beklemeden balık alırken, diğer takımlarla yarım saat beklemeniz gerekebilir. Genel olarak çinekop veya lüferin bu takıma saldırma zaman bir kaç dakikayı bulmaz. Aynı durumda, klasik takıma hiç vuruş alamadığınızda olabiliir..
     
  11. molgun

    molgun Mustafa OLGUN

    Yaş:
    44
    Mesajlar:
    72
    Şehir:
    Değirmendere
    En İyi Avı:
    Mırmır
    Serdar Abi,

    emeğinize, bilgilerinize, tecrübelerinize ve üstadlığınıza çok teşekkür ederim. müthiş bir paylaşım ve sizi gerçekten takdir ediyorum. hiç sıkılmadan yorulmadan "aman be banane demeden" büyük bir sabır ve itina ile seçilmiş kelime topluluğu ile açık ve net bir şekilde ifade etmişsiniz. ben hiç lüfer felan tutmadım, avına bile gitmeye yeltenmedim. hem vakit darlığı hem bilgisizlik hemde acemilik diyelim...
     
  12. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Bir ara karşıya geç, Gebze'ye gel.. Beraber tutalım lüferleri.. Gerçi sizin o tarafta daha bol oluyor ama...
     
  13. boyacık

    boyacık volkan ertem

    Mesajlar:
    41
    Şehir:
    Bursa
    Sordukça (deştikçe) yeni bilgiler ortaya çıkıyor.

    Sormadan öğrenemeyiz öyle değil mi?

    Paylaşımınız için çok teşekkür ederim Serdar Bey.
     
  14. jigging

    jigging Caner

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    1.213
    Şehir:
    Istanbul
    Favori Kamış:
    Penn spinfisher surf & Lineaeffe sorrento & Lucky Craft ESG II
    Favori Makine:
    Penn Surfmaster 750 & Shimano Ultegra XTB & Exage 4000fa & shimano twinpower 4000xg
    En İyi Avı:
    seni meraklı, hadi ordan... nazar değdireceksin..
    Bende hazır yeri gelmişken Serdar abiye teşekkür ederim, sağolsun her konuda fikrini esirgemiyor, sayesinde çok şey öğrendim, Allah razı olsun.
     
  15. murat kayadelen

    murat kayadelen Murat Kayadelen

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    857
    Şehir:
    İstanbul - Değirmendere
    Serdar bey elinize ve emeğinize sağlık çok güzel bir çalışma, gerçekten çok emek harcadığınız ve üzerine çok kafa yorduğunuz belli. Lüfergiller benim her zaman öncelik avımdır, bu zamana kadar hep klasik takımlarla uğraştık ama görüşlerinizde haklısınız, devran dönüyor, zaman geçiyor ve deniz canlılarının hareketleri de farklılaşıyor, bizlerede farklı yöntemler denemek düşüyor... Bu arada ben tuzla bölgesine yeni taşındım ve bu bölgeyi fazla tanımıyorum çevrede tavsiye edeceğiniz yerler varsa deneyimlerinizden yararlanmak isterim.
     
  16. onnik çavdar

    onnik çavdar onnik çavdar

    Yaş:
    67
    Mesajlar:
    1.308
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    Okuma Salina Surf Rods
    Favori Makine:
    okuma spector st-65sa
    En İyi Avı:
    2013 şu ana kadar yakalanamadı
    Serdar bey bu iş ancak bukadar iyi anlatılabilir cumartesiye az kaldı bugün sparişlerin bir kısmı geldi akşama çalışma var takım çalışması .kulağımda da bir küpe yeniköylü üsta bir balıkcı söylemişti nekadar ince takım o kadar çok balık herkese rast gele
     
  17. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Şu aralar akıntılı sular için, yani tam olarak boğaz için bir takım çalışmalar yapıyorum.. Bir fırsat olursa, bunlara dair bir kaç farklı mantar örneğini eklemek iyi olacak.. boğazın bol akıntısı bu mantar için pek uygun değil.. Daha doğrusu, meşhur laftır: Su akar, Türk bakar..

    Koca boğaz dolusu su akıp biz o kadar enerjiden faydalanamıyorsak, burada bir sorun var demektir elbette.. Yani, uygun takım kullanılırsa, bulunursa, yeme dipte kan kan dansı yaptırmak mümkün.. Şu ara bunu optimize etmeye çalışıyorum..

    Ama, bu haliyle bu takım gayet iyi netice veriyor zaten, denenmiştir. Eğer, akıntılı suya atıyorsanız, uca takılan boncuğu iptal edip orayı biraz eğikçe keserek, deliği ortalayıp verimli bir takım elde edebilirsiniz:

    [​IMG]
    [​IMG]

    Bunları daha detaylı, bir fırsatını bulunca aktarmak niyetim var.. Şimdilik kabaca bu bilgiyi vereyim..

    Akıntılı suda, faydalanılabilecek akıntı var. Durgun suda sorun, mantarın dikilmesi, yemin geriye sarkıp top gibi olması sorunu.

    Peki bu bir sorun mu? Lüferin yakalandığı yerlere bakarsınız, hep akıntılı yerlerdir. Bunun asıl sebebi, başka yerlerde lüfer olmadığı değil, oralarda yani akıntının az olduğu yerlerde, uzun olta dahil yemlerin aynı randımanı verememesidir. Yemlerin bahse konu ucube gibi durma hali, lüfer avında ölümcül kötü sonuç veriyor.

    İlk sayfadaki takım, böyle bir suda karşımıza çıkan bu sorunu bertaraf etmek için var. Bu gibi bir mantarla ummayacağınız akıntısı az olan yerlerde makul avlar yapabilirsiniz.. Fakat, akıntısız su için optimize bir takım, yemi "canlandıracak" olan akıntının getirisinden vazgeçmek anlamına geliyor. Bu kesik uçlu takım, kesik ucuyla kendini yukarı zorlar. Tam dengeli delemeyeceğiniz için deliği bu zorlama farklı olur etrafında ve bu yüzden bir miktar sallanır, titrer. Bu da yeme hareket kazandırır. Eğer delik çok eksantrik olursa, kesiminiz düzgün olmazsa, o zaman bir felaket olabilir: Yem dönmeye başlar..

    Yemin ve mantarın dönmesini önlemek için, deliği biraz aşağıya, yani kısa olan yere yakın yapın.. Bu hareketi kötü etkilesede, dönen bir mantardan iyidir..
     
    Son düzenleme: 26 Ağustos 2009
  18. ergir

    ergir ergir

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    352
    Şehir:
    istanbul
    üsdat resimler ve acıklamalar için teşekkürler ama keşke birde iğneyi bağlayıp hazır helde mantarın resmini yollasaydın.bağlantı yeri daha iyi görülürdü.
     
  19. skoylu

    skoylu Serdar KÖYLÜ

    Mesajlar:
    7.941
    Şehir:
    GEBZE
    Favori Kamış:
    Olta, başkası olmaz..
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz; 7 mt. Güney Afrika Açıkları..
    Sanırım ilk sayfadaki resmiler size faydalı olacaktır üstadım:

    http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=27204

    İkinci sayfada, iğnelerin nasıl yapılacağı var..
     
    Son düzenleme: 26 Ağustos 2009
  20. ergir

    ergir ergir

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    352
    Şehir:
    istanbul
    hayır onu sormadım.bunda mantarı yan kesmişin.iğne yan kesilen yerdenmi yoksa ojeli yerdenmi takılacak.