bende yanlış anlama yok derken ben gırgırcıları kastederek yazdım serdar köylü de onları kastetmiş kimsenin şahsına yorum yapmadım bilginize..
Yaw,, Arkadaşlar özelden durumu izah ettilerde..,,, Yanlış anlaşılma olmuş sanırım... Dostum,, Şahsından özür dilerim.. Saygılarımla..
Sonuna kadar katılıyorum.Dün(perşembe) semt pazarında şöyle bir turlayayım dedimde balıkçı tezgahının birinden bu söylediklerinizi doğrular şu cümleleri duydum"Gel abla geeelllll,kendi teknemizden çinekoplar 5TL,daha ucuzu başka yerde yoookkkk".Daha ucuzu yok çünkü teknesi kıyımı yapmış ufacık defne irilerini alıkoymuş kendisi pazarlarda satıyor fatura yok vergi yok hooop denizden tezgaha tam ekip işi yani
Dedikleriniz doğru, muhalefet yapamam hatta katılırım. Fakat ben yemek için yapıyorum derken '' aç karnım doyuracağım '' demedim. Elbetteki işin içinde zevk'te var. Ama Serdar bey abinin daha önce yazdığı '' ben balığı sevmem hatta tutup bırakmışlığım daha çoktur.'' lafına istinaden yazdım. Benim diğer yazdıklarımıda okursanız bu olaya bakış açımı ve mantalitemi anlarsanız. Ben kıyı balıkcılığı ile tekne- gırgır balıkcılığının kendine has ayrı problemleri ve sorunları olduğunu düşünüyor ve buna göre ayrı ayrı öneriler getirilmesinden yanayım. Yani '' gırgırlar zaten süpürüyor ufak büyük demeden birde kıyı balıkcıları duyarlı olsun '' demek, yanlış değil fakat yeterli de değil. Ben zaten balığı ve balık tutmanın adabını sizlerden ve buradaki değerli abilerimin yazılarını okuyarak öğrendim. Sadece objekt fikirlerimi söylüyorum.
Kıyı balıkçılığının problemleri var. Teknenin de var. Ama görmüyoruz ki, balıkların da problemleri var. Anlıyorum, sizin bunu hissedebilmeniz, anlamanız çok zor. Ama gerçek bu. Bu milletin %99'u balığa, et stoku olarak bakıyor. Bu mantaliteyle akıldan geçen, ne kadar çok et yiyebiliriz sorunu oluyor. Oradaki bakan, memur, müdür vs. hepsi için sorun, et sorunu. Onlar için balığın varlığı yokluğu gibi bir sorun yok. Marmara'da var olan türlerin %80'i yok olmuş, çok ta tın. Zira yeterince et var, çinekop, istavrit ve hamside. Eğer yeterince fazla kişi balığı et olarak görmez, bir canlı olarak görüp onun var olma hakkına saygı duyarsa, bu mesele ancak o zaman düzelir. Deniyor ki, kanun, denetim filan. Bunlar olmuyor. Hala görmüyorsunuz, olmuyor ve olmayacak işte. Çünkü kanun koyacak olan da, satanda alanda "bolca etin ne ziyanı olur canım" kafasında. Balığı yok ettiğimiz, tükettiğimiz anlaşılamıyor.
Çok ilginç değilmi http://www.youtube.com/watch?v=mrSu65Bb9X4 http://www.youtube.com/watch?v=L1ZYSN5iLC4&feature=fvwrel
Geçmişten aklımda kalan İstanbul bogaz anısı: -Çok soguk havalarda yani dışarda kar tipi varken lüfer en derin sularda avlanırdı. sıcak olması bakımından. - birde bu mevsimlerde eğer lüfer orta suda ise altında istavrit var derdi balıkçılar..ozellikle daha durgun koy şekli olan bölgelerde..hatta tekneden çapari ile istavrit tutuldugunda yukarı çekekerken istavrit yarım-kesik geldiğinde üst kademe suda canavar geziyor derlerdi. lüfer için..
Bunlara katılmazsam darılan olur mu? 1- Lüfer soğuk su balığı değil, en fazla 12 C dereceye kadar dayanıyor ve bu sıcaklıklarda tamamen hareketsiz kalıyormuş, yem de yemiyor, ağa da vurmuyor. 2-Kıyılar her zaman kanaldan daha soğuktur. Balık 1. maddeye göre suları soğuk bulduğunda, barınmak için kanala (sıcak suya) iner. Şimdi kanalda olmasına gerek yok. Serdar'ın dediği gibi açıkta ve orta sularda olablir, yemlenmek için dibe iniyor, adeta dibe yapışıyor. Rastgele.